Türkiye ve BAE Arasındaki Stratejik Bağlar: Değişim Rüzgârları

Neredeyse on yılın ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) bölgesel ve uluslararası ilgi uyandıran resmî bir ziyarette bulunmuştur. Erdoğan, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid al-Nahyan da dâhil olmak üzere üst düzey BAE’li yetkililerle görüşmüştür. Pek çok BAE medya kuruluşu, ziyareti Türkiye-BAE ilişkilerinin büyük bir gelişme kaydetme aşamasında olduğu yorumunda bulunarak takdir etmiştir. Böylece Erdoğan’ın iadeiziyareti ikili ilişkilerin yeni bir döneme girdiğine dair somut bir kanıt oluşturmuştur.

BAE merkezli The National adlı gazetenin ilk sayfasında ziyaret övülmüş ve “The UAE and Turkey hail new era of ‘prosperous’ ties” (BAE ve Türkiye yeni “refah” ilişkiler dönemini selamlıyor) başlığı kullanılmıştır. BAE Devlet Bakanı kıdemli danışmanı Enver Gargaş ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmelerinde Abu Dabi’nin bölgede istikrar ve refah sağlama çabalarından da bahsedildiğini vurgulamıştır. Gargaş, bu ziyaretin BAE’nin barış ve refah alanı sağlama amaçlı iş birliği köprülerini güçlendirme eğilimiyle bağlantılı olduğunu ve ziyaretin yeni olumlu bir sayfa açacağını da ifade etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Khaleej Times için bir görüş yazısı kaleme almış, bu ziyaretin bölgesel barış ve iş birliği girişimlerinin zamanı olduğunu kanıtladığını belirtmiştir. Ayrıca Türkiye İletişim Başkanlığı Başkanı Fahrettin Altun, Al-Ittihad için Arapça bir görüş yazısı kaleme almıştır. Altun, uluslararası ve bölgesel iş birliğinin bir seçim değil, zorunluluk olduğunu vurgulamıştır. Buna göre Türkiye perspektifinden iş birliği yapılması rekabeti arttırmaktan daha mantıklı görülmektedir. Aynı durum BAE için de geçerlidir.

Diplomasi Oyunları
BAE, Erdoğan’ı etkileyici bir karşılama töreni hazırlayarak dostane bir şekilde karşılamıştır. Geleneksel savaş uçakları ve topları selamlamada gösterilmiştir. Ankara’da bulunan Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Körfez Çalışmaları Koordinatörü Gökhan Ereli, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türk heyeti için düzenlenen görkemli karşılama töreninin taraflar arasındaki siyasi iradenin güçlendiğini gösterdiğini, gelecek görüşmeler için üst düzey ilişkilerin sürdürülmesinin önemli olduğunu belirtmiştir.

En ünlü Arap şarkıcılardan biri olan Hüseyin al-Jassimi, Erdoğan’ın en sevdiği şarkı olan ve seçim kampanyalarında da sık sık kullandığı şarkıyı seslendirmiştir. Bu, BAE’nin ciddi bir şekilde Türk siyasetini takip ettiğinin göstergesi olmuştur. Ortadoğu uzmanı Marc Owen Jones’a göre BAE müzik diplomasisini başlatmıştır. Ayrıca Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü araştırmacısı Rümeysa Ayverdi, BAE’nin Türk bayrağını dünyanın en uzun gökdeleni olan Burc Halife’ye yansıtarak gökdeleni diplomasi için bir araç olarak kullanıp faydalandığını belirtmiştir.

Öte yandan BAE’nin resmî haber ajansı (Emirates News Agency-WAM), BAE’nin Türkiye’ye Türkçe olarak “hoş geldin” dediği bir video paylaşmıştır. Ek olarak BAE’deki pek çok sosyal medya kullanıcısı ziyareti övmüştür. Örneğin, BAE’nin popüler sosyal medya kullanıcısı Hasan Sajwani, Türkiye’yi paylaşarak bu olayı Twitter hesabında methetmiştir.

Hızlandırıcı Dinamikler
En az iki dinamik normalleşmeyi ve süreci hızlandırmıştır. Bunlardan ilki güvenlikle ilgili meseleler, ikincisiyse tarafların ekonomik endişeleridir.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Körfez güvenliği ve kendi ulusal güvenliği arasında ayrım yapmadığını ifade etmiştir. İki ülkenin de sorun yaşadığı iki ortak endişe olduğu belirtilmiştir. Bunlardan ilki ABD’dir. Obama yönetiminden beri Washington, ABD’nin bölgeye müdahale etmekten kaçındığı zoraki bir Ortadoğu politikası oluşturmuştur. Bu siyasi tercih, müttefiklerinin güvenlik bağlılıklarını değiştirmiştir. Çünkü Ortadoğu’da büyük bir gücün yokluğu, Körfez ülkelerine tehdit oluşturan Husiler gibi devlet dışı aktörler için fırsat oluşturmuştur. Son zamanlarda BAE, Türkiye’nin de sert bir şekilde eleştirdiği Husilerin saldırılarından zarar görmüştür. Suriye, Libya ve Azerbaycan gibi örneklerde zafer kazanan ve askerî gücünü kanıtlayan Türkiye, BAE’ye Husileri ortadan kaldırması için yardım edebilir. İki ülkenin de birlikte çalışabileceği ikinci güvenlik meselesiyse silah tedarikidir. ABD, Türkiye’ye F-35 satmamıştır. Aynı senaryo BAE’nin de başından geçmiştir. BAE’ye İsrail ile normalleşmesi karşılığında F-16 alacağı sözü verilmiştir. Ancak Exeter Üniversitesinde doktora öğrencisi olan Hamdullah Baycar, F-16 anlaşması hakkında da dedikodular olduğunu ifade etmiştir. Buna göre, ABD ile alakalı yapısal bir güvenlik problemi mevcuttur. ABD, Türkiye’nin birliklerini konuşlandırdığı Körfez’e güvenlik taahhütleri vermek konusunda çekimser davranmaktadır. Bu sebeple Türkiye, BAE’ye güvenlik garantisi sağlayabilir. Bu bağlamda Abu Dabi, Husileri bertaraf edebilmek için Türkiye’nin ürettiği insansız hava araçlarını satın alabilir.

Ekonomik Öncelik
İkinci dinamikse ekonomiyle ilgilidir. İki taraf da ticaret hacimlerini arttırma konusunda isteklidir. Erdoğan, ticaret hacmini iki katına çıkarmak istediklerini ifade etmiştir. Körfez araştırmacısı Yusuf Bahadır Keskin, olumlu sonuçlar alınacak ilk alanın ekonomi olabileceğini belirtmiştir. Ekonominin öncelik hâline getirilmesinin üç temel boyutu vardır.

Bunlardan ilki Covid-19 sonrası döneme hazırlık konusudur. BAE, kendisini Covid-19 sonrası ekonomiye hazırlamaya çalışmaktadır. Covid-19’un zararlarını telafi edebilmek için Abu Dabi, siyasi hırsların peşinden koşmak yerine ekonomik kazanımları öncelik hâline getirmiştir. Bu bağlamda Türkiye de dâhil olmak üzere pek çok ülkeye serbest ticaret anlaşmaları teklif edilmiştir. Erdoğan’ın ziyaretinde de iki ülke arasındaki en önemli boyutu oluşturan serbest ticaret görüşmeleri başlamıştır. Serbest ticaret görüşmeleri de iş insanlarının daha çok birbirleriyle iletişim kurmasına olanak sağlamaktadır. Ayrıca, müzakere süreci başarılı sonuçlanırsa kelebek etkisi görülebilir. Bu minvalde, ekonomi merkezli bir normalleşme Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerine de uygulanabilir.

İkinci boyutuysa Türkiye’nin yeni ekonomik modeli oluşturmaktadır. Erdoğan, ekonomide yüksek faiz oranı modeline karşıdır. Finansal planları yatırım, üretim, istihdam ve ihracata dayalıdır. Nitekim Türkiye için BAE çok önemli bir ticaret ortağı konumundadır. Siyasi gerginlik ve rekabet zamanlarında bile iki ülke arasındaki ticaret yeterli düzeyde seyretmiştir. Örneğin, 2020 yılında ikili ticaret hacmi 7,3 milyar dolarken, bu rakam 2021 yılında 8,9 milyar dolara yükselmiştir. Ticaret hacmini arttırmak için kurumsal iş birliği gerekmektedir. Bu hedef BAE’nin petrol-dışı ticaret hacmini arttırarak Körfez içerisindeki rekabeti tetikleyen petrole dayalı ekonomi modelini değiştirme planıyla uyum sağlamaktadır.

Üçüncü dinamikse Körfez ülkeleri arasındaki rekabettir. Körfez’deki kutuplar, en güçlü olarak kabul edilen BAE-Suudi Arabistan ittifakında bile yakınlaşmalara ve ayrışmalara tanık olmuştur. BAE ve Suudi Arabistan’ın ikisi de bölgesel ticaret merkezi olmak istemektedir. Türkiye ise bu hedefe ulaşmak için mükemmel fırsatlar sunmaktadır. BAE, Türkiye’yi Türk kuvvetlerine de ev sahipliği yapan Katar’a karşı kaybetmek istememektedir. Bu sebeple Körfez içerisindeki rekabet BAE’yi Türkiye ile ilişkileri onarmaya yöneltmiştir.

Özetle, Erdoğan’ın BAE ziyareti bölgedeki olumlu siyasi atmosferle birlikte yeni bir sayfa açmıştır. Gerginlik döneminin sona erdiği ifade edilebilir. Bu nedenle ziyaret, ekonomik, siyasi ve diğer tüm politika alanlarını güçlendirmek için Türkiye ile BAE arasında oluşturulacak olan toplumsal siyasetin konsolidasyonunun yakın zamandaki göstergesidir. Gökhan Ereli, önümüzdeki aylarda, özellikle savunma sanayisiyle ilgili müzakerelerin ilerletilmesi gibi siyasi ve askerî alanlarda muhtemelen daha ayrıntılı ve somut ilerlemelere ulaşılacağını ifade etmiştir.

Bu ziyaret Türkiye-BAE ilişkilerini doğru yola sokmak açısından kritik önem taşımaktadır. Katar Üniversitesinde öğretim üyesi olan Ali Bakeer, BAE’de Cumhurbaşkanı Erdoğan için hazırlanan müthiş karşılama töreni göz önünde bulundurulduğunda Abu Dabi’nin ilişkileri gelecekte ekonomik boyutu aşabilecek eşi görülmemiş seviyelere ve diğer alanlara ilerletme konusundaki ciddiyetini gösterdiğini ifade etmiştir. İki ülke arasında 13 anlaşmanın imzalanmasının normalleşme sürecini standartlaştırdığını ve kabul edildiğini kanıtlamıştır. Diğer bir deyişle Erdoğan’ın iadeiziyareti, yeni bir pragmatik yaklaşımının tohumlarını temsil etmektedir. Türkiye-BAE normalleşmesi iki ülkenin de dış politikasındaki normalleşme diyaloglarından en hızlı sonuç aldığı süreçtir. Türkiye ve BAE pragmatik hareket etmiş, bu boyutları değiştirecek yeni bir yaklaşım benimsemiştir.

Bu analiz 16 Şubat 2022’de MENA Affairs internet sitesinde "Strategic ties between Turkey and the UAE: Winds of change​" başlığıyla yayınlanmıştır.