Mali’de Yeniden Başlayan Azavad İsyan Hareketi ve Bölgesel Güvenlik

Mali’deki Azavad Hareketi’ne mensup eski savaşçılar, 11 Eylül tarihinde Mali devletine karşı savaş ilan etmiştir. Mali’den ayrılarak özerklik ve bağımsızlık talep eden Tuareg menşeli grup, hafta boyunca saldırılarını sürdürmüştür. Bu bağlamda Gao ve Timbuktu bölgelerinin arasında stratejik bir konumda bulunan Burem kasabası, Azavad silahlı gruplarının saldırılarının ilk adresi olmuştur. Saldırıların ardından Mali Ordusundan üst düzey yetkililer, hava saldırılarının da desteğiyle kasabanın isyancı gruptan geri alındığını belirtmiştir. Saldırı, 2015 yılında Mali devleti ve Azavad isyancı grubu arasında imzalanan barış anlaşmasının ardından gerçekleşen ilk saldırı niteliğini taşımaktadır. Pazar günü ise aynı grup bu kez Timbuktu eyaletinin Lere kasabasında bulunan iki Mali askerî kampına saldırılar düzenlemiş ve grubun sözcüsü Almou Ag Muhammed her iki kampın da kontrol altına alındığını açıklamıştır. Üst düzey Mali askerî yetkilileri tarafından iddialar doğrulanırken kampların yeniden kontrol altına alınması noktasında askerî operasyonların sürdüğü kaydedilmiştir. Ayrıca ele geçirilen kamplarda Rus paramiliter grup Wagner Özel Askerî Şirketine (ÖAŞ) ait personellerin bulunduğu iddia edilmiştir.

JNIM Terör Örgütünün Eylem Hareketliliği ve Fırsat Penceresi
Tuareg silahlı grupların 2012 yılında isyan hareketlerine başladığı Mali’de Mali devleti ve isyancı gruplar arasında 2015 yılında barış anlaşması imzalanmıştı. Ancak geçtiğimiz 10 günden itibaren Tuareg silahlı gruplarının ayrılıkçı faaliyetlerine yeniden başladığı görülmektedir. Bu noktada Tuareg silahlı gruplarının saldırılarının Mali’deki bir diğer devlet dışı silahlı aktör (DDSA) Jama’at Nusrat Islam val Muslimin (JNIM) terör örgütünün saldırılarını arttığı bir döneme denk gelmesi, tesadüf olmayabilir. Azavad’a benzer olarak JNIM, ağustos ayında Timbuktu bölgesinde Mali Ordusuna karşı savaş ilan etmişti. Öyle ki Tuareg silahlı gruplarının bölgedeki kaos ortamından faydalanarak yeniden palazlandığı ve terör/şiddet eylemlerini bir fırsat penceresi olarak gördüğü söylenebilir. Bu durum, büyük ölçüde son dönemde ortaya çıkan darbe ekosistemi ve Sahel bölgesinin giderek istikrarsızlaşmasıyla ilişkilendirilebilir. Öte yandan Azavad silahlı grubunun yeniden isyana yönelmesi, büyük ölçüde askerî yönetimin barış anlaşması kapsamında ve silahsızlandırma, terhis ve yeniden entegrasyon (STyE) programları aracılığıyla uygulanması gereken maddeleri ikinci plana atmasıyla alakalı olabilir. Bu bağlamda benzer durum Nijer için de geçerlidir. Nijer’deki radikal terör grupların bünyesinde savaşmış eski savaşçıların darbe öncesi bir program dâhilinde eski Devlet Başkanı Muhammed Bazum yönetimiyle anlaşmalı bir şekilde silah bıraktığı ancak darbeyle beraber oluşan atmosferin bu eski savaşçıları kaygılandırdığı ve silah bırakacak potansiyel kişileri de bu programlardan uzaklaştırdığı bilinmektedir.

Ayrıca Mali hükûmetinin JNIM ve Azavad Hareketi gibi iki tecrübeli, çatışma dinamiklerine ve yerel ilişkilere hâkim grupla mücadele ettiği bir dönemde Fransa ve ABD’nin askerî varlıklarını sona erdirmek istemesi, kısa ve orta vadede daha büyük sorunları beraberinde getirebilir. Öyle ki BM Mali Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonunun (MINUSMA) 31 Aralık’a kadar Mali’den çekilmesi beklenmektedir. Bu durum, Mali silahlı birliklerini özellikle Timbuktu, Gao ve Menaka bölgelerinde savunmasız bırakma potansiyeline sahiptir.

Sahel İttifakı
Bu gelişmelerin yaşandığı süreçte Burkina Faso, Mali ve Nijer arasında her üç ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik olası bir saldırıya karşı dayanışma ve askerî ittifak oluşturmayı öngören bir karşılıklı savunma anlaşması imzalanmıştır. Üç ülke arasındaki anlaşma, iç isyan ve dış saldırı durumunda dayanışma ve yardımlaşma öngörmektedir. ECOWAS’ın Nijer’deki darbenin ardından olası müdahalesine karşı söylemsel bir birliğe giden ülkeler bu anlaşmayla askerî birlikteliklerini somut hâle getirmişlerdir. Askerî mutabakat, tamamı askerî yönetim altında olan Sahel ülkelerinin iç isyan ve dış saldırı tehditlerine ilişkin ortak endişelerini yansıtmaktadır. El-Kaide bağlantılı JNIM ve IŞİD bağlantılı IŞİD Sahra Kolu (ISGS), ülke bazlı güvenlik sorunlarının yanında bölgesel istikrara karşı ciddi bir tehdit teşkil etmektedir. Öte yandan üç ülke, son yıllarda siyasi istikrarsızlığa bağlı olarak rejim değişikliği yaşamıştır. Dolayısıyla ilgili anlaşma, rejimlerin en azından yakın tehditleri bertaraf etme ve askerî yönetimlerini konsolide etme amacı taşımaktadır. Bununla birlikte Sahel bölgesi, terör örgütleri ve ayrılıkçı gruplar için bir sığınak hâline gelmektedir. Bu yönüyle anlaşma, bu tür gruplara karşı daha etkili bir şekilde mücadele etmek için istihbarat paylaşımı ve ortak operasyonlar gibi güvenlik önlemlerini kapsamaktadır.  

İleriye Dönük Beklentiler ve Bölgesel Güvenlik Kompleksi
Son 3 yıl içinde Mali, Burkina Faso, Nijer, Gine gibi ülkelerde gerçekleşen darbelerle beraber askerî yönetimlerin potansiyel karşı darbelere karşı merkeze odaklanması, kırsalda faaliyet gösteren DDSA’lara alan açmaktadır. Bu kapsamda Azavad Hareketi’nin ve kendi içinde bağımsız, mikro ölçekli Tuareg silahlı gruplarının saldırıları artabilir. Geçtiğimiz hafta içinde sosyal medya hesaplarından yapılan “savaş ilanı” ve takip eden süre zarfında gerçekleşen sivil/asker odaklı saldırılar bu argümanı desteklemektedir. Buna paralel olarak JNIM merkezli saldırıların Timbuktu ve Gao bölgelerinde artması beklenebilir. Çünkü bu bölgeler, radikal eğilimli gençleri ve hem tarihsel hem de demografik açıdan terör örgütlerinin aradığı profilleri içinde barındırmaktadır. Ek olarak MINUSMA ve farklı uluslararası askerî ittifakların bölgeden çekilmesi, JNIM başta olmak üzere farklı radikal terör gruplarının operasyonel esnekliğini artırabilir.

Mali’deki bu gelişmelerin yanında Burkina Faso ve yakın zamanda darbe sonucu askerî yönetimin kontrolü ele aldığı Nijer’de ise şiddet ve terör eylemlerinin artış eğiliminde olduğu söylenebilir. Bu bağlamda son 15 günde Burkina Faso’da meydana gelen gelişmeler, aşırılıkçı terör grupları merkezli saldırılar başkent Vagadugu’yu çevrelemeye başlamıştır ve Vagadugu’da saldırı gerçekleşme riskini ortaya çıkarmaktadır. Burkina Faso’da bir hafta içinde 50’den fazla güvenlik görevlisinin (çoğunluğu devlet destekli misli gruplar) ve çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği saldırılar, şiddet eylemlerinin arttığını göstermektedir. Bunun yanında JNIM ve ISGS’nin faaliyetleri, Burkina Faso’da yerinden edilmiş kişilerin sayısını artırarak insani krizi derinleştirmektedir. Çünkü devam eden çatışmalar, “yönetilemeyen alanları” artırmakta ve çok sayıda sivili bu terör gruplarının müdahalesine maruz bırakmaktadır.

Nijer ise Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) blokunun olası bir askerî müdahalesine karşı, askerlerini Nijer topraklarına konuşlandırmayı kabul eden Benin ile savunma ve güvenlik anlaşmalarını askıya alarak anlaşmalardan çekilmiştir. Bu adım, ECOWAS’ın olası askerî müdahalesine yönelik algılanan desteğe bir tepki olarak yorumlanabilir. Diğer taraftan temmuz ayında yaşanan darbe nedeniyle, bölgesel ve uluslararası aktörler arasındaki ilişkileri gerilmiş, Nijer’deki mevcut yönetim ile Fransa ve ABD gibi Sahel bölgesindeki önemli terörle mücadele aktörleri arasındaki bağlar kopma noktasına gelmiştir. Her ne kadar ABD, darbenin ardından durdurduğu Nijer’deki terörle mücadele operasyonlarına istihbarat ve gözetleme misyonu adı altında yeniden başlasa da mevut yönetimle ilişkileri mesafelidir.

Sonuç olarak, ECOWAS ülkeleri ve Sahel ittifakı (Burkina Faso, Nijer, Mali) arasındaki gerilim ve darbelerin getirdiği güvenlik açıkları, askerî yönetimlerin terörle mücadele kapasitelerini zorlamakta, ilgili ülkelerdeki ayrılıkçı grupların topluluk içindeki ayrıştırıcı reaksiyonlarına zemin hazırlamaktadır.

Bu makale, 26 Eylül 2023 tarihinde SavunmaTR web sitesinde "Mali'de Yeniden Başlayan Azavad İsyan Hareketi Bölgesel Güvenlik Açısından Ne İfade Ediyor?" başlığıyla yayımlanmıştır.