El-Kazımi ve Irak'ın Derin Devleti

Irak Başbakanı Mustafa Kazımi’nin iktidarda olduğu  8 aylık süre zarfında karşı karşıya kaldığı, seleflerinden ağır bir miras olarak kalan olağanüstü zor ve karmaşık koşulları şöyle özetleyebiliriz: Irak hazinesinin gelirlerinin % 90’ını teşkil eden petrol fiyatlarındaki düşüşün neden olduğu ekonomik kriz; silahlı milislerin diplomatik misyonlara ve büyükelçiliklere karşı artan eylemleri nedeniyle kötüleşen güvenlik durumu; yüksek düzeyde talepleri olan popüler ve sosyal hareketlilik; en basit altyapıdan yoksun sağlık sistemi ve Irak'ı çatışma ve vekâlet savaşı için bir arena olarak gören bir bölgesel gerginlik. Belirtilen veriler ışığında Kazımi, hükûmet programında erken seçim düzenlemek, seçim yasasını reforme etmek, Covid-19 ile mücadele etmek, silahlar üzerinde devlet kontrolünü genişletmek ve protestoculara yönelik şiddet meselesiyle uğraşmak gibi hususları da içeren dokuz öncelik belirlemiştir. Güvenlik ve uluslararası ilişkiler gibi bazı hedefler başbakanın yetkisi ile başarılabilecekken diğer hedefler özellikle de mali işler ve seçimlerle ilgili reformlar, parlamentonun ve Irak siyasi sahnesini etkileyen siyasi liderlerin iş birliğini gerektirmektedir.

2003'ten bu yana, Irak'ta siyasi sürecin kuralları çoktan belirlenmiş durumdadır ve devlette yüksek bir konuma sahip olanlar bunları göz ardı edemez veya bunları yargılayamaz. Bölgesel uzantıları ve uluslararası ilişkileri olan; yetkililerin bağlantılarını kontrol eden siyasi, silahlı ve dinî gruplarda somutlaşan “derin devlet” tanımı bu bağlamda kullanılabilir. Irak'ta hükûmetin yol haritası çizilmiştir; bu kuralları değiştirmeye yönelik her türlü girişim şiddet ve silah tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır zira “derin devlet” Irak’taki kazanımlarını kolay elde edilemeyecek “stratejik kazanımlar” olarak kabul etmektedir ki bu kazanımlardan birisi de Irak'taki Şii İslam partilerinin iktidarı ele geçirmesidir. Mustafa Kazımi'yi iktidara getiren koşullar bir “tesadüf” olarak nitelendirilebilir. Ekim 2019 protestolarının neden olduğu siyasi, güvenlik, ekonomik ve sosyal altüst oluşun ardından “derin devlet” siyasi süreçte belirleyici olan geleneksel siyasi güçlerin yetkisi dışında “liberal” bir başbakan modeli oluşturmaya karar vermiştir. 2003 sonrası Irak'ta, devleti inşa edememe ve yönetememe mirasını üstlenen geçici bir otoritenin başında olan bu iktidar, aynı zamanda siyasi oyunun kurallarıyla sınırlanmaktadır ve bu iktidarın, faaliyetleriyle oyunun kurallarını bir şekilde değiştirmesine veya görmezden gelmesine izin verilmemektedir.

Derin devlete yakın medya platformları, Kazımi'nin iktidardaki altı aylık sürecini siyasi, güvenlik ve ekonomik başarısızlık ayları olarak tanımlamaktadır ve Kazımi hükûmetinin attığı her adımı daha fazla bozulmaya neden olmakla suçlamaktadır. Ayrıca, bu hükûmetin halkın ve devlet kurumlarının çıkarına yönelik kararlar almadığını ve hatta amacının bu olmadığını iddia etmektedirler. Derin devlet kabul etmelidir ki Kazımi hükûmeti petrol fiyatlarının düşmesiyle birlikte hazinesi boşalmış bir devlet ve hükûmetin çabalarıyla durdurulması mümkün olmayan, derin ideolojik ayrılıkları olan silahlı gruplar nedeniyle giderek kötüleşen bir güvenlik durumu devralmıştır. Hükûmet, Covid-19 salgını nedeniyle bir sağlık felaketiyle de yüzleşmek zorunda kalmıştır ve herhangi bir hastane veya sağlık merkezi inşa edemeyen, kötü ve yozlaşmış bir sağlık sistemini üstlenmiştir.

Geçtiğimiz ağustos ayında, Kazımi hükûmeti 6 Haziran 2021'de erken seçim için bir tarih belirlemiştir, ancak tarih belirlemek seçimlerin zamanında yapılacağı anlamına gelmemektedir. Bu karar, parlamento tarafından onaylaması ve sonuçta parlamentonun kendisini feshetmesi gerektirdiği için siyaseten parlamenterlerin çoğunluğunun muhalefet edeceği zor kararlardan biridir. Buna ek olarak, Irak'ta boğucu bir mali krizin ve zorlu ekonomik şartların olduğu, 2021 genel bütçesi üzerindeki siyasi anlaşmazlıkların sürdüğü bir dönemde erken seçimler için finansman gerekmektedir.Dürüst ve düzgün bir erken seçim, ne zaman yapıldığına bakılmaksızın en ciddi sorun olmaya devam etmektedir. Ancak ülke içinde daha fazla siyasi, askerî ve ekonomik güç elde etmek için silahlı grupların adaylarına oy verildiği, devlet kontrolü dışındaki silahların yaygın olduğu ve artmaya devam ettiği bir ülkede seçimler nasıl adil ve özgür olabilir?

Kazımi hükûmetinin ilan ettiği öncelikleri arasında, şiddeti azaltmak ve devlete yönelen silahları sınırlamak, yüzlerce mağdurun ölümüne neden olan 2020 Ekim ayı gösterilerindeki olayları araştırmak da bulunmaktaydı. Ancak gerçekler meselenin, bu tür karmaşık dosyaları bir hükûmet programına dâhil etmekten daha zor olduğunu; bu davaların, bakanlıklarda ve parlamentoda temsil edilen siyasi partilerle ilgili olduğunu; bunların silahlı güçlerinin, göstericilere yönelik silahlı şiddet, adam kaçırma ve terörizme karıştıklarını kanıtlamaktadır. Kazımi'nin "derin devlet" dosyalarını açmak için yargıya başvurması hâlinde bu, siyasi denklemde bir bozulma anlamına gelecektir ve siyasi oyunun kurallarının ihlali olarak kabul edilecektir.

Kazımi'nin bu gruplara karşı çıkma amacıyla Terörle Mücadele Servisini, Amerikan Büyükelçiliği dâhil pek çok bakanlık ve diplomatik misyonu barındıran Yeşil Bölge'yi hedef alan füze saldırılarını araştırmakla görevlendirmesi ve füze bombardımanı yapmaya hazırlanan Hizbullah Tugayları hücresini tutuklama kararı alması, “derin devlet” oyununun kurallarını ihlal etmenin bir örneği olarak hatırlanabilir. Bu girişim -biri hariç- tüm elemanların serbest bırakılmasıyla sona ermiştir. Kazımi'ye yakın olarak nitelendirilen kaynaklar, Başbakan’ın Hizbullah Tugaylarına olayla ilgili olarak bir özürle birlikte gerekçe sunduğunu belirtmektedir.

Mustafa Kazımi, hükûmetinin Irak'taki krizleri aşmasını sağlayabilecek yeni bölgesel iş birliği ve entegrasyon ufukları açma çabası çerçevesinde İran, Türkiye, Ürdün, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'yı ziyaret etmiştir. Bu ziyaretlerin birçoğu, Türkiye ziyaretinde Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan Mustafa Kazımi’nin kıyafetini bir kardeşlik havası içinde düzeltmesi hadisesinde olduğu gibi ülkede siyasi ve medyatik kampanyaların hedefi hâline gelmiştir.

Kazımi, ABD ile stratejik bir diyalog kurmayı, Türkiye’den mali hibe temin etmeyi, Ürdün ile bir ekonomik entegrasyon projesi yapmayı, ileride Körfez ile bir elektrik bağlantısı sağlamayı ve özellikle yatırımlar ve yeni geçişlerin açılması bakımından Suudi Arabistan ile bir diyalog kurmayı başarmıştır. Bunların hepsi, oyunun kuralları dâhilinde olduğu sürece Irak'ın uluslararası ve bölgesel ilişkilerinin gidişatını düzeltme açısından başarıdır. Ancak derin devlet, çıkarlarının zarar göreceği kaygısıyla hükûmetin elindeki siyaset ve medya araçlarıyla tüm çabaları baltalamaya başlamaktadır. Irak'ın uluslararası ve bölgesel ilişkilerindeki krizin kökenine bakıldığında, asıl sorun her siyasi varlık ve hizbin devletin yüksek çıkarlarını diğer siyasi gruplardan farklı bir mantıkla tanımlıyor olması nedeniyle ulusal bir fikir birliğinin olmamasıdır ki bu durum şimdiye kadar Irak'ın dış politika hedef ve araçlarını belirlemesinde etkili olmuştur.

Öte yandan Irak hükûmeti, mevcut borçlarını artırmadan hükûmet çalışanlarının maaşlarını ödemenin zor olduğu boğucu bir mali krizle karşı karşıyadır. Zira, hükûmet maaşları ve borçları ödemek için yaklaşık 3,5 milyar dolarlık bir bütçe açığından mustariptir. Petrol fiyatlarının düşmesi ve Covid-19 salgınının yayılması nedeniyle Irak'ın aylık gelirleri bu yıl 2019'un yarısına karşılık gelen yaklaşık 4 milyar dolara düşmüştür. 

20 Aralık 2020 tarihinde Irak; Mustafa Kazımi hükûmetinin petrol fiyatlarındaki düşüş, devletin hükûmet çalışanlarına maaş ödeyememesi ve sadece temel hizmetlere harcama yapması nedeniyle ortaya çıkan 2021 bütçesindeki büyük açığı kapatmak amacıyla ulusal para biriminin (dinar) değerini %20'den fazla düşürme kararını uygulamaya başlamıştır. Bu kararla dinarın değeri, bir dolara karşı 1.190 dinardan 1.460 dinara düşmüş zaten sorunlara batmış durumdaki Irak pazarında fiyatlarda ani bir artışa neden olmuş ve ülkede sosyal, ekonomik ve siyasi gerginlik yaratmıştır. Mali kriz geçen yılın sonunda ortaya çıkmıştır; önceki hükûmet 2020 için bütçe yapamamış bilahare Covid-19 salgınının yayılmasının, Irak'ın finansal kaynaklarının yaklaşık %95'ini oluşturan petrol ihracatının düşmesinin ardından kriz daha da kötüleşmiştir. Belki de Kazımi hükûmetinin Irak Merkez Bankası ile koordineli olarak para biriminin değerini düşürmeye karar vermesiyle kriz hızlanmıştı zira kararın, Irak piyasası ile yoksullar ve emekçi sınıf üzerinde anında yansımaları oldu. Muhalefet, karar çoktan alınmış olmasına rağmen bu karardan vazgeçilmesi için uğraştı ve hükûmeti düşürmek, ekonomik ve idari yeterliğine meydan okumak için kullandı. Bu karar, ülkede sağlam bir ekonomik yapı ve finansal sistem kurma yolunda doğru bir adımdır ancak bu adımın zamanlaması sıkıntılıdır, Kazımi hükûmetinin ve onun siyasi geleceğinin çıkarına olmayacaktır.

Kazımi, iktidarın meyvelerini toplamayı bir kenara bırakın herhangi bir stratejik reform programı başlatma veya sürdürme imkânına dahi sahip görünmüyor; seçimlere sadece altı ay kalması nedeniyle hükûmeti bir geçiş hükûmeti niteliğindedir ve bu dönem çökmüş bir ekonomiyi düzeltmek için herhangi bir gerçek program uygulamaya yeterli görünmemektedir. Seçim kampanyaları, muhalifler arasında muhtemel siyasi bölünmeler ve bunlara eşlik edebilecek güvenlik sorunları ortamında, tedirgin bir atmosferde bu reformları gerçekleştirme girişimi daha da zorlaşmaktadır. 2003'ten bu yana Irak’ta, siyasi sürecin aktörleri tarafından şekillendirilen siyasi sahneyi yöneten oyunun kuralları, “derin devlet” odakları tarafından belirlenenler hariç, bunları kurcalamaya veya değiştirmeye çalışan herkesi tehdit etmektedir. Irak'taki durum hâlâ zor ve karmaşıktır ve mevcut siyaset-güvenlik denkleminin radikal bir şekilde yeniden düzenlenmesini sağlayacak bir değişim ve reform programı ihtimal dâhilinde bulunmamaktadır. Radikal bir çözüm için gerekli ilk adım “derin devlet”in rolünün ve etkisinin sınırlanmasıdır.