Irak-İran Güvenlik Anlaşması Sürdürülebilir mi?

İran orijinli Kürt grupların Irak’taki varlığı yıllardır tartışılmaktadır. Söz konusu grupların, kendilerini siyasi parti olarak tanımlamalarına rağmen siyasi partiye bağlı askerî güce sahip olmaları ve Irak-İran sınırındaki güvenlik zafiyetini kullanarak İran’da eylem yapabilme kapasitesine de sahip olmaları İran’ın tepkisini çekmektedir. Bu grupların varlığı, İran’ın Irak topraklarındaki operasyonlarına sebep olmaktadır. Bu kapsamda Irak ve İran arasında, Mart 2023’te imzalanan güvenlik anlaşmasıyla İran, Irak’tan gelebilecek askerî tehditlere karşı Iraklı yetkililerden güvence almış, Irak ise topraklarının komşu ülkelere karşı bir saldırı üssü olarak kullanılmasının önüne geçmeyi ve bahsi geçen Kürt grupları silahsızlandırmayı taahhüt etmiştir. Anlaşma hükümlerinin 19 Eylül tarihine kadar uygulanması öngörülmüş olmakla birlikte, bu tarihe giden süreçte İran’ın, Irak’a yönelik müdahale tehditleri artmış ve bu durum Irak-İran ilişkilerinin güvenlik merkezli ilerlemesine sebep olmuştur.

Irak’ta Yer Alan İran Orijinli Kürt Gruplar
Irak’ta varlık gösterip İran’a karşı saldırı gerçekleştiren Kürt grupların başında İran Kürdistan Demokratik Partisi (İ-KDP) ve Komele gelmektedir. Bu iki partinin kendine ait askerî gücü (peşmergeleri) bulunmakta ve Irak’ın kuzeyinde çeşitli bölgelerde askerî ve sivil faaliyetlerde bulundukları gözlemlenmektedir.

İ-KDP ve Komele’nin, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) kontrol ettiği bölgelerde faaliyetlerini yoğunlaştırdığı görülmektedir. Bu kapsamda İ-KDP’nin Erbil’e bağlı Köysancak (Erbil’in güney doğusu) başta olmak üzere Altunköprü, Bankur, Zırkuveyz, Emiriye, Sidekan ve Halepçe gibi bölgelerde örgütlendiği bilinmektedir. Askerî merkezin olduğu Köysancak, mülteci kampına da ev sahipliği yapması sebebiyle İ-KDP’nin yoğun varlık gösterdiği bir yerdir ve buradaki kampta 500 ila 700 arasında ailenin yaşadığı bilinmektedir. İ-KDP’nin peşmerge sayısının bazı kaynaklarda 1.500 dolaylarında olduğu belirtilirken, bazı kaynaklar bu rakamı 5.000’e kadar yükseltmektedir. İ-KDP’nin Köysancak’taki üslerini 2015’ten sonra İran sınırına yakınlaştırması ve 2006 yılında kendisinden kopan Kürdistan Demokrat Partisi ile Ağustos 2022’de birleşme kararı alması dikkat çekmektedir.

Irak topraklarında varlık gösterip İran’a muhalefeti ve saldırılarıyla ön plana çıkan bir diğer grup ise Komele’dir. Kendisini İran’a karşı verilen mücadelenin lideri olarak tanımlayan Komele’nin silahlı gücünün bin kişiden az olduğu tahmin edilmektedir. Bu peşmergelerin Süleymaniye’nin dışında yer alan bir kampta, peşmerge eğitim merkezinde eğitim aldıkları bilinmektedir. Özetle İran orijinli olup Irak topraklarında faaliyet gösteren Kürt grupların, Irak’ın topraklarını kullanarak İran’a karşı mücadele ettiği ve bu durumun Irak’ın, İran tarafından hedef alınmasına fırsat verdiği söylenebilir. Dolayısıyla Bağdat ve Erbil hükûmetlerinin kontrol bakımından zayıf olmasının, İran müdahalesine yol açtığı görülmekte ve İran’ın güvenlik endişelerini gidermek üzere Bağdat ile ikili iş birliği yaptığı gözlemlenmektedir.

Anlaşmaya Giden Süreç
İran hükûmeti, Komele ve İ-KDP’yi, özellikle 2022’nin Eylül ayında Mahsa Emini’nin ölümünün ardından ortaya çıkan gösterilerden faydalanarak kaos çıkartmaya çalışmakla itham etmiştir. İran’a sızarak rejim karşıtı gösterilere destek olan İ-KDP ve Komele, İran’ın IKBY kontrolünde olan Erbil ve Süleymaniye’ye yönelik operasyonlar düzenlemesine sebep olmuştur. Muhammed Şiya es-Sudani hükûmeti döneminde Irak’ın yakın geçmişe görece istikrarlı bir hâle gelmesi ve Sudani’nin güvenlik ve siyaset alanında istikrar vadetmesi, Irak ve İran hükûmetlerini bir güvenlik anlaşması konusunda birbirine yaklaştırmıştır. Bu çerçevede taraflar, Mart 2023’te ikili güvenlik anlaşması imzalamak üzere bir araya gelmiştir.

Irak Başbakanı Sudani'nin huzurunda Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım el-Araci ve İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani'nin imzaladıkları anlaşmayla Sudani, Irak'ın hiçbir komşu ülkeye karşı saldırı sahası olmasına izin vermeyeceğini; Şemhani ise Bağdat'ın, İran’ın terörist olarak tanımladığı gruplara karşı etkili ve kararlı bir şekilde mücadele sözü verdiğini belirtmiştir. Anlaşmayla iki ülke arasındaki sınırların korunmasının ve güvenlik alanında iş birliğinin pekiştirilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.

Güvenlik Anlaşmasının Uygulanmasına Dair Gelişmeler
Güvenlik anlaşması uyarınca hükümlerin uygulanmasına yönelik son tarih olan 19 Eylül’e giden süreçte Iraklı ve İranlı yetkililer arasındaki görüşme trafiği ve istişareler arttırılmıştır. İran’ın, anlaşma hükümlerinin uygulanmaması durumunda Irak topraklarına yönelik müdahale tehditlerini arttırması, siyasi gelişmelerle paralel ilerleyen bir sürecin yaşanmasına sebep olmuştur. Bu kapsamda 10 Eylül’de Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB) lideri Bafel Talabani’nin ve 13 Eylül’de Irak Dışişleri Bakanı Fuat Hüseyin’in İran’ı ziyaret etmesi bu trafiğin görünen yüzü olmuştur.   

19 Eylül’e yaklaşılan günlerde Irak-İran sınırında askerî hareketliliğin arttığı görülmüştür. 13 Eylül’de İran Devrim Muhafızları Ordusu Kara Kuvvetlerinin zırhlı, topçu, füze, drone ve helikopter birliklerinin ülkenin kuzeybatı sınırlarına konuşlandırılmasıyla eş zamanlı olarak, IKBY’deki grupların silahsızlandırılması ve karargâhlarının toplanması sürecinin başladığının duyurulması, Irak hükûmetini endişelendirmiştir. İranlı yetkililerin bahsi geçen grupların karargâhlarının yıkılması ve IKBY’nin derinliklerinde bir kampa nakledilmesi gerektiğini belirttiği bu süreçte Irak Dışişleri Bakanı Fuat Hüseyin, İran’ı ziyaret etmiştir. 13 Eylül'de Tahran’a giden Hüseyin, İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan ile yaptığı görüşmede anlaşmanın uygulanmasına dair güncel gelişmeleri ele almış ve Kürt grupların Birleşmiş Milletler (BM) kampına transfer edildiğini duyurmuştur. Ancak 19 Eylül’e kadar İranlı yetkililerin yaptıkları açıklamalarda benzer müdahale söylemlerini kullanmaları, bu grupların tamamının henüz bölgeden çekilmediğine işaret etmiştir. Nitekim Irak Parlamentosu Güvenlik ve Savunma Komisyonu üyesi Veid Kaddo, anlaşmanın tam anlamıyla uygulanabilmesi için İran’dan süre istendiğini belirtmiş ancak İran Savunma Bakanı Tuğgeneral Muhammedrıza Aştiyani’nin, 17 Eylül’de anlaşma hükümlerinin uygulanması için belirlenen tarih konusunda herhangi bir uzatmaya gidilmeyeceğini belirtmesi, kuvvet kullanma seçeneğinin gündemde olduğunu gözler önüne sermiştir.

Anlaşmanın imzacısı olan Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım el-Araci, beraberindeki askerî heyetle 18 Eylül’de Erbil’i ziyaret ederek gerçekleştirdiği temaslarda anlaşmayı ele almış ve İ-KDP’nin varlık gösterdiği bilinen Bradost’ta incelemelerde bulunmuştur. 19 Eylül’e gelindiğinde iki taraf arasında anlaşmanın uygulanmasına yönelik kurulan ortak komitenin İran sınırındaki Kürt grupların bölgeden uzaklaştırıldığını ve Irak’ın, İran’a karşı olan taahhüdünü yerine getirdiğini açıklaması İran’ın müdahale söylemlerinin ortadan kalkmasını sağlamıştır. Aynı tarihte Irak Savunma Bakanı Sabit Abbasi de güvenlik güçlerinin sınır boyunca konuşlandığını açıklamıştır. Bu açıklamaların ardından Irak’ın iç kesimlerine alınan Kürt grupların, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği denetiminde mülteci olarak kabul edilmelerine ilişkin çalışmaların başlatıldığı duyurulmuştur.

Anlaşmanın Muhtemel Etkileri
İran’ın, Irak topraklarında varlık gösterip kendi topraklarını hedef alan Kürt gruplara yönelik endişelerinin anlaşılabilir olduğu düşünülmektedir. Bu güvenlik zafiyeti İran için bir ulusal güvenlik sorununa, Irak için ise devlet otoritesinin tesis edilememesine işaret etmesi sebebiyle iki ülke arasındaki ilişkilerde önemli bir noktadır. Anlaşmayla birlikte bölgeden çekildiği belirtilen Kürt grupların, Irak için yeni sorunlar ortaya çıkarabileceği düşünülmektedir. Anlaşmanın Irak temelinde ortaya çıkaracağı sonuçlar incelendiğinde, Kürt grupların nakledilmesinin yeni kontrol bölgeleri oluşturma ihtimali sebebiyle yeni problemleri tetikleyebileceği ihtimal dâhilinde görülmektedir. Nitekim anlaşma iç siyasette birçok siyasi görüş ayrılığına sahip olan Bağdat ve Erbil hükûmetleri arasında da sorun çıkmasına sebep olabilir. İran orijinli Kürt grupların bölgeden ayrılmasına müteakip sınır güvenliğinin Bağdat hükûmeti tarafından tesis edilmesi durumunda, IKBY’li yetkililerin konuyu Bağdat hükûmetinin kontrolünün artması şeklinde yorumlayabileceği görülmekte ve ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin IKBY’ye ve bahsi geçen Kürt gruplara desteğini arttırabileceği düşünülmektedir. Bu olumsuz etkilerin yanında İran’ın, Irak topraklarına müdahale sebebinin ortadan kaldırılmasına yönelik bu girişimin, Irak’ta siyasi ve askerî istikrarın sağlanmasının yanı sıra egemenliğin pekiştirilmesi konusunda olumlu yansımalarının olacağı düşünülmektedir. Ayrıca anlaşmanın, Bağdat hükûmetinin kontrolünü arttırdığı bir denklemin ortaya çıkmasını sağlayabileceği de söylenebilir.

Anlaşmanın bölgesel etkileri incelendiğinde, güvenlik endişelerinden birini gideren İran’ın, bölgesel anlaşmazlıklarda kuvvet kullanma kapasitesini daha optimum kullanabileceği söylenebilir. Ayrıca anlaşma, İran hükûmeti için rejime karşı hareketlerin desteklenmesini engelleme bağlamında da olumlu görülmektedir. Irak hükûmetinin, topraklarının komşu ülkelere karşı bir saldırı üssü olarak kullanılmaması konusundaki kararlığı Türkiye için de önem arz etmektedir. Nitekim terör örgütü PKK’ya karşı sınır ötesi operasyonlarını devam ettiren Türkiye, Irak’ta asayişin sağlanmasına yönelik gelişmeleri desteklemektedir. Ancak Kürt grupların nakledildikleri yeni bölgelerde oluşturacakları etki, Türkiye için önemli bir nokta olarak görülmelidir. Daha önce İ-KDP’nin varlık gösterdiği bölgelerde PKK ile de etkileşim içinde olduğu bilinmekte, dolayısıyla yeni yerleşim sağlanan bölgelerde tam kontrol sağlanmasının Türkiye için hayati olduğu düşünülmektedir. Irak-İran sınırında yer alan Halgurd Dağlarındaki karargâhlarını terk eden Kürt grupların bıraktığı boşluğu terör örgütü PKK’nın doldurmak istemesi üzerine gerilim yaşandığı yönündeki haberler ve bölgeye yerleştirilen Peşmerge Birinci Destek Taburu ile Irak Yedinci Sınır Muhafızları Taburunun PKK ile gerilim yaşadıktan sonra bölgeye konuşlanması, kısa ve orta vadede Kürt grupların çekildikleri ve yeni yerleştikleri bölgelerde yaşanabilecek yeni sorunların işareti olarak görülebilir.

Anlaşma uluslararası çapta değerlendirildiğinde ABD’nin çıkarları için olumsuz yorumlanabilir. İ-KDP’li yetkililerin Obama ve Trump dönemlerinde Kürdistan Demokrat Partisi ile birleşme konusunda ABD’li yetkililer tarafından teşvik edildiklerini belirten açıklamalar yapmaları, ABD’nin Kürt gruplar üzerindeki etkisinin ileri seviyede olduğuna işaret etmektedir. Dolayısıyla anlaşmanın ABD’nin, İran’ın iç işlerine karışabilmek ve İran’a karşı askerî tehdit oluşturmak için kullanabileceği bir vekâlet gücün yeteneklerinin sınırlandırılmasını sağlaması sebebiyle ABD için olumsuz etkiler doğurması muhtemel görülmektedir.

Anlaşma, Bağdat ve Tahran hükûmetleri için karşılıklı kazanç sunmaktadır. İran için bir güvenlik sorununu çözen anlaşmanın, Irak için de topraklarına müdahalenin gerekçesini pasifleştirmek anlamına geldiği görülmektedir. Ancak İran’ın sadece bu gruplar gerekçesiyle değil, İsrail istihbaratının Irak’ın kuzeyinde örgütlendiği gerekçesiyle de Irak’ı hedef aldığı düşünülürse anlaşmanın, Bağdat ve Erbil hükûmetleri için dış askerî müdahaleleri imkânsız kılamayacağı gerçeğini de ileriki süreçte akılda tutmakta fayda görülmektedir.