Deyr ez-Zor’da İran Destekli Milis Yapısının Üç Cephesi

İran destekli milis güçlerin Suriye içinde yoğun olarak konuşlandıkları bölgelerin başında gelen Deyr ez-Zor konumu itibarıyla İran’ın Irak-Suriye-Lübnan üzerinden kurduğu hattın işleyebilmesi için hayati önem taşımaktadır.  İran destekli milis güçler bu hat üzerinde bir taraftan Rusya’yı Suriye’de dengelemeye çalışırken aynı zamanda Doğu Suriye’deki YPG/SDG varlığına karşı da set vazifesi görmektedirler. Sünni Arapların yoğun olarak yaşadığı Deyr ez-Zor’da İran’ın nüfuzunu arttırması ilginç gözükse de bu durumun tarihî ve konjonktürel sebepleri bulunmaktadır.

Deyr ez-Zor’un en büyük aşiretlerinden olan Bakara aşiretinin soy bağı olarak kendini Ehli Beyt olarak tanımlaması, İran’ın bölgedeki nüfuz arttırma çalışmalarında “Ehli Beyt” kavramı üzerinden hareket ederek Şii inancını da yaymasına zemin hazırlamıştır. İran’ın bu çabaları bölgenin mezhepsel yapısında sayısal anlamda gözle görülür bir etki etmemiş ancak sınırlı sayıda da olsa siyasi temelli mezhep değişimlerine ve İran’ın bölgeyi yakından tanımasına imkân sağlamıştır. Bu sürecin tarihsel arka planına bakıldığında 1980’li yılların başına kadar gidilebilir. Hafız Esad’ın kardeşi Cemil Esad’ın Arap Alevi gençlerin Şii inancını öğrenmesi ve Şiileşmesine yönelik çabaları doğrultusunda 1981’de kurduğu Murtaza kuruluşu Deyr ez-Zor’da da şube açmıştır.[i] İran’ın bölgedeki faaliyetlerinde Çavuş Omar Hammadi ismi öne çıkmıştır. Rejim ordusunda görev yapan Hammadi, 1979’da Sünnilikten ayrılarak Şiiliği benimsemiştir. İran’ın desteği ile güçlenen Hammadi’nin kuzeni Yassin el-Mayouf da Murtaza kuruluşunun Deyr ez-Zor şubesinin başkanı olmuştur. Murtaza kuruluşu 1983’te özellikle Arap Alevilerden gelen tepkiler üzerine Hafız Esad’ın emriyle kapatılmıştır.[ii] İran yine de bölgedeki faaliyetlerine Mayouf ve çevresindekiler üzerinden devam etmiştir. 1992’de Hatla kasabasında ilk kez Şii ezanı okunurken Bakara aşiretinin etkin olduğu Zaghir, Kasra ve Asava köylerinde de Hüseyniyeler kurulmuştur. Yine aynı dönemde bölgede Şiiliği benimseyenlere ciddi miktarlarda ödemeler ve bunun yanında başta evlilik desteği olmak üzere sosyal yardımlar da İran’ın zemin oluşturma yöntemleri arasında yer almıştır. Bu çabalar büyük kitlelerin mezhep değiştirmesine yol açmamış ama İran’ın iç savaş döneminde Suriye’nin doğusundaki milisleşme çabaları açısından mobilizasyon imkânı sunmuştur.

İran’ın bu çabalarının ilk sonucu iç savaşın erken dönemlerinde kurulan ve içlerinde Bakara aşiretinden militanların bulunduğu milis gücü Liva el-Bakır oldu. Bakara aşiretine bağlı Şiilerin bir kısmı iç savaşın başında Deyr ez-Zor’un önemli kesimlerinin rejim kontrolünden çıkmasının da etkisiyle bölgeden ayrıldı.[iii] Bu unsurların bir kısmı Liva el-Bakır’a bağlı olarak Halep’te milis güç olarak çatışmalara katılırken bir kısmı Şam’a yerleşti.[iv] İran, önce Hizbullah’ın savaşa dahli ardından başta Iraklı gruplar olmak üzere çok sayıda Şii milis grubunun Suriye Savaşı’na katılmasıyla Suriye’deki siyasi gücüne askerî gücü de eklemiş oldu. Halep, Şam ve Dera başta olmak üzere Batı Suriye’deki cephelerde çatışmalarda yer alan İran destekli milisler doğuda ise Deyr ez-Zor’da ekseriyetle kuzeyden güneye bir hat üzerinde konuşlandılar. Bölgeye bir yandan Suriye dışından askerî güçler getiren İran bir yandan da yerel milis güçleri üzerinden kök saldı. Kendi kurduğu Yerel Savunma Güçleri yapılanması ile çok sayıda Suriyeli milisi kontrolü altına alan Tahran, Deyr ez-Zor’da Bakara aşiretinin lideri Nawaf el-Beşir’i himaye altına alarak yerel güçleri kendi safına çekme yolunu tercih etti.

Üç Cepheli Savunma
2021 itibarıyla Deyr ez-Zor’da kuzeyde Tebni’den güneyde Ebu-Kemal’e kadar uzanan hat üzerinde mevzilenen İran destekli milisler ayrıca Deyr ez-Zor’un batı kırsalında çöle açılan bölgelerde de etkin konumda. İran Devrim Muhafızları’nın kontrol ve koordinasyonunda bölgede bulunan milis güçlerden bazıları şunlardır: Liva el-Kudüs, Bedir Tugayları, Hizbullah, Ketaib-i Seyyidüş-Şüheda, Hareketü’el-Abdal, Liva-i Zülfikar, Fatımiyyun Tugayı, Zeynebiyyun Tugayı, Hareket-i Hizbullah en-Nüceba, Livaü-l Bakır, Kuvat 313, Livaü’t-Tufuf ve Ketaib-i İmam Ali.  İran destekli bu milis unsurların faal oldukları bölgeler ise Tebni, el-Aşara, el-Kuriya, Mayadin, Muhassan, Deyr ez-Zor, Maarrat, Hatla, el-Salhiye, Bokrus, el-Celaa ve Sabikhan.

Söz konusu gruplar rejimin Deyr ez-Zor savunma hatları içinde aktif şekilde yer almaktadır. Bu gruplar, Waters’ın verilerine göre 2019 Ocak ile 2020 Aralık arasında en az 150, 2021’nin ilk 40 günü itibarıyla ise en az 14 IŞİD saldırısına hedef oldu.[v] Shoula, Kebacib, Tebni, Tayem Petrol Sahası, Mayadin, Elbu Kemal ve T2 petrol istasyonu mevkileri en yoğun IŞİD saldırısı gerçekleşen bölgeler oldu. Bu saldırılarda önemli kayıplar veren İran destekli milislerin IŞİD faaliyetlerine karşı dirençleri Irak-Suriye lojistik hattının sıhhatini doğrudan etkilemektedir.

İran destekli milisler için Deyr ez-Zor’daki diğer cephede ABD destekli YPG/SDG bulunmaktadır. YPG’nin liderlik ve komutasında olan ve içinde bazı yerel grupları da barındıran çatı yapı SDG, Fırat’ın doğusunda konuşlanmış durumdadır. ABD’nin yoğun askerî ve diplomatik desteğiyle bölgede hâlen hâkimiyet sahibi olan SDG ile İran destekli milisler ve diğer Esad rejimi unsurları arasında her an çatışmaya dönüşebilecek gergin bir atmosfer vardır. Rejim kaynakları, YPG’yi Deyr ez-Zor’daki rejim mevzilerini taciz etme ve rejim yanlısı figürleri gözaltına almakla suçlamaktadır. Buna karşılık SDG kaynakları da rejim ile İran’a bağlı güçlerin bölgede muhtelif suikastlardan sorumlu olduğunu ve bu suikastlar ile yerel halk ile SDG’yi karşı karşıya getirmeyi amaçladığını öne sürmektedir.

İran destekli milisler için Deyr ez-Zor ve çevresindeki üçüncü cephe ise İsrail saldırılarıdır. SDG ve IŞİD’e karşı cephelerin aksine bu cephede İran destekli milislerin doğrudan karşılık verebilmeleri mümkün olmadığı için tek yanlı, asimetrik bir çatışmadan söz etmek mümkündür. 2020 yılı içinde en az 20 kez Suriye’yi hava saldırılarıyla hedef alan İsrail bu saldırılardan ikisinde Deyr ez-Zor’u vurmuştu. Yeni yılda da saldırılarına devam eden İsrail, 13 Ocak’ta Deyr ez-Zor’daki İran destekli milis mevzilerini ve milislere ait silah depolarını vurdu. Yerel kaynaklara göre Mayadin, Elbu Kemal, el-Kuriya, Muhassan bölgeleri ve milislere ait İmam Ali Askerî Üssü’ne yoğun hava saldırıları gerçekleşti. Suriye’nin batısında başkent Şam başta olmak üzere İran ve İran yanlısı unsurlara ait hedefleri aralıklarla sürekli hedef alan İsrail’in rotasını doğu Suriye’ye yöneltmesi Deyr ez-Zor bölgesinin İran için önemini Tel Aviv gözünden göstermektedir.

Bu üç cepheli denklemde İran destekli milisler Deyr ez-Zor’daki yerel bağlantıları ve sınırın ötesindeki Irak’tan her an yeni milis takviye edebilme imkânı ile insan kaynağı açısından avantajlı gözükmektedir. Şii milisler gerektiğinde hem Suriye içinden hem de Irak’tan ek kuvvetleri bölgeye getirebilir. Buna rağmen, Şii milisler ABD’nin ve İsrail’in olası hava saldırılarına karşı hem teknik hem de coğrafi olarak savunmasız durumdadırlar. Bu durum her iki cephe için de İran destekli milisleri kırılgan kılmaktadır. IŞİD’e karşı cephede ise IŞİD’in hücre yapılanmalarının bölgede her geçen gün saldırılarını yoğunlaştırması ve İran destekli milislere özellikle kırsalda ciddi kayıplar verdirmesi, İran destekli milislerin strateji ve istihbarat zaafı içerisinde olduklarını göstermektedir. Bu zaaflar ve güçlü düşmanlara karşı kırılganlık düşünüldüğünde Deyr ez-Zor bölgesinin, İran destekli milisler için ciddi maliyetler çıkarmaya devam edeceği görülmektedir.