UCM'nin Filistin Kararı, Tepkiler ve Muhtemel Sonuçları

Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) 5 Şubat 2021 akşamı açıkladığı bir kararla, mahkemenin Filistin’in 1967 sınırlarındaki topraklarını kapsayacak şekilde, Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs için yargı yetkisine sahip olduğuna hükmetti. Mahkemenin, “ICC-01/18, 5 Şubat 2021” sayılı kararı Filistin-İsrail sorununda, uluslararası hukuk bağlamında şimdiye kadarki en somut ve en müspet gelişmelerden birisi olmuştur. Zira mahkeme, Filistin topraklarının yargılama yetkisinde olduğuna hükmetmenin yanı sıra Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkını da teyit etmiş ve böylelikle 2014’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) reddedilen Filistin’in üye devlet statüsü zımni olarak onanmıştır.

Bu karar Filistin tarafında büyük sevinçle karşılanırken, İsrail karara itiraz etti ve kararın hukuki olmaktan ziyade siyasi olduğunu ve muhtevası itibarıyla antisemitist bir karar olduğunu ileri sürdü. Bu kararla İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında, Filistin’in Roma Statüsü’ne dahil olduğu 13 Haziran 2014 tarihinden itibaren işlemiş olduğu insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve soykırım nedeniyle yargılanması mümkün hale geldi.

Böylesine önemli bir kararı daha iyi anlamak için kararı alan mahkemenin genel olarak yapısına, işleyişine ve Filistin’in mahkemeyle ilişkisine kısaca bir göz atıp, karara yönelik tepkileri ve bundan sonra neler olabileceğini açıklamak faydalı olacak.

UCM’nin Yapısı ve İşleyiş Şekli
2002 yılında Roma Anlaşmasıyla (Roma Statüsü) kurulan ve hâlihazırda 120 ülkenin taraf olduğu Uluslararası Ceza Mahkemesi, dokuz yıllığına seçilen on sekiz yargıç ve bir savcıdan oluşan bağımsız ve tarafsız özel bir hukuk mahkemesidir. Merkezi İsviçre’nin Lahey şehrindedir. Mahkemenin yargı konuları; soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar olarak belirlenmiştir. Mahkemenin yargılama yapabilmesi için ihlalin yapıldığı ülkenin Roma Statüsü’ne tabi olması, tabi değilse bile mahkemenin yetkisini kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmesi, ihlale uğrayan kişi/kişilerin üye ülke vatandaşı olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra BMGK’nin almış olduğu kararla da mahkeme savcısı soruşturma başlatabilmektedir.

Mahkeme devletleri değil, dava konusu olan ihlallerde sorumluluğu olan kişileri yargılamaktadır. Bu kapsamda suç oluşturan fiilleri bizzat yapan, emreden, yapılmasını teşvik eden ve yapılmasına göz yuman kişi ve kişiler yargılamanın konusu olmaktadırlar.

Filistin’in UCM ile İlişkisi ve Başvuruları
2012 yılında BM’ye üye olmayan gözlemci devlet statüsünde kabul edilen Filistin’in, üye devlet olarak kabul edilme başvurusu 2014 yılında ABD’nin vetosu nedeniyle reddedilince, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas mahkemenin kurucu anlaşması olan Roma Statüsü’nü imzaladı. Bu tarihten itibaren Filistin tarafından İsrail’in yapmış olduğu ihlaller mahkemeye intikal ettirildi ancak bu karara kadar mahkemenin Filistin topraklarında yargı yetkisinin olup olmadığı tartışmalı bir konu olarak kaldı. İsrail’in de ihlalleri yapan taraf olarak anlaşmanın imzacısı olmaması belirsizliğin devamında etkili oldu.

Filistin gerekli prosedürleri tamamladıktan sonra, 2014 yılındaki Gazze saldırılarında Filistinlilere yönelik savaş suçu ve insanlığa karşı suçların işlendiği gerekçesiyle mahkemeye başvurdu. Filistin’in mahkemeye sunduğu dosyalar bununla sınırlı kalmadı; 14 Mayıs 2018 tarihinde ABD’nin uluslararası hukuku ihlal ederek elçiliğini Kudüs’e taşıması hasebiyle yapılan tören esnasında, İsrail askerlerinin Gazze sınırında bunu protesto eden sivillere yönelik müdahalesi sonrası 60 kişinin öldürülmesi ve iki binden fazla kişinin yaralanması da mahkemeye taşındı.

Filistin yönetimi ayrıca İsrail’in BMGK’nin 2016 tarihli 2334 sayılı kararına rağmen işgal altındaki Filistin topraklarında yeni Yahudi yerleşim yerleri açmasını ve Filistinlilerin mülklerinin hukuksuz şekilde yıkılarak, toplu cezalandırmalar uygulanmasını da mahkemeye intikal ettirmişti. Dolayısıyla mahkemenin önünde İsrail’in ihlalleriyle ilgili pek çok dosya bulunmaktaydı.

Mahkemenin Kararına Giden Süreç
Mahkemenin 2012 yılından beri başsavcısı olan Gambiyalı hukukçu ve eski adalet bakanı Fatou Bensouda, Filistin tarafından mahkemeye iletilen şikayetler için 20 Aralık 2019 tarihinde ön soruşturma başlatmıştı. İsrail’in itirazları üzerine 22 Ocak 2020 tarihinde mahkemeye, Filistin toprakları üzerinde yetkilerinin bulunup bulunmadığını sordu. Mahkeme bu süreçte aralarında pek çok akademisyen, hukukçu, sivil toplum örgütü, baro ve ülke temsilcileriyle, ihlallerin mağdurlarıyla görüşmeler yaptı. BM’nin Filistin-İsrail meselesine dair aldığı kararlar ve taraflar arasında imzalanan muhtelif anlaşmalar (Oslo Anlaşması) incelendi ve İsrail’in itirazına konu olan Filistin’in bir devlet olup olmadığı ve mevcut yapısıyla statüye taraf olma şartlarını karşılayıp karşılamadığı hususu soruşturuldu.

5 Şubat tarihinde açıklanan karar, bu uzun soluklu çalışmanın sonucu. Nihayetinde mahkeme Filistin’in 1967 sınırlarındaki topraklarında mahkemenin yargılama yetkisi içerisinde olduğuna hükmetti. Dolayısıyla Filistin tarafından mahkemeye iletilen şikayetlerin kovuşturulmasında ve sorumlularının yargılanmasının önünde bir engel kalmadı.

Karara Yönelik Tepkiler
Karar Filistin’de büyük bir sevinçle karşılandı. Özellikle Trump’ın başkanlığı döneminde yaşanan zorluklar ve uluslararası platformlarda kısılan sesleri nedeniyle sıkıntılı günler geçiren Filistinliler için bu karar, hem İsrail’e karşı kazanılan diplomatik bir zafer hem de uluslararası sisteme karşı yitirdikleri güveni yeniden kazanmalarına vesile oldu. Kararı adaletin tecellisi olarak algılayan Filistin yönetimi, bu karar sayesinde İsrail’in işlediği suçların cezasını çekeceğini ve bunun yeni ihlalleri önleyeceğini düşünmekte.

Buna mukabil bazı Filistinli uzmanlar ise bu karara Hamas, İslami Cihad ve diğer silahlı grupların da gelecekte savaş suçları nedeniyle yargılanabilecek olmasının kapısını aralayacağı gerekçesiyle dikkatli yaklaşılması gerektiğini belirtmekteler. Nihayetinde İsrail’in şimdiye kadar uluslararası hukukun hiçbir kararına uymadığını ancak buna rağmen yaptırıma maruz kalmadığını belirten uzmanlar, bu sürecin de benzer şekilde sonuçlanabileceğinden kaygılandıklarını ifade ediyorlar.

Ayrıca İsrail’in her daim arkasında olan ABD’nin, mahkemenin Afganistan’da işlenmiş olan savaş suçları nedeniyle soruşturma açma kararı sonrası mahkemenin savcısını ve hakimlerini tehdit ederek, soruşturma için ülkeye girme taleplerini geri çevirmesi göz önünde bulundurulduğunda, ABD’nin mahkemeye yaklaşımı nedeniyle duyulan kaygı artmakta. Buna mukabil Avrupa Birliği (AB) bu konuda net bir destek vermekte ve mahkemeyle dayanışma içinde olduğunu ifade etmektedir.

İsrail ise, yetmiş yılı aşan işgal politikaları nedeniyle Filistinlilere yönelik işlemiş olduğu savaş suçlarına ve insanlığa karşı işlemiş olduğu suçlara rağmen bir türlü yaptırıma maruz bırakılmayan görece konforlu pozisyonuna zarar verme potansiyeli olan bu karara sert tepki göstererek, kararı kınadı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, mahkemeyi yasal bir organ değil siyasi bir kurum olarak gördüğünü söyleyerek, İsrail’in Roma Statüsü’ne tabi olmaması nedeniyle mahkemenin haklarında yargılama yapamayacağını öne sürdü. Bu suçların muhatabı olan/olacak vatandaşlarını ve askerlerini "mahkemenin zulmüne" karşı korumaya devam edeceklerini açıklayan Netanyahu, mahkemenin gerçekleri göz ardı ettiğini ileri sürerek bu kararı da klasik reflekslerine başvurarak antisemitist olarak yaftalayıp, etkisizleştirmeye çalıştı.

Kararın içeriğini itibarsızlaştırmaya uğraşmakla yetinmeyen İsrail, bunun yanında hem mahkemeye hem de mahkeme başsavcısına yönelik yersiz ithamlarda bulunarak, kararın taraflı olduğunu ve bu nedenle de uygulanmasının mümkün olmadığını iddia etmeye başladı. Kararın taraflı olduğuna dair yapılan açıklamalarda, Başsavcı Besouda’nın Filistin yönetimi yetkilileriyle yaptığı toplantıların fotoğrafları servis edildi ve rutin görüşmeler manipüle edilmeye çalışıldı.

Bununla birlikte söz konusu suçların muhatabı olan ve pek çoğu şu anda aktif siyaset yapan eski askerlerini uyaran İsrail, henüz ortada resmi bir soruşturma olmamasına rağmen muhtemel bir yargılama halinde özellikle yurt dışı seyahatlerde dikkatli olmalarını istedi ve sürpriz tutuklamalar veya alıkoymalar olabileceği konusunda hazırlıklı olmalarını bildirdi.

Kararın Muhtemel Sonuçları
UCM’nin Filistin topraklarını yargılama yetkisine katmasıyla birlikte daha önce Filistin tarafından iletilen şikayetler için soruşturma açılabilecek ve bunun için başsavcının 30 gün önceden bildirimde bulunması gerekiyor. Başsavcı Bensouda’nın görev süresinin Haziran ayında bitecek olması nedeniyle, bu süre zarfında herhangi bir soruşturma açıp açmayacağı henüz belli değil. Ancak karar metninde belirtildiği üzere mahkemenin bu konuda aksiyon almasının en önemli sebebinin bölgede ağırlaşan koşullar ve ihlallerinin arttığının görülmesi oldu. Bu nedenle başsavcının görevi bırakmadan önce elindeki dosyaların gereğini yaparak, soruşturmayı başlatması bekleniyor.

Daha önceki örneklerden hatırlanacağı üzere bu soruşturmalar ve davalar uzun sürmekte ve bazı failler devletlerinden aldıkları desteklerle yargılamadan ve cezalardan kaçabilmektedirler. Dolayısıyla Filistinlilere yönelik suçlar nedeniyle haklarında dava açılacak sorumluların da İsrail devleti tarafından korunması ve mahkemeye gönderilmesi beklenmiyor. Fakat böyle bir yargılamanın başlaması bile İsrail’in şimdiye kadar sürdürdüğü işgal politikasının devamını zorlaştıracaktır. Aynı zamanda uluslararası toplumun böylesine suçlardan hüküm giymiş kişileri koruyan yönetimlere yönelik olumsuz yaklaşımları da İsrail’in mevcut dokunulmazlık mitini sarsacaktır.

Bu süreçte en önemli görev yine Filistin yönetimine düşüyor. Zira İsrail’in BM’nin 1975 yılında kabul ettiği, Siyonizm’in ırkçılık olduğuna dair kararı 1991’de nasıl iptal ettirdiği unutulmamalı ve Filistin için büyük kazanım olan bu kararın yürürlükte kalarak, İsrail’e artık ihlallerinin karşılıksız kalmayacağı hissettirilmelidir.

Bu analiz 12 Şubat 2021’de Anadolu Ajansı internet sitesinde "UCM'nin Filistin Kararı, Tepkiler ve Muhtemel Sonuçları" başlığıyla yayınlanmıştır.