Süleymaniye, Kifri, Tuzhurmatu, Karatepe, Kerkük ve Erbil Gözlemleri

ORSAM adına yapılan yeni bir saha çalışması için 10-20 Kasım 2012 tarihleri arasında ORSAM uzmanlarından oluşan dört kişilik bir ekiple Irak’a bir ziyarette bulunulmuştur. Bu bu yazıda, ziyarete ilişkin gözlemler paylaşılacaktır. Irak’taki gezi iki ayrı ekip ile yapılmıştır. Bu yazı ORSAM Ortadoğu Uzmanı Bilgay Duman ve ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Seyfi Kılıç’ın güzergahını oluşturan Süleymaniye, Kifri, Tuzhurmatu, Karatepe Kerkük ve Erbil’e ilişkin gözlemleri içermektedir.
 
Sabaha karşı yerel saatle 03:45’te Süleymaniye Havaalanına iniş yaptık. Havaalanının küçüklüğü özellikle dikkat çekmekte. Ankara’dan alınmış olan Irak vizesi, görevlileri oldukça şaşırtmış olsa gerek ki, uzun süre vizelerimiz incelendi ve kontrol için görevliler şeflerini çağırmak durumunda kaldılar. Vizelerin gerçekliği konusunda ikna olduktan sonra geçişimize izin verildi. Burada, sorumlu konumda olduğu görülen şefin de “Türk işte, bırak geçsin” anlamındaki hareketinin de etkili olduğu söylenebilir.
 
Havaalanını şehre bağlayan yol oldukça geniş ve iyi bir şekilde ışıklandırılmış durumda. Şehri 2012 yılının Şubat ayında da gördüğüm için karşılaştırma imkanım daha kolay oldu. Üzerinden bir yıl dahi geçmeden şehrin hızla değiştiğini söylemek mümkün.
 
Ziyaretimizin ikinci durağı olan Kifri’ye doğru yola çıkmamız ile birlikte bambaşka bir coğrafya ile karşılaşmaya başlıyoruz. Süleymaniye’nin dağlık bir bölgede yer alıyor olması aslında ne ile karşılaşacağım konusunda bir fikir vermekteydi. Ancak güneye Kifri’ye doğru yol aldıkça tırmandığımız dağlar görülmeye değer güzellikler oluşturmakta. Bu arada gördüğümüz Darbendikan Barajı da su seviyesinin düşüklüğü ile dikkat çekmekteydi. Mevsim olarak normal olan bu görüntünün sebebi ise kurak geçen uzun yaz mevsiminin ardından henüz kar ve yağmur sularının baraj gölünü beslememiş olması. Doğal olarak bu durum bahar ayları ile birlikte değişecek.
 
Darbendikan barajı gövdesine yaklaşıldığında dikkat çeken bir uyarı ile karşılaşılmaktadır. Büyük bir tabelanın üstünde çeşitli silah ve bombaların resimleri bulunmaktadır. İran-Irak savaşının üzerinden geçen yaklaşık yirmi beş yıla rağmen, o dönemden kalan savaş malzemeleri hala tehlike arz etmekte. İran sınırına oldukça yakın olan bu bölge, savaş kalıntılarını hala barındırmakta. Dicle nehrinin bir kolu olan Diyala nehri üzerinde 1956 yılında başlanan inşaatı 1961 yılında biten Darbendikan barajı, taşkın koruma, hidroelektrik üretme ve sulama amacı ile inşa edilmiştir. Barajın yanından geçtikten sonra Darbendikan kasabasından geçilmektedir. Kasabanın içinde KYB’nin gücü ve varlığı açık bir şekilde hissedilmektedir. Kasabadan çıkıp Kalar yönüne giderken solumuzda Diyala nehrinin aktığını görmekteyiz. Nispeten geniş bir yatağın içinde oldukça az bir su akışı mevcut. Sağ tarafta ise çorak topraklar göze çarpmakta. Sel sularının mevsimlik akışı nedeniyle toprağın verimli üst kısmı süpürülmüş. Taşlı ve üzerinde hiçbir bitkinin olmadığı topraklar kilometreler boyunca uzanıyor. Kalar’da da tıpkı Darbendikan gibi KYB varlığı açık.
 
Kifriye vardığımızda da aslında durum KYB varlığı kendisini hissettiriyor. Daha önceleri bir Türkmen yerleşimi olarak bilinen Kifri’de Türkmenler artık azınlıkta kalmış durumda. Irak’ta ilk Türkmen okulunun Kifri’de açılmış olması Kifri’nin ayırıcı bir özelliği. 1993 gibi erken bir tarihten bu yana Kifri’de Türkmence eğitim devam etmekte. Karaoğlan İlkokulu ile başlayan eğitim 1995’te Doğan Lisesi ile devam etmiş. Okullar birçok eksiklik ile mücadele ediyor olmalarına rağmen eğitim özellikle öğretmenlerin çabaları ile hayatta kalma konusunda ısrarlı. IKBY’nin Türkiye ile ilişkilerinin gelişmesine paralel olarak Türkmenlerin kısmi bir rahatlama içinde oldukları gözlemlenebilmekte. Kısa bir Karatepe ziyareti için yola koyulduğumuzda ise Irak merkezi hükümeti ve IKBY’nin ortak kontrol noktaları göze çarpmakta. Ancak durdurulmadan yola devam edebiliyoruz.
 
Kifri’den Tuzhurmatu’ya geçerken yollarda kontrol noktaları diğer yerlerde olduğu gibi sıklıkla yerleştirilmiş. Tuzhurmatu’ya vardığımızda ise Muharrem ayının yaklaşması nedeniyle şehirde farklı bir heyecanın olduğu hissedilmiştir. Güvenlik nedeniyle camilerin önünde ağır makineli tüfeklerin yerleştirilmiş olduğu pikapların nöbet tuttuğu görülmüştür. Kurban bayramının ikinci günü bomba yüklü bir araba ile düzenlenen saldırıda henüz inşa halindeki evlerin bulunduğu bir sokakta ciddi yıkımın olduğu gözlemlenmiştir. Olay sonucu ölü olmaması tek teselli olarak dile getirilmekteydi. Tuzhurmatu’dan Kerkük’e doğru yola çıktığımızda ise Irak ordusuna ait kontrol noktası yüksek duvarları ile dikkat çekmekte. Yol üzerinde yine bir Türkmen yerleşimi olan Tavuk bulunmakta. Şehre girmeden hemen önce ise yaklaşık 800 metre uzunluğunda bir köprüden geçilmektedir. Köprünün altından akan nehir Tavuk çayı olarak adlandırılmakta ancak nehir yatağı tamamen kuru olması ile dikkat çekmektedir.
 
Yol boyunca yer yer sulama kanalları üzerinden geçiş yaptık. Kanalların nehir yataklarının aksine dolu görüntüsü Iraklı çiftçiler açısından sevindirici. Doğal olarak sulama mevsiminde olmadığımız için bu doluluğun içinde bulunduğumuz dönem açısından fazla bir önemi bulunmamakta. Bölgede bulunan söz konusu kanallar sularını Küçük Zap üzerinde ve Altunköprü’nün güneyinde yer alan Dibis regülatöründen sağlamaktadır. Kanal sistemi Kerkük’ün güneyinde yer alan Tazehurmatu’nun da güney kısmından geçerek Tavuk ve Tuzhurmatu’ya kadar uzanmaktadır.
 
Kerkük Irak’taki Türkmen varlığının merkezi olarak düşünülebilir. Şehre 2003’ten sonra yoğun bir nüfus akışı olmuş bu nedenle de şehrin nüfus yapısının değişiklik gösterdiği sıklıkla dile getirilmektedir. Bu sorun Irak anayasasında dahi yerini almış ve Türkmen, Kürt ve Arap nüfus arasında gerginliklere neden olmaktadır. Şehrin bu bölünmüş yapısı nedeniyle uzun yıllar ihmal edildiği açıkça anlaşılmakta. Ancak son zamanlarda petrol gelirinden saylanan pay ile şehirde bir takım alt yapı faaliyetlerine girişildiği görülmekte. Şehrin güney girişinde köprülü kavşak çalışması yapılmakta. Ayrıca şehrin su ihtiyacı için de güney bölgesinden yeraltı suyunun çekilerek şebekeye bağlanması yönünde çalışmalar olduğunu ve iki yıl içinde tamamlanmasının planlandığını öğrendik. Fakat şehirde kanalizasyon suları sokaklardan akmaya devam etmekte. Kerkük kalesine çıktığımızda ise kalenin yanından akan Hassa Suyunun tamamen kuru olduğu görülmekte. Oldukça geniş bir yatağı bulunan nehrin yatağı içinde ise küçük ölçekli tarım yapıldığı görülmektedir. Ancak kaleye bağlanan Şehitler köprüsü üstünde ve devamında yer alan pazar dolayısıyla köprünün altında nehir yatağında oldukça büyük miktarda çöp birikmiş durumda. Belediye hizmetlerinin gelişmesi ile bu durumun ortadan kalkacağı beklenebilir.
 
Kerkük’ten son durağımız olan Erbil’e doğru yola çıktığımızda da kontrol noktalarının oldukça fazla olduğu görülmekte. Erbil şehrine girişte pasaport kontrolü için durdurulduğumuzda ise görevlinin Türk pasaportlarını gördükten sonra herhangi bir işlem yapmadan geçişimize derhal izin vermesi ise gelişen Türkiye-IKBY ilişkilerinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. 2012’nin Şubat ayında ziyaret ettiğim Erbil bu kısa süre içinde dahi hızla değişmiş. Yeni binalar hızla yükselmekte. Şehrin girişine yakın bir yerde bulunan KYB binası ise modern mimarisi ve büyüklüğü ile sanki KDP’nin merkezi durumundaki Erbil’de KYB’yi hatırlatmak için inşa edilmiş havası vermekte.