İç ve Dış Dinamikler Bağlamında Sudan’da Siyasi Kriz

Sudan'da Ömer el-Beşir'in alaşağı edildiği 2019 yılında başlayan siyasi kriz geçtiğimiz hafta yeni bir aşamaya geçti. Uzun bir süredir siyasi ve askeri kanatlar arasında gözlemlenen fikir ayrılıkları ve devrim sonrası sürece ilişkin ayrışmalar, sivil siyasetin askeri kurumlar tarafından yeniden kısıtlandığı bir girişimin yaşanmasıyla sonuçlandı.

El-Beşir sonrası sürecin askeri kanadının lideri olarak kabul edilen ve halen Egemenlik Konseyi Başkanı sıfatıyla ülkede devlet başkanı pozisyonda olan General Abdülfettah el-Burhan liderliğinde 25 Ekim sabahı başlatılan darbe girişimiyle ülkedeki sivil siyaseti temsil eden Başbakan Abdullah Hamduk ve birçok üst düzey siyasi görevlerinden el çektirilmiştir. Bu süreçte Başbakan Hamduk, el-Burhan'ın evine götürülürken, bakan ve siyasi parti temsilcilerinin yanı sıra Ömer el-Beşir ve yönetiminin varlıklarını sorgulamakla görevli 11 kişilik komisyonun üyeleri göz altına alınmıştır.

Gerek ülke içi dinamiklerin gerekse de ülke siyasetinde etkin olan dış aktörlerin etkisiyle Başbakan Hamduk, yoğun güvenlik önlemleri altında kendi evine gönderilmiştir. Bazı kaynaklar Hamduk'un serbest kalması sürecinde bir pazarlık yaşanmış olabileceği ve onun askere bağımlı bir hükümet kurması koşuluyla evine gönderilmiş olabileceğini iddia etmiştir. Bu konuyla ilgili gelişmeler henüz netlik kazanmamış olmakla birlikte, Abdülfettah el-Burhan yaptığı açıklamada hızlı bir şekilde yönetimin siyasetle ilişkisi olmayan sivillere devredileceğini duyurmuştur.

Yaşanan bu gelişmeler Sudan'daki geçiş sürecinin sivil siyasi aktörler üzerinden devam etmesi konusunda endişeleri beraberinde getirirken, ülkede siyasi istikrarsızlığın bir süre daha devam edeceği şeklinde değerlendirmelere neden oldu. Nitekim ülkedeki askeri kurumların siyaseti kontrolü altına almasına karşı olan sivil gruplar 30 Ekim'de büyük çaplı gösteriler yapılacağını duyurmuşlardır. Abdülfettah el-Burhan bu çağrıları yapan direniş komiteleri ile gerçekleştirdiği görüşmede sivil itaatsizlik eylemlerinden kaçınılmasını talep ederken, askerin sivil kurumları kontrol konusunda uzun vadeli bir planı olmadığını vurgulamıştır.

Bu açıdan değerlendirildiğinde, yerel dinamikler bağlamında Sudan'daki gelişmelerin temel belirleyicileri olarak kabaca sivil kanadı destekleyen ya da askeri kurumlarla işbirliği içerisinde olan kesimler gösterilebilir. Nitekim el-Burhan'ın son adımlarının hemen öncesinde Hamduk'a karşı yoğun protestolar gerçekleştirilirken, Port Sudan'da ticaret yollarını kapatarak isyan eden Beja kabilesi ve Darfur'da Turabi'nin öğrencileri olarak bilinen kabilevi unsurların maddi olarak da desteklediği protestolarda askeri liderliğe yönetime el koyması çağrısı yapılmıştır.

Öte yandan Sudan'daki gelişmelerin bir diğer boyutu ise uluslararası siyasi aktörler olarak işaret edilebilir. Nitekim nüfus ve coğrafi büyüklük, Kızıldeniz'deki stratejik konum ve gerek komşu ülkeler gerekse de uluslararası aktörlerin rekabeti açısından büyük öneme sahip ülkelerden birisi olması hasebiyle Sudan'daki gelişmeler söz konusu aktörlerce yakından takip edilmektedir. ABD'den Çin'e, Rusya'dan Türkiye'ye, Mısır'dan Etiyopya'ya, İsrail'den Suudi Arabistan'a birçok bölgesel ve küresel aktör Sudan'daki sürece doğrudan ya da dolaylı biçimde müdahil olma çabası içerisinde olmuştur.

Buradan hareketle Burhan'ı yönetime el koyma girişimi noktasında güçlendiren iç motivasyonların olduğu kadar, bilhassa başta ABD'nin arka çıkması ve yine Washington'un bölgedeki müttefiklerinden Mısır ve İsrail gibi ülkelerle kurulan temasların da yaşanan gelişmelerde etkili olduğu söylenebilir. Sudan'da siyasi aktörlerin özellikle geçtiğimiz yaz ayları boyunca Türkiye, Rusya, BAE, Mısır ve İsrail gibi ülkelere ziyaretler gerçekleştirdiği görülmekte, ABD başta olmak üzere bazı ülkelerden de önemli figürleri ağırladıkları dikkat çekmektedir.

Öyle ki, ABD yönetimi Burhan'ın hükümeti feshederek olağanüstü hal ilan etme kararından saatler önce bu anlamda kritik bir girişimde bulunmuştur. ABD'nin Afrika Boynuzu özel elçisi Jeffry Feltman ile birlikte iki ABD'li diplomat Hartum'a gelerek, Burhan ile söz konusu kararın açıklamasından hemen önce bir görüşme gerçekleştirmiştir. Kaynaklar bu görüşmede ABD'nin olası bir darbe girişimi konusunda Burhan'ı uyardığını iddia etse de, Washington yönetiminden konuyla ilgili yapılan açıklamalar bu durumun doğruluğunun sorgulanmasına neden olmaktadır. Nitekim ABD, darbe girişiminden iki gün sonra askerlere karşı tonunu düşürmüştür.

Öte yandan Çin ve Rusya'nın Sudan'da yaşanan gelişmelerden endişe duyduğu da görülmektedir. Nitekim Çin'in uzun süredir bu ülkede farklı sektörlerde yatırımlar yaptığı ve Port Sudan limanına Kuşak ve Yol Projesinde önem atfettiği bilinmektedir. Rusya ise son dönemde Sudan'daki askeri kadrolarla işbirliğine gitmiş, hatta Kızıldeniz'de bir askeri üs kurma konusunda bir anlaşmayı sonuçlandırma aşamasına gelmiştir. Nitekim geçtiğimiz aylarda uluslararası medyaya yansıyan raporlarda ABD'nin milyonlarca dolarlık yatırım taahhüdü karşılığında Sudan'daki askeri liderliğe Rusya ile yapılan anlaşmayı iptal etmesi çağrısında bulunduğu iddia edilmiştir.

Birçok darbe ve darbe girişiminde olduğu gibi Sudan'daki siyasi gelişmeleri de hem iç hem de dış dinamikler bağlamında değerlendirmek sebep-sonuç ilişkisini gerçekçi anlamda kurabilmek açısından önem arz etmektedir. Afrika'nın en fazla darbe veya darbe girişimine maruz kalmış ülkelerinden birisi olan Sudan'ın siyasi istikrarı sadece bölge ülkeleri açısından değil küresel aktörler açısından da kritik önemdedir. Son olarak, Türkiye de Sudan'daki istikrarın bölgede barış ve huzura katkıda bulunacağına inanmaktadır ve bu bağlamda Hartum yönetimine demokrasi yolunda desteğini sunmaya devam edecektir.

Bu analiz 30 Ekim 2021’de Sabah internet sitesinde "İç ve Dış Dinamikler Bağlamında Sudan’da Siyasi Kriz" başlığıyla yayınlanmıştır.