Suriye’deki Başarısız Devlet Yapısı Bölgesel ve Küresel Düzeyde Pek Çok Tehdit Oluşturuyor

Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki geniş bir coğrafya üzerindeönemli etkiler bırakanArap Baharı’nı takiben, birçok devletin demokratik ya da başarısız olma yolundaki bir dönüşüm süreci içerisine girdiği görüldü. Ancak şimdiye kadar bu devletlerdenhiçbiri demokratik bir rejim olma konusunda başarı gösteremedi.

Hem siyaset bilimi hem de uluslararası ilişkiler disiplinleri için, özellikle Westfalyadüzenikurulduktan sonra, devletler büyük önem arz etmektedir. Devlet, kendi ulusal sınırları içerisinde ve uluslararası sahnede, yalnızca egemenlik sahibi bir aygıt değildir,ayrıca meşru güç kullanma tekeline de sahiptir. Kendi ulusal sınırları içerisinde bu meşru gücün uygulanması, insani ve hukuki sebeplere bağlı olarak tartışmalı bir meseledir. Devletlerin nasıl ve ne şartlar altında bu hakkı icra ettikleri ve bunu gerekli olduğunda kendi halklarına karşı kullanıp kullanamayacakları anlaşmazlığa neden olan bir sorundur. Herhangi bir ülke, Suriye’de olduğu gibi, bu sınırları çiğneyerek devlet terörünü icra eden bir ülkeye dönüştüğünde, ardından gelen iç savaşlar daha çok kan akmasına sebep olmaktadır. Beşar Esad’ın acımasız yönetimi ve kendi pozisyonunu korumaya yönelik diretmesi,demokratik ve barışçıl protestolarıntümüylebir iç savaşa dönüşmesine neden olmuştur.

Weberyen devletlerinnasıl başarısız devletlere dönüştüğünün ana göstergeleri; devlet mekanizmasının temel kamusal hizmetleri yerine getirmeyetersizliği, meşru otoritenin güvenliği sağlama ve politika üretme sürecindeyaşadığı çöküş ve devletintopraklarının belirli bir bölümü üzerindeki kontrolününönemli ölçüde azalması olarak özetlenebilir. Hangi devletlerin başarısız devletler olarak adlandırılacağınayönelik bazı fikir farklılıklarıolmasına rağmen, yakın zamanlı Suriye vakasını böyle tanımlamak için, detaylı bir inceleme veya uzun süren bir beyin fırtınasına ve tartışmaya gerek yoktur.

 

Suriye, Yabancı Terörist Savaşçılar ve Terörizm Açısından Verimli Bir Alan

Esad rejiminin acımasız baskısının bir sonucu olarak,  milyonlarca Suriyeli ülke içinde yerinden edilmiş insanlar haline gelmişlerdir ve başka seçeneğini olmayanlar da Türkiye, Lübnan, Ürdün gibi komşu ülkelere kaçmışlardır. Şaşırtıcı olmayan biçimde, mülteci akışı ve beraberindeki ekonomik zorluklar,sorunun sadece bir boyutunu oluşturmaktadır. Bir taraftan, ortaya çıkan sonuçlar insan güvenliği sorunu iken; diğer taraftan da muhtemelen güvenlikle ilişkili sorunlar artarak ortayaçıkacaktır. Mültecilerin ihtiyaç duydukları olumlu yaklaşımlakarşılaşmaması ve bunun İslamofobiyle birleşmesi, Avrupa’da radikalleşmeyi oluşturan zemine katkı yapmaktadır. Bunun bir sonucu olarak, bu verimli zemin teröristlere arzuladığı insani sermayeyi de sağlamıştır. Radikalleşen bireyler kolaylıkla militan devşirme sürecine dahil olabilmekte ve girdikleri yolSuriye, Irak ya da Libya’daki terör örgütlerine katılmaklasonlanabilmektedir. Bu çerçevede, bazı temel motivasyonları daha kapsamlı bir şekildeidrak edebilmek için, radikalleşme süreci ve bireyin yabancı terörist savaşçı haline gelişiincelenmelidir. Başarısız ya da kırılgan devlet yapıları, politikacılara yolsuzluktan ve kayırmacılıktan kaynaklanan güvensizlik, kişisel ve toplumsal sorunlar,kıyıya itilmiş ve dışlanmış hissetme, radikalleşilen konuya dair temel eğitim eksikliği, ekonomik ve politik kaynaklara erişim açısından fırsat eşitsizliğinin olması ve kimlik arayışları, bu unsurlardan bazılarıdır.

Fund for Peace tarafından yayınlanan Kırılgan Devletler Endeksi’nde, Suriye,2010’dan beri devam eden iç savaş nedeniyle ciddi bir şekilde yukarılara yükselmiştir. 2010’da ve 2011’de 48. sıradayken, 2012’de 23, 2013’te 21, 2014’te 15 ve 2015’te ise 9. sıradayer almıştır. Suriye ile sahip olunan 911 kilometrelik sınır, Suriye ve bölgeyle olan tarihsel ve kültürel bağlar nedeniyle, başarısız bir komşu devlet,bekleneceği üzere, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit etmektedir. Başarısız devletten istifade ederek, pek çok terör örgütü Suriye’de varlığını gösterme, militan devşirme, militanlarını eğitme, daha fazla silaha erişim ve eylemlerini finanse edebilmek için yasadışı ticaret yapma şansına kavuşmuştur.

 

Türkiye, Suriye İç Savaşı ve Terör Tehdidiyle Mücadele

22 Temmuz 2015’ten beri Türkiye’de gerçekleştirilenteröristsaldırılar, Suriye iç savaşının sınır aşan etkisigözönüne alınmadan anlaşılamaz. PKK,  özgürlükçü laik bir güç olarak resmedilen YPG’yeüzerinden dış desteğe ulaşma imkanı bulmakta vebu yeni ortamdan faydalanmaktadır. Bu bağlamda, YPG’nin Batı kaynaklı finansman ve destek gördüğü bir sır değildir. Evrimleştiği gözlemlenen Güneydoğu’daki kentsel çatışma dinamikleri incelendiğinde, Kobani’de kazandığı tecrübe vesilesiyle PKK’nın da mücadele yöntemini yenilediği görülmektedir. Bundan dolayı, bir terör örgütünün desteklenmesinin,spill-over/taşma etkisiyle komşuları etkileyerek bölgesel yankılara da sahip olabileceği, özellikle sosyal ve kültürel yakınlıklar büyük çapta bir coğrafya üzerinde paylaşılıyorsa,kolayca öngörülebilir.

Türkiye’nin yabancı terörist savaşçılar tarafından Irak ve Suriye’ye ulaşmak için transit güzergâholarak kullanılması,Türkiye’nin üstlenmesi gereken güvenlik yükünü önemliölçüdeartırmaktadır. Buna ilavetenbu kişilerin ulaşmak istedikleri ülkelerdeki muhtemel saldırıların yanında Türkiye gibi transit olarak kullandıkları ve bölgeyle de kara sınırına sahip ülkeler için de ilave bir tehdit oluşturduğu açıktır. Bunun bir sonucu olarak, DAEŞ şimdiye kadar canlı bomba saldırılarından silah ve füze saldırılarına kadar,Türkiye’ye yönelik farklı türlerde terör saldırılarında bulunmuştur. Çok sayıda can kaybının yaşandığı bu saldırılardan bazılarına değinmek gerekirse, Haziran 2014’te Musul’daki Türk Konsolosluğu DAEŞ tarafından ele geçirilmiş ve içlerinde Türkiye Başkonsolosu’nun da bulunduğu 49 kişi kaçırılarak,3 aydan fazla tutsak edilmiştir. 2015 yılının ortasında, Suruç’ta bir DAEŞ canlı bombası 30 cana kıymış, 2015’in sonlarına doğru ikili bir canlı bomba saldırısı Ankara’da100’den fazla kayba yol açmış ve 2016’nın başında ise biri Sultanahmet diğeri İstiklal Caddesi’nde olmak üzere iki bombalama gerçekleştirmiş, yaklaşık 20 kişi hayatını kaybetmiştir. DAEŞ Kilis’i hedef aldığı 2016 yılı içerisinde, yaklaşık 20’ye yakın füze saldırısında 60’tan fazla füzeyle şehri vurmuş,19 can kaybına ilaveten 70 kişi de yaralanmıştır.

Militan devşirmekonusunda bir başka önemli boyut ise Suriye’deki El-Nusra Cephesi,DAEŞ veyaYPG gibi terörist gruplara katılmak için yurtlarını terk edenkişilerdir. 2015’te dünyanın 120 ülkesinden 30,000’den fazla yabancı terörist savaşçıSuriye’de terör örgütlerinin saflarında savaşabilmek için evlerini terk etti. Bu noktada belirtmek gerekir ki bu sayı 2014’teki rakamlarıniki katından fazlayken, 2016’da ciddi bir düşüş gözlemlenmiştir. Dolayısıyla, IŞİD’in sahada aldığı yenilgiler bağlamında“kazananın yanında olma”nın ve yavaş yavaş “kaybedenin yanına geçme”nin psikolojik etkisi de incelenmelidir.  2014’ün ortasından sonra DAEŞ’inartan şekilde bölgesel kazanımlar elde etmesine rağmen, DAEŞ karşıtı koalisyonunun çabaları ve bunun yanı sıra Irak ve Suriye’deki başka askeri mekanizmalar bu manzarayıdeğiştirerek, önemli bir gelişme kaydetmiştir.

Türkiye’nin DAEŞ’e karşı mücadelesine ilişkin olarak bazı temel rakamları görmek, bu mücadeledeşimdiye kadar ne yaptığını anlama konusunda yardımcı olabilir. Türkiye, 37,000kişinin ülkeye girmesini yasaklamış, 7,500 kişinin Avrupa’dan Türkiye’yeseyahat etmesini engelledi, 1,100 kişiyi tutuklamış ve Avrupa’daki ülkelerine geri yollamış ve 3,000 kişiyi de sınır dışı etmiştir. Ayrıca 750 DAEŞ militanını tutukladı, 228,000 kişinin Suriye’ye geçişini engelledi ve ciddi ölçüde sınırlarında dikenli tel ve beton duvarlar kullanarak geçişle alakalı kapasitesini ve devriye sıklığını arttırarak,kontrol ve görüntüleme seviyesini ve kalitesini yükseltmiştir. Dahası DAEŞ 2013’ten beri Türkiye’nin terörörgütleri listesindedir ve TürkiyeDAEŞ karşıtı koalisyonunun da 2014’ten bu yana ortağıdır.

Kısacası, Suriye, bir devletin nasıl başarısız devlete dönüştüğünü gösteren vebüyük bir bölgenin terörizmden mülteci krizlerine, bölgesel istikrarsızlıktan ekonomik tahribe kadar sınır aşan etkilere nasıl maruz kaldığını gösteren, dikkat çeken bir örnektir. Suriye’deki mevcut iç savaşın Esad rejimininacımasız tutumu ve güce sarılmaısrarı devam ettikçe yeni ve hâlihazırdakrize meyilli olan bölgeyi tehlikeye atacak dinamikleri üreteceği ve/veyaartıracağıileri sürülebilir. Dahası, krizin yüksek düzeyde uluslararasılaşmasına bağlı olarak,öngörülebilir gelecekte büyük uluslararası oyuncular arasında daha ileri fikir ayrılıkları ve gerilimler beklenebilir.