Fas Depreminde “Diplomasinin Siyasallaştırılması”

Büyük çaplı depremler gibi doğal felaketlerin ardından genellikle deprem diplomasisi tartışmaları yoğunluk kazanmaktadır. Bu tartışma kapsamında genellikle yardıma ilk hangi ülkelerin geldikleri ve depremi deneyimleyen ülkeyle yardım eden ülkeler arasındaki ilişkilerin genel seyri merkezî bir konum elde etmektedir. Deprem ülkesinin kapılarını özellikle ilişkilerinin gergin olduğu devlet ya da devletlere açması bu yöndeki tartışmaları daha fazla mühimleştirmektedir. 1999 tarihli Yunanistan-Türkiye depremlerinin ve 6 Şubat 2023 tarihli Türkiye depreminin de gösterdiği üzere Yunanistan ve Türkiye’nin aralarındaki akut sorunlardan bağımsız geliştirdikleri deprem dayanışması, deprem diplomasisinin devletler arasındaki mevcut gerginlikleri yatıştırma gücüne sahip olduğunu göstermektedir. 2003 İran depremi sırasındaki Amerikan yardımı da bu tür felaketlerin ülkeler arasındaki en şiddetli diplomatik gerilimleri dahi aşma potansiyeli bulundurduğunu göstermektedir.

Deprem diplomasisi kapsamındaki son güncel tartışma Fas’ta, 8 Eylül 2023 tarihinde merkez üssü Marakeş kentine bağlı olan el-Huz bölgesinde meydana gelen, yaklaşık 3 bin kişinin hayatını kaybettiği ve 6 bine yakın yaralının olduğu 7 büyüklüğündeki deprem sonrasında yoğun şekilde yapıldı. Ancak Fas depremini takiben yaşanan gelişmeler ve bunların çeşitli medya kaynaklarınca yansıtılmaları Yunanistan, Türkiye ve İran örneklerinden farklı olarak deprem diplomasisinin işlevselliği hususuna istisna teşkil eder nitelikteydi. Fas depremini bu yönüyle üzerinde durulması gereken bir konu hâline getiren gelişme, Fas’ın yardım çağrısında bulunan ülke sayısını sınırlandırma kararını açıklamasını takiben gelişti. Marakeş’in yanı sıra başkent Rabat ile Kazablanka, Meknes, Agadir ve Fes kentlerini de etkileyen depremi takiben çok sayıda devlet Fas’a yardım teklifinde bulundu. Bu devletler arasında Fas ile 2021’den beri diplomatik temaslarının askıda olduğu Cezayir ve son dönemde ikili ilişkilerinin gergin olduğu Fransa da yer almaktaydı.

Yardım çalışmalarını organize eden Fas Kralı 6. Muhammed Sidi depremi takiben yaptığı yazılı açıklamada, 30’a yakın ülkeden yardım çağrısı geldiğini ancak başlangıçta bu ülkelerden yalnızca İngiltere, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar ve İspanya yardımlarının kabul edildiğini açıkladı. Fas Kralı bu kararın yardımların koordineli olması ve herhangi bir trafik sıkışıklığı yaşanmaması için alındığını açıklarken, Fas İçişleri Bakanlığı da depremden bir gün sonra yaptığı açıklamada, iyi koordine edilmeyen yardımların neden olabileceği verimsizliği önlemek ve yerel ihtiyaçların belirlenmesi adına şimdilik dört ülkeden yardım kabul edildiğini ve bunun tekliflerin reddedilmesi anlamına gelmediğini açıkladı. Bu açıklamalara karşın, Batı ve Fransa menşeli medya kaynaklarının ağırlıkta olduğu analizler Fas’ın kararına yöneltilen eleştirilere farklı açılardan dikkat çekti. Bu kapsamda özellikle Fas’ın doğu komşusu Cezayir ve eski eski sömürgecisi Fransa’dan gelen açıklamalara yer verildi. Her iki ülkenin de Fas’ın deprem kapsamdaki yardımlara oldukça ihtiyaç duyduğu hâlde böyle bir karar almasını egemenlik ve ikili ilişkilerdeki mevcut sorunlar üzerinden yorumladıklarına vurgu yapıldı. Bu analizler iki ülkeyi de yardım çağrıları ertelenen diğer ülkelerden önemli ölçüde ayırdığı için üzerinde durulması gereken bir konudur.

Cezayir ve Fransa Yardımlarının Ertelenmesinin Siyasallaştırılması
Cezayir Dışişleri Bakanlığı, 9 Eylül Cumartesi günü yaptığı açıklamada, Eylül 2021’den bu yana Fas’a kapalı olan hava sahasının açıldığını, Fas’ın kabul etmesi hâlinde tıbbi ekipman, çadır, battaniye ve yatak gibi insani yardımın yanı sıra, arama kurtarma, sivil savunma ve sağlık ekiplerinin yer aldığı üç adet uçağın hazır hâlde bekletildiğini kaydetti. Fas depremini takip eden saatlerde de pek çok Cezayirli çeşitli sosyal medya kanalların üzerinden Faslılara desteklerinin moral bir görev olduğunu belirten paylaşımlar yaptı. Cezayir, Fas’ın başlangıçta dört ülke yardımını kabul edeceğini duyurması üzerine, 10 Eylül’de konuya ilişkin bir yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada, Fas’tan Cezayir’in önerdiği insani yardıma ihtiyaç duyulmadığına ilişkin resmî bir yanıt alındığı belirtilmekteydi.

Bu gelişmeyi takiben bazı medya kaynaklarının yardım teklifinin geri çevrilmesi ve Cezayir-Fas arasındaki mevcut sorun alanları arasında paralellik kuran yorumlara ve analizlere yer verdiği dikkat çekti. Bu çalışmalara göre Fas’ın doğu komşusu Cezayir ile devam eden siyasi ve diplomatik akut gerilimleri söz konusu kararın alınmasında etkiliydi. Bu husustaki değerlendirmeler daha çok iki ülke arasındaki Batı Sahra meselesiyle ve Fas ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesiyle ilgili süregelen gerilimlerle, Fas’ın İsrail’in Pegasus yazılımı vasıtasıyla Cezayirlilerin cep telefonlarını dinlettirdiğine ilişkin iddialara, Cezayir’in 24 Ağustos 2021’de Rabat ile diplomatik ilişkilerini kesmesiyle ve ertesi ay hava sahasını Fas uçaklarına kapatmasıyla ele alındı. Fas’ın deprem yardım sınırlaması kararını, Cezayir’in Batı Sahra’daki Polisario’ya desteğine verdiği bir yanıt olarak nitelendiren haber içeriklerine sıklıkla yer verildi. Bunun üzerine Fas yetkilileri mevcut kararın bu tür siyasi sebeplerle ilişkilendirilmesinin hiçbir suretle rasyonel olmadığına işaret eden açıklamalar yaptı. Buna karşın bu kapsamdaki haber içerikleri Cezayir’in, yardım önerisini Fas ile süren gerginliklerini azaltmaya yönelik motivasyonla ilişkilendirmeye ve bu kapsamda Fas’a eleştirel bakış açısı geliştirmeye devam ettiler. Bu husustaki benzer haber ve yorum içeriklerine Fransa bağlamında da kapsamlı şekilde yer verildi.

Fransa, depremin yaşandığı gün Fas’a önerdiği beş milyon euroluk yardım önerisinin geri çevrilmesi üzerine yardım için ilk andan itibaren hazır olduğunu ancak bunu kabul edip etmemenin Fas’ın iradesine bağlı olduğunu belirtti. Fransa ve Fas arasındaki mevcut sorunları ve sömürge tarihini dikkate alan haber analizleri Rabat’ın deprem yardım kararıyla iki konu arasında yakından bir ilişki bulunduğunun altını çizmektedir. İkili ilişkilerdeki mevcut gerilimler kapsamında Fas’ın, İsrailli bir şirket olan Pegasus aracılığıyla Emmanuel Macron’un kişisel telefonunu dinlettiği iddiasına, Fransa’nın Batı Sahara meselesinde desteğini Cezayir’den yana kullanmasına, Fransa’nın geçtiğimiz yıl Fas vatandaşlarına vize kısıtlamaları getirmesine ve vize kabullerini % 50 azaltmaya karar vermesine değinilmektedir. Fas’ın deprem kararını egemenlik konseptiyle ilişkilendiren haberlere göre ise Fas bu kararıyla kendisini 1912’den 1956’ya kadar sömürgeci bir güç olarak yöneten Fransa’ya egemenliğini sağlamlaştırdığına ilişkin mesaj vermektedir. Bu yaklaşımdan hareket eden analizlere göre Fas başarısız bir devlet gibi görünmemek, yerel kurumları, sivil koruması ve ordusuyla hazır olduğunu yani egemenliğini kanıtlamak uğruna Fransa’nın insani müdahale tekliflerini reddederek vatandaşlarının güvenliğini tehlikeye atmaktadır.  

Takip eden haberler Fransa’nın, Fas makamlarının depremi etkili bir şekilde yönetemediklerini ifade ettiklerine ilişkin yorumlara yer verdiler. Buna karşılık Faslı sosyal medya kullanıcıları, entelektüeller ve siyasi figürler bu kapsamdaki yorumların Fas’ın egemen kararlarına müdahale eden Fransa’nın sömürgeci mirasını yansıttığını belirterek, Fas halkı arasında ayrılığı teşvik etmeye yönelik olan aslı olmayan iddialar olarak nitelendirdiler. Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna ve diğer Fransız üst düzey yetkilerinden gelen açıklamalar da Fas’ın kararıyla iki ülke arasında uzun süredir devam eden diplomatik gerilimler arasında kurulan bağlantılara itimat edilmemesi gerektiğini belirtmektedir.

Sonuç olarak, tüm bu hususlar Fas’ın deprem yardımlarını sınırlandırılmasına ilişkin aldığı kararın Batı’nın ağırlıkta olduğu çevrelerce ve medya kaynaklarınca olduğundan farklı okunduğunu göstermektedir. Faslı yetkilerinin de vurguladığı üzere Fas uluslararası yardımı reddetmedi, erteledi. Fas, depremin hasarlarını onarmak ve depremden etkilenen vatandaşlarının ihtiyaçlarını mümkün olan en iyi şekilde yönetmeye çalıştığını ifade etmektedir. Faslı yetkililer bu hususta geçmişteki tecrübelere referansta bulunarak tüm yardımları hemen almaya çalışmanın deprem yönetme sürecinin verimini olumsuz etkileyeceğini vurgulamaktadır. İhtiyaçları uluslararası standartlara uygun olarak değerlendirmeye ve buna göre yardım taleplerine yanıt vermeye devam ettiklerini ayrıca kaydetmektedirler. Dolayısıyla depremin şu ana dek Fas’ın, Cezayir ve Fransa ile arasındaki akut sorunlarını yatıştırarak diplomatik etkilerini gösterememiş olmasını Batı Sahra meselesi ve sömürge tartışmaları ekseninde ele almak makul değildir. Fas’ın yardımları geri çevirmediğine ihtiyaç duyulması hâlinde başvurulacağına dair yaptığı vurgu, depremin diplomatik etkilerinin takip eden zamanda görülmesi ihtimaline ayrıca işaret etmektedir. Son olarak, Fas’ın yardım taleplerini ertelediği ülkeler arasında ikili ilişkilerinin uzun yıllardır olumlu ilerlediği ABD ve diğer ülkelerin de bulunduğu dikkate alındığında konuya siyasi perspektiften yaklaşmanın makullüğü daha fazla bulanıklaşmaktadır.