Halep Kuşatması ve Olası Sonuçlar

Rusya Suriye iç savaşına müdahil olduğu ilk aşamada rejimin kontrol ettiği bölgelerin yakın çevresi ve Akdeniz’e çıkışı sağlayan Kuzey Lazkiye’ye yoğunlaşmıştı. Rejim bu süreçte Rusya’nın yanı sıra yabancı milis güçlerin katkısı ile önemli kazanımlar elde etti. Rusya’nın Suriye’ye geldiği Eylül 2015’ten bu yana rejimin kontrol ettiği coğrafya genişlemiş, moral üstünlük rejime geçmiştir. Buna karşın Haziran ve Temmuz ayları içinde rejim ilerleyişi belli noktalarda durdurulmuş ve yeni çatışma hatları oluşmaya başlamıştır. Örneğin Kuzey Lazkiye’deki Türkmen Dağı’nda Rusya-rejim-milis güçler ilerleyişi Şubat ortalarına kadar devam etmiştir. Kürt Dağı’nda yer alan Kabbani’ye kadar çekilen muhalifler burada rejimi durdurmayı başarmıştır. Kabbani’de oluşan çatışma hattı halen korunmakta ve hatta muhalifler son haftalarda bazı yerleşimleri rejimden geri almayı başarmaktadır. Rejim bu hat üzerinden Cisr es Şukur’a ve sonrasında da İdlib şehir merkezine ulaşmayı planlamaktadır.

 

Buna paralel olarak Rusya ve rejim, Suriye’nin ikinci büyük şehri Halep’i önce kuşatmak ve sonrasında tamamen ele geçirmek için operasyonlarına devam etmekteydi. Suriye ordusu ve milis güçler Şubat 2016 tarihinde Halep şehir merkezinin kuzeyinden Nubul ve Zehra yerleşimlerine ulaşmayı başarmıştı. Bu adım Suriyeli muhaliflerin Halep merkez ile Azaz arasındaki coğrafi bağlantıyı kaybetmesine neden olmuştu. Ayrıca Türkiye’nin de kuzeyde Azaz üzerinden Halep’e bağlantısı kalmamıştı. Nubul ve Zehra’nın rejime geçmesi sonrasında Halep’teki muhaliflerin dışarısı ile tek bağlantısı Kastillo yolu olarak bilinen hat üzerinden sağlanıyordu. Muhalifler Halep şehir merkezinin kuzeyinde dar bir boğaz üzerinden İdlib ve Türkiye’ye ulaşıyordu.

 

Halep’in ele geçirilmesinin zorluğu fazla sayıda sivilin halen şehirde yaşıyor olması ve Rusya’nın hava operasyonları ile destekleyeceği bir operasyonun büyük insani kriz yaratacak olmasıdır. Bu nedenle Rusya ve rejim yaklaşık üç aydır Halep’te muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri havadan vurarak yıpratma savaşı sürdürmekteydi. Hava operasyonlarında muhalif bölgelerde yaşayan Halep halkının göç etmesine neden olacak yerler hedef alınıyordu. Bu doğrultuda halkın temel hizmetlerden yoksun kalması için hastane, okul, fırın gibi yerler hedef alındı. Yıpratma savaşına rağmen Halep’te muhalif kontrolündeki bölgede halen 300 bin civarında sivilin yaşadığı tahmin edilmektedir. Dolayısıyla Halep’i ele geçirme operasyonunun büyük bir insani krize yol açması beklenmektedir. Suriye rejimi ve Rusya insani krizin kendisinden olmasa da bunun yaratacağı uluslararası baskıdan dolayı Halep’i kuşatarak halkı ve muhalifleri teslim olmaya zorlamak istemektedir. Aynı strateji daha önce Humus ‘ta uygulanmış ve rejim adına başarılı olmuştur. İran ve rejim güçleri bir dönem ayaklanmanın merkezi konumunda olan Humus’u kuşatmış, Lübnan sınırını kontrol altına alarak muhaliflerin lojistik destek hatlarını kesmiş ve en nihayetinde şehri kuşatarak silahlı muhalefeti barışa zorlamıştı. Taraflar arasında varılan anlaşmaya göre silahlı muhalifler silahlarını bırakarak rejim müdahalesine maruz kalmadan şehri terk etmişti. Şimdi de Halep için benzer bir çaba sergilenmektedir. Halep’i doğudan ve batıdan kuşatmaya çalışan rejim Nubul ve Zehra’yı ele geçirerek Halep’in ve muhaliflerin kuzeyden Türkiye ile bağını kesmişti. Rejim yoğun Rus hava desteği altında Haziran 2016’nın başından bu yana da Halep’te muhaliflerin tek çıkış noktası Kastillo yolunu kontrol altına alabilmek için operasyonlar düzenlemiştir. Bunlar neticesinde rejim ilk olarak Kastillo yoluna yaklaşmış ve muhaliflerin Halep’e giriş ve çıkışlarını ateş altına alma imkanına kavuşmuştur. Rejimin kuşatma operasyonuna yine Rusya’nın hava desteği verdiği PYD/YPG de katılmıştır. YPG kendi kontrol ettiği ve  Kastillo yoluna yakın bir bölgede yer alan Şeyh Maksut mahallesinden muhaliflere saldırılar gerçekleştirmiştir. Muhalifler böylece kuzeyden rejim, güneyden YPG ve havadan Rusya’nın saldırılarına maruz kalmıştır. Muhalifler zaman zaman karşı saldırılar ile rejimi püskürtmeye çalışsa da Temmuz ayının son haftası itibarıyla Kastillo yolu da rejime geçmiş ve Halep kuşatması tamamlanmıştır. Rejim Halep’te muhalif bölgelere havadan kâğıtlar atarak sivil halka şehri terk etmeleri yönünde çağrıda bulunmaya başlamıştır. Aynı şekilde Suriye lideri Esad da silah bırakacak muhaliflere af sağlanacağını açıklamıştır. Rejim böylece Halep’te hem siviller hem de silahlı muhaliflerin direncini kırarak aynen Humus’ta olduğu gibi şehri teslim almayı ummaktadır.

 

Bundan sonraki dönemde muhalif bölgelerde yaşayan sivillerin kuşatmaya uzun süre dayanması zor gözükmektedir. Zaten yıllardır yıpratma savaşına maruz kalan ve insani bir kriz ile baş etmeye çalışan Halep’te insani durumun çok daha ağırlaşacağı söylenebilir. Rejim sivilleri göçe zorlamak için bölgeye hiçbir insani yardım malzemesinin girmesine muhtemelen izin vermeyecektir. Sivillerin şehirden çıkışı için üç silahlı grupların çıkışı için de bir hattın oluşturulduğu açıklanmıştır. Buna karşın halkın geneli ve silahlı muhalifler için bu çağrıların fazla karşılığının olmadığı söylenebilir. Buna karşın net bir süre verilemese de mevcut durumun değişmemesi halinde sivillerin en fazla 2 ay kadar daha dayanabileceği tahmin edilmektedir. Buna karşın silahlı muhalefetin çok daha uzun süre direnme düşüncesi ve kapasitesinde olduğu söylenebilir. Her ne kadar kuşatılmış halde olsalar da halen şehir dışından silah ve savaşçı desteği alma şansları söz konusudur. Muhalifler açısından bir dezavantaj Türkiye’de yaşanan askeri darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin ilgisinin içe kaymış olmasıdır. Bu da Türkiye’nin belli bir süre Suriye’ye olan ilgi ve desteğinin aksamasına neden olabilir. Ancak Halep’teki direniş Türkiye’nin desteğinden bağımsız olarak hem kendi iç dinamikleri hem de diğer ülkelerin desteği sayesinde devam edecektir. Türkiye açısından Halep kuşatmasının en riskli boyutlarından biri kitlesel göç olasılığıdır. Ağır insani kriz karşısında Halep’i terk etmek durumunda kalan siviller ya İdlib’e ya Afrin’e ya da İdlib üzerinden Hatay’a göç etmek durumunda kalacaktır. Bu durumun Türkiye üzerinden Avrupa’ya da yeni göç dalgalarını tetiklemesi olasılığı vardır.

 

Halihazırda Halep şehir merkezinin batısı rejim doğusu muhalifler tarafından kontrol edilmektedir. Halep kuşatması neticesinde şehrin tamamının rejimin kontrolüne geçmesi muhalifler açısından hem psikolojik hem de askeri anlamda büyük bir kayıp anlamına gelecektir. Ülkenin en büyük kenti olması, son yıllarda ayaklanmanın merkezi haline gelmiş olması itibarıyla Halep’i ele geçirecek gücün moral üstünlüğe sahip olacağı ortadadır. Bunun ötesinde Halep’in düşmesi durumunda Suriyeli muhalifler İdlib’te ciddi bir sıkışmışlık içine girecektir. Rusya ve rejim doğuda Türkmen Dağı ve Batıda Halep üzerinden İdlib’e yürümek isteyecektir. Rusya ve rejim İdlib’i de ele geçirebilirse muhalefeti marjinalize ederek Suriye’deki iç savaşı rejim ve IŞİD rekabetine indirgemek isteyecektir. Halep ve İdlib düşecek olursa, PYD/YPG bölgeleri sayılmazsa Suriye coğrafyası büyük oranda rejim ve IŞİD tarafından paylaşılıyor görüntüsü verecektir. Bu da Suriye’deki iç savaşın seyrini rejim lehine değiştirecek, Rusya’yı iç savaşın en güçlü aktörü haline getirecektir.

 

Buna karşın Halep Humus’tan çok daha büyük bir şehir ve muhaliflerin kontrol ettiği alan da daha geniştir. Buna yukarıda sıralanan nedenler eklendiğinde, Halep kuşatmasının daha uzun sürmesi beklenebilir. Halep’teki silahlı muhaliflerin direnişinin sürmesi ve şehrin rejim tarafından kontrol altına alınamaması ve uzaması rejim ve Rusya’nın zaman içinde direncinin azalmasına/kırılmasına yol açabilir. Direnişin başarılı olması dış aktörleri de daha fazla destek konusunda motive edecektir. Böyle bir durum ise Rusya ve rejimi iç savaşı askeri yollarla sonlandırma imkanı olmadığını anlayarak siyasi çözüme yaklaştırabilir. Türkiye’nin de Suriye’deki krize çözüm bulma çabalarında önemi artacaktır.