Ortadoğu'da İnsanî Güvenlik (II) İzlenecek Modern Yedi Kandilli Süreyya (Ülker): Ortadoğu'da İnsanî Güvenliğin Yedi Boyutu

Eski insanlar gökyüzüne büyük önem verirlerdi. Hayatlarına rehberlik etmesi için takımyıldızlarına bakarlardı. Faaliyetlerini, basitçe,gökyüzündeki oluşumlara dayanan yorumlamalara göre planlıyorlardı. Ülker (İngilizce’dePleiades, Arapça’daSüreyya ve Farsça’da Pervin olarak da bilinir) parlak ve oldukça görünür yıldızlardan oluşan bu takımyıldızlarından biridir. İslam'dan önce dahi bugün Ortadoğu olarak bildiğimiz bölgede Ülker’in önemli olduğu düşünülüyordu. Ülker’ingece yükselişi antik Arabistan'da yağışlı mevsimin müjdecisi olarak kabul görürken sabah gökyüzünde görünür olması sıcak mevsimin habercisiydi. İslam geleneği, her ne kadar farklı bir şekilde de olsa,Ülker’e atfedilen önemi benimsemeye devam etti. İslamî yorumlarda Ülker, muhteşem bir güzelliğin yoğunluğu kadar uzun mesafelereyönelik zorlukları da temsil ediyordu. Binlerce yıl sonra, insanlar şimdi Ülker’in tüm bu geçmiş anlamlarını unutmuş görünüyorlar.

İnsanî güvenliğinin yedi boyutuna baktığımızda, ekonomik güvenlik, gıda güvenliği, sağlık güvenliği, çevre güvenliği, kişisel güvenlik, toplum güvenliği ve politik güvenliği görüyoruz. Bütün bu boyutlar, genel insanî güvenlik kavramıyla iç içe geçmiş durumda. Bunların hepsi birbiriyle ilişkilidir ve boyutların hiçbiri diğerlerinden ayrı düşünülemez. Açıkçası, insanî güvenliğin tek bir boyutundaki gelişme doğal olarak diğerleriyle birlikte gerçekleşmektedir. İnsanî güvenliğin yedi boyutunun bu şekilde birbirine bağlı olmasıÜlker ile benzerlik göstermektedir: Yedi boyut birbirine uzak değildir ve bir küme oluşturmaktadır.

İlk olarak, bu yedi boyutun neleri kapsadığını tanımlamak yararlı olacaktır. Ekonomik güvenlik, bireyler için temel bir gelir gerektirmektedir. Gelir eksikliğiyle ve dolayısıyla ekonomik güvenlikle oldukça bağlantılı olan işsizlik konusu siyasi gerginliklerde ve etnik şiddette önemli bir faktör olabilir. Gıda güvenliği, her zaman ve herkes tarafından temel gıda maddelerine fiziksel ve ekonomik erişim olarak özetlenebilir. Genellikle sorun, yiyeceklerin fiziksel olarak ulaşılabilir olmasından ziyade gıda maddelerini satın almak için ekonomik güç yoksunluğu ile birlikte yiyeceklerin toplum içerisindeki dağılımındadır. Burada ekonomik güvenlik ile gıda güvenliği arasındaki doğrudan ve güçlü bağlantıyı görebiliriz. Sağlık güvenliği, en azından, hastalıklardan ve sağlıksız yaşam tarzlarından minimum düzeyde korunmayı içermektedir. Benzer şekilde sağlık güvenliği konuları hem zengini hem de fakiri ilgilendirmektedir.Bu noktada gelişmekte olan ülkelerin riskleri büyük oranda bulaşıcı hastalıklarla ve parazit hastalıklarıyla ilgiliykensanayileşmiş ülkeler de dolaşım sistemine bağlı hastalıklar açısından risk altındadır. Bununla birliktegeniş kapsamlı veriler, düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana gelen ölümlerin yüzde 80'inin kronik hastalıklardan kaynaklandığını göstermektedir. Birçok Ortadoğu ülkesi bu kategorinin içerisinde yer almaktadır. Dahası, özellikle kırsal alanlarda bulunan fakir insanlar-çocuklardan bahsetmeye gerek dahi yok- ciddi risk altındadırlar. Kötü beslenme ile sağlık hizmetlerine, temiz suya ve diğer temel ihtiyaçlara erişim yetersizliğisöz konusu risklere örnek teşkil etmektedir. Maalesef Ortadoğu'nun büyük bir kısmı bu risklerin gelişmesi için uygunbir zemin sunmaktadır. Çevresel güvenlik, insanları,doğanın kısa ve uzun vadelitahribatından, doğada insan kaynaklı tehdit unsurlarından ve doğal çevrenin bozulmasından korumakla ilgilidir. Küresel iklim değişikliği evrensel anlamda en büyük çevresel tehditlerden biridir. Bölgesel düzeyde daha spesifik konulara indiğimizde, Ortadoğu; çölleşme, toprak erozyonu, olağan dışı hava olayları (sel, kuraklık, sıcak hava dalgaları vb.) ve su kaynaklarının azalması gibi tehditlerle karşı karşıyadır.Kişisel güvenlik, insanların sınırları içerisinde yaşadığı devletten veya başka devletlerden, şiddete eğilimli bireylerden, vedevlet altı aktörlerden (ör. terörist gruplar) gelebilecek fiziksel şiddetten,saldırgan yetişkinlerden gelebilecek aile içişiddetten ve şiddet suçundan korunmasına işaretetmektedir. Toplum güvenliği, insanların geleneksel ilişki ve değerlerinin yitirilmesinden korunmasının yanı sıra, mezhepsel ve etnik şiddet karşısında güvende olmaları anlamına da gelir. Bu tehditler açısından Ortadoğu en kötü örneklerden birini temsil etmektedir. Son olarak, siyasi güvenlik, esasenOrtadoğu'nun her daim aşina olduğu bir kavram olan siyasi huzursuzluk dönemlerinde en yaygın hale gelen insan haklarına saygıyla ilişkilidir. En güncel örnekler Mısır, Irak, Suriye ve Yemen'dir.

Ortadoğu'da insanî güvenliğin önemi hakkında bir sonuca varmadan önce, hala gelişmekte olan insanî güvenlik kavramının olası eksikleri hakkında bir şeyler söylememeizin verin: Elbette insanî güvenlik konusunda yapılan bilimsel tartışmalar yalnızca konunun destekçilerini değil aynı zamanda eleştirmenlerini de yarattı. Örneğin, kavramınoldukça belirsiz oluşu bir hayli eleştirildi. Kavramın geniş tanımına bakıldığında neredeyse her türlü "rahatsızlığın”, insan güvenliğine tehdit oluşturabileceği iddia edildi. Bunun yanı sıra, boyutların birbirine bağlılığının farklı bir okuması, insanî güvenliğin"üstüstebinmeler"den (overlapping) zarar gördüğünü savunuyor ki bu da, bu düşünceye göre, politika önerileri getirmeyi oldukça zorlaştırıyor. Bu katkılar konuyla ilgili tartışmalara katkıda bulunur görünmekle birlikte, olası tüm eksiklerine rağmeninsanî güvenlik kavramı bizi genel olarak güvenlik kavramının içerdiği bağlantılılık hususunda olduğu gibi farklı insanî güvenlik seviyeleri konusunda aydınlatmaya devam ediyor.

Sonuç itibariyle Ortadoğu bölgesi genel olarak insanî güvensizliğin nasıl bir şey olacağını özetlemektedir. Dolayısıyla, insan güvenliğinin yedi boyutu, eğer kendi topraklarında yaşam koşullarını iyileştirmeyiiçtenlikle istiyorlarsa, tüm Ortadoğu ülkelerininihtiyaç duyduğu yedi işaret olarak algılanabilir. Bunlar, Ortadoğulu karar vericilerin ilham alacağı modern Yedi Kandilli Süreyya’yı (Ülker’i) oluşturmaktadır.