Analiz

Mozambik’te Terör: Ensar es-Sünne ve Uluslararası Aktörler

Afrika, dünya genelinde çatışma alanları içerisinde yaşanan olay sayısı ve yoğunluğu açısından siyasal şiddetin en fazla görüldüğü bölgelerden biri olarak dikkat çekmektedir. Etnik gerilimlerden iç savaşlara, terör olaylarından adam kaçırma vakalarına kadar bölge, kolonyal geçmişin de kalıcı etkileri neticesinde sıklıkla kendisini tekrarlayan bir şiddet sarmalını tecrübe etmektedir. Armed Conflict Location & Event Data Project (ACLED) verilerine göre 2020 yılında siyasal şiddetin arttığı tek kıta olan Afrika’da, bir önceki yıla göre neredeyse %25’lik bir artışla 17 bin 200 farklı şiddet olayı kaydedilmiştir. Kuzey Afrika hâlen Arap Baharı sürecinin sancılarını yaşamaya devam ederken Sahraaltı Afrika’da terör örgütleri her geçen gün daha fazla alan kazanmaktadır. Nitekim Institute for Economics and Peace (IEP) tarafından yıllık olarak yayımlanan Küresel Terörizm Endeksi’ne göre, 2019-2020 aralığında terörizmin en hızlı artış gösterdiği 10 ülkeden 7’si Sahraaltı Afrika’da bulunmaktadır. Aynı endeksin verileri, dünyadaki en etkin terör örgütlerinden birisi olarak IŞİD’in, Ortadoğu’da kaybettiği etkiyi Güney Asya’da ve daha çok Sahraaltı Afrika’da kazanmaya çalıştığına işaret etmektedir. Bu çerçevede Afrika kıtasının bir bütün olarak farklı biçimlerde şiddet olayları ve çatışma dinamikleriyle birlikte önümüzdeki on yıllarda küresel güvenlik gündeminin en önemli odak noktalarından birisi olacağını öngörmek mümkündür.

Öte yandan Afrika kıtasındaki çatışmaların önemli bir kısmının stratejik açıdan önemli bölgelerde yaşandığı veya bu bölgelerde derinleşme eğilimi gösterdiği görülmekteyken  2011 yılında kuzey bölgesinde doğal gaz kaynağı keşfedilen, Fransız Total’in 20 milyar dolar sıvılaştırılmış doğal gaz yatırımı yaptığı ve bu hâliyle Afrika’daki en büyük 2. gaz rezervine sahip ülke olduğu değerlendirilen Mozambik, bu durumu örnekler niteliktedir. Mozambik’in kuzeyindeki Cabo Delgado eyaletinde 2011 yılında keşfedilen ve ülkenin Afrika’nın en zengin ülkeleri arasına girmesini sağlayan doğal gaz rezervi birçok uluslararası firmanın gözünü bu bölgeye çevirmesine 

neden olmuştur. Bölgeye Total, ENI, Exxon Mobil gibi büyük şirketler, terör ve küresel salgın nedenleriyle yavaşlamış olsa da yatırım yapmaktadır. Örneğin, dünyanın en fakir ülkelerinden birisi olan Mozambik için ülkenin kuzeyindeki Fransız Total yatırımı, 20 milyar dolarlık bütçesi ile Afrika’nın en büyük özel yatırımı hüviyetinde bulunmakta ve gelecek adına bir umut kaynağı olarak görülmektedir. Ülkedeki en önemli dış yatırım olarak öne çıkmış, ancak terörist hareketlilik nedeniyle dondurulmuş bu yatırım aynı zamanda Afrika genelinde Fransa’nın genel stratejisine de uyumlu bir çizgi sergilemektedir.

1975 yılında Portekiz’den bağımsızlığını kazanan, 1976-92 yılları arasında bir iç savaş yaşayan Mozambik, iç savaştan sonra 25 yıl süren bir çatışmasızlık dönemi geçirmiş, ancak 2017 yılında ortaya çıkan ve etkinliğini birkaç yıl içerisinde oldukça artıran Ensar es-Sünne örgütünün terör faaliyetleri nedeniyle uluslararası alanda sıkça anılmaya başlanmıştır. Önceleri dinî bir grup olarak varlığını sürdüren ancak 2015’in son aylarında, Kenya’dan kaçarak Mozambik’e gelen ve buradaki radikal Selefi gençlerle birleşerek karma bir yapıda yeniden örgütlenen hareket, ülkenin kuzeyinde silahlanmaya başlamıştır. Terör örgütü, kayıtlara geçen ilk eylemini Ekim 2017’de 30 kişilik bir grup olarak ülkenin kuzey bölgesinde bulunan Cabo Delgado eyaletinin Mocimboa Da Praia bölgesinde gerçekleştirerek 2’si polis olmak üzere 17 kişiyi öldürmüş ve bu tarihten itibaren Cabo Delgado, dünyadaki çatışma bölgeleri arasındaki yerini almıştır. Örgüt bu süreçte sahada alan hâkimiyetini de belirli bir süre elinde bulundurmuş, ülkedeki sosyo-ekonomik sorunlardan da fayda elde etmek suretiyle iş ve para vaatleriyle birlikte örgütün insan havuzunu ciddi anlamda genişletmiştir. Örgütün idari kadrosunda, Mozambik’in yanında Somali ve Tanzanya orijinli figürler de bulunmaktadır. Öyle ki Mozambik hükûmetinin örgüte üyelikten yargıladığı 400’e yakın kişinin 50’den fazlası Tanzanya, Kenya, Uganda, Somali gibi ülkelerden gelmiştir. Örgüt, sivil unsurlara saldırılar düzenlemeyi bir yöntem olarak sıkça kullanırken bu süreçte binlerce evi, iş yerini, okulu, ibadethaneyi, hükûmet binasını yakmış, binlerce sivili öldürmüş ve terör eylemleri neticesinde ülkenin bazı bölgelerini dönem dönem kontrol altına almayı başarmıştır. Ensar es-Sünne’nin bugüne kadar 2 bin 500’den fazla kişinin ölümünden, 700 binden fazla kişinin evlerini terk etmek zorunda kalmasından ve yaklaşık 1 milyon kişinin şiddetli açlık sorunu yaşamasından sorumlu olduğu tahmin edilmektedir. Mozambik’te büyümeye devam eden sorun, insani kriz, uluslararası terör ve doğal kaynaklar açısından önemini her geçen gün artırmakta ve uluslararası aktörlerin bölgeye müdahalesine de zemin teşkil etmektedir. Ülkedeki güvenlik tehdidi hem örgütün dış bağlantıları hem de zorunlu göç nedeniyle bölgesel ve küresel yansımalar oluşturmakta ve bu nispetle de hızla uluslararası boyutu derinleşen bir durum ortaya çıkarmaktadır.