Türkiye’deki Suriyeliler ve Sorumluluklarımız*

Oytun Orhan, ORSAM Araştırmacısı
Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak çalışan Suriyeli Mülteciler için Bölgesel Müdahale Planı Ajansı’nın yayınladığı son rapor, Türkiye’nin en fazla Suriyeli mülteci ağırlayan ikinci ülke olmasına rağmen diğer ev sahibi ülkeler ile kıyaslandığında en az uluslararası yardım alan ülke olduğunu ortaya koymuştur. Buna göre Türkiye Suriyeliler için gerekli toplam ihtiyacın sadece yüzde 17’sini karşılayacak düzeyde yardım alırken bu oran Ürdün için yüzde 40, Lübnan için yüzde 33 ve Irak için yüzde 24’tür. Aynı raporda 2014 yılı sonuna kadar toplam kayıtlı mülteci sayısının 3,5 milyonu aşacağı ve Türkiye’deki sayının 1 milyonu bulmasının beklendiği bilgisine yer verilmiştir. Yani toplam Suriyeli mültecilerin yaklaşık yüzde 30’luk kısmı Türkiye’de yaşamlarını sürdürmektedir. Çalışmada uluslararası yardımların düşük seviyede kalmasının mülteciler açısından doğuracağı insani maliyetin ötesinde bölge güvenliği ve barışı için de bir tehlike oluşturacağı tespitine yer verilmiştir.
 
BM Ajansı’nın çalışmasında ortaya konan bu tespit Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM)’nin saha çalışmasına dayalı olarak hazırladığı rapordaki tespitler ile paralellik içermektedir. (Suriye’ye Komşu Ülkelerde Suriyeli Mültecilerin Durumu: Bulgular, Sonuçlar ve Öneriler) Türkiye ve Irak Kürt Bölgesi kapasiteleri itibarıyla nispeten daha az risk altında olsa da ekonomik olarak zayıf, kaynakları sınırlı, hassas siyasal ve toplumsal yapıya sahip Lübnan ve Ürdün için mülteciler giderek bir güvenlik sorununa dönüşmektedir. Kitlesel göç ve insani trajedi Ortadoğu bölgesinin güvenlik ve istikrarını tehdit eder boyuta ulaşmıştır. Bu çerçevede, Suriyeli mülteci krizinin çözümünü sadece ev sahibi komşu ülkelerin sorumluluğu gibi düşünmemek, Suriye krizinden birinci derecede etkilenen komşu ülkelere daha fazla destek sunmak gerekmektedir.
 
Türkiye, Suriyeli kamplarının idaresi ve maliyetini üstlenme konusunda diğer ev sahibi ülkelerden farklılık taşımaktadır. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) sorumluluğu altındaki dünyadaki diğer mülteci kamplarının aksine Türkiye’deki Suriyeli kamplarının idaresinden Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) sorumludur. Türkiye’de kamplarda yaşayan Suriyelilerin dünyadaki örnekleri ile kıyaslandığında son derece iyi koşullar altında yaşamlarını sürdürdüğü söylenebilir. AFAD esasen kampların sorumluluğunu tek başına üstlenmemektedir. AFAD kamplarla ilgili altyapıyı kurmakta ve lojistik imkanları sağlamaktadır. Ancak sistemin kaliteli bir biçimde sürdürülmesi konusunda ilgili kuruluşlardan destek almaktadır. Türkiye’nin birçok alanda sahip olduğu tecrübe ve bilgi birikimi kampların idaresine yansıtılmaya çalışılmaktadır.
 
Asıl sorun kamp dışında
 
ORSAM tarafından Suriye’ye komşu Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak’ta yürütülen saha çalışmaları ve kamp ziyaretleri neticesinde Türkiye’deki kampların durumuna ilişkin tespitler karşılaştırmalı olarak şu şekildedir: Kamplar düzen, sosyal alanlar, eğitim-sağlık imkanları, güvenlik, hijyen vb. gibi koşullar açısından diğer ülkelerdeki örneklerden çok daha iyi seviyededir. Konteyner kent ve çadır kentler arasında bu faktörler açısından farklar olsa da, genel olarak tüm kamplarda belli bir standarttın tutturulduğunu söylemek mümkündür. Konteyner kentler başta olmak üzere kamplarda düzen hakimdir. Ürdün ve Irak’taki kamplarda görünen dağınık ve standart dışı bir yapılaşma söz konusu değildir. Diğer ülkedeki kamplarda barınma, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlara ilişkin imkanlar sunulmakla birlikte, çocuklar için oyun alanları, toplanma odaları, kurslar gibi sosyal alanlar ve faaliyet imkanları ya hiç yoktur ya da çok azdır. Buna karşın Türkiye’deki kamplarda söz konusu tesis ve faaliyetlere dönük ihtiyaca karşılık verilmektedir. Camiler, spor alanları gibi sosyal tesislere ek olarak çok sayıda kurs açılmıştır. Proje çalışması kapsamında görüşülen Suriyelilerin birçoğu kamptaki fiziki şartların kendi ülkelerinde sahip olduğundan daha iyi olduğunu dile getirmiştir. Kurulan lojistik merkezlerinde gıda ve giyecek malzemeleri bulundurulmakta ve Suriyelilere dağıtılmaktadır. Kamplarda inşa edilmiş okul binaları şehir merkezlerinde bulunan herhangi bir okul kampüsü standardındadır. Sağlık ocaklarında Türk doktor ve görevliler tarafından ücretsiz olarak hizmet verilmektedir. Her kampta ambulanslar hazır bulunmakta ve gerekli durumlarda Suriyeliler en yakındaki hastanelere taşınmaktadır. Bu denli nizami tesislerin inşa edilmiş olmasının ana nedenlerinden birisi AFAD’ın kampları geçici değil kalıcı barınma merkezleri olarak planlamış olmasıdır. Kampların Suriyeliler ülkelerine geri döndükten sonra Türkiye’de gerçekleşecek herhangi bir afet durumunda kullanılması planlanmaktadır.
 
Her şeye rağmen, kamplarda yaşayan Suriyelilerin sıkıntı yaşamadığı söylenemez. Kamplardaki olumlu koşullara ve temel ihtiyaçların karşılanıyor olmasına rağmen mültecilerin büyük çoğunluğu kamp dışında yaşamayı seçmektedir. En büyük sıkıntı kamp yaşamının sıkıcı olmasıdır. Mülteciler belli bir alan içinde her gün aynı şeyleri yapıyor olmaktan dolayı memnuniyetsizlik duymaktadır. Sıkıcılığın yanı sıra giriş çıkışların izinle olması özgürlüklerinin kısıtlandığı hissini yaratmaktadır. Birçok mülteci kamp yaşamını geçici düşünmekte ve bir aşamada kamp dışına çıkmayı arzu ettiğini, kalıcı olarak kamplarda yaşamasının mümkün olmadığını ifade etmektedir. Pek çok kişi gelir elde etmek için çalışmak istemektedir. Dolayısıyla Türkiye’deki kamplarda, sunulan hizmetlerden ziyade mültecilerin duygusal sorunları ve psikolojik ihtiyaçları ile baş etme konusunda sıkıntı yaşanmaktadır. Bu ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla birçok sosyal faaliyet gerçekleştirilse de mültecilerin kamp yaşamının sıkıcılığından rahatsız oldukları görülmektedir. Bu nedenle kamp dışı yaşam riskli olsa da daha çok tercih edilebilmektedir.
 
Türkiye’deki Suriyeliler gerçeğinin büyük bölümünü, kamp dışında yaşayan ve sayıları 800 bine yakın olduğu tahmin edilen mülteciler oluşturmaktadır. Kamp dışındaki Suriyeliler genelde sınır illerinde yaşamlarını sürdürmektedir. Bunun yanı sıra batıda Mersin, Konya ve doğuda Batman, Şırnak’a uzanan hat üzerinde Suriyeliler bulunmaktadır. Ancak aradan geçen zaman ile başta İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirler olmak üzere Suriyelilerin değişik oranlarda olsa da Türkiye geneline yayıldıkları söylenebilir. Kamplarda yaşayan Suriyelilerin durumu diğer ülkelerdeki örneklerle karşılaştırıldığında iyi olmasına rağmen kamp dışındaki yaşam koşulları nispeten zordur. Yukarıda sayılan nedenlerle kamp dışında yaşamak isteyenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Kamp dışında kalanlar kiraladıkları evlerde son derece kalabalık gruplar halinde, genelde zor koşullarda yaşamaktadır.
 
Huzursuzluğun sebepleri
 
Kamp dışında yaşayan Suriyelilerin düşük bir oranını orta ve üst sınıfa mensup kişiler oluşturmaktadır. Ticaret ile uğraşan Halepli zengin kesimin önemli bir bölümü Mersin iline yerleşmiştir. Buna karşılık Suriyelilerin büyük çoğunluğunu kırsal kesimden göç etmiş, düşük eğitim seviyesinde ve alt gelir grubuna mensup aileler oluşturmaktadır. Bu insanlar temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için farklı alanlarda kaçak olarak çalışmaktadır. Son derece zor şartlar altında yaşadıkları için de düşük ücretler karşılığında çalışmayı kabul etmektedirler. Bu durum yerel halk açısından iki sıkıntıya neden olmaktadır. Birincisi iş fırsatları elinden alınmaktadır. İkincisi iş bulsalar dahi daha önce aldıkları ücretin çok daha azına çalışmak durumunda kalmaktadırlar. Böylece yerel halk arasında Suriyelilere karşı bir tepki gelişmektedir. Bunun dışında siyasi, etnik/mezhepsel, ekonomik, kültürel nedenlerle yerel halkın bir kısmında henüz söylem düzeyinde olan bir kızgınlık söz konusudur. Ancak yakın zaman önce Kahramanmaraş ve Gaziantep’te kitlesel gösterilere dönüşen örnekler, Suriyelilere karşı söylem düzeyindeki tepkinin bir kıvılcımla beraber her an ağır sonuçlar doğurabilecek toplumsal olaylara dönüşme riskini içinde barındırdığını göstermektedir.
 
Dolayısıyla Türkiye’deki Suriyeliler konusunda esas sıkıntının kamp dışında yaşayanlar açısından olduğu söylenebilir. Bu nedenle AFAD, kamp dışında yaşayan 800 bin civarındaki Suriyeliye yönelik olarak da çalışmalar yürütmektedir. Bu çerçevede yapılan en önemli faaliyet, kamp dışında yaşayan Suriyelilerin kayıt altına alınarak ihtiyaç listesinin belirlenmesidir. “Yardım Dağıtım Sistemi” olarak adlandırılan çalışma ile Türkiye’deki mültecilerin tamamı biyometrik kayıt altına alınmaktadır. UNHCR ile koordineli yürütülen çalışma ile kayıt altına alınan Suriyelilerin ihtiyaç listesi oluşturulmakta ve böylece yardım etmek isteyen ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları kime ne tür yardım yapabileceğini görmektedir. Bunun dışında eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye’deki Suriyelilerin kayıt yaptırmaları şartı ile tüm devlet hastanelerinden ücretsiz hizmet alması sağlanmıştır. Bunun dışında çocukların sokaktan çekilmesi konusunda faaliyetler yürütülmektedir. Bu çerçevede UNICEF ile birlikte sadece Suriyelilerin kullanımı için 15 adet okul inşa edilmektedir.
 
Türkiye kampta yaşayan Suriyelilerin sorumluluğunu üstlenmekle birlikte kamp dışındaki Suriyeliler için daha fazla uluslararası işbirliğine ihtiyaç duymaktadır. Buna karşın Türkiye Suriyelilere ev sahipliği yapan ülkeler arasında en az yardım alan ülkedir. Düşük orandaki dış yardımlar dikkate alınmaz ise kampların mali yükünü AFAD koordinasyonuyla Türkiye Cumhuriyeti karşılamaktadır. Nisan 2014 tarihi itibarıyla Türkiye’nin harcamaları 2,5 milyar doları aşmıştır. 500 milyon doların üzerinde de Türk sivil toplum kuruluşlarının yardımları söz konusudur. Buna karşılık Türkiye sadece 183 milyon dolar civarında uluslararası yardım almıştır. Türkiye’de kamp dışında yaşayan Suriyeliler için uluslararası camia ve sivil toplum kuruluşlarının daha fazla rol alması gerekmektedir. Türkiye AFAD aracılığı ile bu konuda kolaylaştırıcı olacağını ve her türlü işbirliğine açık olduğunu belirtmektedir. Türkiye, yerel sivil toplumdan ziyade Birleşmiş Milletler dahil olmak üzere uluslararası sivil toplum kuruluşları ve gelişmiş ülkelerden daha fazla katkı beklentisi içindedir. Bu beklenti henüz karşılık bulmamıştır.
 
* Bu yazı 19 Temmuz 2014 Cumartesi günü Star Gazetesinde yayınlanmıştır.