Analiz

Uluslararası Hukuk ve Irak Anayasası Açısından Azınlıkların İnsan Hakları

Analiz edilen Irak’la ilgili kanun hükümlerinde açık şekilde ayrımcı maddeler bulunmamaktadır; ancak, görünüşte tarafsız olan belirli kanunlar azınlıkları yasal hükümler içerisine sokmadıkları veya bu gruplar için istisna sağlamakta başarısız oldukları için bu kanunlar azınlıklara yönelik olumsuz etkilere yol açmaktadır. Bu kanunların hemen hepsi, azınlıklara karşı potansiyel bir ayrımcılığa yol açmayla sonuçlanmıştır, çünkü bu kanunlar gayrimüslimleri kapsamayan İslam hukukunun prensiplerinden köklerini almaktadır.

Irak’ın çağdaş sivil yasasının ortaya çıkışı Avrupa’da kanunların düzenlenmesinin ardından Osmanlı İmparatorluğu ve Mısır tarafından yürütülen kapsamlı düzenlemelere kadar uzanmaktadır. 1920’deki Milletler Cemiyeti Manda yönetimi dönemindeki İngiliz işgaline rağmen, İngilizler’in Irak hukuku üzerindeki etkisi görece az olduğunu söylemek mümkündür.  Bunun yerine Irak, kanun düzenlemeleri sürecinde, Avrupa ve İslam hukuku ilkelerine dayanan Osmanlı ve Mısır örneklerinden yararlandığı görülmektedir.

1951 Irak Medeni Kanunu belki de İslam ve Avrupa hukuk ilkelerinin sentezine gösterilebilecek en dikkate değer örnektir. Temel kanunun oluşturulmasındaki en etkili iki yasama kaynağı Mecelle ve Fransız medeni yasası içtihadına ek olarak Müslüman hukuku ile Irak’ın yerel geleneklerinden yararlanan Mısır Medeni Hukukudur.  İki yasal sistemin en iyi taraflarını almak için İslami referansları ve Fransız hukukunu bütünleştirecek ve devamlılığını sağlayacak bir taslak yasa hazırlanmıştır.  Irak Medeni Hukuku’nun, temel kanunun dışlayıcı değil ama öncelikli hukuk kaynağı olması için hukuki kaynaklar arasında bir hiyerarşi belirlediğini söylemek mümkündür. Temel kanunlar “kanun hükümlerinin herhangi birisinin ruhundan ve ifadelerinden kaynaklanan tüm meseleleri” yürütmektedir, fakat temel kanun “uygulanabilir bir hüküm sunmadığında” mahkeme önce örfi hukuka, ikinci olarak İslam hukukuna ve üçüncü olarak da hakkaniyet ilkelerine danışmalıdır.  Temel Hukuku oluşturanlar tarafından bu hiyerarşinin geleneksel İslam hukuku ve Irak’ın Batı’yla olan ilişkilerinde faydalı olacak Batı hukukunun kavramları arasında “kırılmayan bir bağ” oluşturmasını amaçlanmıştır.

1951 Irak Medeni Hukuku’nda olduğu gibi bu tarz birleşik Irak Kanunları’nın arkasındaki sebeplerden biri de Irak’ın içindeki farklılıkları tanımak ve Irak’ın farklı dini ve etnik grupların ulusal birlikteliğini arttırmak olduğunu ifade etmek mümkündür.  Buna bağlı olarak, Iraklı azınlıkların dikkate alınması, medeni hukukun ve kişisel hal kanununun kabul edilmesini de içeren Irak hukuk sisteminin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır.

Kanunlar Irak’ın muhtelif kısımlarını etkili bir şekilde ötekileştiren açıkça ayrımcı hükümler içermemektedir. Ancak, yüzeysel olarak tarafsız görünen pek çok kanun geçmişte zaten zulüm ve ayrımcılığa uğramış toplulukları daha fazla ötekileştirecek ve dışlayacak yönde farklı bir etkiyi azınlıklar üzerinde pekâlâ yaratabilir. Bu açıdan Irak’ta çıkarılan yasa ve hükümlerin uluslararası hukuka da uygun olması gerekmektedir. Ama Irak’taki anayasal ve uluslararası hukuk yönünden azınlıkların korunmasına yönelik çıkarılan kanun, imzalanan uluslararası sözleşme, yönetmelik, gibi hukuki düzenlemeler oldukça yetersiz görünmektedir.