Suudi Arabistan Ekonomisi için 2030 Vizyonu ve Aramco’nun Önemi

Muhammed Bin Nayef’in yerine, 2017 yılında veliaht prens ilan edilen Muhammed Bin Salman ile birlikte Suudi Arabistan siyasi ve ekonomik açıdan yeni bir döneme girmiş oldu. Muhammed Bin Salman’ın veliaht prensliğin yanında hem Savunma Bakanı hem de Başbakan yardımcısı olarak atanması, sonrasında yaşanacakların habercisi gibiydi. Salman ilk iş olarak Yemen’deki operasyonun başına geçmiş ve ülke içindeki ılımlı İslam gibi reformlar ile adından söz ettirmeyi başarmıştır. En büyük Suudi şirketi ARAMCO’yu bünyesinde barındıran Ekonomik İşler ve Kalkınma Konseyi’ne de başkanlık etmeye başlamıştır. Göreve geldikten kısa bir süre sonra, 4 Kasım 2017’de “yolsuzluk operasyonları” başlamış ve bu kapsamda 11 prens, dört aktif bakan, eski bakanlar ve üç medya patronunun aralarında bulunduğu onlarca kişi "yolsuzlukla mücadele" gerekçesiyle tutuklanmış ya da otel hapsine alınmıştır.

Suud Ekonomisinde Muhammed Bin Salman Etkisi
Dış ilişkilerinde ağırlıklı olarak, Körfez’de, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile aynı çizgiyi izleyen Salman, reformcu bir lider imajına yatırım yapıyor. Ancak, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülmesi ve akabinde yaşananlar, bu imaja zarar verdi. Kaşıkçı cinayeti sürecinde, Krallık içinde veliaht prens Salman’ın gücünün zayıfladığı çıkarımları yapılmaktadır. Ancak, Trump’ın desteğini alan Salman göreve geldiği dönemde yaptığı operasyonların da katkısı ile yönetimdeki ağırlığını devam ettirmektedir.

Öte yandan, izlediği pro-aktif politikaların önemli maliyetleri olmuştur. Örneğin, BAE’nin son siyasi hamlelerinden sonra Yemen krizinde Krallık, bölgede Husiler ile mücadelede tek başına kalmıştır. Yemen’de savaşçı Husilere karşı büyük zayiatlar alan Krallık, gelinen noktada kendi topraklarında saldırılara da maruz kalmaktadır. Körfez krizinde karşılıklı restleşmelerin sonucu ABD ile yapılan yeni silah anlaşmaları olmuştur. Bununla birlikte, bahsedilen reformcu imajına yatırım için uluslararası arenada yumuşak güç oluşturabilecek spor, sanat ve hatta akademi alanlarında yatırım yapmıştır. Özellikle ABD ve İngiltere’de hemen hemen her spor dalına yapılan sponsorluk destekleri buralardaki lobicilik faaliyetlerine verilen önemi göstermektedir. Nitekim bu yatırımlarının karşılığını Cemal Kaşıkçı cinayetinde aldıkları görülmektedir.

Veliaht Prens Salman, en büyük hedefinin ülkenin petrole olan bağımlılığının azaltılması olduğunu vurgulamaktadır. Bu yönde yatırımlarını artıran veliaht prensin önem verdiği en büyük proje ‘2030 Vizyonu’dur. ARAMCO’yu da bünyesinde barındıran Ekonomik İşler ve Kalkınma Konseyi’nin başında olan prens, bu projeyi ilk elden yürüten isim olarak karşımıza çıkmaktadır.

Vizyon 2030
Genişletilmiş bir reform paketi olan bu projenin temel hedefi ülkenin petrole olan bağımlılığını azaltmaktır. Bu anlamda, hem ekonomik hem de sosyal alanları kapsayan ve 2030 yılına kadar değişimi hedefleyen bir yol haritası hazırlanmıştır. Geniş bir reform planı olan 2030 vizyonuna Veliaht Prens Muhammed bin Selman öncülük etmektedir. Planın başlıca unsurları olarak devlete ait petrol şirketi olan ARAMCO’nun bir bölümünün halka arzının gerçekleştirilmesi, elde edilen gelirle Kamu Yatırım Fonu’nun yeniden yapılandırılması, 3 trilyon dolar olarak tahmin edilen değeriyle dünyanın en büyük yatırım fonu haline getirilmesi ve petrol dışı sektörlere yapılacak yatırımlarla gelirlerin çeşitlendirilmesi belirlenmiştir. Bu reform paketi ile ayrıca, ülkenin yüzde 11,6 olan işsizlik seviyesinin yüzde 7’ye indirilmesi, küçük işletmelerin GSMH büyümesine katkısının yüzde 20’den yüzde 30’a çıkartılması, devam eden altyapı ve kalkınma projelerinin durdurulmaması ve özel sektörün ekonomiye katkısının yüzde 40’tan yüzde 60’a yükseltilmesi amaçlanmıştır.

Diğer yandan, reform paketinin sosyal boyutunda Suudi kadınlara uygulanan kısıtlamalara son vermek adına, uluslararası insan hakları standartlarına uygun olarak kanunlarda birçok değişikliğe gidilmiştir. Bu noktada yasal ve cezai işlemler ve çalışma sistemi gibi konular ağırlıklı olarak ele alınmış ve çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Suudi kadınların işgücüne katkısının yüzde 22’den yüzde 30’a çıkarılması ve ülkede kadınların araba kullanma yasağının kaldırılması bunlara örnek gösterilebilir. Bir taraftan bakıldığında Avrupa Birliği uyum kriterlerini andıran sosyal ve ekonomik reformlar gelenekçi Krallık’ta uygulanmaya devam etmektedir.

Yurt dışında yaşayan Suudiler ve Krallık’ta uzun süre yaşayan Müslümanların faydalanabileceği yeşil kart uygulamasının da hayata geçirilmesi planlanmaktadır. Söz konusu reformların uluslararası arenada karşılık bulması veliaht prensin elini güçlendiren faktörlerdendir. Örneğin; ABD Dışişleri Bakanlığı Demokrasi, İnsan Hakları ve Çalışma Ofisi (DRL), Suudi Arabistan’daki ‘2030 vizyonu kapsamındaki sosyal ve ekonomik reformları destekleyen projeleri’ finansmanla ödüllendireceğini bildirmiştir. Hedeflenen reformlara ulaşmak adına birçok ülke ile diplomatik temas kurulmuştur. Veliaht Prens Bin Selman başta ilk ziyaretini gerçekleştirdiği Mısır’a olmak üzere ABD, Fransa ve İngiltere’ye ziyaretlerde bulunmuştur. Bu ziyaretler esnasında, 16 milyar dolarlık yatırım fonu, ziyaretin ekonomi ve yatırımlar alanında öne çıkan önemli başlığı olmuştur.

Kahire ziyaretinde 2030 vizyonuna beklediği desteği alan Muhammed Bin Salman, New York’ta uluslararası kurum ve kuruluşların önde gelen yatırımcıları ile toplantılar düzenlemiş ve uluslararası arenada destek arayışlarını sürdürmüştür. Ülke ekonomisinin yapısını çeşitlendirmek hedefi ile film endüstrisi de dâhil olmak üzere birçok uluslararası şirketin CEO’larıyla da görüşmeler yapılmıştır. İngiltere’de de temaslarda bulunan veliaht prens, burada Vizyon 2030 kapsamında eğitim, finansal hizmetler, kültür, sağlık, bilim, temiz enerji ve savunma alanlarında bir dizi ticaret ve yatırım anlaşmaları yapmıştır. İzleyen süreçte İngiltere ile Stratejik Ortaklık Konseyi’nin kurulduğu açıklanmıştır. Bunların yanında, kültür ve sanatta da atılımlar yapmak isteyen Krallık, 2030 vizyonu kapsamında Fransa ile de birtakım anlaşmalara imza atmıştır. Bu bağlamda, Suudi Arabistan’ın Ulusal Senfoni Orkestrası’nın kurulması görevi Paris Operası’na verilmiştir.

Aramco’nun Yapısı ve Halka Arz Süreci
Suudi Arabistan, Ortadoğu’nun en zengin ülkesidir ve ekonomisi büyük oranda petrole bağımlı bir ekonomiye sahiptir. 2017 itibari ile tarım sektörü, GSYİH’nin yalnızca yüzde 2,54'ünü oluştururken aktif nüfusun da yüzde 6,35'ini kapsamaktadır. Dolayısıyla, tarım ve gıda ürünleri ihtiyacının çoğunu ithal etmektedir. Suudi Arabistan yılda 18 milyon ton hurma ihraç etse de, 2020 yılı itibari ile sınırlı tatlı su kaynaklarını korumak adına tarımsal üretim kısıtlamalarına gitmesi beklenmektedir. Öte yandan 2017 yılı itibari ile GSYİH’deki payı yüzde 45,5 olan sanayi sektörü iş gücünün yüzde 22,6'sını istihdam etmektedir. Beklendiği üzere, ihracat gelirlerinin yüzde 90’ını petrol oluşturmaktadır. Petrol ihracatı geliri aynı zamanda toplam kamu gelirlerinin yüzde 85-90'ını da oluşturmaktadır. Suudi ekonomisinde üçüncül sektör olan hizmet sektörü ülke GSYİH'nin yüzde 52,5'ini temsil etmekte ve aktif nüfusun yüzde 71,1'ini istihdam etmektedir. Mekke ve Medine’ye sahip olmanın da etkisi ile turizm, bankacılık ve finansal hizmetler ve sigorta hizmetleri, üçüncül sektörün ana aktörleridir. Diğer yandan Suudi Arabistan'da hızlı nüfus artışı, özel sektörün düşük ücretli yabancı işçi çalıştırma eğilimi ve Krallık tarafından her aileye verilen sübvansiyonlar işsizlik oranını artıran faktörler olarak öne çıkmaktadır.

Ekonomik çeşitlilik anlamında sıkıntı yaşayan Krallık’ta ekonomik üretim çeşitliliğini artırmak için planlanan Vizyon 2030 projesinin en önemli parçası kuşkusuz ARAMCO şirketidir. Dünya petrol rezervinin yüzde 15’inden fazlasına sahip olan ve dünyanın en büyük petrol üretici firması olan ARAMCO, 1970’lerde devlet şirketi haline gelmiştir. Ancak o zamandan itibaren finansal durumu ile alakalı olarak kamuyu aydınlatıcı bilgi vermemiştir. Nisan 2019’da açtığı tahvil ihracı ilanında şirket hakkında bilgiler verilmiştir. Bu bilgilere göre 2019 yılı ilk yarı döneminde teknoloji firmaları Apple, Alphabet, Amazon ve diğer bir enerji üreticisi olan Shell’den daha kârlı olduğu gözükmektedir. Toplamda 46.9 milyar dolar kâr açıklayan firmanın, bunun 26.4 milyar dolarını adi temettü olarak, 20 milyar dolarını ise hükümete aktardığı belirtilmiştir.[1]

Suudi Arabistan bu halka arz ile ekonomisini daha fazla çeşitlendirmek için kaynak sağlamaya çalışarak kırılganlığı azaltmayı amaçlamaktadır. Şirket yüzde 5’lik hisse satışı ile hükümete yaklaşık olarak 100 milyar dolarlık bir getiri sağlamayı planlamaktadır. Hükümet ise bu getiri ile petrol dışı sanayi sektörlerine, teknoloji üretimine yatırım yaparak ekonominin petrole bağımlılığını azaltmayı hedeflemektedir. Şirketin işleme açılacağı borsaların ise Asya’da, Amerika’da ve Londra’da olmak üzere birden çok seçeneğin birlikte olacağı planlanmaktadır. Son dönemde, Londra’da Brexit tartışmaları ve Hong Kong’daki Şemsiye Hareketi bu ülke borsalarını ARAMCO’nun halka arz sürecinde geride bırakmıştı. Bu noktada, Tokyo Borsası ve Wall Street’in öne çıktığı söylenebilecektir. Petrol fiyatlarının önemli olduğu şirket değerlemesinde ise M. Bin Selman’a göre[2] 2 trilyon dolar, banka değerlemesine göreyse 1.2-1.5 trilyon dolar olarak hesaplanmaktadır.