Türkiye’nin YPG/PKK ile Mücadelesinde Yeni Aşama: Muhtemel Tel Rıfat-Münbiç Operasyonları

Türkiye’nin uzun zamandır gündeminde olan Suriye’nin kuzeyine yapılacak yeni bir operasyonunun ayrıntıları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Haziran 2022’de yapmış olduğu açıklamalar ile netlik kazanmıştır. Tel Rıfat ve Münbiç’i işaret eden Erdoğan, bu bölgelerin terörden temizleneceğini belirtmiştir. YPG/PKK’nın Suriye’nin kuzeyinde devam eden alan hâkimiyeti Türkiye’nin güvenlik endişelerinin giderek artmasına sebebiyet vermiştir. Barış Pınarı Harekâtı sonrasında ABD’nin Münbiç ve Fırat’ın doğusunda sınır hattından 30 km güneye çekilmeyi kabul etmesiyle doğan boşluğu Rus ordusu ve Suriye rejimine bağlı milis gruplar doldurmuştur. Dolayısıyla Tel Rıfat, Münbiç ve Fırat’ın doğusunda kalan sınır hattının 30 km derinliğe sahip kısmında YPG kontrolünün yanı sıra sınırlı düzeyde de olsa Rus ordusu varlığı söz konusudur. Barış Pınarı Harekâtı sonrasında Türkiye ile Rusya arasında imzalanan mutabakat uyarınca Rusya’nın bu bölgelerdeki YPG varlığını ABD denetimindeki bölgelere doğru çekme/gönderme sorumluluğu söz konusudur. Ancak günümüze kadar bu yönde hiçbir somut adım atılamamış ve YPG Tel Rıfat ve Münbiç’i Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekât bölgelerine dönük terör eylemleri için kullanmaya devam etmiştir. Bu durum, Türkiye’nin sınırlarının 30 km derinliğindeki alanları her türlü terör unsurundan temizleme hedefini geciktirmiştir. Fakat Türkiye bu noktada kararlı olduğunu göstermiş ve ilk etapta Tel Rıfat ve Münbiç’i içine alan bir harekât planı açıklamıştır. Fakat Türkiye’nin güvenlik endişeleri giderilmedikçe bu operasyonları yenilerinin takip edeceğini söylemek mümkündür.

Tel Rıfat’ta, YPG çatısı altında faaliyet yürüten “Afrin’i Özgürleştirme Güçleri” bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Rus askerî güçleri, rejim unsurları ve İran destekli milisler de bu bölgede faaliyet yürütmektedir. Tel Rıfat, Zeytin Dalı Harekâtı’ndan bu yana Türkiye’nin bölgedeki varlığını hedef almak ve güvenli bölgeleri istikrarsızlaştırmak için bir üs olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekât bölgelerinin güvenliği açısından Tel Rıfat’ın YPG’den temizlenmesi kritik önem taşımaktadır. Tel Rıfat bölgesi 2016 yılında Rusya’nın da verdiği hava desteğiyle YPG’nin kontrolüne geçerken Tel Rıfat halkı kuzeye doğru göç etmeye zorlanmıştır. Daha sonrasında ise bölgeye YPG tarafından Kürt nüfus yerleştirilmeye çalışılmıştır. YPG’nin bu çabasının arkasında yatan nedenlerin başında bölgeye yerleştirilen nüfusun terör unsurlarına canlı kalkan yapılmak istenmesi gelmektedir. Bölgedeki sivil halk bu durumun farkında olsa da YPG’nin baskı ve tehditleri sebebiyle bölgeden ayrılmakta güçlük yaşamaktadırlar. Türkiye’nin bölgeye yapması muhtemel operasyon ilk olarak Türkiye’nin güvenlik endişelerini gidermeye yönelik olsa da bu olaydan dolaylı olarak en fazla yaralanacak olan kesim YPG baskısı altında Tel Rıfat’ta tutulan siviller olacaktır.

Türkiye’nin Tel Rıfat’a yapılacak operasyon konusunda Rusya ile koordinasyon içinde olduğunu ifade etmek mümkündür. Nitekim Ankara, güvenlik endişelerini dile getirerek Suriye’nin kuzeyine operasyon sinyali verirken Rusya ile üst düzey temaslarda bulunmuştur. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rus mevkidaşı Putin ile 30 Mayıs 2022 tarihinde bir telefon görüşmesi gerçekleştirmiştir. Bu görüşmede Suriye konusu ele alınmış ve Türkiye’nin bölgedeki endişeleri masaya yatırılmıştır. Tel Rıfat bölgesinde Rus unsurlarının bulunuyor olması Türkiye’nin Rusya ile koordinasyonunu zorunlu kılmıştır. Gerek Rus unsurlarının güvenli şekilde bölgeyi terk etmesi gerekse Türkiye’nin hava operasyonlarına karşı Rusya’nın aksiyon almaması iki ülke arasındaki koordinasyonun gerekliliğini göstermektedir. Bu bölge için Türkiye’nin ABD ile bir koordinasyon içine girdiğini söylemek mümkün değildir. Nitekim burası ABD’nin etkinlik alanının çok dışındadır. Ancak ABD tarafından yapılan açıklamalar Türkiye’nin muhtemel operasyonuna karşı olduğunu ortaya koymaktadır. ABD bu itirazını IŞİD ile mücadelenin zarar göreceği argümanına dayandırmaktadır. Ancak muhtemel operasyon alanlarının IŞİD’in son dönemdeki faaliyet alanlarından uzakta olduğunu söylemek mümkündür. ABD’nin Suriye’nin istikrarı vurgusu üzerinden Türkiye’ye yönelik bazı eleştiriler getirmesi beklense de bunların Türkiye açısından operasyonu engelleyici bir rolü bulunmamaktadır.

Münbiç ise Tel Rıfat’a göre biraz daha farklı bir konumdadır. YPG’nin Fırat’ın batısındaki en önemli alan hâkimiyetinin olduğu bölge olan Münbiç, Türkiye ile ABD arasında uzun yıllar devam eden diplomatik görüşmelere sahne olmuştur. Heyetlerarası ve ikili olarak yapılan onlarca görüşmeye rağmen Türkiye, Münbiç konusunda mesafe alamamış ve bölgedeki YPG varlığı devam etmiştir. Münbiç’in YPG unsurlarından arındırılmasına müsaade etmeyen ABD, NATO müttefiki Türkiye’nin endişelerini dikkate almak yerine Rusya ile iş birliğine girmiştir. Barış Pınarı Harekâtı sonrası bölgeden çekilen ABD, kendisinden boşalan yerleri Rusya’nın doldurmasına sessiz kalmıştır. ABD’nin Münbiç’te bulunan üç askerî üssü de sessiz sedasız Rusya’ya bırakılmıştır. Burada iki ülke arasında örtülü bir anlaşma yapılmış ve bu anlaşma büyük oranda YPG’nin korunması temeline dayandırılmıştır. ABD’nin bölgeden ayrılmasından sonra yapılan örtülü anlaşmalar gereği Rusya Münbiç’teki kontrolü alırken YPG varlığına dokunulmamış ve Türkiye’nin muhtemel operasyonlarına karşı Münbiç’in kuzey sınırlarına rejim birlikleri ve İranlı milisler yerleştirilmiştir. Diğer bir ifadeyle, rejim güçleri bu bölgede YPG’ye kalkan yapılmıştır. Tel Rıfat’ta olduğu gibi Münbiç’te de bir demografik değişikliğe gidilmiş ve YPG’nin hâkimiyeti sonrası bu bölgede yoğun bir şekilde bulunan Arap nüfus ve yine Münbiç’in kuzey kesimlerinde varlık gösteren Türkmen nüfus zorla göç ettirilmiştir. Bu bölge YPG’nin Fırat’ın batısındaki varlığı açısından büyük önem taşıdığı için burada sadece demografik değişikliklerle yetinilmemiş aynı zamanda YPG unsurları bölgeye getirilerek Fırat’ın batısındaki olası genişleme hamleleri için Münbiç bir üs vazifesi görmüştür. YPG’nin Rakka’da kontrol ettiği alanların Münbiç’e Fırat Nehri üzerinden bağlanıyor olması bu bölgenin stratejik önemini artırmıştır. Nitekim, bölgenin en önemli su kaynağı olan Fırat Nehri üzerinde hak iddia etmek ve batıya yönelik genişleme hedeflerine ulaşabilmek açısından Münbiç YPG için stratejik bir konuma sahiptir. Buraya Türkiye’nin başlatacağı operasyon ile YPG’nin Fırat’ın batısındaki hedefleri tamamen sona ereceği gibi Fırat’ın doğusundaki varlığı da zayıflamaya başlayabilir. Türkiye’nin operasyonuna karşı fiilî olarak Rus güçlerinin sahada bulunması, Türkiye ile Rusya arasında bu bölge için de bir koordinasyonun olduğunu göstermektedir. Rejim unsurlarının direnmesi hâlinde ise Bahar Kakanı Harekâtı’na benzer bir misillemeyle Türkiye’nin güçlü bir tepki vermesi muhtemeldir. İran destekli milislerin varlığı da Türkiye açısından bir tehdit oluşturabilir. Nitekim Türkiye, Suriye’nin kuzeyine operasyon sinyali vermeye başladığı andan itibaren İran’dan Türkiye karşıtı söylemler yükselmeye başlamıştır. Son olarak İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade 29 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bölgeye yönelik askerî bir operasyona girişmesini kabul etmeyeceklerini belirtmiş ve Türkiye’nin buradaki sorunlarını sadece diyalog yoluyla çözmesi çağrısında bulunmuştur. Ukrayna krizi sonrası Rusya’dan boşalan birçok noktayı İran destekli milislerin dolduruyor olması İran’a sahada önemli bir avantaj sağlarken Türkiye’nin bu bölgelerde güçlenecek olması İran’ı rahatsız etmiş olabilir. Münbiç Operasyonu’nda Türkiye’nin önündeki engellerden bir diğeri ABD olabilir. ABD’nin sahada operasyona engel teşkil edecek bir askerî unsuru bulunmamaktadır. Ancak ABD’nin Tel Rıfat’tan farklı olarak Münbiç konusunda bazı yaptırımları devreye sokması söz konusu olabilir. Ayrıca Batı kamuoyunda da operasyona dönük eleştirilen gündeme gelmesi yüksek olasılıktır. Ancak bu tarz baskı araçlarının da muhtemel operasyonu engelleyecek bir faktör olmadığı söylenebilir.

Türkiye’nin nihai hedefi Türkiye-Suriye sınırının tamamının PKK/YPG unsurlarından arındırılmasıdır. Türkiye’nin bu hedefe bağlı olarak muhtemel Tel Rıfat ve Münbiç Operasyonu’ndan sonra Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı Harekâtı bölgeleri arasında kalan Ayn el-Arab’ı hedef alması beklenebilir.  Bu durum Türkiye’nin sınır güvenliği açısından hayati önem taşımakla birlikte Suriye’ye dönmek isteyen sığınmacıların uygun bir yaşam alanına kavuşmaları için de önemlidir. Tel Rıfat ve Münbiç bölgelerinin terörden temizlenmesiyle mevcut güvenli bölgelere yapılan saldırıların büyük oranda azalmasının yanında demografik mühendislikle yerlerinden sürülen sivillerin de evlerine dönmeleri sağlanmış olacaktır.