Süleymaniye Meselesi

1783’te Osmanlı Devleti’nin Bağdat Valisi Süleyman Paşa’nın Baban ailesinden İbrahim Bey’i mir-i miranlıkla mutasarrıf olarak tayin etmesinin ardından yeni bir şehir kuran İbrahim Bey’in Süleyman Paşa adına izafetle Süleymaniye (Sancağı) adını verdiği ve bugün de bu isimle anılan Irak’ın federal yapısı içerisinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) kontrolünde olan vilayet, bugün Türkiye’nin tehdit algılamalarının en üst noktasında yer almaktadır. Halbuki Osmanlı’nın en önemli sancaklarından biri hâline gelen ve 1918’de İngiliz işgaline karşı direnişin önemli noktalarından biri olan Süleymaniye, İngiliz mandasına karşı Türkiye’ye bağlanmak isteyen geçmişe sahiptir. Ancak bugün itibarıyla Türkiye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünü hedef alan bölücü terör örgütü PKK’nın ana yaşam ve harekât alanı hâline gelmiş olması ironik bir durumdur. 

PKK’nın Süleymaniye ve çevresine yerleşimi yeni değildir. 1980’lerin başında Suriye’nin kontrolünde olan Lübnan sınırlarındaki Beka Vadisi’ndeki kampta Filistinli gruplarla birlikte askerî eğitim almaya başlayan PKK’lı teröristler, 1982’de İsrail’in Beka Vadisine yönelik yaptığı harekat sonrasında Suriye ve İsrail arasında yapılan anlaşma sonucu Beka’daki bütün muhalif yapıların buradan çıkmasıyla birlikte PKK da kendine yeni bir alan aradı. Her ne kadar Suriye rejimi PKK’ya alan açmak istese de gerilla savaşı için fiziki imkânları uygun olmayan Suriye yerine Irak’ın kuzeyi hedef seçildi ve böylece 1982’den itibaren Süleymaniye sınırları içerisinde yer alan Kandil Dağı ve çevresine yerleşim başladı. PKK’nın “lider kadro-beyin takımı” olarak nitelendirilebilecek kişiler Suriye’de tutulurken militan kadro Kandil’e gönderildi. Böylece Kandil, PKK için “ana üs” hâline geldi ve terör örgütünün varlığı Türkiye sınırına paralel bir biçimde dağlık alana buradan yayıldı. 
Bu yayılmada 1980 sonrası Irak’ın yaşadığı istikrarsızlıklar ve bölgedeki savaş ortamının da büyük etkisi vardır. Zira; 

■ 1980-88 Irak-İran savaşı, 
■ 1991 Körfez krizi ve Irak’ın kuzeyinde uçuşa yasak bölgenin ilan edilmesi, 
■ 1994’te KDP ve KYB arasında yaşanan çatışmalar, 
■ 2003’te ABD’nin Irak işgali ve ülkedeki kaotik ortam, 
■ 2011 Suriye krizi, 
■ 2014’te terör örgütü IŞİD’in Irak’taki toprakları ele geçirmesi ve sonrasında yaşananlar, 
■ 2017’de IKBY’de yapılan “bağımsızlık referandumu” ve sonrasında KDP ve KYB arasında yaşanan siyasi istikrarsızlık, 
■ Celal Talabani’nin hayatını kaybetmesinin ardından KYB içindeki liderlik mücadelesi ve “maceracı” bir liderin (Celal Talabani’nin oğlu Bafel Talabani) KYB içerisinde etkin olması, PKK’nın bugünkü varlığını korumasını sağlayan en önemli gelişmeler olarak ön plana çıkmaktadır. 

Nitekim esas hedefi Türkiye’yi bölmek olan PKK’nın Türkiye içerisindeki varlığı etkin terörle mücadele sayesinde oldukça sınırlanırken Irak’ın kuzeyinde 2021’den beri yürütülen Pençe Harekatları ile de önemli bir ilerleme sağlanmış durumdadır. Buna rağmen sınır ötesinde açılan yaşam alanı PKK’nın varlığına imkân vermektedir. Özellikle Suriye krizinin ardından PKK ile ilişkili PYD-YPG yapılanması ve bu yapılanmanın temelini oluşturduğu, ABD desteğinde kurulan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) “meşru bir aktöre” dönüştürülme çabaları, PKK’ya alan ve esneklik sağlamaktadır. ABD, PKK'yı resmi bir terör örgütü olarak tanımlamasına rağmen, PKK ile ilişkili yapıları desteklemekte ve bu şekilde dolaylı yoldan PKK'ya yardım etmektedir. Ancak bugün itibarıyla PKK’nın en güçlü desteği ve varlığı Bafel Talabani liderliğindeki KYB’nin etki alanları içerisindedir. Özellikle KYB’nin tarihsel kontrol alanı Süleymaniye ve çevresindeki PKK’nın durumu, sadece bir varlık olarak bulunmanın ötesinde kontrol ve açık etki alanına dönüşmüş durumdadır. Daha önce KYB’nin PKK’yı kullandığı söylemi bugün PKK’nın KYB’yi kullandığı bir sürece dönüşmüş durumdadır. Nitekim bir süredir Süleymaniye üzerindeki uçuşların durdurulması ve hava sahasının kapatılması gibi uygulanan yaptırımların, KYB'nin PKK ile olan ilişkisinin zayıflamasında etkili olmadığı görülmektedir. Bu yüzden son dönemde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a kadar Süleymaniye konusu en üst perdeden dile getirilirken Irak’la yoğun bir güvenlik diplomasisi yürütülmektedir. Bu noktada Türkiye’nin hâlen müzakere ve ikna yolunu tercih ettiğini söylemek mümkündür. PKK’nın Süleymaniye ve çevresinde sağladığı kontrol ve etki Türkiye’nin tahammül sınırlarını aşan bir boyut almış gibi görünmektedir. Anlaşılan o ki hem Irak hem IKBY hem de KYB’nin bu konuda bir önlem almaması ve tavrını değiştirmemesi durumunda Süleymaniye merkezli yeni gelişmeler yaşanabilir. 

Bu makale 28 Şubat 2024 tarihinde Milliyet web sitesinde “Süleymaniye Meselesi” başlığıyla yayımlanmıştır.