Irak’ta Güvenlik – Siyaset Dengesi

Irak’ta 10 Ekim 2021’de gerçekleştirilen parlamento seçimlerine ilişkin yapılan itirazların değerlendirme süreci devam ederken, siyaset alanındaki belirsizliği ülkedeki güvenliği de olumsuz yönde etkilediği görülüyor. Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin evine yapılan saldırının ardından başlayan süreçten sonraki bir hafta içerisinde, özellikle terör örgütü IŞİD’in Irak’taki faaliyetlerini de arttırdığı görülüyor. Daha da önemlisi söz konusu faaliyetlerin belli bir bölge yerine Irak’ın farklı bölgelerinde gerçekleşiyor olması. Zira bu anlamıyla IŞİD’in yeniden yaygın bir faaliyet alanı kazanmaya çalıştığını söylemek mümkün. Nitekim son bir hafta içerisinde IŞİD’e yönelik Musul, Kerkük, Selahaddin, Diyala ve Anbar’da yoğun operasyonlar yürütülürken, IŞİD’in de söz konusu bölgelerde saldırılar yaptığı görüldü.

Özellikle son iki saldırının Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Selahaddin’e bağlı Amirli ilçesi ve Diyala’ya bağlı Karatepe nahiyesine yönelik gerçekleştirilmiş olması dikkat çekti. Bu saldırıların IŞİD’in Diyala’ya bağlı Mukdadiye’de gerçekleştirdiği “mezhep temelli” katliamın ardından yapılmış olması da ayrıca önemli. Zira bu bölgelerde yaşayan Türkmenlerin de büyük bölümü Şii mezhebine bağlı. Ayrıca bu bölgelerde Haşdi Şaabi ve Şii milis grupların da etkinliği biliniyor. Bu noktada IŞİD’in mezhepsel savaşı körüklemeye çalıştığını söylemek yanlış olmaz. IŞİD’in böylece kaybettiği toplumsal tabanı yeniden kazanma çabası içerisinde olduğu söylenebilir. Zira IŞİD’in “mezhep temelli” saldırılar gerçekleştirerek, özellikle Şii milis grupların Sünniler üzerinde baskı kurmasını ve mezhep temelinde karşılık vermesini körüklemeye çalıştığı söylenebilir. Bunun ilk sahnesi Diyala’daki Mukdadiye saldırısı sonrası yaşandı. IŞİD’in Şiilerin yoğun olarak yaşadığı bir köye saldırmasının ardından, bölgedeki aktif Şii milis gruplar çevre bölgelerdeki Sünnilerin yaşadığı köylere baskınlar düzenleyerek, tutuklamalar yaptı.

Bu durum mezhepsel gerginliğini arttırırken, IŞİD’in bundan fayda sağlamaya çalıştığı görülüyor. Nitekim 10 Ekim 2021’de gerçekleştirilen Irak Parlamentosu seçimlerinde Sünni siyasi grupların Sünnilerin yoğun olarak yaşadığı başta Musul ve Anbar olmak üzere Selahaddin ve Diyala gibi vilayetlerde taban kazanmış ve Sünnilerin siyasi gücünü konsolide etmiş olması, IŞİD’in söz konusu bu bölgelerde destek bulmasını zorlaştırıcı bir faktör olarak ortaya çıkarıyor. Başka bir deyişle, Sünnilerin Irak’taki siyasi ve yönetimsel sürece entegre ve angaje olma isteği, mezhepsel kimlik ve “Sünni radikalizmi” üzerinden taban ve destek bulmaya çalışan IŞİD açısından yaşamsal bir zorluğu da beraberinde getiriyor. Bu nedenle IŞİD’in mezhepsel gerginlik üzerinden saldırılar düzenleyerek düzeni ve güvenliği bozma arayışında. Zira şiddet dengesi kayboldukça IŞİD’in de alan bulması daha kolay oluyor

Öte yandan Şii milis grupların yaşadıkları başarısızlığı ve kaybettikleri taban desteğini, toplumsal gerginlikler üzerinden örtme ya da telafi çabası içerisinde olduğunu söylemek mümkün. Kesin olmayan seçim sonuçlarına bakıldığında Irak’taki en büyük Şii milis gruplardan biri olan Bedir Örgütü’nün öncülüğündeki, Şii milis grupların siyasi organlarının ve destek verdiği siyasi grupların çatı oluşumu Fetih Koalisyonu parlamentoda elde ettiği sandalye sayısı açısından büyük bir kayıp yaşadı. 2018 seçimlerinde kazandığı 50 sandalye ile seçimlerden ikinci olarak çıkan Fetih Koalisyonu’nun sandalye sayısının, 2021 seçimlerinin ilk açıklanan sonuçlarına göre 15 sandalye civarına gerilediği görülüyor. Bu durum toplumsal desteğin azaldığı ya da başka bir yöne kaydığının göstergesi.

Bu durum milis grupların yönetimsel etkinliğini de azaltacak bir faktör. Zira Fetih Koalisyonu’nun sandalye sayısının düşmesi, hükümet pazarlıklarında Fetih Koalisyonu’nun elini zayıflatacak. Bununla birlikte 2021 Irak Parlamentosu seçimlerinin galibi olarak görünen ve 70’ten fazla sandalye çıkaran Sadr Hareketi ile Fetih Koalisyonu içerisindeki gruplar arasındaki çekişme de dikkate alındığında, toplumsal taban desteğini kaybeden Fetih Koalisyonu’nun olası hükümet pazarlıklarında da elini zayıflatacak gibi görünüyor. Bu noktada milis grupların bunu toplumsal gerginlikler üzerinden telafi etmeye çalışması Irak’ın istikrarı açısından en büyük tehlikelerden biri. Nitekim seçim sonuçlarına itiraz eden başta Fetih Koalisyonu olmak üzere, Sadr Hareketi dışındaki Şii gruplar, başta Bağdat olmak üzere protesto gösterileri ve oturma eylemleri düzenliyor. Hükümetin de bu gösterilere karşı zaman zaman sert karşılık vermesi toplumsal gerginlikleri körüklüyor ve halk ile yönetimsel otorite arasındaki gerginliği arttırıyor ve siyasi krizi derinleştiriyor. Siyasi kriz derinleştikçe de ülkedeki güvenlik problemleri artıyor. Zira Irak’taki güvenlik yapılanması içerisinde de grupsal çekişmeleri göz ardı etmek mümkün değil. Böylece ülkede güç ve güvenlik boşlukları oluşuyor ve bu da terör örgütlerine zemin hazırlıyor.

Ayrıca bu durum ya ülkede yeni siyasi krizlere kapı aralıyor ya da var olan krizleri yeniden alevlendiriyor. Nitekim tartışmalı bölgeler meselesi bunun en bariz örneklerinden biri. IŞİD’in de sıkça eylem yaptığı, tartışmalı bölgeler olarak ifade edilen, başta Kerkük olmak üzere Musul, Selahaddin ve Diyala’nın bazı bölgelerine yeniden peşmergelerin döneceğine ilişkin söylentiler, özellikle Kerkük’te infial ortaya çıkarmış durumda. Bilindiği gibi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) 2017’de düzenlediği bağımsızlık referandumunun ardından Irak merkezi hükümetinin düzenlediği askeri operasyonlar sonucu tartışmalı bölgelerdeki idari ve güvenlik konularındaki kontrol IKBY’den merkezi hükümete geçmişti. Mevcut durum itibariyle IŞİD’in saldırılarının artması, ülkedeki siyasi krizin varlığı ve 2021 Irak Parlamentosu seçimlerinde tartışmalı bölgelerde Kürt partilerin kazandığı sandalye oranı göz önüne alındığında, IKBY’nin yeniden bu bölgelerde söz sahibi olmak için hamleler yapıyor. Ayrıca Kürt partilerinin bu durumu hükümet pazarlıkları için de kullandığına dair düşünceler başta Kerkük’te Türkmenler ve Araplar olmak üzere rahatsızlık ortaya çıkarıyor. Nitekim son olarak Irak Türkmen Cephesi Başkanı Hasan Turan, bu konuya ilişkin bir açıklama yaptı.

Bu noktada ülkedeki istikrarsızlık ve terör örgütlerinin eylemlerinin her kesime verdiği zarar ortada. Ayrıca hangi konuda olursa olsun tek taraflı adımların hiçbir kesime fayda sağlamadığını söylemek yerinde olacak. Zira IKBY ve merkezi hükümet arasındaki gerginliklerden sonra bütçe konusunda yaşanan sıkıntılar dikkate alındığında, IKBY’nin iç siyasal ve yönetimsel dengesinin de bozulduğu dikkatlerden kaçmamalı. Buradan hareketle Irak’ta istikrar yakalanmak isteniyorsa uzlaşı ve işbirliği üzerinden hareket edilmesi yerinde olacak. Aksi takdirde ülkedeki kısır döngü tüm kesimler üzerinde olumsuz sonuçlar bırakabiliyor ve ülkeyi dışı müdahaleye açık hale getiriyor. Bu durum ülkeyi her geçen gün içinden daha fazla çıkılmaz bir noktaya getirebilir.

Bu Görüş 14 Kasım 2021’de Rudaw internet sitesinde “Irak’ta Güvenlik – Siyaset Dengesi” başlığıyla yayınlanmıştır.