Irak’ta Krizin Yeni Adı: Musul

Irak’ın başkent Bağdat’tan sonra en büyük ikinci kenti olan Musul’da 21 Mart 2019 tarihinde büyük bir feribot kazası meydana gelmiştir. Kazada 100’den fazla kişi hayatını kaybederken, onlarca kişi de yaralı olarak kurtulmuştur. Bu elim kaza Musul’u yeniden ülke gündemine taşımış ve Irak siyasetinin de odak noktası haline getirmiştir. Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi ve Irak Parlamentosu Başkanı Muhammed Halbusi, Musul’u ziyaret ederken, Irak Parlamentosu Musul Valisi Nevfel El-Akoub ve iki yardımcısının görevden alınmasına karar vermiş, ayrıca Musul Vilayet Meclisi’nin feshedilmesi yönünde çalışma başlatmıştır. Ayrıca Başbakan Adil Abdulmehdi, Musul’daki tekne faciasının araştırılması için Musul Üniversitesi Rektörü Mzahim Khayat, Ninova Operasyonlar Komutanı General Necim El-Cuburi, Polis Müdürü General Hamad El-Cuburi’den oluşan bir heyet kurulmasına karar vermiştir. Buna rağmen Musul’daki sorunları çözmenin kolay olmayacağını söylemem mümkündür. Zira hem terör örgütü IŞİD’in işgaliyle geçen neredeyse 3 yıllık süreç, hem IŞİD’le yapılan savaşın bıraktığı etkiler hem de IŞİD sonrası süreçte yaşanan gelişmeler Musul’da önemli izler bırakmıştır.

IŞİD’in Irak’taki merkezi ve hatta kurduğu sözde “hilafet devletinin başkenti” olan Musul, Ekim 2016’da başlatılan ve Temmuz 2017’ye kadar süren yaklaşık 10 aylık operasyonun ardından bu yıkıcı terör örgütünden kurtarılmıştır. Irak’ın ikinci en büyük kenti olan Musul’da 3 milyondan fazla kişi IŞİD nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Sadece Musul operasyonunun yapıldığı 10 aylık süre içerisinde bile Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre 850 binden fazla kişi Musul’dan kaçmak durumundadır. BM’ye göre Irak’ta halen 2.1 milyondan fazla ülke içerisinde yerinde edilmiş kişi (IDP) mevcuttur. Musul operasyonunun tamamlanmasının ardında da yaklaşık 670 bin kişinin Musul’a geri döndüğü bilinmektedir. Bugün itibariyle IŞİD öncesi yaklaşık 3.8 milyon nüfusu olduğu bilinen Musul halkının yaklaşık yarısı Musul’da yaşayabilmektedir.

Ancak yaşam şartlarının son derece ağır olduğunu söylemek gerekmektedir. Zira halen Musul’da tam anlamıyla yeniden yapılanma çalışmaları başlamış değildir. Şehirde neredeyse her binada bir kurşun izine rastlamak mümkündür. Eski şehrin bulunduğu ve Dicle Nehri’nin akış yönüne doğru sağ taraf olarak ifade edilen ve Arapça “Eymen” ismiyle adlandırılan Musul’un batı yakası büyük ölçüde yıkıma uğramıştır. Ancak yıkılan binaların haricinde hasar gören binalar da göz önüne alındığında oturabilecek durumda olan binaların sayısı hayli azdır.  Musul’un doğu ve batı yakasını birbirine bağlayan 5 köprü de savaştan dolayı yıkılmıştır. Bu köprüler arasında şehrin simgesi olarak kullanılan Osmanlı döneminde yapılan Hürriyet Köprüsü de bulunmaktadır. Ulaşım ancak tali ve mobil köprülerle sağlanmakta, hatta bazı bölgelerde araçların geçişi için motorlu ilkel sallar kullanılmaktadır.

Halen zarar gören ve yıkılan binaların enkazlarının kaldırılmasına yönelik büyük bir çalışma da yoktur. Ayrıca enkaz altında kalan el yapımı patlayıcılar (EYP) kısıtlı olarak sürdürülen enkaz kaldırma çalışmalarını ciddi olarak etkilemektedir. Bunun yanı sıra koalisyon operasyonları neticesinde enkaz altında kalarak hayatını kaybeden Musulluların cenazeleri de çıkarılmaktadır. Halen enkaz altında onlarca cenaze olduğu konuşulmaktadır. Hatta enkaz altındaki cesetlerin salgın hastalıklara yol açabileceğine yönelik uyarılar da yapılmaktadır. Uluslararası kuruluşlarca çeşitli programlar düzenlense de evlerine geri dönen halkın büyük kısmı kendi imkanlarıyla yaşam şartlarını iyileştirmeye çalışmaktadır. Zira şehrin alt yapısı büyük zarar görmüştür. Şehirde sağlık hizmetleri çok düşük düzeyde sağlanabildiği gibi, eğitim de zor şartlar altında yapılmaktadır. Bu doğrultuda IŞİD tarafından yakılan Musul Üniversitesi'nde de onarım çok yavaş ilerlemekte ve yüksek öğrenim de tam anlamıyla gerçekleştirilememektedir.

Şehirdeki yıkım ve ölümlerden dolayı sosyal yapı zarar görmüştür. Musul’un karakteristik özellikleri kaybolmaktadır. Tarihsel olarak belirgin bir şehir olan Musul artık bu özelliğini kaybetmektedir. Musul’a diğer bölgelerden insanlar taşındığı gibi daha önce Musul’da yaşayan halkın bir kısmının da Musul’a dönmek istemediği bilinmektedir. Hatta yurt dışına göç eden pek çok büyük Musullu aile bulundukları ülkede kalma yönünde tercih belirtmektedir. Bu nedenle şehrin demografisi değişmektedir. Basra, Bağdat ve Kerkük de Musul gibi demografik değişim yaşamıştır.

Tüm bu sorunların yanı sıra Musul vilayeti siyasi ve güvenlik krizlerinin de tam ortasında bulunmaktadır. Özellikle Musul’daki milis grupların varlığı ve etkinliği yaşanan feribot faciası ile birlikte tekrar yoğun bir biçimde gündeme gelmiştir. Zira eğlence amacıyla Dicle Nehri üzerinde feribot gezileri düzenleyen eğlence parkının, Kays El-Hazali liderliğindeki Asaib Ehlül Hak isimli milis gruba ait olduğu ve parkın sahibi olan kişinin Musul’a sonradan gelen Asaib Ehlül Hak grubunun üyesi olduğunun iddia edilmesi, milis grupların Musul üzerindeki etkisini tartışmaya açmıştır. Nitekim özellikle Musul’un IŞİD’den kurtarılmasında büyük rol oynayan Haşdi Şaabi ve beraberindeki milis grupların, Musul’un IŞİD’den temizlenmesinin ardından Musul’da bürolar açtıkları bilinmektedir. Bu durum halk ile milis gruplar arasında mezhepsel gerginlik oluşturmakla birlikte, milis grupların varlığının halkta güvensizlik de oluşturduğunu söylemek mümkündür. Zira Musul’daki milis grupların hukuk dışı eylemler yaptıklarına ilişkin söylentiler ciddi boyutlara ulaşmıştır. Hatta Musul’daki güvenlik dengesini de tehdit eder boyutta bir durum almıştır. Nitekim Irak’taki ABD’nin askeri varlığının tartışıldığı bir dönemde Musul’da devriye gezen ABD askerleri ile milis gruplar karşı karşıya gelmiş, bir gerilim olsa da çatışma yaşanmamıştır. Aynı dönemde, her ne kadar yalanlansa da, ABD’nin Adil Abdulmehdi’ye faaliyetlerinin yasaklanması için 67 Şii milis örgütün listesini verdiğine yönelik haberler çıkmıştır. Öte yandan bu durumu ABD ve İran arasındaki gerginliğin bir yansıması olarak da ifade etmek mümkündür. Zira İran’ın milis gruplar üzerinden Musul’da etkili olmaya çalıştığı iddia edilmektedir. Nitekim bazı emareler bunu doğrular niteliktedir. IŞİD öncesi dönem ve Musul’un etnik ve dini yapısı göz önüne alındığında Musul’da görülmesi hayal bile edilemeyecek şekilde İran’ın Irak Büyükelçisi, Musul’un dışında daha çok azınlıkların yaşadığı Bartılla’yı ziyaret etmiş ve bir İran STK’sının inşa ettiği İran’daki 1979 devriminin lideri olan Humeyni’nin adına bir okul açılmıştır. Aynı şekilde Musul’da el-Humeyni isimli bir hastane açılmıştır. Musul Üniversitesi’nde Farsça Dili Bölümünün açılmasına karar verilmiştir. Öte yandan milis grupların varlığı, devlet kurumsallaşması ve gayri nizami silahlanma konusunda hükümet için büyük bir problem oluşturmaktadır. Zira Musul’daki feribot faciasından sonra da Irak hükümeti tarafından, Irak Ordusu’na gayri resmi silahlı grupların bürolarının kapatılması konusunda talimat verdiği açıklanmıştır.

Diğer taraftan IŞİD’in yeniden Musul’da eylemlere başlamış olması da dikkat çekicidir. Musul iki yıl önce IŞİD’den kurtarılmasına rağmen şehrin geleceği belli değildir. IŞİD, Musul’un Cezire bölgesine çekildiği ve şehri tekrar tehdit edebileceği söylenmektedir. Irak güvenlik güçleri çöldeki IŞİD varlığını temizleyememektedir. Irak içerisinde IŞİD’in uyuyan hücreler halinde örgütlendiği de söylenmektedir. Öte yandan Musul’a bağlı Sincar’daki terör örgütü PKK’nın varlığı da Musul vilayetindeki genel güvenlik durumu açısından büyük bir tehdit oluşturduğu görülmektedir. 18 Mart 2019 tarihinde Sincar çevresinde Suriye’den geçiş yapmaya çalışan terör örgütü PKK üyelerinin Irak güvenlik güçlerine saldırmış olması bu durumun en somut örneğidir.

Tüm bunlar bir arada düşünüldüğünde Musul’un Irak’taki idari, siyasi, güvenlik ve ekonomik krizin tam ortasında kaldığını söylemek yanlış olmayacaktır. IŞİD’le savaşın bütün yükünü üzerinde taşıyan Musul, Irak’taki krizlerin de odak noktası haline gelmiştir. Burada en büyük problemi yine Musul halkı yaşamaktadır. Musul halkı siyasi ve güvenlik sorunlarının ötesinde daha büyük insani krizlerle karşı karşıyadır. Bu noktada Musul’a dönen halk kendi yaralarını sarmaya çalışırken, savaşın Musul’da ortaya çıkardığı zarar nedeniyle şehre dönemeyen akrabalarının nasıl döneceği, zararlarının nasıl giderileceği, şehrin nasıl yeniden yapılandırılacağı ile daha fazla ilgilenmektedir. Musullular tekrar göç etmekten endişe etmektedir. Musul, başarısız bir vilayet olma yolunda ilerlemektedir. Şehirdeki sorunlar yeni terör örgütlerinin ortaya çıkması için uygun zemin hazırlamaktadır. Bu anlamıyla Musul’un çoklu bir çatışma dinamiğini barındırdığını söylemek mümkündür. Bu dinamizmin fiiliyata dönüşerek eylemsel bir nitelik kazanması, tüm Irak’ı içerisine çekebilecek bir istikrarsızlık ortamına sürükleyebilir. Bu nedenle Irak hükümetinin bir an önce başta Musul’daki insani krizlere çözüm bularak en azından halkın ateşini söndürmesi, ülkeyi büyük bir krizin eşiğinden çevirebilecek ilk adım olacaktır.