Tunus’ta Krizden Çıkış Arayışı: Referandum ve Erken Seçim Kararı

25 Temmuz’da anayasanın kendisine olağanüstü yetkiler veren 80. maddesini gerekçe göstererek meclisin çalışmalarını donduran ve başbakanı görevden alan Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 13 Aralık’ta yaptığı halka sesleniş konuşmasında hükûmet sisteminde değişiklik için 25 Temmuz 2022'de anayasa referandumu, 17 Aralık 2022'de erken genel seçim yapılacağını duyurdu. Yeni seçimler yapılana kadar meclisteki çalışmaların askıda kalacağını belirten Kays Said, ülkenin içinde bulunduğu krizden çıkabilmek için birçok siyasi ve sivil toplum örgütüne geniş kapsamlı bir “ulusal diyalog” sürecinin başlatacağını da ilan etti. Ocak 2022’de başlayacak “ulusal diyalog” sürecinin online yapılacağı ve Said’in onayladığı bir komisyon tarafından yürütülüp değerlendirileceği ifade edildi. Ayrıca Cumhurbaşkanı Said, referandumdan önce yeni bir anayasa taslağı hazırlamak üzere bir uzmanlar komitesi atayacağını ve yeni taslağın haziran ayına kadar hazır olması suretiyle halk oylamasına gidileceğini de belirtti.

Tunus’ta 2019 seçimlerinden beri cumhurbaşkanlığı, meclis ve hükûmet eksenindeki üçlü yapının arasında yaşanan siyasi gerilimler, Cumhurbaşkanı Said’in 25 Temmuz’da hükûmeti görevden alması ve meclisi dondurmasıyla istisnai bir sürece girmiştir. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Said 22 Eylül kararnameleriyle yasama ve yürütme yetkilerini genişletip kanun tasarılarının anayasaya uygunluğunu denetleyen geçici komisyonu kaldırmış ve Arap dünyasının ilk kadın başbakanı olan Necla Buden Ramazan liderliğinde hükûmeti atayarak siyasi krizden çıkış yolu aramaya çalışmıştır. Ancak Kays Said’in atama ve kararnamelerle ülkedeki siyasi-ekonomik krize çözüm bulma arayışları sonuca ulaşamamıştır. Ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması için meclisin açılması, demokratik yol haritasının belirlenerek siyasi krizin sona erdirilmesi ve ulusal diyalog kurulması çağrıları karşısında Said yönetimi çıkmaza girmiş ve uluslararası baskıların da artması neticesinde anayasa değişikliği ve seçim takvimini ilan etmek zorunda kalmıştır.

Cumhurbaşkanı Said’in yeni yol haritasını açıklamasından üç gün önce G-7 ve AB ülkelerinin temsilcilerinin, Tunus’ta yeni bir programın belirlenmesi ve demokratik kurumlara dönüş çağrısı aslında Said yönetiminin karşı karşıya kaldığı uluslararası baskıyı ortaya çıkarmış ve bunun neticesinde dış temsilcilerin yaptığı açıklamaların ardından yeni yol haritasını açıklamasına sebep olmuştur. Öte yandan, 2021 yılında ülkenin kırılgan ekonomik yapısının Covid-19 salgının etkileriyle daha da derinleşmesi ve Tunus’un ihtiyaç duyduğu para ihtiyacının IMF, Dünya Bankası gibi kurumlardan Said yönetimini zor durumda bırakacak şartlar sebebiyle elde edilememesi de yeni yol haritasının ilan edilmesinin bir başka sebebi olarak yorumlanabilir. Cumhurbaşkanı Said’in, ülkedeki siyasi ve ekonomik krize meclisin ve siyasi partilerin sebep olduğunu savunarak halk desteği toplamasına rağmen beş aylık süreçte hem siyasi hem de ekonomik krize çözüm getirememiş olması da toplumsal baskının artmasına ve ülkenin “Lübnan” modeli diye nitelendirilen sürece gireceği değerlendirmelerine neden olmaktadır. Bu bağlamda Said’in anayasa değişikliği, referandum ve erken seçim kararları hem uluslararası kamuoyunun desteğini elde etmek hem de toplumsal tansiyonu düşürmek amacını taşırken ayrıca ekonomik krize çözüm araçlarını da daha aktif devreye sokma ihtiyacını gözler önüne sermektedir. Çünkü Tunus'un mali açığını, gelecek yılın bütçesini ve borç yükümlülüklerini finanse etmedeki zorlukları, uluslararası mali yardım elde etmek için geleneksel anayasal düzene giden açık bir yolu zorunlu kılmaktadır. Siyasi aktörler ve toplumsal gruplar tarafından Cumhurbaşkanı Said’in anayasaya aykırı olarak nitelendirilen “keyfî” girişimleri hem çözüm sunmaktan aciz kalmış hem de ülkedeki istisnai durumun olağan hâle gelmesine yol açmıştır.

Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Said’in belirlediği ve kendi kontrolünde sürdüreceğini ilan ettiği yol haritasının ülkede ne kadar destek göreceği de tartışmalıdır. Birincisi, ulusal diyalog sürecinin “online” şekilde yapılacak olması Tunus’ta internete erişimde ülkenin bütün vilayetlerinin aynı durumda olmaması sebebiyle alay konusu olmuştur. Sosyal medyada Tunuslular, Said’in online istişare çağrısıyla dalga geçerek böyle bir şeyin bütün toplumsal kesimlere ulaşamayacağını ve gerçek anlamda bir “ulusal diyalog” sürecinin sağlıklı bir şekilde yürütülemeyeceğini söylemektedir. Öte yandan Cumhurbaşkanı Said’in belirleyeceği bir komisyonun “ulusal diyalog” sürecini kontrol etmesi, anayasayı hazırlayacak komisyonun da yine Said tarafından onaylanacak olması ve meclisin kapalı bir şekilde referandum ve seçim sürecini yapacak olması da ülkede yol haritasına demokratik anlamda şüpheli bakılmasına sebep olmaktadır. Siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin, Said’in kararlarına karşı çıkmak için 17 Aralık’ta Arap Baharı’nın yıl dönümünde tepki için sokaklara dökülmesi bunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir. “Darbeye karşı vatandaşlar” adlı sivil girişim tarafından organize edilecek protesto gösterilerinin Said yönetiminin “tek taraflı ve anti-demokratik” girişimlerine karşı toplumsal kamuoyu oluşturma çabası içerisinde olduğu değerlendirilmektedir.

Cumhurbaşkanı Said’in anayasa değişikliği referandumu ve erken seçim kararlarıyla belirlediği bir yıllık yol haritası, temmuz ayından beri devam eden kriz sürecine çözüm sağlama amacı gütmesine rağmen ne kadar başarılı olacağı ilgiyle takip edilmektedir. Said’in kendi rejimini, sistemini kurma hırsını taşıdığı gözlemlenen sürecin ülkedeki diğer siyasi aktörler tarafından nasıl bir tepkiye sebep olacağı ve seçimlerin krizi azaltmak yerine derinleştirme tehlikesi de dikkatlerden kaçmamalıdır. Çünkü Cumhurbaşkanı Said, bir yandan G-7 ülkeleri ve AB’nin baskısıyla ülkede demokratik sürece girildiği ve ekonomik krizden çıkış için uluslararası destek verilebileceği algısı oluşturmaya çalışırken öte yandan ulusal aktörler, Said’in kararlarının demokrasiden uzak, tek adam rejimine dönüşen ve toplumun bazı kesimlerini dışlayan bir niteliğe sahip olduğu düşüncesindedir. Bu anlamda yeni yol haritasının kalıcı çözüm sağlamak yerine siyasi açıdan ve yönetim açısından mevcut statükoyu sağlamlaştırma ve kısa vadede ekonomik sorunlara geçici çözümler getirme (uluslararası kuruluşlardan veya ikinci devletlerden borç elde etme) durumunda olduğu söylenebilir.

Sonuç olarak Cumhurbaşkanı Said’in 13 Aralık’ta duyurduğu ulusal diyalog süreci ardından anayasa değişikliği referandumu ve erken seçim sürecine girilmesini öngören yeni yol haritası, ulusal ve uluslararası baskılar karşısında siyasi ve ekonomik çıkmazdan çıkış amacı taşımaktadır. Ancak 17 Aralık’ta, devrimin yıl dönümünde düzenlenecek protesto gösterileri ve yol haritasında Said yönetiminin tek taraflı, uzlaşıdan uzak yaklaşımı Tunus’ta siyasi atmosferin kısa vadede düzelemeyeceğini göstermektedir. Bununla birlikte ekonomik problemlerin giderek derinleşmesi ve çözüm sunma hususunda Said yönetiminin başarısızlığı Tunus’un geleceğinin daha da karmaşık bir hâl almasına sebep olmaktadır. Bu anlamda Said yönetimi, uluslararası kuruluşlardan mali destek elde etmek için çalışabilir. Ancak ülke içerisinde siyasi ve toplumsal desteğini muhafaza edip arttıramaması hâlinde elde etmek istediği uluslararası desteği kaybetme riski de bulunmaktadır. Bu durumda Tunus’ta önümüzdeki sene yeni siyasi-ekonomik krizlerin ortaya çıkma ihtimali artmaktadır.