Türkiye ve Suriyeli Kürtler: Güven Bunalımı, Tıkanmışlık ve Bir Arada Yaşama

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üni. Uluslar. İliş
Ortadoğu’daki değişim süreci sadece demokratikleşme taleplerini değil aynı zamanda bölgede uzun süreden beri hassas ve kırılgan faktörlere bağlı ilişkileri de gündeme getirdi. ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgal etmesinin ardından Ortadoğu’da sınırların ve rejimlerin de değişmesini içeren büyük çaplı değişim senaryoları yeniden tartışılmaya başlamıştı. Arap Baharı’nın demokratikleşme talepleri ile sınırlı kalmayıp, devrimci bir hal alması ise Ortadoğu’da son 30 yılda oluşan ittifakların sorgulanmasına neden oldu. Baskıcı rejimlere karşı demokratikleşme ve insani şartlarda yaşam talepleriyle ortaya çıkan muhalif hareketler bir süre sonra kaçınılmaz olarak etnik ve mezhepsel hatlar üzerinde ilerlemeye başladı. Bu ilerlemenin kaçınılmazlığı Ortadoğu’da 1. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan azınlık yönetimlerine karşı doğan iç tepkilerin 1950’li yıllarda ideolojik, etnik ve mezhepsel bağlamda sonuçlar üretmesinden ileri gelmektedir. 1950-60’lı yıllarda Ortadoğu’da yaşanan devrim ve değişim dalgası Irak, Suriye, Libya ve Mısır gibi ülkelerde ideolojik, etnik veya mezhepsel bağlamda örgütlenen baskıcı yönetimler yaratırken kendisini devrimci süreçlerin dışında tutan devletlerin de (çoğu Körfez’deki krallıklar olmak üzere) bir tür savunma refleksi olarak otoriter eğilimlerini artırmasını beraberinde getirmiştir.