Rus Özel Askerî Şirket Sistematiğinin Çöküşü: Wagner’in İsyanı

Son yıllarda özellikle büyük güçler tarafından sınır ötesi müdahalelerde aktif bir şekilde kullanılan Özel askerî şirketler (ÖAŞ), kriz ve çatışma bölgelerinde; genel olarak güvenlik risklerinin söz konusu olduğu ortamlarda, devletlerin güvenlik aparatlarının yürüttüğü bazı görevleri üstlenen özel teşebbüslerdir. Batı’da VIP koruma, kritik altyapıların korunması, kıymetli transferlerin güvenliği ve buna benzer nitelikteki görevlerin taşere edildiği bu unsurların görev kapsamının, Rusya ve bazı Ortadoğu ülkelerinde genişleyerek “paralı askerlik” mefhumuna yakınsayan bir çehreye büründüğü görülmektedir. Esasen bulunduğu ülkelerin sosyolojisi ve kültüründen doğrudan etkilenen yapılar olduğunu ve zamanın ruhuna göre evrilerek bugün devam eden formuna ulaştıklarını tespit etmek mümkündür. Bir ülkenin kimliği, askerî kültürü, siyasi geçişleri, hukuk sistemi, bürokratik ve ekonomik yapısı gibi birçok faktör, ÖAŞ'lerin karakterinde etkin unsurlardır. Diğer bir deyişle ÖAŞ yapılarının analiz edilmesiyle ilgili ülkeye dair birçok perspektiften çıkarımlar yapılması imkân dâhilindedir. ABD ve diğer Batılı ülkelerdeki yapılarla Rus ÖAŞ’ler arasında yapılacak bir kıyaslama da bu bakımdan açıklayıcı olacaktır.

Rusların ve diğer etnik grupların savaşlarda ve iç güvenlik faaliyetlerinde kullanılması geleneği ve yeteneği konusunda Rusya’da da köklü bir gelenek söz konusudur. Rusya’daki ÖAŞ mimarisi de İmparatorluk Rusyası ve sonrasında Sovyet Rusya’dan aldığı geleneği, modern ihtiyaçlara göre evirilen bir yapıdır. Genel Kurmay Başkanı Gerasimov’un, “savaşın değişen niteliği ve artık savaşların ilan edilmediği, savaş ile barış düzeni arasındaki çizginin belirsizleştiği ve savaşlarda askerî olmayan unsurların yani ÖAŞ’ler gibi devlet benzeri yapıların yaygın olarak kullanılmaya başlandığına yönelik tespitleri, Rus stratejisinin arka planını açıklamaktadır. Rusların kolektif stratejisinde ÖAŞ’ler, “ordu olmayan silahlı bir güç” olarak tanımlanmaktadır. Sonuç olarak Rusya, Batılı ülkelerin ÖAŞ’ler üzerinden kurduğu etkinliğe, kendi tarihsel birikimini şekillendirerek cevap vermiş ve giderek artarak kullanım alanı bulan bu fenomenden, sınır ötesi çıkarlarını korumak için istifade etmeye başlamıştır. Bu noktada Batılı muadillerinin aksine Rus ÖAŞ’lerin, kriz bölgelerinde çatışmaya girmekten kaçınmaması, üçüncü ülkelerde karmaşık ilişki ağlarına dâhil olmaları, istihbarat ve psikolojik harekât faaliyetleri yürütmeleri ve son olarak ana vatanlarındaki illegal statüsü nedeniyle ülke dışında tescil edilmeleri önemli farklılıklardır. Maliyet etkin olan metodoloji ile Rusya, uluslararası hukuktan kaynaklanan olası yükümlülüklerden kaçınmak suretiyle sınır ötesinde nüfuz kurabilmekte, olası asker kayıplarının önüne geçmekte, bunun sosyal ve siyasal sonuçlarına katlanılması gerekmemektedir. Rusya, Suriye, Libya ve Afrika’da girdiği angajmanlarda bu unsurlardan istifade etmektedir. Ukrayna’da ise Rus ÖAŞ’ler cephede aktif bir şekilde çatışmaktadır. Esasen çatışma tecrübesine sahip olan yetenekli personel istihdam eden Wagner’in Ukrayna’nın işgali girişiminde kriminal geçmişi olan şahıslar ve hapishanelerdeki mahkûmları istihdam ederek sahaya sürmüştür. Bazı iddialara göre süreçte 50 bine yakın personel Wagner tarafından istihdam edilmiştir. Özellikle Bakhmut’taki çatışmalarda şirket büyük kayıplar vermiş, Prigozhin’e göre 20 bin Wagner savaşçısı savaşta hayatını kaybetmiştir ki bu rakamlar Rus Ordusunun kayıpları olarak istatistiklere yansımamaktadır.

Düzenli orduya göre disiplin mekanizmaları daha sorunlu olan ÖAŞ’lerin, cephe hattında zaman zaman rekabete girdikleri ve birbirleriyle çatışma yaşadıklarına yönelik iddialar söz konusudur. Savaşın ilerleyen aşamalarında özellikle Wagner’in sahibi Yevgeny Prigozhin, Savunma Bakanı Sergei Shoigu ve Genel Kurmay Başkanı Valery Gerasimov’u hedef alan ve muharebe sahasında yaşanan mühimmat eksikliği nedeniyle bunları sert bir eleştiren, kimi zaman ihanetle suçlayan ve Wagner’i bitirmek için bazı komutanlarca kendilerine saldırmak üzere tuzak kurulduğunu ifade eden videolar yayımlamıştır. Bu durum, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in kontrolü kaybettiği ve artan siyasi ayrışmalara karşı daha savunmasız bir görüntü verdiği şeklinde bazı iddialara neden olmuştur. Keza Prigozhin’in, son zamanlardaki eleştirilerinde siyasi yönün arttığı gözlemlenmiştir. Yolsuzlukla suçladığı Rus elitlerini de odağına alan Prigozhin, Ukrayna'daki savaşla ilgili olarak Moskova'nın daha ciddi bir şekilde mücadele etmemesi durumunda “Rusya'da bir devrimin” olasılığı konusunda uyarılarda bulunmuştur. Dolayısıyla 23 Haziran’da meydana gelen kalkışmanın, esasen zamanla olgunlaşan bir sürecin sonucu olduğu, bir bakıma Wagner tarafından planlı bir hareket olabileceği değerlendirilmektedir.

23 Haziran 2023’te, Prigozhin, Rus Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığının emriyle cephede çatışan Wagner savaşçılarına füze saldırısı gerçekleştirildiği ve akabinde helikopterler tarafından vurulduklarını iddia etmiştir. Buna cevaben Prigozhin, Sergei Shoigu ve Valery Gerasimov’u hedef alan son derece sert açıklamalar yapmış, sorumlulardan hesap sormak adına “Adalet Yürüyüşü” olarak nitelediği inisiyatifle, 25 bin civarında olduğu ifade edilen Wagner savaşını Moskova’ya ekseninde mobilize etmiştir. Wagner’in, ilk etapta Rostov’a ciddi bir direnişle karşılaşmadan girdiği haberleri gelirken, saatler içinde hızla önce Voronezh ve müteakiben Lipetsk’e ilerlediği haberleri gelmiştir. Rus Ordusunun sağladığı çok sayıda tank ve zırhlı personel taşıyıcının yanı sıra Strela ve Pantsir hava savunma sistemlerinin de (HSS) cephe hattından bölgeye geçirildiği gelen görüntülerden anlaşılmıştır. Bu noktada, Prigozhin’in uzun zamandır lojistik destek konusundaki şikayetleri ve Savunma Bakanlığına yönelik sert eleştirilerine karşılık, açık kaynaklara yansıyan bu görüntülerde Rostov’a giren Wagner savaşçılarının son derece zengin bir teçhizata sahip olduğu müşahede edilmiştir. Süreç boyunca Rus Ordusuna bağlı kara unsurları ile Wagner arasında ciddi bir çarpışma yaşanmamakla birlikte, az sayıda Rus Hava Kuvvetlerinin noktasal saldırıları ve Wagner’in karşılık vermesiyle Rus Ordusuna ait 7 helikopterin ve 1 istihbarat uçağının Wagner tarafından düşürülmesi, şirkete bağlı savaşçıların teçhizat sıkıntısı yaşamadığını doğrular niteliktedir. Süreçte Wagner’e ait konvoyların, kamyonlarla kapatılan yollar ve kazılan hendekler dışında hemen hemen hiçbir direnişle karşılaşmadan Moskova’ya 200 km kadar yaklaşması ve az sayıdaki mezkûr hava saldırıları dışında Rus Hava Kuvvetlerinin bu unsurlara müdahale etmemesi çelişkili bir görüntü teşkil etmiştir. Her ne kadar cephe hattında yoğunlaşan Rus Ordusu ile başkent arasında hızla mobilize olan 25 bin kadar profesyonel savaşçıya müdahalede zorluklar yaşanması anlaşılabilir bir durum olsa da kara yolunu kullanarak ilerleyen Wagner konvoylarının bir gün içerisinde 3 Rus şehrinde hâkimiyet sağlaması tartışmalı bir husustur. Mevcut şartlarda bu unsurların 800 km yol katetmesinin ve Moskova’ya 200 km mesafeye kadar yaklaşabilmesinin, Rus Hava Kuvvetlerinin kabiliyetleri bağlamında muharebenin matematiğiyle uyumlu olmadığı değerlendirilmektedir. Ancak bu aşamada, daha önce “önlerine kim çıkarsa çıksın yok edeceklerini” açıklayan Prigozhin, “kan dökülmemesi için” Wagner savaşçılarının üslerine geri dönecekleri yönünde açıklama yapmıştır. Daha sonra yaşananların büyük oranda “Wagner’in lağvedilmesine yönelik Kremlin tarafından alınacak inisiyatif” bağlamında bir geri planı olduğu haberleri ise “Adalet Yürüyüşü”nün gerekçesine dair daha anlamlı bir tablo ortaya koymuştur. Taraflar arasında yapılan anlaşma ile can güvenliği garanti edilen Prigozhin’in Belarus’a gönderileceği ve Wagner savaşçıları ile yeni bir kontrat imzalanacağı ifade edilmiştir. Sonuç olarak bu durumun, Putin’in otoritesine büyük darbe vurmuşsa da Wagner adına ne gibi bir kazanıma işaret edeceği tartışmalıdır.

Prigozhin’in Retoriği ve Kremlin-Wagner Psikolojik Harbi
Wagner’e bağlı İnternet Araştırma Merkezi, psikolojik harp, bilgi savaşları ve siber savaş gibi alanlarda yıllardır faaliyet gösteren bir organizasyondur. Bu yapının faaliyetlerinin 2016 yılında ABD seçimlerine müdahale ettiğine yönelik iddialar söz konusu olmuş, Prigozhin bu yüzden yaptırımlara maruz kalmıştır. Dolayısıyla Wagner’in, söz konusu kapasite ve tecrübesinden son gelişmelerde de istifade ettiğini değerlendirmek mümkündür. Keza, örneğin dolaşıma sokulan, Rostov şehir merkezinde Wagner savaşçılarına sevgi gösterilerinde bulunan halkın ön plana çıktığı videolara karşılık, Rostov tren istasyonunda binlerce kişinin şehri terk etmeye çalıştığı görüntüler dikkat çekmiştir. Diğer yandan Prigozhin’in iletişim stratejisi ve özellikle son aylarda ortaya koyduğu sosyal medya paylaşımlarının, kendi adına politik bir kariyer inşası çabasının parçası olarak değerlendirilmesi mümkündür. Moskova’daki elitlere, Savunma Bakanlığı ve Genelkurmaydaki komutanlara yönelik çıkışı ve bunu doğrudan muharebe sahasından, hayatını kaybeden Wagner savaşçıların bedenlerinin yanı başından yapması gibi unsurlar, kendi personelinin yanı sıra hem Rus Ordusu hem de kamuoyu nezdinde etkili bir siyasi propaganda olarak görülebilir. Zira hayatını kaybeden askerler vurgusu Rus halkı nezdinde hassas bir meseledir. 1989’da Afganistan’da ölen askerler dolayısıyla geri çekilme sonrası terhis edilen askerler büyük tepki görmüş, toplumdan dışlanmışlardır (toplumdan izole olan bu grupların kendi aralarında mobilize olması bugünkü ÖAŞ’lerin ortaya çıkışında etkili olmuştur).

Özellikle Rostov’da hâkimiyet sağladıktan sonra Prigozhin’in ifadeleri, asi bir “savaş lordu” görüntüsü vermekten ziyade, ölen savaşçıların ve evlatlarını savaşta kaybeden ailelerin hakkını arayan, bunun için Kremlin’e baş kaldırarak “Adalet Yürüyüşü”ne çıkan bir kahraman rolünü üstlenmeye çalıştığını göstermiştir. Özellikle Ukrayna’da süren savaşta Rus Ordusunun zayıf performansı ve süreçte yaşanan kayıpların, Prigozhin’i Kremlin’e ve Savunma Bakanlığına karşı cesaretlendiren unsurlar olduğu değerlendirilmektedir. Kendisine ait olduğu iddia edilen, sosyal medya hesaplarından Prigozhin ve Vladimir Putin’in seçeneklere konulduğu ve “Başkanlık Seçimleri’nde kime oy verirdiniz?” şeklinde bir anketi içeren paylaşım da bunu doğrular niteliktedir. Sonuç olarak Prigozhin’in, Rus halkında toplumsal bir hareketlenmeyi tetikleyebileceğini hesap ettiği ve buna yönelik çabaladığı yorumları makul görünmektedir. Diğer yandan, Rus ÖAŞ’lerin, toplum nezdinde bir tabanı olduğunu ifade etmek mümkündür. Zira modern anlamda Rus ÖAŞ’lerin ortaya çıkışında, 1990’ların başında girişilen reformlar ve Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle yaşanan kırılmalar sonucunda ordu ve istihbarat aygıtının küçültülmesi ve ortaya çıkan âtıl tecrübeli insan kaynağının sivil toplum ve kulüplerde organize olması etkili olmuştur. Dolayısıyla Rus ÖAŞ’lerden bahsederken, bunların yekpare bir yapısı bulunmadığı, Rus toplumundan kopuk bir kitleden ziyade uzun bir geçmişi bulunan, “kader birliği etmiş”, birçoğu “Büyük Rusya” hayalini sürdüren ve ideolojik motivasyonu bulunan bir topluluk olduğunu unutmamak gerekmektedir. Dahası bunların yaz kampları gibi organizasyonlar üzerinden gençlikle sistematik ve kuvvetli bağlar geliştirdiği ve bir tabanı olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla bütün bu sıralanan özellikleri itibarıyla ÖAŞ’lerin, halk kitlelerinde nüfuz oluşturmaya vakıf yapılar olduğu değerlendirilebilir.

Kara yollarını kullanarak Moskova’ya 200 km kadar yaklaşan Wagner’e kapsamlı bir hava operasyonu düzenlenmemesinin ise Kremlin ve Wagner arasındaki psikolojik harp çerçevesinde bir strateji olma ihtimali değerlendirilmektedir. İlaveten, Rus başkentinin, kara yoluna kamyonlar konulması ve bazı noktalarda hendekler kazılması gibi II. Dünya Savaşı döneminde dahi primitif sayılabilecek bazı önlemlerle korunmaya çalışılması akla yatkın görünmemektedir. Bu önlemlerin esasen, Moskova’ya daha da yaklaşmaları hâlinde yapılacak olası bir hava harekâtından başka bir çare kalmadığı yönünde bir algıyı oturtmayı amaçladığı düşünülmektedir.

Sorunun Kaynağı: Rus ÖAŞ’lerin İnformal Hiyerarşik Yapısı ve İllegal Statüsü
Rus ÖAŞ’ler, Kremlin, Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı, istihbarat aygıtı, oligarklar, bunlara ait şirketler ve ilişkili taraflarını içeren karmaşık bir ilişkiler ağı içerisinde yönetilmektedir. Bu yapılar, Rus devletinin sınır ötesi çıkarlarının tesisi için Kremlin’in ve Putin’in nüfuzunun birer izdüşümüdürler. Burada bireysel ilişkilerin ve çıkar dengelerinin son derece önemli olduğu bir sistem söz konusudur. Ancak bu sistem içerisinde hem bürokraside hem de ÖAŞ’ler arasında rekabet ve çatışmalar yaşanmaktadır. Bu rekabet çerçevesinde ortaya çıkan en önemli tartışmalardan birisi ise ÖAŞ’lerin hiyerarşik olarak hangi kurumun otoritesine bağlı olacağı konusu olmuştur.

Esasen Rus ÖAŞ’ler, Rus Anayasası ve Ceza Yasası’na göre illegal statüdedir. Dolayısıyla bu yapılar yurt dışında kaydedilmekte ve Rus devletiyle herhangi bir organik bağ kurmamaktadırlar. Bu durum, yıllardır Moskova’ya makul reddedilebilirlikten istifade etme imkânı tanımıştır. Ancak bilgi çağında, açık kaynak analiz platformlarının geldiği noktaya bakılarak Rus ÖAŞ’lerin hatta bunlara bağlı bireylerin dahi iltisakları kolaylıkla ortaya çıkarılabilmektedir ki son 2 yıldır Rusya’nın, ÖAŞ’lerle bağını reddetme yönündeki keskin hassasiyetinin zayıfladığı gözlemlenmiştir.  Bu karmaşık sistem içerisinde Rus ÖAŞ’ler, Rusya’nın çıkarlarına uygun hareket ettikleri sürece serbest davranabilmekte, kendi çıkarlarını Rusya’nın önüne koymaları yahut da Kremlin’in otoritesine aykırı davranmaları durumunda, işte bu illegal statüleri üzerinden soruşturmaya maruz kalmaktadırlar. Wagner isyanı ise bunun ilk örneği değildir. Sonuç olarak, illegalite, bireysel ilişkiler, karmaşık hiyerarşik ağlar ve ticari çıkarların bir arada olduğu bu sistem, Wagner isyanında olduğu gibi kesin bir otorite tesisinin önüne geçmektedir.

Gelişmelerin, Rusya’nın Ortadoğu ve Afrika’daki Nüfuzuna Olası Etkileri
Gelişmelerin, Rusya’nın sınır ötesindeki caydırıcılığına menfi etkisi olacağını değerlendirmek mümkündür. Yine de Ukrayna savaşının nasıl sonuçlanacağı ve Kremlin’in pozisyonunun savaş sonrası nasıl gelişeceği hususu önemini korumaya devam etmektedir. Dahası Wagner isyanının sona ermesine karşılık meselenin kapanmadığını da belirtmek gerekmektedir. Yapılan anlaşmayla sorunun ertelendiği, Kremlin’in hem mevcut Wagner savaşçıları hem de Prigozhin ile “hesabı kapatacağı” düşünülmektedir. Dolayısıyla Kremlin’in, otoritesini konsolide etmesi için uygun bir zaman diliminin eninde sonunda geleceği düşünülmektedir. Gelişmelerin kamuoyundaki yansımaları itibarıyla kafa karıştırıcı olduğu değerlendirilen hususun ise Wagner’in sınır ötesindeki varlığı ile alakalı olduğu gözlemlenmektedir. Wagner, Kremlin ile iltisaklı tek Rus ÖAŞ olmadığı gibi bu yapıların sınır ötesindeki faaliyetlerinin devamlılığı, Rusya’nın caydırıcılığı olmaksızın tartışmalı duruma düşecektir. Diğer bir deyişle, Wagner’in veya herhangi bir Rus ÖAŞ’nin kendi muharip kabiliyetleri, Moskova’nın caydırıcılığı ve lojistik desteği olmaksızın kriz bölgelerinde etkili olamayacaktır. Öte yandan Rusya’nın bu ÖAŞ sistematiğini sürdürmek isteyip istemeyeceği de tartışmalıdır. Hâlihazırdaki yapının revize edilmesi ve yeni ÖAŞ’lerin teşekkülünün düşünülmesi Rusya açısından kuvvetle muhtemeldir. Ancak Ukrayna’daki savaş sürerken bu durum olası görünmemektedir. Bir diğer önemli husus ise, örneğin Afrika’da, Rus ÖAŞ’lerin faaliyet gösterdiği ülkelere, genellikle rejimlerle anlaşılarak girilmesi ve maden ruhsatları gibi büyük meblağları içeren kontratlar imzalanmasıdır. Akabinde bu şirketlerin yatırımlarının ve bununla beraber ilgili yönetimlerin beklediği güvenlik hizmetlerinin temininin sağlanması amacıyla ÖAŞ’ler bu ülkelere girmektedirler. Bu noktada Wagner’in yerini başka ÖAŞ’lerin almasının mümkün olduğu, Rusya’nın bölge rejimleri üzerindeki nüfuzunun devam etmesi durumunda Wagner’in ikame edilebileceği ifade edilebilir. Sonuç olarak meselenin Rus ÖAŞ’lerden ziyade Ukrayna’da süren savaşın sonucuna göre şekilleneceği ve Rusya’nın Ortadoğu’daki nüfuzunun akıbetinin buna göre değerlendirilmesi gerekeceği ifade edilebilir. Suriye özelinde ise bölgesel aktörlerin etkinliğinin daha da artması yine kuvvetli bir ihtimal olarak ön plana çıkmaktadır. Hâlihazırda Suriye’de İran destekli milislere yönelik saldırılarını Rusya ile koordine eden İsrail’in, Rusya’nın nüfuzunun zayıflaması durumunda saldırılarının dozunu artırması olasıdır. İran’ın Rusya-Ukrayna savaşının başından beri bölgede hareket alanı genişlemiştir. Son gelişmelerle beraber bu manevra kabiletinin daha da artması ihtimali söz konusudur ki bu durum Tel Aviv-Tahran arasındaki gerginliğin artmasına neden olabilecek bir trende işaret etmektedir.