İsrail Siyaseti ve Referandum Yasası

Ceyhun Çiçekçi, Araştırma Görevlisi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi & Moshe Dayan Center
Arap-İsrail çatışması, başlangıcı itibariyle (Yishuv[1] dönemindeki milis çatışmaları göz ardı edilirse) Soğuk Savaş’ın resmen ilan edildiği tarihlere denk düşer fakat Soğuk Savaş ile birlikte nihayete ermez. Derinlemesine bir incelemeye gerek duyulmaksızın, çatışmanın tarihi, tarafların pozisyonları ve argümanları üstünkörü irdelendiğinde dahi klasik bir Soğuk Savaş çekişmesinin izlerine şahit olunabilir. Bu tarihi çekişme başlıca birkaç boyutu da içerisinde barındırır. İlk olarak güç skalasında süper güç olarak tasnif edilen blok liderlerinin bölge üzerindeki rekabeti (küre üzerindeki rekabetin bölgesel yansımaları olarak da okunabilir), bölgesel güçlerin menfaatleri, tarihsel anti-semitist sosyo-psikolojik motifler, İsrail devletinin ilan edilmesinin akabinde yerinden edilmiş olmanın yarattığı sosyal reaksiyonlar vb. çatışmanın gidişatında başlıca belirleyici unsurlar olarak göze çarpar. Analiz düzeyi bağlamında devletlerarası mücadelenin tarihi, beraberinde bireysel mağduriyetleri had safhaya çıkartmış, milyonlarca Filistinli, mülteci statüsüyle yaşadıkları topraklardan uzaklaşıp "yersiz-yurtsuz" bir hayata adım atarken, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşamını idame ettiren yüz binlerce Yahudi de yeni kurulan bu devlette kendisine bir "istikbal" aramaya koyulmuştur. İddia edilen ve paylaşılamayan teritoryal alan birebir örtüşünce, doğal olarak, bir tarafın mağduriyeti diğer tarafın ihyasına eşitlenmiştir.
 
İvme kazandırılmaya çalışılan barış görüşmeleri öncesinde gündeme gelen referandum yasası, toprak değişimleri söz konusu olduğunda ilgili hükümet yöneticilerinin karar verme kabiliyetlerini ve yetkilerini kamuoyuna transfer ederek, toprak değişimini de içeren olası bir barış anlaşmasının referanduma götürülmesini gerektirecektir. Fakat söz konusu yasanın, çeşitli aşamalarda sorunlu noktaları bulunmaktadır. Bu yazıda, kısa bir şekilde İsrail siyasetinin içerisinde bulunduğu atmosfer ve ilgili yasanın söz konusu sorunlu noktaları açıklanmaya çalışılacaktır.
 
Naftali Bennett Fenomeni
 
İsrail siyaseti, Ocak 2013'te gerçekleştirilen genel seçimlerle birlikte farklı bir safhaya girmiş, her ne kadar hükümetin koalisyon tipolojisinde, ana akım söyleminde veya liderliğinde herhangi bir değişiklik olmasa dahi yeni isimler Knesset'te[2] temsil yeteneği kazanmışlardır. Bu siyasetçilerin en çok dikkat çekenlerinden biri de hali hazırdaki hükümette Ekonomi Bakanlığı'nı üstlenen Naftali Bennett'tir.[3] Referandum yasasını koalisyona "dayatan" Bennett, söz konusu yasanın görüşülmemesi ve kabul edilmemesi halinde koalisyondan çekileceğini vurgulamıştır.
 
1972-Hayfa doğumlu genç lider, etkileyici hitabeti ve imajıyla seçimlerde partisi adına önemli bir başarı sağlamış, 18. Knesset'te 3 milletvekiline[4] sahip olan partisini 12 milletvekiline[5] sahip bir pozisyona getirmiştir. HaBayit HaYehudi partisi, hitap ettiği seçmen kitlesi itibariyle politik yelpazenin dindar-milliyetçi alanına, siyasal merkeze görece yakın bir şekilde, yerleşmektedir. Batı Şeria'daki[6] yaklaşık 370.000 yerleşimci İsrail vatandaşına vurgu koyan bir söylem benimseyen parti, liderinin de karizmatik katkılarıyla, ilerleyen süreçte İsrail siyasetinde daha etkili bir pozisyonu elde edebilme potansiyeline sahiptir. Hali hazırda Bennett'in Batı Şeria'ya yönelik "çözüm planı", oldukça ses getirmiş ve bölgede yaşayan yerleşimci kitleyi etkisi altına almıştır. Kısaca bu plan, ağırlıklı olarak İsrail yerleşimcilerinin yaşadıkları C Bölgesini ilhak etmeyi ve burada İsrail egemenliğini hukuksal olarak tesis etmeyi amaçlamaktadır. Aynı bölgede İsrailli yerleşimcilerle birlikte yaklaşık olarak 50.000 Filistinli yaşamını sürdürmekte olup bu kitlenin de İsrail vatandaşlığına geçirilmesi, planın aşamalarından birisidir.[7]
 
Bennett'in yerleşimcilere dönük geliştirdiği söylem, söz konusu plan da kapsam dahilinde tutulduğunda, popülist bir nitelik arz eder. Bu popülist söylem, İsrail siyaseti açısından elbette yeni değildir. Yerleşimci bölgesindeki oy potansiyelinin ebatları, siyasi partilerin söylemsel pozisyonlarını belirlemelerinde oldukça etkili olmaktadır. Bennett'li HaBayit HaYehudi partisi de bölgeye dönük geliştirdiği söyleme ek olarak, güncel İsrail siyasetinin ağırlığını temsil eden merkez-sağ ve sağ seçmen profiline yönelik olarak referandum önerisiyle yeni bir adım atmakta ve merkeze yakın bir diğer rakibi ve aynı zamanda hükümet lideri Likud'dan rol çalmaktadır.
 
Referandum Tartışmaları
 
Referandum tartışmaları, İsrail siyaseti için yeni bir olgu değil. 2010'da da benzer bir yasa üzerine tartışmalar vuku bulmuştu. Fakat İsrail siyasal kültürü, referandum olgusuna ekseriyetle mesafelidir. Teorik olarak hem bir yetki devrinin iadesini hem de çoğunlukçu bir anlayışı temsil edeceği kaygısıyla referanduma sıcak bakılmamaktadır. Knesset'e zaten seçmenlerin oylarıyla 4 seneliğine seçilmiş ve yetkilendirilmiş vekiller, ironik olarak, bu yetkilerini referandum kanalıyla topluma "iade" etme teşebbüsünde bulunmaktadırlar. Bir diğer husus da İsrail'in çoğulcu siyasal kültürüdür. Oldukça düşük bir seçim barajı (1992'ye kadar %1, günümüzde %2) marifetiyle İsrail politikası oldukça renkli bir görünüm arz eder. Görece güçsüz koalisyon hükümetleri üretmesi açısından sıklıkla eleştirilse de çoğulcu demokrasi üretmesi açısından bu sistem, "her kafadan ayrı bir sesin çıktığı" ülkede temsili siyaseti makul ölçülerde yürütebilmenin önemli bir ayağıdır. [8]
 
Referandum Yasası, ekseriyetle algılananın aksine, Batı Şeria'daki yerleşimcilerin yaşadığı toprakları[9] kapsamamaktadır. Daha ziyade 1967 öncesi sınırların ötesinde ilhak edilen alanlara dair bir düzenlemeyi içermektedir. Bu bağlamda, söz konusu Referandum Yasası ile birlikte ilhak edilen ve 1980 yılında başkent ilan edilen "birleşik" Kudüs'ün ve yine 1981 yılında ilhak edilen Golan Tepeleri'nin statüsü öne çıkmaktadır. Bu yasa uyarınca herhangi bir olası barış anlaşmasında Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri pazarlık konusu olduğu takdirde referanduma gidilerek karar verilecektir. Batı Şeria'daki yerleşimcilerin referandum kapsamında olmaması, Likud içerisinde de tepkilere yol açmış ve Benjamin Netanyahu'nun kendi ifadesiyle, olası anlaşmalara "Kudüs'ten birkaç metrekare" eklenerek her halükarda referandum tercihinin masada olduğu belirtilmiş ve yasaya yönelik parti içi muhalefet pasifize edilmiştir. 
 
1949'daki Ateşkes Antlaşması'yla belirlenmiş Yeşil Hat'tın ötesindeki Batı Şeria topraklarına dair İsrail'de her geçen gün gelişen stratejik bir perspektif mevcuttur. Bu perspektif, pek çok siyasetçi tarafından dile getirilmekte ve savunulmaktadır. Askeri bir stratejinin siyasallaşması, siyasal söyleme angaje olması, İsrail toplumundaki militarizasyonun önemli bir boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu militarize edilmiş söylem yadırganmamakta ve aksine desteklenebilmektedir. [10] Geliştirilen stratejik güvenlik dili, olguların meşrulaştırılmasına yardımcı olmakta ve olası senaryoların peşinen güvenlikleştirilmesinin de önünü açmaktadır. Bu bağlamda Referandum Yasası'nın onayına tabii kılınacak topraklar, İsrail'in ulusal güvenliği adına önem atfedilen alanları kapsamaktadır.
 
Yasanın problemli alanlarından birisi de Temel Yasalar'la çelişebilecek olmasıdır. Bu aşamada, Mohammed Wattad'ın iddiaları önem arz eder. Çıkarılacak referandum yasasıyla birlikte Temel Yasa olarak kabul edilmiş Knesset ve Hükümet Yasaları'nın çelişeceğini, referandum vasıtasıyla transfer edilecek karar alma yetkisinin Knesset ve Hükümete ait olduğunu ifade eden Wattad, Temel Yasalar'ın üstünlüğüne de hususiyetle vurgu yapmaktadır. [11]
 
Sonuç
 
Referandum Yasası ile birlikte İsrail siyasetinin popülist özelliği ön plana çıkmaktadır. Bu yasa ile birlikte siyasal partiler, olası barış anlaşmalarındaki toprak değişimlerinden ötürü yegane sorumlu olmadıkları gibi referandum yoluyla alınacak kararlara bütünlükçü ve milli mutabakat odaklı anlamlar yükleyebileceklerdir. Bu da bireysel olarak siyasal partilerin "siyaseten harcanmalarının" önüne geçebilecek bir adımdır.
 
Barış görüşmelerine yönelik de kısa bir not düşmek istiyorum. İsrail siyasetinin güncel ağırlık noktaları ve hususiyetle koalisyon lideri Likud'un parti içi çıkışları dikkate alınırsa barış görüşmeleri için İsrail'de siyaseten uygun bir zemin olduğu söylenemez. 104 Filistinli mahkumun serbest bırakılmasını içeren "jest", aslında kıyaslamalı olarak "ehven-i şer" olarak sunulmuş ve 1967 öncesi sınırların ön koşul olarak dayatılmasının önüne geçebilmek ve İsrail'in uluslararası platformdaki prestijinin zedelenmesini engellemek adına alınmış stratejik bir karardır. Barış görüşmelerinin tekrardan başlayacak olması kamuoylarındaki umutları arttırsa da ortaya çıkan sonuç tamamıyla teatral bir nitelik taşıyabilir...
 
 
DİPNOTLAR
 
[1] İsrail devletinin ilan edilmesinden önce organize Yahudi toplumuna verilen isim.
[2] İsrail devletinin tek kamaralı meclisinin ismi.
[3] Bennett, burada "rock-star politikacı" olarak değerlendiriliyor:
http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/middleeast/israel/9813527/Israels-new-political-star-Naftali-Bennetts
Jewish-Home-party-determined-to-stop-Palestinian-state.html
[4] 2009 Seçim Sonuçları: http://www.knesset.gov.il/description/eng/eng_mimshal_res18.htm
[5] 2013 Seçim Sonuçları: http://www.knesset.gov.il/description/eng/eng_mimshal_res19.htm
[6] İsrail resmi makamlarının tabiriyle: "Judea and Samaria"
[7] Naftali Bennett, "The Israel Stability Initiative": http://www.onestateisrael.com/wp-content/uploads/2012/03/The-Israel-Stability-Initiative-Naftali-Bennett.pdf
[8]Yishuv'da filizlenen siyasal kültüre direkt atıflar söz konusudur: http://knesset.gov.il/description/eng/eng_mimshal_beh.htm#2
[9] Bu bölge, yine ekseri algının tersine, İsrail'in hukuksal egemenliğine tabii değildir. Batı Şeria bölgesini İsrail Ordusu yönetmektedir.
[10] Bu olgunun arkaplanına odaklanıldığında, İsrail toplumunun Yishuv döneminden bu yana zihinsel ve bedensel militarizasyonu göze çarpmaktadır. Konvansiyonel bir dış tehdidin mevcut olmadığı günümüz İsrail'inde dahi kadınlar 21 ay, erkekler 36 ay askerlik vazifelerini yerine getirmektedirler. Erkekler, sağlık problemleri olanlar istisnai olmak kaydıyla, 45 yaşına kadar sürecek rezerv dönemine tabiidirler. İsrail ordusu, özellikle kara harekatlarında söz konusu rezerv birliklerine ihtiyaç duymaktadır.
[11]Wattad'ın iddiaları: http://www.haaretz.com/news/national/1.538047