Etkinlik Değerlendirmesi

Türkiye-Cezayir İlişkilerinin Geleceği

Cezayir Ankara Büyükelçisi Sn. Murad Adcabi konuşmasında 5 asırlık ilişkilerin gelişim seyrini kısaca ele almış, 2006 sonrasında kazanılan ivme ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2010 ve bu yıl başında gerçekleştirmiş olduğu ziyaretlerde elde edilen kazanımları vurgulamıştır. Ticari, iktisadi ve kültürel olarak da köklü bağlara sahip olan bu iki ülke ilişkilerinin daha ileri seviyelere taşınmasının ortak temenni olduğunun altını çizen Büyükelçi Adcabi, imzalanan protokollerle bu konuda önemli bir adım atıldığını ifade etmiştir. Oran ve Keçiova’da Tika’nın yürüttüğü projeler ve Türkiye’nin her yıl Cezayir’den kabul ettiği öğrencilerin halk nezdinde önemli bir Türkiye sempatisi uyandırdığının altını çizen Büyükelçi Adcabi, içinde bulunan sürecin güçlü tarihi bağları olan bu iki devlet arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesi için kritik bir dönem olduğunun altını çizmiştir.

Türkiye Cezayir Büyükelçisi Sn. Mahinur Özdemir Göktaş, derin ve beş asra uzanan ilişkilerin önemini vurgulayarak sözlerine başlamış, Cezayir’in Türkiye’nin Afrika’daki ikinci en büyük ticari ortağı olduğunu ifade etmiştir. Bu çerçevede iki ülke arasındaki 3,5 milyar dolarlık ticaret hacminin 5 milyar dolara taşınmasın ortak temenni olduğu vurgulanmıştır. Cumhurbaşkanı Tebbun’u göreve gelmesi sonrasında ziyaret eden ilk ismin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu belirten Büyükelçi Göktaş, bu güzel ilişkinin sokakta da yansımaları olduğunu belirtmiştir. Cezayir’de 25 bin civarında Türk olduğu belirtilirken, Türk kültürü ve dizilerinin toplum tarafından büyük ilgi gördüğü ifade edilmiştir. Bu ilişkilerin daha da ileri bir boyuta taşınması için Maarif okulu projesinin Cezayir’de en kısa sürede hizmete açılmasını temenni ettiklerini belirten Büyükelçi Göktaş, iki ülkede de faaliyet gösterecek olan kültür merkezlerinin de yakında açılacağı müjdesini vermiştir. Sağlık ve seyahat turizmi alanlarında da ilişkilerin geliştirilmesi temennisi vurgulanmıştır.

Prof. Dr. Münire Buderdaben, konuşmasına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son ziyaretinin önemini vurgulayarak başlamıştır. Türkiye’nin son yıllarda elde etmiş olduğu ekonomik kalkınmanın bölge ülke halkları nezdinde Türkiye’nin önemli bir nüfuza sahip olmasına sebep olduğunu belirtmiştir. Dini alanda özgürlükler tanıyan ve ekonomik olarak kalkınan Türkiye, bölge ve özellikle Cezayir için önemli bir örnek olarak sunulmuştur. Türkiye’nin iktisadi, siyasi ve kültürel alanlarda önemli bir güç olduğunun altını çizen Budardaben, bu durumun gayrı resmi diplomasi alanında Türkiye’nin elini güçlendirdiğini ifade etmiştir. 2001 ekonomik krizi sonrası ülkenin günümüze uzanan gelişmeleri yakalaması, Tika ve İHH gibi kurumların halk tarafından kabul görmesi ve Türk dizilerinin neredeyse her eve girmesinin önemi ve halk nezdinde uyandırdığı intiba vurgulanmıştır. TRT Arabic gibi kanalların mevcut diyalog zayıflığı konusunda önemli bir atılım yaptığı Buderdaben tarafından ifade edilmiştir.

Cezayirlilerin ve Türkler ’in ortak geçmişleri olmasına rağmen tarihlerini olması gereken seviyede bilmediklerini vurgulayan Turan Kışlakçı, iki ülkenin tarih boyunca müttefikten ziyade kardeş olduğunun altını çizmiştir. Ancak bu durumun tarihçiler nezdinde bile gerekli ilgiyi görmediğini söyleyen Kışlakçı, Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis gibi isimlerin Akdeniz’deki mücadelesinin gerekçesini bu iki milletin tarihçilerinin eserlerinde bulamadığını ancak Rus Nikolay İvanov’un bu konuda önemli bir tespitini saptadığını söylemiştir. İvanov, Osmanlı’nın Akdeniz’deki bu hakimiyetinin Batı işgalini 3-4 asır engellediğini söylemektedir. Kışlakçı o dönemde devam eden Akdeniz mücadelesinin bugün de olduğunu, burada kazançlı çıkmanın da geçmişteki gibi birliktelikle mümkün olduğunun altını çizmiştir. 1826-1830 arasındaki dönemde 40 bin Türk askerinin, Cezayir’de şehit olduğu bilgisini paylaşan Kışlakçı, bu şehitler için yakılan Türkülerden bazılarını paylaşarak, bu sözlü mirasın halklar arasındaki tarihi ilişkinin en önemli delillerinden olduğunu belirtmiştir. Aynı zamanda Millî Mücadele döneminde Anadolu’da savaşan Cezayirlilerin olduğunu hatta Cezayirli bir grubun Mustafa Kemal Atatürk tarafından Kerkük ve Musul’a özel olarak gönderildiğini ve burada önemli rol üstlendiklerini ifade etmiştir. Yine 50’li yıllarda Adnan Menderes’in Libya üzerinden Cezayir’e gönderdiği silah desteğinin bu dayanışma bağlamında önemi Kışakçı tarafından vurgulanmıştır. Son olarak ilişkilerin Turgut Özal ve Cumhurbaşkanı Erdoğan dönemlerinde gelişmeye devam ettiğini ifade eden Kışlakçı, ortak tarihin daya iyi okunması ve halk tarafından bilinmesi için özgün ve kapsamlı çalışmalara duyulan hayati ihtiyacın altını çizmiştir.

Cezayir’de de benzer şekilde halk türküleri olduğunu ve Türk gemilerinin her zaman yardıma hazır gemi olarak tasvir edildiği bilgisini paylaşan Prof. Dr. Mustafa Bahhuş, Akdeniz’in bölge ve dünya siyaseti için tarih boyunca önemini vurgulamıştır. Yine ticari ortak olan iki ülkenin stratejik ortak merhalesinden ortak vizyon seviyesine geçmesi gerektiği Bahhuş tarafından ifade edilmiştir. Konuşmasının devamında Akdeniz’in Libya ve Suriye için önemini vurgulayan Bahhuş, kendine has başkanlık sistemi ile Türkiye’nin daha güçlü hale geldiğini ve yeni anayasa değişikliği ile Cezayir’in de bölgede daha güçlü bir devlet olacağını ifade etmiştir. Bahhuş bu çerçevede anayasa değişikliği ile Cezayir ordusunun sınır dışı operasyon gerçekleştirebilme özelliği kazanmasını kritik olarak görmektedir. Son olarak Türkiye-Cezayir ilişkilerinin olduğundan çok daha ileri taşınmasını bir zorunluluk olarak değerlendiren Bahhuş, iki ülkenin ortak bir vizyona ihtiyaç duyduğuna işaret etmiştir.

Osmanlı ile olan tarihi ilişkisinde ve günümüzde bu ilişki ile kurulan bağda Filistin ve Cezayir’in farklı bir konuma sahip olduğunu vurgulan Prof. Dr. Ahmet Uysal, Batı’nın bu ilişkiler aleyhinde yürüttüğü propagandalara rağmen halk nezdinde karşılıklı sevginin varlığına işaret etmiştir. Bu çerçevede karşılıklı dil ve kültür öğrenimine olan teveccühe değinen Uysal, ORSAM ve üniversitelerde gerçekleştirilen konferans, sempozyum ve programlarda bu teveccühe yakından şahitlik ettiklerini ifade etmiştir. Mevcut teveccühe ivme kazandırılması için üniversiteler arasında değişim ve ortak diploma programları düzenlenebileceğini söyleyen Uysal, ORSAM ve üniversitelerin bu konuda gerekli çalışmaları yapma konusunda hazır olduklarını vurgulamıştır.


Türkiye Cezayir Büyükelçisi​'nin Etkinlik Değerlendirmesi

Öncelikle böyle bir program düzenlediğiniz ve beni, aynı zamanda çok sevgili abim Murat Abi’yi de davet ettiğiniz için çok teşekkür ederim.

1 Ocak itibariyle büyük bir heyecanla burada göreve başladım ve gerçekten Cezayir’e ayak bastığım anda kendimi yabancı bir ülkede değil de ikinci bir evimdeymişim gibi hissettim.

Cezayir ile beş yüz yılı aşkın bir geçmişi olan tarihi ilişkilere sahibiz.

Ülkemiz, Cezayir’i bağımsızlığını kazanmasının ardından 31 Temmuz 1962 tarihinde tanımış olup; büyükelçiliğimiz 30 Haziran 1963 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır.

Cezayir, Türkiye için her zaman büyük öneme sahip dost ve kardeş bir ülke olmuştur. Siyasi ve ekonomik alanlar başta olmak üzere pek çok alanda işbirliği yaptığımız önemli bir ortağımızdır.

Cezayir, Türkiye’nin Afrika’daki ikinci en büyük ticari ortağıdır. Bununla birlikte son yirmi yıllık sürece bakıldığında Türkiye-Cezayir ilişkilerini geleceğe taşıyan en önemli itici gücün; dinamik, ekonomik ilişkilerimiz olduğu ortadadır.

Bu nedenle ülkemizle Cezayir arasında gelişen 3,5 milyar dolarlık ticari bir hacmi, cumhurbaşkanımızın da arzusu ve desteğiyle beraber 5 milyar dolara çıkarttık ve ilişkimizi kazan-kazan ilişkisi üzerine kurmayı arzu etmekteyiz.

Öne çıkan yatırımlarımıza bakacak olursak; buradaki Tosyalı Holding’in demir-çelik alanına yaptığı 2,5 milyar doları aşan yatırımı Cezayir tarihinde ilk defa demir-çelik alanında ihracatçı ülke konumuna getirmiştir.

Bunun yanı sıra Tayal Tekstil tarafından 800 milyon dolarlık bir yatırımla kurulan fabrika sayesinde, kısa süre içerisinde Cezayir’de üretilen kot pantolonların Avrupa’ya ihraç edildiğini göreceğiz.

Son olarak 2012 yılında toplanan ve tekrar canlanmasına önem verdiğimiz -gerek Murat Abi’nin gerekse benim dile getirdiğimiz- Karma Ekonomi Konseyi’nin bu sene tekrar toplanması müjdesini buradan vermek isterim.

Siyasi ilişkilerimize bakacak olursak ikili ilişkiler bakımından geçtiğimiz yıllar oldukça hareketli bir döneme geçti. Sayın Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz iki yılda iki kere Cezayir’e ziyaret gerçekleştirdi. Hatta Sayın Cumhurbaşkanı Tebbun seçildikten sonra Cezayir’e ziyaretini gerçekleştiren ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Ve bu da Cezayir halkına gerek cumhurbaşkanımızın gerekse ülkemizin verdiği değeri de göstermektedir. Aynı zamanda sayın Dışişleri Bakanı’mız da gerek Ekim 2019 gerek 5 Ocak 2020’de Cezayir’e yaptığı ziyaretlerle arka arkaya ülkeyi ziyaret edip ülkeye gösterilen ilginin ve işbirliğinin ne denli olduğunun bir işareti olmuştur.

Bu kapsamda Sayın Cumhurbaşkanımızın ocak ayının sonunda gerçekleştirdiği ziyarette Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin kurulmasını sağlayan çok önemli bir anlaşmaya imza atılmıştır. Bu da ilişkilerimizin bir tık daha yukarıya taşımanın bir nişanesi olmuştur.

Tabi bu ziyaretlerin gerçekleşmesi için ben de Ocak 1’de yeni gelmiştim, Cezayir bakanları benim güven mektubumu sunmamda yardımcı oldular. Hatta sayın Cumhurbaşkanı Tebbun’un da o vesileyle sanırım ilk verenlerden biriyim. Dolayısıyla ülkenin gerçekten bize verdiği desteği de saymakla bitmek.

Eğitim ve kültür alanında da çok derin ilişkilerimiz var. Gerek akademik araştırmalar alanında gerek kültürel anlamda vatandaşlarımız arasında kurulmuş olan bu güçlü bağlar da devletler arasındaki ilişkilerin bir nevi yansıması sayılabilecek yakın ve özel ilişkilerdir.

Türkçe ve Türk kültürü Cezayir’de oldukça önemli bir yere sahiptir. Öyle ki her gittiğiniz yerde, Türk olduğunuzu söylediğinizde size Türkçe selam veren ya da Türkiye ile ilgili iltifat eden bir Cezayirli ile karşılaşmanız mümkündür.

Cezayir’de 25 bin Türk kökenli vatandaşımız mevcuttur.

Kalıcı olanlar da var, geçici işçi olarak burada bulunanlar da var. Bu da iki ülke arasındaki ilişkinin ne kadar sürdürülebilir olduğunun da bir göstergesi.

Diğer yandan öğrencilerin Türk üniversitelerine gösterdikleri ilgi de gittikçe artmaktadır. Gerek Yurdışı Türkler Başkanlığı’ndaki Cezayirli öğrencilerin rekor sayılabilecek derecedeki başvuruları, gerek öğrenci değişimleri gerçekten önemli bir boyut almıştır.

Üniversitelerde gerek Cezayir’in iki üniversitesinde, gerek Konstantin Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı, Türkoloji bölümlerinin olması ve inşallah Yunus Emre Kültür Merkezi’nin burada açılmasıyla, Türkiye’de de Cezayir Kültür Merkezi’nin açılmasıyla bunun da devamını getirmeyi arzu etmekteyiz. Cezayir ön protokolü bizlere geldi, dolayısıyla gelir gelmez çok hızlı bir şekilde bu işlere başladık inşallah yakın bir zamanda da kültür merkezlerini hayata geçirmek bizlere nasip olur.

Aynı zamanda buradaki Türk toplumunun ihtiyacı olan bir Türk okulunu da inşallah Maarif Türk Okulu’yla hayata geçirmek isteriz.

TİKA bildiğiniz gibi 2015 yılından beri Cezayir’de faaliyet göstermektedir. Sayın büyükelçi Murat Adcabi’nin de dile getirdiği gibi en çok bilinen Keçiova’nın restorasyonuyla birlikte TİKA burada 80’den fazla projeyi hayata geçirmiştir ve en son da Oran’da bir çağrı merkezini hayata geçirmiştir. Yakın zamanda burada da bir Çocuk Müzesi açmak gibi bazı projeleri var. İnşallah bunları da hayata geçirmek nasip olur.

Uluslararası konulara değinecek olursak gerek bölgesel, gerek uluslararası konularda, Filistin davasında Cezayir’le ortak bir bakış açımız var. Aynı zamanda Libya’da da sürdürülebilir bir ateşkesin getirilebilmesi için Cezayir’le yakın bir işbirliği içerisinde olduğumuzu söylemek istiyorum.

Sözlerime son verirken ülkelerimiz arasında derin, köklü bağlarımız olduğunu vurgulamak istiyorum.

Bizler de bu mükemmel düzeyde gelişen ilişkileri inşallah daha da ileriye taşımak gayreti ve çabası içerisindeyiz.

Türkiye ile Cezayir arasında haftalık 35 Türk Hava Yolları seferi bulunmaktadır.

Cezayir’in sadece ekonomik olarak değil, toplumun her kesimi tarafından benimsenen, tanınan ve hatta daha güçlü toplumsal ilişkilerin kurulmasını önemsediğimizi, birlikte, gerçekten birbirini anlayan ve benimseyen dost ülke seviyesinde bir ilişkiye ulaşmasını arzu etmekteyiz.

Gerek turizm, gerek sağlık turizmi işbirliklerimizin geliştirilmesini de önemsiyoruz.

Bu güzel toplantıyı düzenlediği için tekrar ORSAM’a teşekkür ediyorum. Bu panelin aynısını, aynı kişilerle Cezayir’de sizlere ev sahipliği yaparak düzenlemekten de onur duyarım.

Panelin hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Sn. Mahinur Ö. Göktaş, Türkiye Cezayir Büyükelçisi​


Cezayir Ankara Büyükelçisi'nin Etkinlik Değerlendirmesi

Konuşmama Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM)’ne beni bu panele davet ettikleri için çok teşekkür ederek başlamak istiyor, başarılarının devam etmesini diliyorum. Türkiye Cezayir Büyükelçisi Sn. Mahinur Ö. Göktaş Hanımefendiyi ve tüm katılımcıları selamlıyorum. Koronavirüs nedeniyle tüm dünyanın zor bir süreçten geçtiği bu günlerde panelin hazırlanmasında emeği geçen teknik ekibe ve katkıda bulunan herkese şükranlarımı sunuyorum.

Mübarek Ramazan Bayramı vesilesiyle en kalbi tebriklerimi ve en içten dileklerimi sunmaktan büyük bir mutluluk duyar; kardeş halklarımız, ülkelerimiz ve tüm insanlık için Yüce Allah’tan bizlere rahmet, barış, mutluluk ve refah ihsan etmesini niyaz ederim.

Cezayir ve Türkiye arasındaki kardeşlik ve dostluk bağları beş yüzyıllık bir tarihe dayanmaktadır. Ayrıca iki ülke arasında siyaset, ekonomi ve kültür gibi pek çok alanda güçlü ilişkiler bulunmaktadır. Cezayir – Türkiye ilişkileri, 2006 yılında Dostluk ve İşbirliği Anlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte son birkaç yılda büyük bir ivme kazanmıştır. Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyib Erdoğan, 26-27 Ocak 2020 tarihlerinde Cezayir’i ziyaret etmiş ve söz konusu ziyarette iki ülke arasındaki ilişkilere yeni bir ivme kazandıracak önemli kararlar alınmıştır.

Bu tarihi ziyarette iki ülkenin de cumhurbaşkanları ortak önem arz eden uluslararası ve bölgesel birçok meseleye dair görüş alışverişinde bulunmuş ve ikili işbirliğini hedefleyen “Yüksek Konsey”i kurma kararı almıştır. Bununla birlikte Cezayir’de “Yunus Emre Kültür Merkezi” nin kurulması ve Türkiye’de de bir Cezayir Kültür Merkezi’nin kurulması konularında görüş birliğine varılmıştır. Ayrıca taraflarca en kısa zamanda Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Ortak Komitesi kurulması kararlaştırılmıştır.

Ekonomik ve ticari ilişkileri incelediğimizde iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2019 yılında 4 milyon doların üzerine çıktığını görmekteyiz. Türkiye, halihazırda Cezayir’in en büyük ticari ortakları arasında beşinci sırada yer almakta; Cezayir ise Türkiye’nin Afrika’daki en büyük ikinci ticari ortağı konumundadır. Cezayir aynı zamanda Türkiye’nin Rusya, İran ve Azerbaycan’dan sonra dördüncü doğal gaz tedarikçisidir. İki taraf da yakın gelecekte ikili ticaret hacmini 5 milyar doların üstüne çıkarma konusunda kararlı olduklarını ifade etmiştir.

Yatırım alanında Türkiye, hidrokarbon sektörü haricinde Cezayir’e yatırım yapan ülkeler içerisinde birinci sıradadır.  Nitekim, ülkemizde faaliyet gösteren 800’den fazla Türk şirketi bulunmaktadır. 2019 yılında Türkiye’nin toplam yatırımı 3,5 milyar dolara ulaşmıştır. Cezayir’in Türkiye’deki yatırımlarından bahsetmek gerekirse Cezayir Milli Hidrokarbon Grubu “Sonatrach”, 28 Kasım 2018’de Adana / Ceyhan’da petrokimya tesisi inşa etmek için 1,4 milyar dolarlık bir yatırımda bulunarak “Rönesans Holding” ile bir sözleşme imzalamıştır.

Bu minvalde taraflar kalıcı ikili şirketler kurma ve karşılıklı menfaat ilkesine dayalı olarak işbirliği fırsatları oluşturmak için çalışmalar yürüteceklerini yinelemişlerdir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi Cezayir, Türkiye için ürünlerini ihraç ettiği bir pazar olmanın ötesinde stratejik bir ortaktır.

İki ülke de ortak kültürel ve tarihi miraslarını birçok işbirliği protokolüyle korumaya çalışmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye ve Cezayir, Cezayir’in başkentinde bulunan “Keçiova Camii” ve Vahran vilayetindeki Ahmet Bey Sarayı gibi Osmanlı döneminden kalma tarihi mekan ve eserleri restore faaliyetleri yürütmektedir.

Cezayir ve Türkiye’nin ortak tarihi hususunda yazılan yazıların Batılı tarihçilerin tekelinden çıkmasını temenni etmekte ve daha önce de belirttiğim üzere ortak tarihimizi bizlerin kaleme almasından mutluluk duyacağımı ifade etmek isterim. Bu hususta düşünür ve tarihçilerimize rol düşmektedir. 1516-1830 dönemi Cezayir ile ilgili olarak Osmanlı Arşivi faydalanılabilecek büyük bir hazinedir.

İki ülke arasındaki bilimsel işbirliği ile ilgili olarak kardeş Türkiye ve Cezayir üniversiteleri karşılıklı öğrenci değişimi programlarıyla aktif çalışmalar yürütmektedir. Bu bağlamda Türk üniversiteleri, iki ülke hükümeti tarafından gelen hibeler çerçevesinde her yıl Cezayir’den önemli sayıda öğrenciyi kabul etmektedir.

Geleceğe yönelik adımlar ve beklentilere gelince, iki ülke de ikili ilişkilerini ilerletmek için tarihi bir fırsata sahiptir. Böylelikle stratejik konumlara sahip iki kardeş ülke siyasi iradelerinin ışığında İslam dünyasında eksen rol oynayabilir.

Ayrıca Koronavirüs ile mücadele kapsamında Cezayir’e sağladığı destekler için Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA)’na şükranlarımı sunarım. Sözlerimi toparlamam gerekirse pek çok faklı alanlarda Cezayir – Türkiye ilişkilerinin geleceğe yönelik oldukça umut verici olduğunu söylemek isterim. 

Tarihi savaşlar esnasında hatta en son 1827 Navarin Savaşı’nda iki halkın kanı birbirine karışmıştır. Cezayir, o dönemde 1000 adet deniz filosunu çoğunu kaybetmiştir. Bu savaştan sadece üç yıl sonra Cezayir, sömürgeci Fransa tarafından işgal edilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı’nda sömürgeci makamlar yüzlerce Cezayir vatandaşını Osmanlı Devleti ile savaşa zorlamış olsa da Türk ve Cezayir halkları arasındaki bu uyum ve beraberlik ruhu sömürge zulmü döneminde de devam etmiştir. Ancak bu, ortak tarihimiz ile ilgili ne yazık ki çok azımızın bildiği bir detaydır. Cezayirliler, camilerden gelen müezzin seslerine kulak vererek Fransız ordusuna karşı gelerek silahlarıyla kardeşlerine katılmışlar ve onların yanında savaşmışlardır. Mücadeleleri zaferle sonuçlanmış; Cezayirliler Türk topraklarının kurtarılmasına katkıda bulunmuşlardır. Sonrasında ise bu topraklarda kalmaya karar vermişlerdir. Öyle ki torunları bugün Adana / Kozan’da ikamet etmekteler.

Bugün topraklarımızda bağımsızlık hüküm sürmektedir. Fabrikalar, üniversiteler, laboratuvarlar, verimli alanlar oluşturarak refah ve kalkınma düzeylerimizi artırmak için çalışmaktayız. Ayrıca ortak menfaatlerimizi gözetmek ve işbirliği fırsatlarımızı oluşturmak için çaba göstermekteyiz. Nitekim, tüm dünyayı saran Covid-19 süreci birlik beraberlik ruhunun ne denli önemli olduğunu ortaya koymuş ve ülkelerimizin insani yardımlar sağlama konusunda başarılı olduğunu gözler önüne sermiştir.

İlginize teşekkür ederim.

Sn. Mourad Ajabi, Cezayir Ankara Büyükelçisi 

Paneli izlemek için lütfen tıklayınız