Gazze Diplomasisi ve Türkiye-Körfez İlişkilerinin Geleceği

Türkiye-Körfez ilişkilerinde 2021 ile birlikte Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn ile meydana gelen siyasi normalleşme hamleleri, kısa süre içinde üst düzey ziyaretlerle yerini ilişkilerin konsolidasyonuna bıraktı. Bu süre zarfında birçok defa Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani Türkiye’ye ziyaretler gerçekleştirmiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Cidde, Abu Dabi, Dubai ve Doha’ya çalışma ziyaretleri düzenlemişti.

Temmuz ayında Suudi Arabistan, BAE ve Katar’a gerçekleştirilen ziyaretlerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, BAE’deki Dünya İklim Eylemi Zirvesi (COP28), Katar’da Yüksek Stratejik Komite’nin 9. Toplantısı ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) 44. Zirvesi’ne misafir olarak katılmak amacıyla Dubai'ye ve ardından Doha’ya gitti.

Temmuzdan aralık ayına ne değişti?
Temmuz ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyetin Cidde, Abu Dabi ve Doha ziyaretlerinde öne çıkan temel hususlar karşılıklı ticaret hacimlerinin artırılması, ekonomik yatırımların planlanması, güvenlik ortaklığı ve savunma sanayisi gibi meselelerdi. Suudi Arabistan ziyaretinde 5 alanda anlaşmalar imzalanırken, Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki iş çevreleri arasındaki etkileşimin artırılmasının yolları aranmıştı. Suudi Arabistan’ın Türkiye ile güvenlik ortaklığı ilişkilerini perçinler nitelikte bir karar ise Türkiye’den 5-7 milyar dolar düzeyinde askeri teçhizat tedarikinin teslimatını içeren anlaşmanın imzalanmasıydı.

Bu çerçevede Katar, Bahreyn, BAE, Kuveyt gibi ülkeler ile silahlı insansız hava aracı (SİHA), taarruzi insansız hava aracı (TİHA) tedariki anlaşması yapan Türkiye, Suudi Arabistan ile benzer bir işbirliğine girdi. Bununla birlikte, Doha’da Türkiye-Katar ilişkilerinin 50. yılı münasebetiyle ortak bir bildiri yayınlandı. İki ülkenin 3'üncü ülkelerde proje bazlı işbirliği gerçekleştirmesi konusunda mutabık kalındı ve 2014-2015 döneminden bu yana Türkiye-Katar arasında neredeyse 100 işbirliği belgesi imzalandığı ifade edildi.

Bunun yanında belki de Körfez ziyaretinin en önemli gelişmelerinden birisi de BAE’nin Türkiye’ye 51,7 milyar dolarlık yatırım taahhüt ettiği anlaşmaların imzalanmasıydı. Bu çerçevede geçen süre boyunca BAE’nin Türkiye’deki farklı sektörlere yatırımları gerçekleşmeye başlarken iki ülke savunma sanayisi, yapay zeka, inşaat, altyapı, lojistik ve enerji gibi konularda işbirliğini genişletmeye başladı. Nitekim mayıs ayında da Türkiye ve BAE, ikili ticaret hacimlerini 5 yıllık süreçte 45 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini açıklamışlardı.

Bölgesel çatışmalarda Türkiye-Körfez ilişkileri
Aralık ayına gelindiğinde, Türkiye-Körfez ülkeleri ilişkileri daha yoğun bir şekilde cereyan etse de bölgesel konjonktür temmuz ayındaki gibi değil. Ekim ayının ilk günlerinden itibaren İsrail’in Filistin halkına, askeri ve siyasi gruplara yönelik sivil veya asker ayırt etmeyen saldırıları, Orta Doğu bölgesinin ve Müslüman dünyanın yanı sıra uluslararası toplumun da dikkatini çekti. Saldırıların başından itibaren bölge ülkeleri arasında gerçekleştirilen ikili görüşmeler, bölgesel ve uluslararası toplantıların büyük bölümünde İsrail’in saldırılarını durdurması çağrıları, ateşkes yahut bir "insani ara"nın ilanı ve bunun yanında topyekun ateşkes çağrıları dile getirildi. Bu çerçevede, Türkiye de üye olduğu bütün bölgesel ve uluslararası örgütlerde İsrail meselesini gündeme getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail’e planladığı ziyaretini iptal ettiğini duyurdu. İstanbul’da Büyük Filistin Mitingi düzenlendi ve bunun yanında Tel Aviv Büyükelçisi Şakir Özkan Torunlar istişarelerde bulunmak üzere Ankara’ya çağırıldı.

Bütün bu bölgesel siyasi konjonktür dahilinde, Dubai'de 30 Kasım'da başlayan ve 12 Aralık’a kadar devam edecek olan Dünya İklim Eylemi Zirvesi münasebetiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan oturum aralarında bir görüşme gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, BAE’li mevkidaşı ile görüşmesinde İsrail’in Gazze saldırıları karşısında İslam dünyasının birlik içinde hareket etmesi gerektiğini ifade etti ve iki lider Türkiye-BAE ilişkilerini ele aldı.

BAE, 7 Ekim’den bu yana İsrail-Filistin konusunda İsrail’i diplomatik anlamda tanıyan Arap ülkelerinden birisi olarak Filistinlilerin haklarının savunulmasının gerekliliğini ifade ediyor. Bununla birlikte Filistin’e yönelik insani yardım kampanyası olan Cesur Şövalye 3 kapsamında da Mısır’ın El-Ariş Havalimanı’na yardım uçaklarını gönderiyor. Fakat bu çerçevede BAE’nin, gerek Kuveyt ve Yemen gibi Körfezli ve Arap Yarımadası’ndaki ülkelere oranla, yahut Cezayir gibi Kuzey Afrika ülkelerine oranla İsrail meselesinde daha ortaya yolcu bir tutum sergilediğini söylemek gerekiyor. Öyle ki İsrail’e siyasi, askeri ve ekonomik anlamda en yakın olandan ve en uzağa Körfez ülkelerini BAE, Bahreyn, Umman, Suudi Arabistan, Katar, Yemen, Kuveyt olarak sıralayabiliriz. [1]

BAE ziyaretlerinin ardından Katar’a geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyetin temaslarının en önemli gündem maddeleri Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitesi’nin 9. Toplantısı, ikili ilişkiler, Gazze ve 44. KİK Zirvesi oldu. İki ülke arasında kültür, çalışma ve sosyal güvenlik, sivil toplum, eğitim, sanayi ve diğer sektörlerde dahil olmak üzere 12 anlaşma imzalandı.

KİK zirvesinde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin uluslararası yatırımcılar açısından güvenli bir liman olduğunu, Netanyahu’nun kendi siyasi geleceğini garanti altına almak için bölge güvenliğini tehlikeye attığını ifade etti. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’ye yönelik ateşkes çağrısını ve İsrail’in işlediği savaş suçlarının cezasız kalmaması çağrılarını KİK zirvesi kapsamında da yineledi.

Nitekim bugün de Gazze konusunda Türkiye, Mısır ve Katar’ın faaliyetlerinin ön plana çıktığı ifade edilebilir. Bu aşamada, savaşın başından bu yana ateşkes ve kalıcı çözüm çabalarında uluslararası paydaşlarının yanı sıra Arap ve Müslüman ortaklarına daha bir önem veren Türkiye’nin Körfez ülkeleri ile çabalarını uyumlaştırması, bölge açısından son derece faydalıdır. Dolayısıyla burada ilgili ziyaret sadece Türkiye ve Katar’ın ikili ilişkileri açısından değil Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve KİK gibi bölgesel örgütlerin de çatışmaların çözülebileceği önemli platformlar olarak görüldüğünü göstermesi açısından önemlidir. Nitekim geçen dönemde toplanan Arap-İslam Zirvesi’nin ardından ilgili dışişleri bakanlarından oluşan bir temas grubu oluşturuldu ve bu grup İsrail-Filistin konusunda İİT ve Arap ülkelerinin hassasiyetlerini Pekin, Moskova ve Washington gibi nüfuzlu başkentlerde ifade etti.

Çıkarımlar, beklentiler, olasılıklar
Bütün bu çerçevede, Türkiye-Körfez ilişkilerinin yakın dönemde normalleşmeye ve ardından konsolidasyona geçtiği görüldü. Üst düzey ziyaretlerle perçinlenen Türkiye-Körfez ilişkileri şimdilerde ise Orta Doğu’nun kemikleşmiş sorunlarından birisi olan İsrail-Filistin meselesi gibi bölgesel çatışmalar ile test ediliyor. Bu aşamada, Türkiye ve Körfez ülkelerinin gerek ikili ilişkilerinde gerekse üye olunan bölgesel ve uluslararası platformlarda tutumlarını uyumlulaştırmaya çalıştıkları, insani yardım, ateşkesin sağlanması ve Gazze’nin yeniden yapılandırılması gibi konularda başı çekmek istedikleri görülüyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik temelsiz ve hukuksuz saldırıları, aynı zamanda Türkiye-Körfez ilişkileri açısından da dikkate değer bir ortaklığı ifade ediyor. Sürecin nasıl şekil alacağını ise ABD ve Batı'nın İsrail’e baskı yapabilme kapasiteleri, Arap ve Müslüman dünyasının İsrail’i caydırabilme yetenekleri ve her şeyden önce insani bir sorumluluk olan Gazze’deki saldırıların durdurulması çağrısının sürekli yinelenmesi belirleyecek.

Bu makale 6 Aralık 2023 tarihinde Anadolu Ajansı web sitesinde “Gazze Diplomasisi ve Türkiye-Körfez İlişkilerinin Geleceği” başlığıyla yayımlanmıştır.

[1] Gökhan Ereli, "Körfez-İsrail İlişkileri: Tarihsel Eğilimler, Politika Öncelikleri ve Farklılıkların Evrimi", Milim Analiz, 18 Kasım 2023.