Haftalık Ortadoğu Gündemi

Ortadoğu Gündemi: 12-18 Aralık 2022

Ortadoğu, dünyanın en dinamik gündemine sahip bölgelerinden biri olarak ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla bölgeyi anlamak, söz konusu gelişmelerin aktif olarak takip edilmesini gerektirmektedir. Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM), uzmanlaşmış departmanları aracılığıyla bölgedeki siyasal, sosyal, ekonomik ve askerî gündemi, diplomasi trafiğini yakından izlemekte; bunları alanlarına hâkim araştırmacıları aracılığıyla görüş, analiz ve raporlara dönüştürerek ilgililerinin bilgisine sunmaktadır. Bu bağlamda, Ortadoğu’da meydana gelen önemli gelişmeler, “Ortadoğu Gündemi” başlığı altında haftalık olarak okuyucuyla paylaşılmaktadır.

LEVANT GÜNDEMİ

Suriye

Uluslararası Gündemde Suriye
Uluslararası Kurtarma Komitesi (IRC) tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre Suriye, insani durumun kötüleşme riski en yüksek 20 ülke arasında yer aldı. “2023 Acil Durum İzleme Listesi” başlıklı raporda Somali, Etiyopya ve Afganistan listenin başında yer alırken, Suriye’nin listenin altıncı sırasında yer aldığı açıklandı. Raporun devamında Suriye’de 15 milyondan fazla kişinin insani yardıma ihtiyaç duyduğu belirtildi.[1]

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Aralık’ta Türkmenistan ziyareti dönüşü Suriye’deki iş birliğine yönelik değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuya yönelik “Suriye-Türkiye-Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. Önce istihbarat örgütlerimiz, ardından savunma bakanlarımız, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim” açıklamasında bulundu.[2]

Suriye Rejimi
Suriye’de Beşar Esad rejiminin kontrolündeki bölgelerde, akaryakıt krizine bağlı olarak sağlık alanında da büyük aksaklıklar yaşandığı kaydedildi. Kent merkezlerindeki büyük hastanelerle diğer sağlık merkezleri, yeterince akaryakıt verilmemesinden dolayı elektriksiz kaldı. Elektriği bulunmayan hastanelerin kapasitelerinin altında çok az sayıda hastaya hizmet verebildiği ifade edildi. Esad rejiminin denetimi altındaki bölgelerde yaşanan yakıt krizi, kış mevsiminin gelmesi ve YPG’nin 19 Kasım’dan itibaren rejime petrol satışını durdurmasının ardından derinleşti.[3]

SOHR kaynaklarının 13 Aralık tarihinde yayımladığı raporda, IŞİD üyelerinin Deyrizor-Şam yolunu bir süreliğine kontrol edebildiğini ve birkaç saat sonra bölgedeki sisli havadan yararlanarak rejim güçleriyle çatışmaya girdiklerini bildirdi. Bu gelişmenin IŞİD terör örgütünün Suriye Çölü’ndeki faaliyetlerini canlandırma çabalarının yeni bir işareti olarak görüldüğü aktarıldı.[4]

Suriye’nin güneyinde bulunan Süveyda kentinde rejimi protesto eden göstericiler, rejimin bir katliam yapmasından korktukları için 11 Aralık’ta hükûmet karşıtı protestolara katılma planlarını iptal ettiklerini duyurdu. Rejim askerlerinin aralık ayının başlarında kentteki protestoculara açtığı ateş sonucunda en az iki kişinin yaşamını yitirdiği ve on sekiz kişinin de yaralandığı kayıtlara geçmişti.[5]

Fırat’ın Doğusu
ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta YPG terör örgütüne yönelik hava harekâtının ardından YPG ile Suriye’de devriyelerini azaltan ABD Ordusunun örgütle bu devriyeleri yeniden başlattığını açıkladı. Ryder açıklamasının devamında, “ABD adına şunu ifade edebilirim, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ortak operasyonlarımız 9 Aralık itibarıyla yeniden başladı. Tekrar söylüyorum, orada yerel ortaklarla çalışma amacımız IŞİD’in yeniden toparlanmasını engellemektir” ifadelerini kullandı.[6]

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) yaptığı açıklamada, ABD güçlerinin Suriye’nin doğusunda gerçekleştirdiği baskında IŞİD üyesi iki militanın öldürüldüğünü duyurdu. Açıklamaya göre öldürülenlerden biri Suriye’nin doğusundaki örgüt operasyonlarına katılan “Suriye vilayeti yetkilisi” olarak tanımlandı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) ABD’nin bu operasyonunun geçtiğimiz günlerde IŞİD’e karşı yürütülen en önemli operasyon olduğunu söyledi.[7]

İdlib ve Harekât Bölgeleri
Millî Savunma Bakanlığı 18 Aralık tarihinde yaptığı açıklamada, Türk güvenlik güçlerinin Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırı yakınlarında üç PKK’lı teröristi “etkisiz hâle getirdiğini” kaydetti. Bakanlık açıklamasında, “Hendeklerden saldırı girişiminde bulunan teröristleri gömmeye devam ediyoruz! Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyinde tespit ettiği 3 YPG’li teröristi etkisiz hâle getirdi” ifadelerini kullandı.[8]

SOHR kaynaklarının aktardığı habere göre büyük bölümünü Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) oluşturduğu Fethu’l Mubin Operasyon Odası’na bağlı gruplar tarafından İdlib, Hama, Lazkiye ve Halep kırsalında gerçekleştirilen operasyonlarda bu ayın başlarından bu yana Suriye rejimi güçlerinden üçü subay olmak üzere 12 kişinin öldürüldüğü belgelendi. 18 Aralık sabahı yeni bir operasyon düzenlendiğini duyuran Operasyon Odası, Suriye rejimi güçlerine ve Suriye’nin kuzeybatısındaki İran destekli milislere ağır kayıplar verdirdiklerini duyurdu.[9]

İsrail-Filistin
İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog, Likud Başkanı Binyamin Netanyahu’ya hükûmeti kurması için ek süre verdi. 8 Aralık akşamı Netanyahu’nun, yasaların izin verdiği şekliyle tam 14 günlük uzatma talebinde bulunduğu ancak kendisine yalnızca 10 gün verildiği bildirildi. Ancak gerekirse Netanyahu’ya ek dört gün daha verilebileceği kaydedildi.[10]

Likud’un 11 Aralık’ta yaptığı açıklamaya göre, Likud Milletvekili Yariv Levin’in geçici Knesset başkanı olacağı belirtildi. Partinin bir oylama yaptığı ve görevi Yesh Atid üyesi Mickey Levy’den devralacak olan Levin’i seçmeyi oy birliğiyle kabul ettiği bildirildi. Likud’un koalisyon müzakere ekibine liderlik eden ve adalet bakanlığı için adı geçen Levin’in bakan olması hâlinde başkanlık görevinden istifa edeceği aktarıldı.[11]

Binyamin Netanyahu, Dubai merkezli Al Arabiya English ile yaptığı kapsamlı bir video röportajında, İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki normalleşme anlaşmasının, Yahudi devleti ile Filistinliler arasındaki çatışmayı çözebilecek yeni bir barış girişiminin parçası olabileceğini söyledi. Bununla alakalı olarak, “Arap-İsrail çatışmasını sona erdirebileceğimizi ve Filistinlilerle barışı sağlayabileceğimizi düşünüyorum, sadece bu konuda yaratıcı olmalıyız. Bunu Arap liderler ve Filistinlilerin kendileriyle tartışmayı dört gözle bekliyorum” şeklinde açıklamalarda bulundu.[12]

Birleşmiş Milletler (BM), İsrail askerî güçlerinin yılbaşından bu yana Batı Şeria’da 33’ü çocuk 150 Filistinliyi öldürdüğünü bildirdi. İsrail güçlerinin Filistinlilere karşı kullandığı aşırı güç ve şiddet 3 BM uzmanı tarafından kınandı. BM uzmanları yaptıkları açıklamada, “İsrail’e, yasa dışı işgali sona erene kadar, işgal altında olan Filistin topraklarındaki Filistinlilere düşman veya terörist olarak değil, korunan kişiler olarak muamele edilmesi gerektiğini hatırlatıyoruz” dedi.[13]

1987’de kurulan İslami Direniş Hareketi’nin (Hamas) kuruluş yıl dönümü münasebetiyle Gazze’de düzenlenen bir festivalde, Hamas’ın Gazze Şeridi Lideri Yahya el-Sinwar, mahkûm takas anlaşmasını tamamlaması için İsrail’e sınırlı bir süre tanıdığını söyledi. Aksi takdirde konuyu sonsuza kadar kapatacaklarını ve Hamas’ın esirlerini kurtarmak için başka bir yol bulacağını vurguladı.[14]

Ürdün
Ürdün Başbakanı Bişer Hasavne’nin Suudi Arabistan ziyareti kapsamında, başkent Riyad’da iki ülkeden bakanların katılımıyla bazı görüşmeler yapıldı. Heyetler arası görüşmelerde ekonomi, yatırım, ticaret, enerji, su, ulaşım ve diğer alanlarda ikili iş birliğinin genişletilmesini öngören bir dizi dosya ve proje ele alındı. Taraflar, Ürdün-Suudi Arabistan Ortak Komitesinin gelecek yılın ilk çeyreğinde toplanması konusunda mutabık kaldı. Ürdün’deki en yüksek yatırımcılardan biri olduğu belirtilen Suudi Arabistan’ın ülkedeki yatırımlarının değerinin tahmini olarak yaklaşık 12 milyar dolar olduğu belirtildi.[15]

Ürdün’de kamyon şoförlerinin petrol fiyatlarının düşürülmesi talebiyle başlattığı grevin devam ettiği bildirildi. Ülkede kamyon şoförleri tarafından petrol fiyatlarının düşürülmesi talebiyle 5 Aralık tarihinde başlatılan greve daha sonra toplu taşıma araçları ve su tankerleri şoförleri de katıldı. Ürdün’de petrol ve gıda olmak üzere temel emtia fiyatlarındaki ciddi artışların Ürdün halkına da oldukça olumsuz bir şekilde yansıdığı belirtildi.[16]

Ürdün’de hükûmet tarafından taşımacılık sektöründeki grevi araştırmak amacıyla kurulan komitenin yaptığı yazılı açıklamada küresel fiyatlar yükselse bile ülkedeki petrol fiyatlarının artırılmayacağı kaydedildi. Açıklamada ayrıca tüm petrol türevleri için küresel olarak düşüş yaşanması durumunda ülkede de aynı hızda fiyat düşüşünün devam edeceği ifade edildi. Hükûmetin yeni yardım kararlarına da değinilen açıklamada, Bankalar Birliğinin aralık ayı için vatandaşların borç taksitlerini erteleme kararı aldığı aktarıldı. Açıklamada, aralık sonuna kadar ekonomik olarak en çok olumsuz etkilenen ailelere 2,6 milyon dinar (3,6 milyon dolar) yakacak yardımı dağıtılacağına da vurgu yapıldı.[17]

Ürdün Emniyet Genel Müdürlüğü, ülkenin güneyindeki Maan vilayetine bağlı Hüseyniye bölgesinde bir emniyet görevlisinin vurularak öldürüldüğünü duyurdu. Ürdün Emniyet Genel Müdürlüğü konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, Maan İl Emniyet Müdür Yardımcısı Abdurrezzak Delabih’in bir gruba müdahale esnasında başından vurularak hayatını kaybettiği belirtildi.[18]

Lübnan
Fransa ziyareti sırasında Lübnan Enerji Bakanı Velid Fayyad, TotalEnergies şirketinin Lübnan’daki Blok 9’da sondaj sürecine bir an önce başlamasının önemini dile getirdi. Fakat şirket, sondaj gemilerinin yüzde 95’inin dünyanın çeşitli yerlerinde sözleşmelere bağlı olarak çalıştığını belirterek Blok 9’daki aramaların şu an yapılmasının pek de mümkün olmadığını belirtti. TotalEnergies, bu bölgede sondaj yapmak için sondaj gemisi satın alma ihalesine çıktı. Kaynaklar, herhangi bir şirketten gelecek olumlu bir yanıtın, hemen değerlendirmeye alınacağına dikkat çekti.[19]

Yakın Doğu İşleri ve Levant sorumlusu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Ethan Goldrich, Lübnan ziyaretini Awkar’daki ABD Büyükelçiliği ile sınırlı tutarak Lübnanlı yetkililerle görüşme yaptı. Bununla birlikte, Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Bou Habib ile burada bir görüşme gerçekleştirdi. Edinilen bilgiye göre ABD’li yetkili, Lübnan’da Uluslararası Para Fonu yetkilileriyle önemli bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmeler, Lübnan’ın yaptığı ve yapacağı reformlarla nihai bir finansal programa ulaşması çerçevesinde ilerledi.[20]

Lübnan-İsrail sınırında görev yapan Birleşmiş Milletler Geçici Barış Gücüne (UNIFIL) ait zırhlı araca düzenlenen silahlı saldırıda bir İrlanda askerinin öldüğü, 3 askerin yaralandığı belirtildi. UNIFIL’ın 121. Piyade Taburu’na bağlı 8 askeri taşıyan 2 zırhlı personel aracının güneyden başkent Beyrut’a doğru hareket hâlindeyken hafif silahlarla saldırıya uğradığı kaydedildi. İrlanda Savunma Bakanlığı konuyla ilgili yaptığı açıklamada, İrlandalı askerin olay yerinde yaşamını yitirdiğini, biri ağır 3 yaralının da Sayda kentine yakın Rai Hastanesine nakledildiğini aktardı. İrlanda Savunma Bakanlığının, olayla ilgili kapsamlı soruşturma yürüteceği de belirtildi.[21]

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), BM Dünya Gıda Programı (WFP) ile Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonundan (UNICEF) yapılan ortak açıklamada, Lübnan’daki ihtiyaç sahibi ailelere destek ve koruma sağlamaya devam edilmesi çağrısında bulunuldu. Yapılan açıklamada, Suriyeli mültecilerin yüzde 90’ının hayatta kalabilmek için insani yardıma ihtiyaç duyduğu belirtildi.[22]

IRAK GÜNDEMİ

Siyaset
Irak Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed el-Sahaf, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’in, diplomatik pasaportların yenilenmesi veya verilmesi taleplerini incelemek için Büyükelçi Safiye es-Suhail’in başkanlığında bir komite oluşturulması talimatı verdiğini açıkladı.[23]

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, siyaset ve güvenlik alanlarındaki değişiklikleri ve hükûmet gündemini görüşmek üzere Şii Koordinasyon Çerçevesi ile bir araya geldi. 10 Ekim 2021 seçimlerinden sonra kuruluşundan bu yana, Şii Koordinasyon Çerçevesi ülkedeki siyasi durumu görüşmek üzere düzenli olarak toplanıyor. Haşdi Şaabi Heyeti Başkanı Falih el-Feyyad’ın evinde yapılan toplantıda, hükûmeti yöneten koalisyonun, Irak halkına verilen vaatleri değerlendirdiği belirtiliyor.[24]

Irak Başbakanı Sudani, Beyaz Saray’ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. McGurk, ABD’nin, Irak’ın bağımsızlığına ve egemenliğine olan desteğini yinelerken Sudani, enerji yatırımları ve iklim değişikliğiyle mücadele konusunda ilişkileri geliştirmek üzere ABD’ye üst düzet bir heyet göndereceğini belirtti.[25]

Türkiye’nin Basra Başkonsolosu Mehmet Özgün Arman, göreve başladığı 2020 yılından bu yana halkla iç içe olduğunu belirterek, “Bir Türk başkonsolosu olarak burada kapalı kapılar ardında görev yapmamak gerektiğine inanıyorum” dedi. Arman, Irak’ın, Türkiye’nin en önemli ticari ortaklarından biri olduğuna ve Basra pazarında Türkiye’nin görünürlüğünün dikkat çekiciliğine işaret etti. Arman, Irak piyasasında özellikle gıda, kozmetik, inşaat malzemeleri, konfeksiyon ve mobilya sektöründe çok sayıda Türk ürününün yer aldığına dikkat çekti.[26]

Kürdistan Demokrat Partsi (KDP) Başkanı Mesud Barzani, Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Mehmet Mevlüt Yakut’u kabul etti. Görüşmede, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve Türkiye arasındaki ilişkilerin yanı sıra bölgedeki siyasi durumun ele alındığı belirtildi. İkili görüşmede Sincar Anlaşması’nın uygulanması ve mültecilerin kendi topraklarına geri döndürülmesi konusunun da ele alındığı aktarıldı.[27]

Güvenlik
Irak Başbakanlık Basın Ofisinden yapılan açıklamaya göre, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, Savunma Bakanlığını ziyaret ederek Savunma Bakanı Sabit Abbasi ve bakanlığın üst düzey komutanlarıyla bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı sırasında Sudani, Savunma Bakanlığının güvenlik operasyonları, plan ve programları hakkında bir brifing dinledi. Sudani, bakanlıkta yaptığı konuşmada, Irak Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütü IŞİD’e karşı elde ettiği zaferin beşinci yıl dönümünü ve zaferin tüm silahlı güçlerle kazanılmış müşterek bir zafer olduğunu hatırlattı. Sudani’nin ziyaret esnasında bakanlığın çalışmalarının seyri hakkında bilgi aldığı belirtildi.[28]

Kerkük’ün Riyad beldesine bağlı Safra köyü yakınlarında federal polis güçlerini taşıyan aracın geçişi sırasında yola tuzaklanmış bomba infilak etti. Saldırının ardından terör örgütü IŞİD mensupları ve güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı. Patlamada 12 Irak polisinin hayatını kaybettiği belirtilirken, patlama sonucunda çıkan çatışmada bir terörist öldürüldü.  Başbakan Sudani saldırıyla ilgili derhâl soruşturma başlatılması talimatı verdi.[29] Güvenlik güçleri saldırının, hafif silahlarla gerçekleştirilen doğrudan bir saldırı olduğunu belirtirken, saldırı IŞİD tarafından sosyal medya üzerinden üstlenildi.[30]

Irak Başbakanı Sudani ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Orgeneral Michael Kurilla ile görüşme gerçekleştirdi. ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Alina L. Romanowski’nin de yer aldığı toplantıda Irak ile ABD arasındaki askerî iş birliği ve koordinasyonun ele alındığını belirtildi.[31]

Ekonomi
Bağdat metro projesinin 2023 bütçesine dâhil edildiği, parlamento onayını beklediği ve 2023 yılının ilk çeyreğinde konuya ilişkin kapsamlı bir duyurunun yapılacağı belirtiliyor. Irak Ulaştırma Bakanı Sözcüsünün yaptığı açıklamada, Ulaştırma Bakanı Razzak Muhibis el-Sahadavi tarafından duyurulan projeye iki yıl içinde başlanacağı bilgisi verildi. 20 km, 14 istasyon ve bir depodan oluşan projenin, Bağdat’ın dışına genişlemesiyle 50 km’yi aşabileceği belirtildi. Proje, 2020 yılında, içerisinde Hyundai’nin de bulunduğu Alstom liderliğindeki bir konsorsiyum ve Irak Ulaştırma Bakanlığı arasındaki mutabakatla uygulamayı hızlandıracak bir çerçeveye kavuşmuştu. Proje maliyetinin 2 milyar 500 milyon dolar olacağı tahmin edilmekte ve projenin 2027 yılında tamamlanması planlanmaktadır.[32]

Irak Petrol Bakanı Hayyan Abdulgani, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) 2023 yılı başkanı olarak seçildi. Söz konusu seçimin ardından açıklama yapan Abdulgani, Arap ülkelerini dünya petrol piyasası politikasının şekillendirilmesinde belirleyici faktör hâline getirmek için çalışacaklarını belirtti. Abdulgani, “OPEC, dünya piyasalarının karşı karşıya olduğu ekonomik ve politik zorlukları azaltmaya çalışıyor ve enerji piyasasını istikrara kavuşturmak için çalışıyor” ifadelerini kullandı. Suudi Arabistan ve Rusya öncülüğündeki “OPEC +” ülkeleri, 5 Ekim’deki toplantıda, günlük petrol üretimini kasımdan itibaren 2 milyon varil azaltma kararı almış ve bu karar üzerine Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, 11 Ekim’de ABD Başkanı Joe Biden’ın, Suudi Arabistan ile ilişkileri gözden geçirdiğine dair açıklamalarda bulunmuştu.[33]

Sağlık ve Sosyal Hayat
Irak İnsan Hakları Gözlemevi (IOHR), yayımladığı bir raporda son 8 yılda en az 11 bin kişiden haber alınamadığını belirtti. Çoğu kayıp vakıasının, Irak’ın üçte birinin IŞİD tarafından kontrol edildiği 2017-2022 yılları arasında meydana geldiği kaydedildi.[34]

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından paylaşılan bir raporda, Irak’ta bulunan 58 binden fazla mültecinin kötü koşullarda yaşadığı ve hizmet yetersizliği, güvenlik kaygıları nedeniyle evlerine dönemedikleri belirtildi. Paylaşılan raporda, Selahaddin, Anbar ve Ninova vilayetlerinde bulunan 125 ayrı yerleşim yerinde yaklaşık 1 milyon kişinin mülteci konumunda yaşadığı ve 18 ayrı kamp alanından oluşan bölgede bir kampta yaklaşık 2 bin 697 kişinin bulunduğu, ayrıca son 5 yıl boyunca yaşanan çatışmalar nedeniyle bu kişilerin evlerine dönemedikleri belirtildi. Raporun devamında, kamp alanlarında insani yardım, hizmet yetersizliği, sağlık koşulları, içme suyu temini sorunları, elektrik vb. sorunların olması nedeniyle iyi yaşam koşullarının sağlanmadığı ifade edildi.[35]

TÜRKMEN GÜNDEMİ

Siyaset
Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Hasan Turan başkanlığında bir heyet, Türkmeneli bölgelerini ziyaretleri kapsamında Diyala vilayetine bağlı Karatepe nahiyesi ve Aştöken köyünü ziyaret etti. Turan ziyarette, ITC’nin bütün Türkmenlerin evi olduğu ve Türkmen haklarını elde edebilmek için Türkmen birliğinin güçlenmesine bağlı olduğu vurgusunu yaptı.[36]

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Kerkük Milletvekili ve Irak Parlamentosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Erşat Salihi, Irak Dışişleri Bakanı Fuat Hüseyin ile görüştü. Görüşmede, Irak’ın diploması gerçeği ve komşu ülkelerle ilişkilerindeki denge politikası hakkında fikir alışverişinde bulunuldu. [37]

Türkmeneli Partisi Riyaz Sarıkahya başkanlığında yürütme kurulu toplantısı düzenledi. Düzenlenen toplantıda, Irak ve Türkmenler ile ilgili siyasi gelişmelerle ilgili konular ele alındı. Toplantıda ayrıca, Irak Anayasası’nın 9. maddesi gereği Irak Güvenlik Teşkilatında verilecek görevlerde etnik gruplar arasında dengenin sağlanması vurgusu yapıldı.[38]

Kerkük’ün güneyinde yer alan Rıyad nahiyesine bağlı Safra köyünde meydana gelen patlama sonucu Irak Federal Güçleri’ne bağlı 9 asker hayatını kaybetti. Patlamaya ilişkin açıklamalarda bulunan Irak Türkmen Cephesi (ITC)  Kerkük Milletvekili Erşat Salihi, “biz Irak Başbakanı’na birkaç kez seslendik. Kerkük çok hassas bir bölgedir. Irak’ın güvenliği Kerkük’ün güvenliğine bağlıdır. Bazı taraflar Kerkük’ün güvenliğini zedeleyerek siyasi pazarlık hâline getirmek istediğini seziyoruz. Başbakanı bir kez daha uyarıyoruz; Kerkük’ün siyasi ve güvenlik dosyasını ihmal etmeyin” ifadesinde bulundu.[39]

Diller Yasası Uygulama Komisyonundan bir heyet Irak Türkmen Cephesi’ni (ITC) ziyaret etti. Heyet,  ITC Başkan Danışmanı Ali Mehdi tarafından karşılandı. Görüşmede, Türkçenin de devlet dairelerinde kullanılmasının detayları ele alındı. Görüşmede, ITC Kerkük İl Başkanı Kahtan Vendavi ve ITC’den bazı üyeler de hazır bulundu. [40]

Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi Listesi’nde yer alan Türkmen parti başkanlarından bir heyet, Türkiye’nin Erbil Başkonsolosluğunu ziyaret etti. Ziyarette heyet, yeni göreve başlayan Mehmet Mevlut Yakut’u tebrik etti. Görüşmede ayrıca, Irak ve Türkiye arasındaki ilişkiler ve Türkmenlerin durumu ele alındı.[41]

Irak Türkmen Cephesi (ITC)  Onursal Başkanı Sadettin Ergeç, ITC Başkanı Hasan Turan ile görüştü. Görüşmede, Türkmen bölgelerinde siyasi ve güvenlik durumunun yanı sıra Türkmenlerin ulusal haklarının elde etmeleri için stratejik konuların ele alındı.[42]

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Denetleme Kurulu Heyeti, ITC Kifri İlçe Başkanlığını ziyaret etti. Heyet, ITC Kifri İlçe Başkanı Sezgin Bayatlı tarafından karşılandı. Görüşmede, ITC Kifri İlçe Başkanlığının projeleriyle ilgili konular ele alındı.[43]

Güvenlik
Irak güvenlik kaynaklarından yapılan açıklamada, Musul vilayetine bağlı Telafer ilçesinde varlık gösteren terör örgütü IŞİD’e yönelik operasyon düzenlendiği belirtildi. Düzenlenen operasyona ilişkin yapılan açıklamada, Şeyh İbrahim Dağlarında Irak Hava Kuvvetleri’nin desteğiyle çok sayıda örgüt mensubunun hayatını kaybettiği açıklandı. [44]

Sağlık ve Sosyal Hayat
Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Hasan Turan, Dünya Pediatri Örgütü Başkanı Enver Hasanoğlu’nu kabul etti. Görüşmede, Türkmeneli bölgesinde sağlık ve eğitim altyapısının geliştirilmesine ilişkin projeler ele alındı.[45] 

IKBY GÜNDEMİ

Siyaset
14 Aralık Çarşamba günü İngiltere’nin Bağdat Büyükelçisi Mark Bryson-Richardson ile Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Bağdat Büyükelçisi Alina Romanowski, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani, Başbakan Mesrur Barzani ve Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani ile ayrı ayrı bir araya geldi. Erbil’de yapılan görüşmelerde Irak ile IKBY ilişkileri ele alındı. Öte yandan iki büyükelçinin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile Kürdistan Demokratik Partisi’ni (KDP) uyardığı öğrenildi. Drawmedia sitesinde yayımlanan habere göre, ABD ile İngiltere büyükelçileri KDP ve KYB’ye, “Eğer anlaşmazsanız desteklerimiz devam etmeyecek” dedi.[46]

KDP, siyasi gerilimi yatıştırmak amacıyla siyasi partilerle görüşme turu başlattı. KDP Sözcüsü Mahmud Muhammed, 13 Aralık’ta yaptığı açıklamada, farklılıkları tartışmak için bir araya gelip birkaç siyasi partiyle temasa geçtiklerini söyledi. Bu kapsamda KDP’nin gerçekleştirdiği ilk ziyaretin Kürdistan İslami Birliğine (Yekgirtu) yapıldığı aktarıldı.[47] IKBY’nin iki ana partisi olan KDP ve KYB onlarca yıldır çeşitli konularda anlaşmazlık yaşıyor. KYB lideri Bafel Talabani geçen ay farklı siyasi partilerin liderlerini iş birliği ve ortak meseleleri görüşmek üzere Süleymaniye’ye bağlı Dukan’da ağırladı ancak toplantıya KDP davet edilmedi. Talabani’nin görüşmeleriyle eş zamanlı olarak KDP, müzakereleri yeniden başlatmak istediğini açıkladı. KYB ile aralarındaki gerginliğe değinen Muhammed, KDP’nin oturup görüşmeye hazır olduğunu ve KYB ile temasa geçtiklerini ancak henüz bir yanıt alamadıklarını sözlerine ekledi.

Güvenlik
Ekim ayında Süleymaniye kırsalında mayın patlaması sonucu ağır yaralanan ve Almanya’da tedavi gören IKBY Komando Kuvvetleri Komutanı Akam Ömer hayatını kaybetti. 17 Aralık Cumartesi günü Ömer’in cenazesi Erbil’de toprağa verildi.[48] IKBY Başkanı Neçirvan Barzani, Ömer’in vefatı üzerine yayımladığı mesajda, Ömer’in ailesine ve yakınlarına taziyelerini iletti. 19 Ekim’de Süleymaniye’ye bağlı Kelar kırsalında operasyona çıkan Komando Kuvvetlerine ait araç mayına basmıştı. Patlamada iki peşmerge hayatını kaybederken Komando Kuvvetleri Komutanı Ömer’in de aralarında bulunduğu 8 peşmerge yaralanmıştı.[49]

12 Aralık’ta Irak ile IKBY güvenlik yetkilileri, İran ve Türkiye sınırlarında güvenliği sağlayacak mekanizmayı görüştü. Görüşmelerde sınır bölgelerinde atılacak adımlar ele alındı. Bu bağlamda Irak İçişleri Bakanı Abdulemir eş-Şemmeri başkanlığında üst düzey bir güvenlik heyeti Erbil’e gitti. Heyette, Ortak Operasyonlar Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Sınır Muhafızları Komutanlığından komutanlar yer aldı. Heyet, IKBY İçişleri Bakanı Reber Ahmet’in yanı sıra güvenlikten sorumlu askerî yetkililerle bir toplantı gerçekleştirdi.  Toplantının ardından İçişleri Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Tümgeneral Saad Maan, Irak Sınır Muhafızları Komutanı Muhammed Abdulvahab Sukar Sadi, Irak Ortak Operasyonlar Komutanlığı Sözcüsü Tümgeneral Tahsin Hafeci ve Irak Sınır Muhafız Kuvvetleri Birinci Bölge Komutanı Yarbay Hamid Dizeyi ortak basın toplantısı düzenledi. Tümgeneral Saad Maan, “Sınır Muhafızları ile sınır bölgesinde sağlanacak güvenlik önlemlerinin askerî ve lojistik detayları da dâhil olmak üzere görüşmede birçok detay tartışıldı” açıklamasında bulundu. Irak Sınır Muhafızları Komutanı Muhammed Abdulvahab Sukar Sadi, Birinci Bölge Sınır Muhafız Komutanlığına destek olmak için büyük çaba sarf edildiğini söyledi. Sadi, “Bu destek, Irak’ın Türkiye ve İran ile olan sınırlarındaki güçlerimizin sayısının artırılması, sınırın sıfır noktasına konuşlandırılması, termal kamera, araç ve özel teçhizat dâhil tüm ihtiyaçların karşılanması yoluyla sağlanacaktır” ifadelerini kullandı.  Sınır Muhafız Kuvvetleri Birinci Bölge Komutanı Yarbay Hamid Dizeyi de Irak İçişleri Bakanlığının sınır bölgelerindeki güvenlik boşluğunu doldurmak için iki alay oluşturmaya karar verdiğini aktardı.[50]

Ekonomi
13 Aralık Salı günü Irak Başbakanlığından yapılan açıklamada, Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin, Bağdat ile Erbil görüşmelerinin ardından IKBY’ye ayrılan bütçe payını göndermeyi kabul ettiği belirtildi. Bu bağlamda Irak Bakanlar Kurulu, bu yılın kasım ve aralık ayları için IKBY’ye 400 milyar dinar (266 milyon dolar) gönderilmesine karar verdi. Bu miktarın Federal Mali Denetleme Bürosunun petrol ve petrol dışı gelirlere ilişkin veri ve rakamlara yönelik denetiminin tamamlanmasından sonra gönderileceği kaydedildi. Ayrıca Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’in önerisiyle söz konusu miktarın IKBY’ye gönderilmesine ilişkin yapılan oylamada, kabinedeki 23 bakandan 21’inin IKBY’ye 400 milyar dinar gönderilmesine evet oyu verdiği kaydedildi.[51]

Amerikan Sesi radyosuna konuşan Irak Parlamentosu Yekgirtu Grubu Başkanvekili Cemal Koçer, şubat ayında çıkarılan Irak Federal Yüksek Mahkemesi (IFYM) kararının Irak 2023 bütçe tasarısında, IKBY bütçe payının tespit edilmesi konusunda tek engel olduğunu açıkladı.[52] IFYM, şubat ayında “IKBY Petrol ve Gaz Yasası’nın” “anayasaya aykırı” olduğunu öne süren bir karar almıştı. Ayrıca mahkeme tarafından Erbil’in petrol dosyasının Bağdat’a teslim edilmesi kararlaştırılmıştı. Ancak şu ana kadar Erbil’in petrol dosyası Bağdat’a teslim edilmedi.

2022 yılının 11 ayında altı milyondan fazla turist IKBY’yi ziyaret etti. Rudaw televizyon kanalına açıklamada bulunan IKBY Turizm Kurulu Başkanı İbrahim Abdülmecid, “IKBY’nin 2022’de tahmin edilenden daha fazla turisti ağırladığını” söyledi. Abdülmecid, “Planımız gelen turist sayısını altı milyon kişiye çıkarmaktı ancak mevcut verilere göre şimdiye kadar IKBY’yi altı milyondan fazla turist ziyaret etti” dedi. Abdülmecid, yılın ilk altı ayında yaklaşık dört milyon turistin IKBY’yi ziyaret ettiğini ve bunların yüzde 85’inin Irak’ın orta ve güney vilayetlerinden gelenlerden oluştuğunu geri kalan turistlerin ise İran, Türkiye, Avrupa ve ABD’den geldiğini belirtti.[53]

KÖRFEZ GÜNDEMİ

Güvenlik
Geçtiğimiz hafta içerisinde Körfez’in güvenlik gelişmeleriyle ilgili gündeme gelen en önemli gelişme, KİK ile Dünya Bankası Grubu arasında 12 Aralık tarihinde Riyad’da yeni bir toplantının gerçekleştirilmesiyle ilgili oldu. Konuyla ilgili verilen resmî haberler içerisinde toplantı sırasında dünyada ve Körfez bölgesindeki güvenlik gelişmelerinin yanı sıra güvenlik konularını ilgilendiren iklim değişikliği, su, enerji, gıda ve benzeri konularının ele alındığı bilgisi verildi.[54]

Ekonomi
Öte yandan Körfez’in ekonomi gündemine yansıyan en önemli gelişmelerden bir tanesi, Katar 2022 Dünya Kupası’nın sona ermeye yakın tarihte Katar’ın faaliyetlerden elde ettiği kazanımlarıyla ilgili oldu. Geçtiğimiz hafta içerisinde Doha merkezli dünya markası BeIN Sports haber sitesi tarafından yayımlanan raporda, Katar’ın dünya kupasından toplamda 17 milyar dolar değerinde kâr elde ettiği bilgisi verildi. Verilen bilgilerde daha öncesinde dünya kupası düzenleyen hiçbir ülkenin bu rakama ulaşmadığı yazıldı. Açıklanan resmî rakamlara göre, Katar 2022 Dünya Kupası’ndan elde edilen doğrudan mali gelirler yaklaşık 8 milyar riyal (2,2 milyar dolar) olduğu tahmin edilirken; 2022 yılından 2035 yılına kadar olan dönemde uzun vadeli ekonomik gelirlerin ise yaklaşık 9,9 milyar riyale (2,7 milyar dolar) vardığı tahmin edilmektedir. Bu da Katar’ın 2030 Vizyonu’na bol bütçeyle gireceğini göstermektedir.[55]

Körfez’in ekonomi gelişmeleriyle ilgili gündeme yansıyan bir diğer önemli gelişme ise Oxford Economics Uzmanı Maya Senussi tarafından Körfez’in ekonomik kalkınmasıyla ilgili verdiği açıklamalarıyla ilgili oldu. Senussi, geçtiğimiz hafta içerisinde verdiği açıklamalarında, 2023 yılı içerisinde Körfez’in dünya ekonomisine nazaran önde ilerlemeye devam edeceğini, küresel anlamda oluşan krizler karşısında dünya ekonomisinin iki katına rahatlıkla ulaşabileceğini açıkladı. Konuyla ilgili aktarılan haberler içerisinde Senussi’nin, “Ulusal Yatırım Stratejisi’nin büyüme ve yatırım beklentilerini desteklediği ve tüketici harcama göstergelerinin güçlü bir toparlanmanın devam ettiğine işaret ettiği Suudi Arabistan’da yükselişe geçiyoruz. Bu arada, BAE’deki vizyonun (We Are the Emirates 2031) kapsadığı kilit sektörlerde genişlemeyi destekleyen politikalar da büyümeyi hızlandıracak” açıklamasını verdiği bilgileri aktarıldı.[56]

Siyaset
Siyasi gündemde, 51. Bahreyn Ulusal Günü (İstiklal Günü) kutlamaları gerçekleştirilmiştir. 16 Aralık tarihinde Bahreyn Kraliyet divanı tarafından yayımlanan resmî açıklamada Kral Hamed bin İsa Al Halife tarafından tüm Bahreyn halkına tebrik mesajları iletildi. Bu münasebet nedeniyle Kral Hamed’e tebrik mesajı ileten ilk Körfez ülkesi Suudi Arabistan olmuştur. Tebrik mesajı ileten bir diğer ülke ise Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmuştur. BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid ve Devlet Başkanı Yardımcısı Muhammed bin Raşid, benzer şekilde Kral Hamed’e tebrik mesajlarında bulunmuşlardır. Bahreyn’in 15 Ağustos 1971 tarihinde İngilizlerden bağımsızlığını kazandığı bilinmektedir.[57]

Körfez’in siyasi gelişmeleriyle ilgili gündeme gelen bir diğer önemli gelişme ise KİK ile Avrupa Birliği (AB) arasında 15 Aralık tarihinde iş birliği ve ortaklık konusuyla ilgili gerçekleştirilen toplantıyla bağlantılı olmuştur. Zirveye KİK tarafından Genel Sekreterlik Siyasi İşler ve Müzakerelerden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Dr. Abdülaziz el-Uveyşık katılırken; Avrupa Birliği tarafından Avrupa Birliği Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşleri Genel Müdürü Helen Loughall katıldı.[58]

KUZEY AFRİKA GÜNDEMİ

Mısır
IMF ile Mısır 4 yıl süreliğine 3 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladı. Anlaşmanın Mısır’a ek olarak küresel ve bölgesel ortaklardan 14 milyar dolarlık bir finansman çekmesi beklenmektedir. IMF paketinin Mısır hükûmetinin sübvansiyon harcamalarını kısmasını gerektirmeyeceği ve vatandaşlar için sosyal koruma ağını güçlendireceği belirtildi. Mısır ekonomisi özellikle Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle oluşan gıda krizinden oldukça etkilenmiş durumdadır. Mısır lirası mart ayından beri dolar karşısında yüzde 36 değer kaybetti. Hükûmet rakamlarına göre 104 milyonluk Mısır nüfusunun yaklaşık üçte biri yoksulluk içinde yaşamaktadır. IMF’den yapılan açıklamada ise paketin 46 aylık bir süreyi kapsadığı ayrıca Mısır’ın ödemeler dengesini ve bütçesini desteklemesine yardımcı olacak yaklaşık 347 milyon dolarlık bir meblağa anında erişim sağlanabileceği belirtildi.[59]

Mısır’ın, Akdeniz’deki Nergis sondaj kuyusunda büyük bir doğal gaz rezervi keşfettiği duyuruldu. Mısır’ın El-Ahram gazetesinin haberine göre, Petrol ve Madeni Kaynaklar Bakanı Tarık el-Molla, enerji komitesinin bugünkü toplantısında yeni keşfe ilişkin açıklamada bulundu. Mısır’daki ilk açık deniz sondaj kuyusu olan Nergis-1X’de bulunan gaz rezervinin henüz değerlendirme aşamasında olduğunu kaydeden Molla, bu rezervin, Zohr sahasından sonraki en önemli keşif olduğunu ifade etti. Molla, sondaj kuyusundaki rezervin miktarıyla ilgili ayrıntıların ilerleyen günlerde açıklanacağını kaydetti. İtalyan Eni şirketi, 2015’te Mısır açıklarındaki Zohr bölgesinde doğal gaz keşfetmişti. Nergis-1X’te 3,5 trilyon fit küp gaz rezervi bulunduğu tahmin edilmekte. Öte yandan İsrail medyasında çıkan haberlerde Mısır’ın, İsrail doğal gazını sıvılaştırılmış şekilde Avrupa’ya satarak çok büyük karlar ettiği belirtilirken bu satışlardan İsrailli şirketlerin de kar ettiği fakat bunun Mısır’ınkine kıyasla az olduğu vurgulanarak Mısır’ın bu ticaretten oldukça karlı çıktığı vurgulandı. Habere göre, Mısır’ın İsrail gazından elde ettiği yıllık kârın 2023 yılına kadar 5 milyar dolara ulaşabileceği belirtildi.[60] [61]

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ve Rus mevkidaşı Sergey Lavrov bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Rusya Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Sergey Lavrov ile Samih Şükri’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulundukları belirtildi. Açıklamada, görüşmede enerji, sanayi ve tarım alanlarındaki iş birliğinin genişletilmesi ve büyük kapsamlı ortak projelerin uygulanmasına da “önemli ölçüde dikkat” çekildiği belirtildi. [62]

Libya
Libya Dışişleri Bakanlığı sosyal medya hesabından Mısır’ın 11 Aralık’ta batı deniz sınırlarını belirlediğini duyurduğu cumhurbaşkanlığı kararına ilişkin açıklama yapıldı. Mısır’ın söz konusu kararının Libya’nın kara suları ve kıta sahanlığını ihlal ettiği belirtilen açıklamada, “Mısır’ın belirlediği sınırlar tek taraflı olarak ilan edildiği için uluslararası hukuka göre adaletsiz” ifadelerine yer verildir. Açıklamada, Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesi ve uluslararası hukuk ilkelerine göre, “iki komşu ülke arasındaki deniz sınırlarının, her iki tarafın çıkarlarını garanti eden ve eşitlik ilkesine saygı duyulan müzakerelerle varılan bir anlaşma ile belirlenmesi gerektiği” vurgulandı. Libya’nın uluslararası hukuk çerçevesinde Mısır’ın söz konusu kararını “tümüyle reddettiği” kaydedilen açıklamada, Mısır hükûmetine deniz sınırlarının belirlenmesi konusunda Libya Ulusal Birlik Hükûmeti ile müzakere başlatması çağrısı yapıldı. Mısır medyasında 13 Aralık’ta yer alan haberlerde, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin ülkenin batı deniz sınırlarının belirlendiğine ilişkin kararı yayımlanmıştı.[63]

Libya Yüksek Mahkemesi Genel Kurulu’nun, ülkenin doğusunda bulunan Tobruk kentindeki Temsilciler Meclisinin (TM) Bingazi’de Anayasa Mahkemesi kurma kararını oy birliğiyle reddettiği bildirildi. Mahkemenin Facebook hesabından yapılan açıklamada, Libya Yüksek Mahkemesi Genel Kurulunun bugün toplanarak, TM’nin Bingazi’de Anayasa Mahkemesi kurulması yönünde aldığı kararı ve bu kararı içeren mektubu “uzun uzadıya görüştüğü” belirtilmiştir. Genel Kuruldaki toplantıda, TM’nin aldığı kararın anayasaya aykırı olduğu kaydedilerek, Yüksek Mahkemen Anayasa Dairesinin görev ve yetkilerini kullanma salahiyetine sahip olan tek organ olduğu vurgulandı. Açıklamada, Libya Yüksek Mahkemesi Genel Kurulunun bu nedenle TM’nin Bingazi kentinde Anayasa Mahkemesi kurma kararını oy birliğiyle reddettiği ifade edildi. Tobruk’taki Temsilciler Meclisi, Bingazi’de 13 üyeden oluşan bir anayasa mahkemesinin kurulması ve Trablus’taki Yüksek Mahkemenin Anayasa Dairesinin yerine geçmesi yönünde TM Başkanı Akile Salih tarafından sunulan teklifi 6 Aralık’ta onaylamıştı.[64]

Türkiye ve Libya, hidrokarbon ve deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatlarından duyduğu rahatsızlığı Birleşmiş Milletlere (BM) ileten Yunanistan’a, “iki komşu ülkenin egemen kararlarına saygı duyması” çağrısı yaptı. Türkiye ve Libya, hidrokarbon ve deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatlarından duyduğu rahatsızlığı Birleşmiş Milletlere (BM) ileten Yunanistan’a, “asılsız suçlamalar, düşmanca söylemler ve tansiyonu yükselten eylemlerine son vermesi ve iki komşu ülkenin egemen kararlarına saygı duyması” çağrısı yaptı. Türkiye’nin BM Daimî Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu ve Libya’nın BM Daimî Temsilcisi Taher El-Sonni, Yunanistan’a ortak bir mektupla yanıt verdi.  BM Genel Sekreterliğine gönderilen mektupta, Yunanistan’ın “asılsız iddialar ve argümanlarla” Libya hükûmetinin meşruiyetini “baltalamaya” çalıştığına işaret edildi. Mektupta Libya Ulusal Birlik Hükûmeti’nin Yunanistan’ın iddialarının aksine uluslararası anlaşmalar yapma ve sonlandırma yetkisine sahip olduğu ve kanunlarının hükûmete diğer devletlerle mutabakatlar yapma yetkisi verdiği ifade edildi.[65]

Tunus
Tunus 17 Aralık tarihinde genel seçimlere gitti. Seçime katılım oranının düşük olması beklenmekteydi fakat seçime katılım beklenenden de düşük seviyede gerçekleşti. Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulunun açıklamalara göre yüzde 8.8 oranında rekor seviyede düşük bir şekilde gerçekleşmiştir. Son dönemlerde halkın siyasete gittikçe ilgisizleşmesiyle beraber 2019 yılındaki genel seçimlere katılım oranı yüzde 41.7 seviyesinde gerçekleşmişti. Tunus bu seçime Cumhurbaşkanı Kays Said’in 25 Temmuz 2021’de “yumuşak darbe” olarak adlandırılan bir süreçle ülkedeki güçler ayrılığını kendinde topladığı, meclisi feshettiği, yüzde 30’luk (ki bu sayı da şaibeli durumdadır kimi uzmanlar bu oranın yüzde 25 olduğunu iddia etmekte) bir katılımla anayasa değişikliğini gerçekleştirdiği ve kararnamelerle seçim yasasını yeniden düzenlendiği bir ortamda girdi. Yeni seçim yasasıyla siyasi partiler seçimlere katılamaz hâle getirildi. Siyasi partiler ise 25 Temmuz’da düzenlenen anayasa referandumunda olduğu gibi seçimleri yine boykot ettiler. Seçimi boykot eden partiler arasında Nahda Hareketi (2019 Seçimi 54 koltuk ile en çok koltuğa sahip parti), Tunus’un Kalbi Partisi (38 koltuk), Demokratik Akım Partisi (22), Özgür Anayasa Partisi (17), Afak Tunus Partisi (2) ve İşçi Partisi yer almaktadır. Yeni seçim kanunu ile 217 olan koltuk sayısı 161’e düşürülmüştür. Seçimde 161 koltuk için 1055 kişinin adaylığına izin verilmiş ve seçime münferit olarak katılmışlardır. Toplamda 1500 civarında başvurunun yapıldığı adaylık sürecinde 7 seçim bölgesinden herhangi bir başvuru yapılmazken, 10 bölgeden ise sadece birer aday, milletvekilliği için başvuruda bulundu. Yeni seçim yasasıyla, “ikamet edilen bölgeden aday olmak, adayların seçime katılacakları bölgede ikamet eden 400 kişiden imza alması, vergi borcunun olmadığını kanıtlayan belgelerin sunulması” gibi yeni adaylık koşulları da getirdi. Mutlak çoğunluk esasına dayalı sisteme göre, seçimde adayların seçilebilmesi için ilk turda oyların yarısından bir fazlasını alması gerekmektedir. Öte yandan seçimde Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in 25 Temmuz 2021 olağanüstü kararlarını desteklemeleriyle ön plana çıkan Tunus Ulusal Gençlik Hareketi, seçimlerde aday olan ve Said’i destekleyen Tunus Baro Başkanı İbrahim Buderbele öncülüğünde oluşturulan “Halk Kazansın Girişimi”, “Halk Tesis Ediyor Girişimi”, “Halk Hareketi” ile 25 Temmuz kararlarının ardından kurulan “Tunus İleri Partisi” seçime katılacak taraflar arasında yer almaktadır. Seçimlerden önce ise Nahda ve Tunus’un Kalbi gibi büyük partileri içeren Ulusal Kurtuluş Cephesi 17 Aralık’ta düzenlenecek olan seçimler için protesto gösterisi düzenlemişlerdir.[66] [67]

Cezayir
İspanya merkezli ve daha çok Fas yoğunlukla haber yapan Atalayar haber sitesinde yayımlanan bir haberde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun geçtiğimiz hafta Cezayir’e gerçekleştirdiği ziyaret ve burada Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun ve mevkidaşı Ramtan Lamamra ile görüşmesine değinilerek iki ülkenin Libya’da Abdülhamid Dibeybe’nin Başbakanlığını üstlendiği Libya Ulusal Birlik Hükûmeti ile yakın bağlarını koruma kararı aldığı aktarıldı. Haberde her ne kadar Türkiye ve Cezayir’in Libya konusunda ortaklıklarına rağmen farklı yaklaşımları olduğu belirtilse de net bir şekilde açıklanamamıştır.[68]

Cezayir’in gaz ihracatı 2022 yılında 56 milyar metreküp ile rekor seviyeye ulaştı. Cezayir Enerji Bakanlığından yapılan açıklamada Cezayir’in gaz ihracatının gelecek yıl artacağı belirtildi. Bakanlıktan konuşan bir yetkili küresel gaz fiyatlarındaki artıştan yararlanmak amacıyla elektrik üretimine yönelik gaz tüketimini daha makul bir hâle getirmeye çalıştıklarını belirtti. Öte yandan açıklama yapan Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun, Cezayir’de yılda 102 milyar metreküp gazın üretildiğini ve bunun yarısının iç pazarda tüketildiğini dile getirerek 2023 yılında ihracat hedeflerinin 100 milyar metreküp olduğunu belirtti. Öte yandan Cezayir’in Fas ile gerilimi sonrası boru hattını kapatmıştı. Fakat son dönemlerde ise İspanya’dan Fas’a gaz ihracatı artmış durumdadır. Mağrip-Avrupa Boru hattı üzerinden İspanya’dan Fas’a doğal gaz ihracatının kasım ayında önceki aylara göre yüzde 344 arttığı açıklandı.[69]

Fas
Fas Dışişleri Bakanı Nasır Bourita, Fransız mevkidaşı Chatherine Colonna’yı Rabat’ta ağırladı. Düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Fransız Bakan, Fas ile “normal konsolosluk” ilişkilerinin yeniden tesis edildiğini açıkladı. Colonna iki ülke arasındaki vizeler açısından ilişkileri normale döndürmek için önlemlerin alındığını belirtti. Fransa 2021 yılında Faslı vatandaşlara yüzde 50 oranında vize kısıtlaması getirmiş bu iki ülke arasında gerginliğe neden olmuştu. Bunun haricinde Fransa’nın Batı Sahra anlaşmazlığı konusundaki belirsiz tutumunun iki ülke arasındaki ilişkileri gerdiği belirtilmektedir. Dışişleri bakanının ziyareti Macron’un 2023’ün başında Fas’a yapacağı ziyaretin hazırlıkları kapsamında gerçekleşti. Colonna ziyaretinde Fransa’nın, Batı Sahra tutumu konusunda oldukça net ifadelerde bulundu. Colonna, “2007 yılında Fas’ın önerdiği özerklik planına ilişkin bu kararı desteklemek için falanca (“such and such” ifadesi kullanılmış) ülkenin kararını beklemediklerini (ABD kastedilmekte) ve pozisyonlarının net ve açık olduğunu söyleyerek başından beri her yerde tekrarladıkları şekilde Fas’ın lehine bir tutum sergilediklerini belirtti.[70] [71]

Fas Başbakanı Aziz Ahnuş, 13-15 Aralık tarihlerinde Washington’da gerçekleşen ABD-Afrika İş Zirvesi’nde yaptığı konuşmada Fas’ın çıkarlarının merkezinde hem Afrika kıtası hem de ABD ile ilişkileri geliştirmek olduğunu vurguladı. Ahnuş, bu bağlamda Fas Kralı 6. Muhammed’in son yıllarda 30 Afrika ülkesine 50’den fazla devlet ziyareti yaptığı ve 1.000’den fazla anlaşma imzaladığı vurguladı. Ahnuş, Fas’ın ABD ile de “kapsayıcı ve sürdürülebilir bir ortaklık geliştirmek için aynı arzuya” sahip olduğunu belirtti. Ahnuş ayrıca Fas’ın coğrafi konumunun Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve Amerika arasında bir kavşak görevi gördüğünü bu yüzden de ekonomik ve ticari iş birliğini artırmaya katkıda bulunabileceğini belirtti.[72]

KAYNAKÇA

HAFTALIK RUSYA BASIN ANALİZİ (12-18-Aralık 2022)

Vyacheslav Volodin Neden Ankara'yı Ziyaret Etti?
Rusya Halkların Dostluk Üniversitesi Gazetecilik Teorisi ve Tarihi Bölümünden Kıdemli Öğretim Görevlisi Kamran Gasanov, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Vyacheslav Volodin'in Ankara ziyaretini “Vestikafkaza.RU” haber portalına değerlendirdi.  “Vyacheslav Volodin Neden Ankara'yı Ziyaret Etti?” başlıklı yazıya göre, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkiler sadece hükûmet ve cumhurbaşkanlığı düzeyinde değil, aynı zamanda parlamentolar arasında da güçleniyor: “İki ülke, Türk Akımı doğal gaz boru hattı projesini ve S-400 hava savunma sistemlerinin satışını başarıyla gerçekleştirdi. Devlet Başkanları Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'den Güney Kafkasya'ya kadar birçok bölgede anlaşmazlığın giderilmesi konusunda ortak bir zemin buluyor. Ukrayna krizi sırasında bağlar daha da güçlendi. Erdoğan, Ankara aracılığıyla Ukrayna'daki krizi durdurmak için her türlü çabayı gösteriyor.” Volodin ve Şentop'un basın toplantısına dayanan uzman, Moskova ile Ankara arasında Kırım'dan Karabağ'a, Ukrayna'dan Suriye'ye kadar hemen her konuda görüş ayrılıklarının olduğunu da göz ardı etmedi: “Ancak iki ülke arasında bazı noktalarda bulunan söz konusu çelişkiler, Batı’nın Türkiye ve Rusya’ya uyguladığı baskıyla kıyaslanamaz. Dolayısıyla Rusya ile Türkiye'nin yakınlaşması, tıpkı demokratik Weimar Cumhuriyeti ile Sovyet Rusya'nın yüz yıl önce yakınlaşması gibi kaçınılmazdır.”

Analist, ABD ve AB’nin sadece Rusya'ya değil Türkiye'ye de baskı yaptığı görüşünü savundu: “Ankara bu durumu, YPG/PKK tehdidini etkisiz hâle getirmek için Suriye'de gerçekleştirdiği özel harekâtlar sırasında test etti. Ayrıca Batılı ülkeler uzun süredir Erdoğan'ı devirmeye çalışıyor. Ukrayna krizinin başlamasının ardından AB ve NATO, Türkiye'yi kendi taraflarına çekmesi için ikna etmeye çalıştı. Geçenlerde Avrupa diplomasi başkanı Josep Borrell, Türkiye'yi Moskova'ya yaptırım uygulama konusundaki isteksizliğiyle eleştirdi.” Türkiye’nin, Washington'dan bağımsız hareket eden özgür bir ülke olduğuna işaret eden Gasanov, “Ankara'nın önceliği ulusal çıkarlardır” ifadelerini kullandı.

Lübnan Siyasi Sisteminin Kısır Döngüsü 
Rusya’nın önde gelen araştırma, yayın ve eğitim faaliyetleri yapan bağımsız düşünce kuruluşu- Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RUİK) sayfasında “Lübnan Siyasi Sisteminin Kısır Döngüsü” başlıklı değerlendirme yazısı yayımlandı. Makalenin yazarı Rusya'daki ulusal araştırma üniversitelerinden biri olan Nikolay Lobaçevski'nin adını taşıyan Nijniy Novgorod Devlet Üniversitesinden tarihçi Natalya Berenkova, Lübnan'ı bekleyen siyasi krizle ilgili görüşlerini alt başlıklarla ayrıntılı şekilde inceledi. Lübnan’ın yine başkansız kaldığına dikkat çeken uzman, durumla ilgili son gelişmeleri şu şekilde özetlemiştir: Mişel Avn'ın cumhurbaşkanlığının ve dokuz parlamento oturumunun sona ermesinin ardından bir aydan fazla bir süre boyunca milletvekilleri uygun bir aday üzerinde anlaşamıyor. 2014'teki son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Lübnan 29 ay başkansız kaldı.” Lübnan siyasi sisteminin birçok kez hükûmetsiz siyasi kriz durumunda kalmasını, yıllarca parlamentoyu ve cumhurbaşkanını seçemediğini hatırlatan analist, “ama şimdi Lübnan ilk kez bir cumhurbaşkanı ve tam teşekküllü bir hükûmetten mahrum kaldı” ifadelerini kullandı. Analiste göre Lübnan, çok sektörlü siyasi sistemi ve çok dinli toplumu yansıtan büyük siyasi grupların fikir birliğine ihtiyaç duyuyor: “Bir cumhurbaşkanı seçmek için yapılan periyodik parlamento toplantıları, aday veya onun seçim şartları parlamento grupları arasında kararlaştırılana kadar etkili olmayacaktır. Bu anlaşmalar çoğunlukla kamusal siyasi hayatın perde arkasında gerçekleşmektedir; 2016 yılında, kamuoyuna açık olmayan bir şekilde Saad Hariri'nin başbakan olarak atanması şartıyla eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın seçilmesine de karar verildi.”

Ayrıca uzman, Lübnan’daki seçimleri siyasi ve ekonomi çıkarlar bağlamında da yorumladı: “Hizbullah, direnişe sadık bir koalisyonun statükosunu garanti etmeyen herhangi bir adaylığı veto edecek. Ekonomik kriz bağlamında büyük işletmelerin de kendi çıkarlarını koruması gerekiyor. Aynı zamanda, iş dünyasının, siyasi süreci etkileyen siyasi seçkinlerle büyük ölçüde kesiştiğini de göz önünde bulundurmak gerekir.” Berenkova, bazı öngörülerde de bulundu: “Lübnan'ı çok ihtiyaç duyduğu ekonomik reformları geciktirmekle tehdit eden uzun süreli bir siyasi kriz bekliyor. Nitekim, Dünya Para Fonu, Hizbullah'ın etkisinin sınırlandırılmasını içeren yapısal reformları yardımının bir koşulu olarak görüyor. Ancak söz konusu reformalar, sistemi içinden çıkılması kolay olmayacak başka bir kısır döngüye sokabilir.”

Doha Numarası: Katar'a Verilen Destek Avrupa Parlamentosu İçin Nasıl Bir Skandala Dönüştü?
Katar’ın, Avrupa Parlamentosunun bazı ekonomik ve siyasi kararlarını etkilemek için AP'de stratejik konumdaki kişilere rüşvet verdiği yönündeki iddialar Rusya basınında geniş yer buldu. “İzvestiya” gazetesinin 14 Aralık sayısında yayımlanan “Doha Numarası: Katar'a Verilen Destek Avrupa Parlamentosu İçin Nasıl Bir Skandala Dönüştü?” başlıklı uzman görüşlerine dayanan yazıda bu olayın Dünya Kupası'na ev sahipliği yapan ülkenin imajı üzerinde çok az etkisi olabileceği ihtimalleri üzerinde durulmuştur. Yazıda görüşlerine başvurulan Ortadoğu uzmanı Elena Suponina, Katar’ın söz konusu skandaldan pek rahatsız olmadığı görüşünü savundu: “Katar için asıl mesele şudur; Dünya Kupası gerçekleşti ve bu etkinlik çoğunluk tarafından bir başarı olarak kabul edildi.”

Ortaya çıkan rüşvet olayına gelince, uzman şu yorumda bulundu: “Son yıllarda şampiyonanın zemininde Katar'a yapılan pek çok sayda saldırı bu ülkenin yetkililerini periyodik olarak ortaya çıkan skandallara alıştırdı. Nitekim bu durum Katar için değil, saflarında daha fazla temizlik yapacak olan Avrupalılar için bir sorundur.” Ayrıca Suponina, Katar’ın, enerji arzı şeklinde Avrupalılar üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğuna da işaret etti: AB'nin Rus petrol ve gazından vaz geçme isteğini göz önünde bulundurmuş olursak küçük miktarlarda Katar mavi yakıtı bile artık Avrupa için büyük önem taşıyor.”

ABD, Afrika'yı Rusya'dan Korkutmaya Çalışıyor
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın, Washington’un Afrika devletlerini Ukrayna'daki Rusya karşıtı rotayı desteklemeye zorlamayacağı bağlamında ifadeleri Rusya basınına yansıtılarak değerlendirildi. “Vzglayd” gazetesinin 14 Aralık sayısında “ABD, Afrika'yı Rusya'dan Korkutmaya Çalışıyor” başlıklı uzman görüşlerini içeren yazıda bu vaatlerin Washington'un Rusya'ya karşı Afrika'daki konumunu güçlendirmesine yardımcı olup olmayacağı ele alındı. Yazıda görüşlerine başvurulan Moskova Devlet Üniversitesi Dünya Siyaseti Bölümü Doçenti Natalya Piskunova’ya göre, Afrika'daki Amerikan etkisi, Fransa, Almanya, İtalya ve Büyük Britanya gibi Avrupa devletlerinin kıtadaki varlığıyla kıyaslanamaz: “Bugün ise Afrika devletleri daha çok Rusya ve Çin ile etkileşim hâlindeyken aynı zamanda Suudi Arabistan ve diğer Ortadoğu devletlerinin etkisine maruz kalmaktadırlar.” Devam eden ABD-Afrika zirvesi ve Biden'ın Afrika’ya olası ziyaretine gelince uzman, bu hamlelerin ABD’nin kıtadaki potansiyel projeleri ve birçok ortak projeyi sıfırdan başlatma arzusuyla daha çok bağlantılı olduğu görüşünü savundu.

Tartışmanın diğer katılımcısı olan Rusya Bilimler Akademisi Çin ve Modern Asya Enstitüsü Direktörü Kirill Babaev, Orta ve Batı Afrika'da güçlü bir etkiye sahip olan Fransa'nın bölgeden fiilen çekildiğini, Rus çıkarlarının ise en az iki kıta ülkesinde Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde öncelikli olduğunu kaydetti. Moskova merkezli Ekonomi Yüksek Okulu Afrika Araştırmaları Merkezinin Başkanı Andrey Maslov ise konuyla ilgili durumu şu şekilde özetledi: “AB ülkeleri, Rusya'yı Afrika'dan kovma arzularını gizlemiyor ancak imkânları sınırlı: “Çünkü Afrika'nın kendisi Rusya'nın varlığı, Rus tahılı, gübresi ve petrol ürünleri tedarikçileriyle ilgileniyor. Afrika, Rus şirketlerinin kıtadan izole olmamasını sağlamak için uluslararası ve diplomatik düzeyde çok şey yapıyor. Afrika'nın Rusya tedarikine ilgisi olmasaydı, bir dizi Rus ihracatçıya yönelik yaptırımların daha sert ve daha geniş olacağı söylenebilir.” Uzman, Afrika ülkelerinin artık sadece dış çıkarların çatışma alanı değil, bağımsız bir siyaset öznesi hâline geldiklerini de ifadelerine ekledi.

Afganistan Terör Sığınağına Dönüşüyor
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı nezdinde Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü öğretim görevlisi Larisa Şaşok, Afganistan’da rejime karşı büyüyen direniş zemininde dünya için oluşabilen tehditlerle ilgili görüşlerini “Nezavismaya” gazetesine değerlendirdi. Gazetenin 15 Aralık sayısında yayımlanan “Afganistan Terör Sığınağına Dönüşüyor” başlıklı yazıya göre, yirmi yılı aşkın bir süredir, her türden terörist ve aşırılık yanlısı gruplar Afganistan topraklarında çatışıyor: “Bu oluşumlar sadece varlığını sürdürmekle kalmıyor, aynı zamanda bölgede ve ötesinde terör saldırıları gerçekleştirerek güçlerini pekiştirme fırsatı buluyor.”

Uzman, Taliban'ın ABD, NATO ve Afganistan İslam Cumhuriyeti'ne karşı sözde zaferine de dikkat çekerek “söz konusu zafer, dünya çapında İslamcı gruplara ve bireylere ideolojik bir destek sağlamasının yanı sıra radikalizmin artma olasılığının sinyalini verdi” ifadelerini kullandı: “Afganistan'da Taliban ile birlikte bölgesel ve küresel terörist grupların kitlesel varlığı, büyük ihtimalle Orta Asya ülkeleri ve Çin'in Müslüman nüfusunun yanı sıra Avrupa ve ABD'de marjinalize edilmiş Müslüman toplulukları arasında İslami aşırılık yaratmaya devam edecektir. Potansiyel olarak bu durum, eski terörizm biçimlerinin güçlenmesine ve yeni terör biçimlerinin ortaya çıkmasına yol açabilir.”

Tüm bunların yanı sıra aynı zamanda, Afganistan'da Taliban'a karşı silahlı direnişin şu anda büyüdüğüne değinen uzman, bugüne kadar en az 14 grubun ortaya çıktığını ve birçoğunun zaten ülkenin çeşitli yerlerinde Taliban'a karşı savaştığı görüşünü savundu: “Bu oluşumlar şu anda küçük olsalar da birleşirlerse çok büyük ve ciddi bir direniş hareketine dönüşebilirler. Ayrıca Afganistan silah ve mühimmatla dolup taşıyor. Ortaya çıkan direnişte Özbekistan'da bulunan General Abdul-Rashid Dostum, Atta Mohammad Nur, Mohammad Mohakkik, Karim Khalili gibi ünlü isimlerin yanı sıra Tacik, Hazara ve Özbek topluluklarının yeni ve genç temsilcileri önemli rol oynayacak. Bu nedenle Taliban karşıtı silahlı direnişin ortaya çıkışı, hareketin liderliği üzerinde bir dizi siyasi ve sosyal meseledeki konumunu yumuşatmak için bir baskı aracı olarak kullanılabilir.” Şaşok, Afganistan’daki durumun olası bölgesel etkilerine de değindi: “Afganistan'daki silahlı çatışmanın şiddetlenmesi, ülkede istikrarsızlığın daha da artmasına ve şiddetin tırmanmasına yol açacağı için bölgenin ve tüm dünyanın çıkarlarına uygun değildir. İç siyasi durumun kötüleşmesi daha da büyük göç dalgalarına, organize suç faaliyetlerinde artışa ve terör tehdidinin büyümesene neden olabilir.”