Türkiye-Irak Güvenlik Zirvesi: Terör Ortak Tehdit

Son dönemde Türkiye’nin güvenlik önceliğini Irak almış gibi görünmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının ardından diplomasi ve güvenlik bürokrasisinin en üst düzey yetkililerinin Irak ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ziyaretleri dikkati çekti. Önce Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, sonrasında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ABD’yi ziyaret etti. Ardından da bu iki isimle birlikte Savunma Bakanı Yaşar Güler ve İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, Irak’ın başkenti Bağdat’a gitti. Bu heyetin ziyaretinden bir gün önce de Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız, Irak’ta temaslarda bulundu.

Terörle Mücadelede Tam Kontrolün Sağlanması İçin Ne Yapılmalı?
Bağdat ziyaretinden hemen önce Yaşar Güler’in gazetecilerle yaptığı toplantıda verdiği mesajlar, aslında ziyaret öncesi Türkiye’nin önceliklerini ortaya koyar nitelikteydi. Öncelikle Türkiye 2019’da başlatılan Pençe Harekâtları serisini tamamlamak istemektedir. Pençe Kilit Harekâtı 17 Nisan 2022’de özellikle Zap bölgesine yönelik başlatıldı. Bilindiği gibi bu harekatların her biri Irak’ın kuzeyindeki farklı noktalara üstlenmiş terör örgütü PKK'ya yönelik yapılmaktadır. Son gelişmelerden de anlaşıldığı üzere, Türkiye bu bölgeye yoğunlaşmak istemektedir ancak terörle mücadelede bu yeterli değil. Bu yüzden Yaşar Güler’in de ifade ettiği gibi Irak’ın kuzeyinde bir “güvenlik koridorunun" oluşturulması söz konusudur. İstenilen "güvenlik koridoru", “güvenli bölge” kavramı ile karıştırılmamalıdır. Yani başka bir ifadeyle Suriye’deki benzer bir yapının Irak’ın kuzeyinde de kurulması beklenmemelidir. Her şeyden önce Irak’ın kuzeyindeki coğrafya buna izin vermeyecek, yüksek, birbiri içine geçmiş sarp bir coğrafyaya sahiptir. Bu yüzden bütüncül bir bölge oluşturularak tam kontrol sağlanması çok mümkün görünmemektedir.

Bakan Güler’in de ifade ettiği gibi Irak'ta 30-40 kilometre derinliğindeki alanda her bölgede asker bulundurulmasının mümkün olmadığı ortadadır. Bölgede alan hâkimiyetinin sağlanabilmesi amacıyla hâkim ve kritik arazi kesimlerinde geçici askerî noktaların kurulması mümkündür. Böylece araziye hâkim bölgelerde, yerleşik askerî bir düzen kurularak diğer bölgelerde ise sürekli denetim ve gözetim altında tutulacak kontrol mekanizmasının sağlanması öngörülmektedir. 30-40 kilometrelik bir alanda oluşturulacak bir güvenlik koridoru, hâkim alanlardaki obüs ve topçu gibi ateş destek vasıtalarının etki menzilleri ile birlikte değerlendirildiğinde, yaklaşık 60 kilometrelik derinlikte bir alanın terör örgütü tarafından kullanılmaz hâle getirilmesi mümkündür. Bu noktada Irak’ın da desteği oldukça önemlidir. Türkiye’nin bu alanı oluşturmak için imkân ve kabiliyeti bulunduğu gibi bu planın Irak’la ortak bir biçimde yürütülmesi, hem maliyet açısından hem de planın hızlıca hayata geçirilmesi noktasında işleri kolaylaştıracaktır.

Ortak tehdit: Terör
Diğer taraftan terör örgütü PKK, Irak için de büyük bir tehdit hâline gelmeye başladı. Iraklı yetkililer de PKK’yı bir “tehdit ve tehlike” olarak tanımlamaktadırlar. Bugün Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde gerçekleştirdiği operasyonlardan sonra, PKK’nın kuzeydeki dağlık bölgede varlığı baskılanarak Irak’ın içlerine doğru indiği bir süreç ortaya çıktı. Terör örgütü PKK’nın, başta Süleymaniye olmak üzere Kerkük, Mahmur, Sincar, Kifri, Tuzhurmatu, Telafer gibi Türkmenlerin de yaşadığı bölgeleri tehdit eder hâle geldiği görülmektedir. Nitekim PKK’nın şehirlere inmesiyle birlikte terör örgütünün Irak güvenlik güçlerini hedef aldığı saldırılar da yaşandı. Yani PKK, Irak’ın egemenliğini de tehdit etmektedir. Bu noktada son 2 yıllık süreçte görece bir istikrara kavuşan Irak’ta PKK sorununun da büyümeden çözülmesi ülke için son derece kritiktir.

Özellikle Irak’ın Fav Limanı’ndan (Basra) Türkiye sınırına kadar ulaşacak bir biçimde demir yolu ve kara yolu hattının yapılmasını öngören Kalkınma Yolu Projesi açısından, hem bu projenin güvenliği ve geleceği hem de Türkiye ve Irak arasındaki iş birliğinin geliştirilmesi noktasında terör örgütünün ortadan kaldırılması elzemdir. Zira, terör örgütünün varlığı sadece askerî değil, siyasi, ekonomik ve sosyal problemlere de yol açmaktadır. Hatta terör örgütünün başta KYB olmak üzere Iraklı farklı gruplarla geliştirdiği ilişkiler, Irak siyasetinde de sorunlu alanlar ortaya çıkarmaktadır. Irak’ın kuzeyinde 800’den fazla köyün terör örgütü PKK nedeniyle boşaltıldığı bilinmektedir. Öte yandan zaman zaman terör örgütünün enerji hatlarını hedef alması nedeniyle 2 ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler de olumsuz yönde etkilenmektedir. Bilindiği gibi KYB ve PKK arasındaki sıkı ilişki nedeniyle Türkiye Süleymaniye’ye yönelik uçuşları durdurduğu gibi hava sahasını da kapattı. Bu durum Türkiye ve Irak arasındaki ilişkilerin bir üst aşamaya geçmesini de engellemektedir.

Buradan hareketle Irak’ta yapılan güvenlik toplantısının isminden daha geniş bir anlam ifade ettiğini söylemek mümkündür. Irak’ta terör örgütü PKK’nın varlığının bitirilmesine yönelik atılan adımlar sadece askerî açıdan değil iki ülke ilişkilerini ilgilendiren ve ortak geleceğin kurulmasına imkan tanıyacak tüm konular için son derece önemlidir. Hele ki böyle bir toplantının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da açıklandığı üzere nisan ayı içerisinde gerçekleştirilmesi planlanan Irak ziyareti öncesi yapılması, Erdoğan’ın son noktayı koyacağı adımları beraberinde getirebilir.

Bu makale 15 Mart 2024 tarihinde Anadolu Ajansı web sitesinde “Türkiye-Irak Güvenlik Zirvesi: Terör ortak tehdit” başlığıyla yayımlanmıştır.