İran’ın Pakistan ve Erbil Saldırıları Neyi Hedefliyor?

İran'ın 16 Ocak Salı günü geç saatlerde Pakistan'a füze saldırısı düzenlemesinin ardından Pakistan'ın da perşembe günü erken saatlerde İran'ın güneydoğusundaki Sistan-Belucistan eyaletindeki terörist sığınaklarını hedef aldığı iddiasıyla başlattığı misilleme saldırısıyla iki ülke arasındaki gerilim artmıştır. Taraflar İran-Pakistan sınırının her iki yakasındaki ayrılıkçı hedeflere sahip iki Beluç terör grubunu hedef aldığını söylese de Pakistan'ın tepkisinin şaşırtıcı olmadığı ve İran'ınkine benzer şekilde teröristlere yönelik özel bir saldırı olarak sunulduğu söylenebilir.  Ayrıca iki ülke de birbirini bu gruplara kendi topraklarında güvenli sığınak sağlamakla suçlamaktadır. Yaklaşık 900 km boyunca uzanan ortak sınırın her iki tarafında da güvenlik, her iki ülke için de uzun süredir devam eden bir endişe kaynağıdır. İran’ın söz konusu saldırısının, Pakistan Başbakanı ile İran Dışişleri Bakanı'nın Davos'ta bir araya geldiği ve aynı zamanda İran ve Pakistan donanmalarının Körfez'de ortak askerî tatbikat gerçekleştirdiği gün meydana gelmiş olması dikkat çekicidir. Bir diğer önemli husus ise karşılıklı hava saldırılarının Ortadoğu'da tansiyonun yüksek olduğu ve birbiriyle örtüşen krizlerin yaşandığı bir dönemde gerçekleşmiş olmasıdır.

İran'ın caydırıcılığı ve güvenliği bağlamında, uzun vadeli potansiyel sonuçlar göz önüne alındığında, Pakistan'a yönelik saldırının İslam Cumhuriyeti tarihindeki en büyük stratejik hatalardan biri olduğu söylenebilir. Resmî raporlara göre 3 Ocak’ta DEAŞ’ın üstlendiği Kirman saldırısının kökeni İran'ın doğu sınırlarında bulunan unsurlara dayanmasına rağmen, Tahran’ın gerilimleri tırmandırmamak veya Taliban ile çatışma riskini almamak için Afganistan ya da Pakistan gibi bölgelerde doğrudan bir çatışmaya girmekten kaçınacağı düşünülürken, Tahran yönetiminin özelde de Devrim Muhafızları Ordusunun (DMO) Pakistan'a, Irak ya da Suriye gibi davranarak saldırması ve karşı karşıya kalacağı sonuçları kestirememesi en hafif ifadeyle stratejik körlüktür. İran'ın etkili hava savunma kapasitesi şu anda sorgulanmaktadır. Ayrıca terörle mücadele gerekçesiyle diğer ülkelerin egemenliğini ihlal etmek ise İran’ı benzer durumlarla karşı karşıya bırakabilir. Tahran, nükleer silahlara sahip komşu bir ülkeyle gereksiz bir gerilim başlatmıştır. Burada belirtilmesi gereken diğer bir nokta ise Devrim Muhafızları Ordusunun Pakistan'ın Belucistan eyaletine füze saldırıları düzenlemesi, İran’ın bundan sonra İsrail üslerine ve İranlı muhaliflere ev sahipliği yapmakla suçladığı Azerbaycan'ı hedef alabileceğini, DMO’nun gözünü karartarak daha da ileri gidebileceğini göstermiştir.

Pakistan açısından değerlendirildiğinde ise İran'ın rakiplerine karşı geniş bir bölgede mücadeleye giriştiği ve vekiller aracılığıyla saldırılar düzenlediği bir dönemde, böylesi bir doğrudan saldırıya muhatap olup geri adım atmak İslamabad için yeni saldırı risklerini göze almak anlamına gelecekti. Bu nedenle gelecek ay seçimlere gidecek olan Pakistan, iç siyasi dinamiklerin de etkisiyle caydırıcılığını yeniden tesis etmek için hızlı bir şekilde karşılık vermiştir. Ancak her iki ülkenin de bu gerilimin sonlandırılmasına dair bir beklentisi olduğunu ve Pakistan'ın İran ile diyaloğu tekrar başlatma isteğinde olduğunu söylemek mümkündür. Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mümtaz Zehra Beluç perşembe günü gazetecilere yaptığı açıklamada, ülkesinin İran içerisinde "teröristlere" karşı hava saldırısı düzenlemesinin ardından Tahran ile yaşanan durumu tırmandırma niyetlerinin olmadığını ifade ederek, “Komşumuz İran ile barışın hâkim olması ve iki ülkenin terör tehdidiyle mücadelede ortak ve eşgüdümlü çaba sarf etmesini sağlamak için temaslarda bulunmaya devam edeceğiz” demiştir.

Erbil Saldırıları: Stratejik Bağlam ve İran'ın Hedefleri
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) başkenti Erbil'de 15 Ocak Pazartesi akşamı gerçekleşen saldırılar, İran'ın bu özerk bölgeye yönelik balistik füze saldırılarına ilişkin daha önceki örneklerle birlikte değerlendirilmelidir. İran Devrim Muhafızları Ordusu, Irak'ın Erbil kentinde Mossad'a ait bir üssün imha edildiğini açıklayarak, bu saldırıyı İran liderliğindeki “Direniş Ekseni” komutanlarına yönelik son suikastlara misilleme olarak nitelendirmiştir. 2020'de ABD tarafından öldürülen Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin ardından başlayan ve 2022'de Kürt petrol iş adamının evini hedef alan saldırılar, İran'ın bu stratejik bölgeye yönelik yaklaşımını ortaya koymaktadır. Ayrıca İran, Kuzey Irak'taki İranlı Kürt muhalif gruplara yönelik füze saldırılarıyla da bu stratejisini sürdürmüştür.

Tahran yönetimi, Erbil saldırısını, İsrail'in İran içinde ve dışında gerçekleştirdiği saldırılarla ilişkilendirerek bir bağlantı olduğunu iddia etmiştir. Devrim Muhafızlarına bağlı Tasnim Haber Ajansı, söz konusu saldırıları haberleştirirken, Peşrev Dizeyi'nin İsraillilerle ilişkilendirilen "özel bağlantıları" ve Irak Kürt bölgesinden İsrail'e yapılan petrol ihracına müdahil olduğuna dair iddiaları öne çıkarmıştır. Ancak bu iddialara dair somut bir kanıt sunulmamıştır. Benzer iddialar daha önce, Mart 2022'de, petrol şirketi sahibi Iraklı iş adamı Baz Kerim Berzenci için de ortaya atılmış ve İran, Erbil'deki evine düzenlenen saldırıyı "Mossad üssü" hedefi olarak nitelendirmiştir. İran medyası, söz konusu sivillerin ABD ve İsrail ile özellikle de Mossad ile yakın ilişkileri olduğunu iddia etmektedir. İran medyası, bu iddiaları ortaya koyarak anlatıyı masum bireylere verilen zarardan ziyade, bu eylemlerin İran'ın çıkarlarını zayıflatan oluşumlara karşı hedefli saldırılar olarak sunma çabasındadır.

Bu saldırılar, Suriye’de Kudüs Gücü Komutanı Seyyid Rıza Musevi'nin, ardından Lübnan’da Hamas'ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri'nin, Irak’ta Haşdi Şaabi'ye bağlı El Nüceba Hareketi komutanlarından Ebu Takva Es-Saidi'nin ve son olarak da Lübnan’da Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Visam Hasan Tavil’in öldürülmesinin ardından İran'ın, ABD ve İsrail'e karşı stratejik sabır gösterdiğini ve bu nedenle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ni hedef alarak bir güç gösterisi yapmayı tercih ettiğini düşündürmektedir. İran'ın bu saldırıları, IKBY’nin Tahran'a karşı caydırıcılık oluşturmak konusundaki yetersizliği ve ayrıca ABD gibi müttefiklerinin sahada Tahran ile karşı karşıya gelme tereddüdü göz önüne alındığında anlam kazanmaktadır. Ancak İran'ın eylemleri, Irak'ın egemenliğini giderek daha fazla ihlal ettiğinden bu yaklaşım sadece Kürt Bölgesel Yönetimi’nde değil Irak'ın genelinde de tepkiyle karşılanmıştır. Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, İran Devrim Muhafızlarının Erbil saldırısını "düşmanca" nitelendirerek saldırıda sivillerin öldüğünü söylemiştir.

Kuzey Irak’ı hedef almak, İran için çift yönlü bir strateji sunmaktadır. Bu stratejinin ilk amacı, Erbil'in özellikle de Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) otoritesini zayıflatmak ve Bağdat'taki merkezî hükûmeti güçlendirmektir. Aynı zamanda, bu saldırılar dolaylı bir şekilde ABD'ye baskı uygulama amacını taşımaktadır. Bu nedenle Erbil'e yönelik saldırılar, İran'ın Irak politikasını daha geniş bir bağlam içinde değerlendirmeyi gerektirmektedir. İran Devrim Muhafızları Ordusunun, Kuzey Irak’taki hedeflere yönelik tekrarlanan füze ve roket saldırıları, Kürt Bölgesel Yönetimi’nde ABD karşıtı faaliyetlere odaklanan İran destekli milislerle bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu saldırılar, Irak hükûmeti ve parlamentosundaki İran yanlısı Şii grupların, Washington'ın Haşdi Şaabi komutanlarına ve tesislerine yönelik misilleme saldırısının ardından ABD güçlerinin Irak'tan çıkarılması için politik adımlar atmaya yönelik lobi faaliyetleriyle birleşmektedir. Ancak IKBY’nin ABD ile sıkı ilişkileri, İran'ın Irak'taki hedefleri önünde önemli bir engel oluşturmaktadır. Bu durum, Tahran'ın, IKBY’yi ABD ile olan bağlarını gözden geçirmeye zorlama ve İran'ın Iraklı müttefiklerinin yaptığı askerî ve siyasi baskıya dayanamayacak bir düzeyde otoritesini zayıflatma amacını taşımaktadır. Daha da önemlisi, İran stratejik olarak zaten önemli bir nüfuza sahip olduğu Irak'ta kendisine bağımlı bir Erbil istemektedir. Ancak bu saldırılara rağmen İran, bölgesel gücünü ve caydırıcılığını en az maliyetle korumaya çalışmakta ve ABD ile doğrudan bir çatışmaya girmeme stratejisini sürdürmektedir.