Tunus’ta Yeni Anayasa Referandumu ve Tartışmalar

Tunus’ta önümüzdeki hafta başında yeni anayasa için, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in meclisin çalışmalarını askıya almasından tam bir yıl sonra, 25 Temmuz'da referandum yapılacak. 2011’den beri süregelen cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve meclis üçgeninde siyasi mekanizmayı ortadan kaldıran Cumhurbaşkanı Said’in bu girişimi ülkede “darbe” olarak nitelendirilmiş ve süreç içerisinde Said’in yasama, yürütme ve yargı erklerini kontrol etme isteğinin kararnamelerle ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Tunus, 25 Temmuz 2021’den Aralık 2021’de Cumhurbaşkanı Said tarafından siyasi krizden çıkış için açıklanan yol haritasına kadar Said’in kararnameleriyle siyasi geleceği belirsiz ve istisnai bir süreç tecrübe etmiştir. Yeni yol haritası ile 25 Temmuz’da anayasa referandumu ve 17 Aralık’ta erken genel seçim yapılacağını duyuran Cumhurbaşkanı Said, Tunus’taki siyasi atmosferin eski partilerden kurtulmak suretiyle istikrara kavuşmasını hedeflemektedir.

Yaklaşık bir sene önce başlayan sürecin birincil aktörü Cumhurbaşkanı Said, yürütme ve yasama organlarının yetkilerini tek elde toplamakta ve 31 Mart’ta meclisi feshetmesinin yanı sıra milletvekillerine yönelik soruşturmalar ve yasaklarla “eski düzen” ile mücadele ettiği mesajını vermektedir. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Said’in eylemleri sadece yasama ve yürütme erklerinin kurum ve temsilcileri ile sınırlı kalmayıp yargıya müdahalesi ile devam etmiştir. 12 Şubat’ta ülkedeki tek yasal yargı otoritesi olan Yüksek Yargı Konseyini fesheden Said, "Yüksek Yargı Konseyi feshedildi ama ben yargıya asla dokunmayacağım. Çözüm için bu kararı almak zorunluluk hâline gelmişti" açıklamasına rağmen yargı temsilcilerine yönelik kararnamelerle müdahalesini sürdürmüştür. Bu bağlamda ülkede Yargı Konseyinin feshedilmesi kadar infial yaratan bir kararnameyle 1 Haziran’da 57 hâkimi yolsuzluk ve terör konularında soruşturmaları engelleyerek yargının önünü tıkamak suçlamasıyla görevden almıştır. Cumhurbaşkanı Said’in bu kararı, Tunuslu parti ve sendikaların büyük tepkisinin yanı sıra uluslararası kamuoyunda da tepkilere neden olmuştur.

Anayasa referandumu yaklaşırken yargı tartışmalarının yanında Cumhurbaşkanı Said’in anayasa taslağıyla ilgili de ciddi tartışmalar meydana gelmiştir. Başlangıçta yeni yol haritası kapsamında “Yeni Cumhuriyet İçin İstişare Komitesi” adlı bir danışma grubu kuran Said, komitenin teslim ettiği anayasa taslak metni üzerinden referandumda sunulacak anayasa metnini hazırlayacağını duyurmuş ancak komitenin sunacağı metnin bir bağlayıcılığı olmayacağını da özellikle belirtmiştir. 30 Haziran’da referandumda halka sunulacak anayasa metni ilan edildiğinde ise bu durum ülkenin farklı kesimlerinden tepki almıştır. Öyle ki anayasa taslağının hazırlanmasından sorumlu Yeni Cumhuriyet İçin İstişare Komitesi Başkanı Sadık Belîd, “resmî gazetede yayımlanan anayasa taslağını kabul etmediğini ve bu taslağın kendi hazırladıkları metinle ilgisi olmadığını belirterek anayasa taslağının ağır riskler ve tuzaklar içerdiğini ve utanç verici bir diktatörlük rejimine yol açacağını” savunmuştur.

Cumhurbaşkanı Said’in açıkladığı anayasa taslağına bakıldığında Said’e geniş yetkiler verildiği ve başbakan ile meclisin yetkilerinin kısıtlandığı gözlemlenmektedir. Yeni anayasa, cumhurbaşkanına başbakanı ve bakanları atama ve onları görevden alma hakkı vermekte; ilk kez iki meclisli bir parlamenter sistem kurmayı hedeflemektedir. Böylece cumhurbaşkanına başbakandan daha fazla yürütme yetkisi verilmekte ve meclisin etkinliği de zayıflatılmaktadır. Oysaki Arap Baharı protestoları ile 23 yıllık Zeynel Abidin bin Ali rejiminin yıkılmasının ardından farklı siyasi grupların desteğiyle hazırlanan 2014 anayasasında cumhurbaşkanlığının yetkileri sınırlandırılmıştı. Ayrıca başbakan, cumhurbaşkanı ve meclis arasında iktidar erkleri paylaştırılarak yürütme ve yasamanın üçlü mekanizma çerçevesinde dengeli ve demokratik dağılımı hedeflenmişti. Cumhurbaşkanı Said ise yetkilerini arttırmak suretiyle bunu değiştirmeyi amaçlamaktadır.

Tunus’taki Siyasi Aktörlerin Pozisyonları
25 Temmuz’daki yeni anayasa referandumu yaklaşırken Tunus’taki siyasi aktörlerin pozisyonlarına baktığımızda üç grubun ortaya çıktığı söylenebilir. Birinci grupta Cumhurbaşkanı Said’in 25 Temmuz 2021’deki kararlarını destekleyen Arap milliyetçisi ve seküler Halk Partisi, Tunus İttifakı gibi kapatılan mecliste yeterli halk desteğine sahip olmayan aktörlerin yer aldığı gözlemlenmektedir. Bu grup, Cumhurbaşkanı Said’in kurmak istediği rejimi desteklemekte ve yeni anayasayı savunmaktadır. İkinci grup ise daha geniş bir yelpazeye sahip İslamcı, milliyetçi ve seküler diye sınıflandırılabilecek, Cumhurbaşkanı Said’in girişimlerini “darbe” ve “gayrimeşru” olarak nitelendiren farklı görüşlerden siyasi aktörlerden oluşmaktadır. Bu grupta Âfâk-ı Tunus, Demokratik Akım, Cumhuriyetçi Parti ve Et Tekettül gibi laik merkez partiler Cumhurbaşkanı Said’e karşı “Tunus Hamlesi Girişimi” çatısı altında birleşirken, Nahda Hareketi, Tunus'un Kalbi Partisi, Onur Koalisyonu, Tunus İrade Hareketi ve Emel Partisi’nin yanı sıra bağımsız siyasetçilerin yer aldığı İslamcı, milliyetçi ve solcu bazı partiler ise Ulusal Kurtuluş Cephesi çatısı altında hareket etmektedir. Hem Tunus Hamlesi hem de Ulusal Kurtuluş Cephesi, Said’in kararlarını reddetmekte ve yeni anayasayı boykot edeceğini bildirmektedir. Başlangıçta Cumhurbaşkanı Said’in Nahda özelinde meclise karşı darbe girişimini destekleyen Abir Musi liderliğindeki aşırı seküler Özgür Anayasa Partisi ve ülkedeki güçlü aktörlerden Tunus Genel İşçi Sendikası (TGİS), Cumhurbaşkanı Said’in kararnamelerine ve yeni anayasaya tepki gösteren üçüncü grup olarak öne çıkmaktadır. Üçüncü grup aslında başlangıçta Kays Said’i destekleyen fakat süreç içerisinde kurmak istediği rejime karşıt bir pozisyona geçen aktörleri temsil etmektedir. Üçüncü grubun bir diğer özelliği ise IMF ile yapılan görüşmeler dolayısıyla Said yönetimine tepkili olmasıdır.

Şubat ayından beri IMF ile Tunus hükûmeti arasında 4 milyar dolarlık kredi anlaşması için görüşmeler sürmektedir. Görüşmelerde şimdiye kadar net bir sonuç alınabilmiş değildir. IMF, 4 milyar dolarlık finansal destek için "temel gıda maddelerine uygulanan sübvansiyonun kaldırılmasını ve kamudaki harcamaların azaltılmasını" da içeren bir dizi reformu şart koşmaktadır. Ancak bu şartların hayata geçirilmesi ülkedeki hayat pahalılığını ve işsizliği artırabilir, mevcut istikrarsızlığı derinleştirebilir ki bu durum Cumhurbaşkanı Said’in konumunu tehlikeye atabilir. Ancak mali krizi aşabilmesi için bu kredi Said yönetimi için önem arz etmektedir. Öte yandan Cumhurbaşkanı Said’i destekleyen ancak daha sonra karşıt cepheye geçen TGİS ve Özgür Anayasa Partisi, IMF’nin ülkeye dayattığı reform planlarını eleştirmektedir. TGİS, reform planlarını kesinlikle kabul etmeyeceklerini belirtmiş, IMF planlarıyla bağlantılı olarak sosyal kesintilere ve özelleştirme planlarına karşı 16 Haziran’da genel grev çağrısı yapmış ve protesto gösterileri düzenlemiştir. Cumhurbaşkanı Said’in yetkileri elinde topladığı bir yıllık süreçte kimi zaman destek açıklamaları kimi zaman da sessizliğiyle Cumhurbaşkanı Said ve kararlarını destekleyen TGİS, ekonomi sahasında Said yönetimiyle anlaşmazlık içerisindedir ve yeni anayasayı “Kays Said anayasası” olarak nitelendirmektedir. Şimdiye kadar TGİS’den boykot açıklaması gelmemekle birlikte referandum konusunda Cumhurbaşkanı Said’e karşı oldukları görülmektedir.

Sonuç olarak, ülkedeki siyasi aktörlerin pozisyonu incelendiğinde yeni anayasa referandumunun boykot edileceği ve Said’in meşruiyetinin tartışılacağı bir atmosfer doğabilecektir. Nitekim Cumhurbaşkanı Said’in Tunus’ta otokratik bir rejim kurduğuna yönelik eleştiriler hem Nahda Hareketi hem de daha farklı iç siyasi gruplar tarafından dile getirilmektedir. Ayrıca Cumhurbaşkanı Said’in 2011 Arap Baharı öncesi Zeynel Abidin bin Ali’nin diktatörlük rejimini kurmak isteği değerlendirmeleri farklı siyasi gruplar tarafından yapılan açıklamalarda sıkça görülmektedir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Said’in yeni anayasa girişimini sert bir şekilde boykot etmeye hazırlanan Tunuslu siyasi gruplar, seçim güvenliğine inanmadıkları referandumda hayır oyu kullanacaklarını çünkü yeni anayasaya meşruiyet kazandırmak istemediklerini belirtmektedir. Söz konusu iç siyasi aktörlerin seçimleri boykot etme kararındaki temel amacın ise Cumhurbaşkanı Said’in ve yeni anayasa girişiminin meşruiyetini aşındırmak ve böylece sivil iradeyle Cumhurbaşkanı Said’i etkisiz hâle getirmek olduğu söylenebilir.