Suudi Veliaht Prens Türkiye'de: Bölgede Yeni Bir Dönemin Başlangıcı mı?

17 Haziran Cuma günü Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın 22 Haziran'da Türkiye'yi ziyaret edeceğini duyurmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada, bu ziyarette Suudi-Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesi ve en üst düzeye çıkarılması için cumhurbaşkanlığı ve heyetler düzeyinde önemli temasların gerçekleşeceğini belirtmiştir.

Bu ziyaret, birkaç nedenden dolayı büyük önem taşımaktadır. Bunlardan birincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen nisan ayında Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretin sonuçlarının önemini küçümsemeye çalışan, medyada ve sosyal medyada dile getirilen bazı olumsuz görüşleri çürütmesidir. Nitekim bu ziyarette davetin niteliği hakkında medyada bazı tartışmalar alevlenmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyetin, bu ziyaret sırasında Suudi Arabistan Kralı ve Veliaht Prens’ten gördüğü sıcak karşılamaya rağmen, bazıları Suudi-Türkiye ilişkilerinin normal seyrine dönmesini baltalamaya çalışmış, ziyareti iki ülke arasındaki ortamı iyileştirmeye yönelik çabaların başlatılmasıyla ilişkilendirmemiş ve ziyaretin Suudi Kral’ın her yıl İslam ülkelerinin liderlerine ülkesini ziyaret etmeleri ve ramazan ayının son on gününde Mekke’de umre yapmaları için gönderdiği geleneksel davetler arasında olduğunu ileri sürmüştür. Ardından Suudi Veliaht Prens’in Türkiye’ye yapacağı ziyaret duyurulmuş; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suudi Arabistan'a yaptığı son ziyarete karşılık niteliğinde Suudi Arabistan'dan olumlu bir adım atılmıştır.

Özellikle çıkarlarını iki ülke arasındaki anlaşmazlığın derinleşmesinde veya herhangi bir Türk-Arap ihtilafında bulan bazı uluslararası ve bölgesel taraflar olmak üzere elbette Suudi-Türkiye ilişkilerinin normale dönmesinden, düzelmesinden ve gelişmesinden memnun olmayanlar bulunmaktadır. Ancak yakınlaşma ve ikincil ihtilafların üstesinden gelme çabaları, iki ülkenin geçmekte olduğumuz dönemin doğası, zorlukları ve gereksinimleri konusunda karşılıklı bir farkındalığın varlığını göstermiştir. Rusya-Ukrayna savaşından sonra dünya önemli ölçüde daha az barışçıl ve istikrarlı hâle gelmiştir. Bu da Ortadoğu’yu, bölgenin kronik krizlerine ek olarak yeni zorluklarla karşı karşıya getirmektedir. Aynı zamanda, bölgedeki aktörlerin iyi değerlendirmeleri hâlinde, bu küresel dönüşümlerin sunacağı önemli fırsatlar ufukta belirmektedir.

Türkiye-Suudi İlişkilerinin Önemi
Kuşkusuz Türkiye, Suudi Arabistan ile ilişkilerine büyük önem vermektedir. Nitekim iki ülke arasında güçlendirilmesi gereken bazı ortak çıkarlar bulunmakta ve tali konulardaki farklı bakışların bu çıkarlara zarar vermesine izin verilmemelidir. Bilad-ul Harameyn olarak Suudi Arabistan, İslam ve Arap dünyasında hem halklar hem de hükûmetler düzeyinde önemli bir yere sahiptir.

Bölgedeki en önemli siyasi ve ekonomik aktörler arasında yer alan Türkiye ve Suudi Arabistan, çabalarını ve vizyonlarını birleştirmeleri hâlinde bölgede istikrarın sağlanmasında etkili bir rol oynayabileceklerdir. Türkiye ve Suudi Arabistan'ın jeopolitik ağırlığı, iki ülkenin ikincil ihtilafları bir kenara bırakmaları, daha fazla yakınlaşma, anlaşma ve iş birliğine yönelmelerini zorunlu kılan en önemli faktörler arasında yer almaktadır.

Ekonomik açıdan, Türkiye'nin askerî sanayi dâhil olmak üzere ticari, endüstriyel ve tarımsal alanlarda gerçekleştirdiği sıçrama ve Suudi Arabistan'ın enerji piyasasındaki ve küresel ekonomideki konumu, iki ülkenin kazan-kazan temelli fayda alışverişinde bulunmaları için geniş fırsatlar sunmaktadır. Siyasi açıdan, iki ülkenin bölgedeki meselelerin ve krizlerin çoğundaki aktif rolü ve uluslararası ve bölgesel taraflarla olan etkili ilişkileri üzerine sağlam bir karşılıklı anlayış temeli inşa edilmesi mümkündür. Bu anlayış temelinden de iki ülke tarafından bölgedeki krizlere sağlam çözümler bulma veya yansımalarını kontrol altına alma yönünde ortak çabalar başlatılabilir. Güvenlik açısından, iki ülke, vekâlet savaşları, rekabet ve bölgesel çatışmalar ekseninde, terör örgütlerinin ve silahlı grupların ulusal güvenliklerini tehdit etmesi şeklinde kendini gösteren ortak güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu bağlamda, iki ülkenin bu yönde siyasi iradesi bulunması hâlinde, iki ülke deneyim ve istişare alışverişinde bulunabilmekte, hatta biri diğerine destek ve güvenlik yardımı sunabilmektedir.

Ortak Anlaşmanın Güçlendirilmesi
Türkiye, başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkeleri tarafından bölgesel politikalarının daha iyi anlaşılması konusunda özen göstermektedir. Türkiye'nin bölgedeki politikalarının içeriği ve amaçları konusunda çok fazla kafa karışıklığı bulunmaktadır. Arap dünyasında bazı kesimler, Türkiye'nin bölgedeki politikalarını ve yönelimlerini yayılmacı bir proje olarak gösteren Türk karşıtı propagandanın etkisi altında kalmaktadır. Türkiye’nin söylemiyse  bölgedeki projesinin ortak bir kalkınma projesi olduğu ve bölge halklarının çıkarları doğrultusunda karar alma bağımsızlığını artırmayı hedeflediği yönündedir. Aynı zamanda bu projenin eskimiş hegemonya ve kontrol kavramlarından uzak olduğunu, bölgemizin istikrarını her zaman altüst eden uluslararası müdahaleleri sınırlamanın amaçladığını da vurgulamaktadır. Bunun kanıtı ise Türkiye'nin bölgedeki ilişkilerinin, bazı uluslararası ve bölgesel tarafların yaptığı gibi devlet kurumlarının dışındaki taraflar ve güçlerle değil, yalnızca hükûmetlerle şekillenmesidir. Türkiye, Libya veya Somali'de olduğu gibi, uluslararası kabul görmüş meşru hükûmetlerin talebi üzerine bölge ülkelerinin kurumlarının desteklenmesi ve sağlamlaştırılması ve ülke birliğinin korunması için yardım sağlamaktadır. Bazı uluslararası ve bölgesel gündemi olan odaklar gibi bölgede bölünmeyi ve parçalanmayı artırmaya çalışmamaktadır.

Türkiye'nin başta Katar, Kuveyt ve Umman olmak üzere Körfez ilişkilerinin başarılı deneyimleri, son dönemde BAE ve Bahreyn ile ilişkilerinde kaydettiği ilerleme, bir önceki Körfez krizinde tüm tarafları ihtilaftan kaçınmaya çağrıda bulunması ve bu krizin sona ermesini samimiyetle olumlu karşılaması Türkiye-Suudi ilişkilerini geliştirme çabalarında motive edici faktörler olabilir.

Türk-Suudi yakınlaşması, bölge ülkelerinin uluslararası güçlerle ilişkilerini düzenleyen ve iki taraf arasında ister acil ister umulan olsun, ortak çıkarlar için yeni standartlara dayanan yeni bölgesel politikalar inşa edebilir. Uluslararası güçlerle tarihî ve stratejik ilişkileri olan bölge ülkeleri, uluslararası güçlerin Ortadoğu politikalarının belirleyicilerinin tanımını, bölgedeki uluslararası çıkarlardan uluslararası güçlerle müttefiklerinin ortak çıkarları yönünde değiştirmeye çalışmalıdır. İki taraf arasındaki ilişkinin ölçütü ise vaatler ve hayaller değil, bölgede istikrar ve güvenliği sağlamak için uluslararası güçler tarafından atılan gerçek pratik olmalıdır.
Suudi Veliaht Prens’in Türkiye ziyareti, ABD Başkanı Biden'ın Suudi Arabistan ziyaretinden üç hafta öncesine denk gelmektedir. Temmuz ayının ortasında gerçekleşecek Biden'ın ziyareti sırasında ABD ve Körfez İşbirliği Konseyine ek olarak Mısır, Ürdün ve Irak’ın katılacağı Riyad Zirvesi yapılacaktır.

Başkan Biden, küresel enerji konularını ele almanın yanı sıra Suudi Arabistan ziyaretinin en önemli hedeflerinden birinin bölgede barışı güçlendirmek olacağını duyurmuştur. Bazı ABD'li yetkililer, İran'ın bölgedeki istikrarı sarsan politikalarının Riyad Zirvesi’nde ele alınacak konular arasında olacağını belirtmiştir. Bu bağlamda kuşkusuz Suudi Veliaht Prens, Türkiye ziyareti sırasında İran’ın bölgedeki politikalarına dair Türkiye'nin vizyonunu, değerlendirmesini ve tutumunu yakından tanımaya çalışacaktır. Nitekim Irak ve Suriye'deki İran yanlısı milislerin son dönemde Türkiye'ye karşı tutum ve davranışlarını tırmandırmaya başlamışlardır. Uluslararası ve bölgesel güçlerin, doğrudan çatışma dışındaki yollarla İran'ın bölgenin güvenliğine ve istikrarına zarar veren politikalarının sonuçlarını fark etmesini sağlayacak, bölgesel nüfuz ve hegemonya konusunda rekabet etmek, vekâlet savaşları yürütmek ve bölge ülkelerinin iç meselelerine müdahale etmek yerine onu bölgesel diyalog ve anlaşma seçeneğine itecek ciddi bir mesaj göndermesi gerekmektedir.

Bu makale 22 Haziran 2022 tarihinde TRT Arabi sayfasında Arapça olarak "Suudi Veliaht Prensi Türkiye'de... Bölgede Yeni Bir Dönemin Başlangıcı mı? " başlığıyla yayımlanmıştır.