Nijer’deki Darbe Girişiminin Libya’ya Yansımaları

Nijer’de 26 Temmuz gecesi, Albay Maj Amadou Abdramane ve beraberindeki askerlerin hazır bulunduğu televizyon yayınında yönetime el konulduğu ve bu kapsamda Devlet Başkanı Muhammed Bazum’un görevden alınarak gözaltında tutulduğu, sınırların kapatıldığı ve geçici sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Gelişmelerin ardından pek çok bölgesel ve uluslararası aktör, askerî darbeyi tepkiyle karşılamıştır. Başta bölgesel ve uluslararası kuruluşlar olmak üzere Nijer’e komşu bölge ülkeleri demokratik sürece darbe girişiminde bulunan askerî figürleri kınamıştır.

Nijer sahip olduğu zengin uranyum kaynakları, ABD ve Fransa gibi Sahel bölgesinde etkin askerî varlığa sahip ülkelerin üslerine ev sahipliği yapması bakımından stratejik bir konumdadır. Bu anlamda ülkede ABD ve Fransa’nın yanı sıra Rusya, Çin ve Türkiye’nin de belli ekonomik, sosyal ve askerî angajmanlara sahip olduğu ifade edilebilir. Ayrıca Nijer, Fransa’nın Barkhane Operasyonları kapsamında 2014 yılında giriş yaptığı Mali’den çıkmasıyla yaklaşık 1500 askerini konuşlandırdığı ve Sahel’deki askerî planlamasında merkeze alınan bir ülkedir. Nijer’in sınır komşusu Kuzey Afrika ülkesi Libya’dan ise benzer açıklamalar gelmiş, Başbakan Abdulhamid Dibeybe ve Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed Menfi gelişmelere tepki göstermiştir.

Darbe Girişimine Libya’dan Tepkiler
Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Nijer’de yönetimin anayasaya aykırı bir şekilde değiştirilme çabasını kınamış ve hukuk dışı askerî adımların herhangi bir meşru zemine oturmadığını belirtmiştir. Menfi, benzer olarak Afrika Birliği (AfB) tüzüğünün de anayasaya aykırı müdahaleleri reddettiğini sözlerine eklemiş ve Nijer’de darbeye karışan ordu birliklerinin kışlalarına dönmesi gerektiğini kaydetmiştir. Bununla beraber Libya’da Millî Birlik Hükûmeti (MBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, Nijer’de yaşanan gelişmelerden kaygı duyduğunu belirtmiş, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda bölge güvenlik ve istikrarını baltalayan askerî hamlelerin bölge ülkeleri için endişe verici olduğunu vurgulamıştır. Dibeybe, AfB ilkelerine bağlılığını teyit ederek Nijer’de çalışmaları askıya alınan demokratik kurumların yeniden tesis edilmesi gerekliliğini sözlerine eklemiştir.

Nijer’de yaşanan gelişmeler, seçimlerden kaynaklı bir siyasi çıkmaz içinde olan Libya’yı oldukça yakından ilgilendirmektedir. Yakın zamanda Tobruk merkezli Libya Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) temsilcileri tarafından oluşturulan 6+6 Ortak Komitesinin yürüttüğü görüşmelerin ağır ilerlemesi ve BM Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) komite üzerindeki baskılarını artırması, kapsamlı çözüm hedefleyen bir mutabakata ulaşılması ihtimalini azaltmaktadır. Bunun yanında sürecin uzaması, Libya’nın doğusundaki milis güçlerin lideri Halife Hafter’in söylemlerini daha agresif bir tona çekmesine zemin hazırlamaktadır.

Olası Senaryolar
Bu bağlamda Libya’nın kendi içinde tesis etmeye çalıştığı istikrar ve barışın bölge dışı faktörlerden etkilenmesi olası görünmektedir. Tıpkı Mali gibi Nijer’de yaşanan darbeden etkilenen ülkenin bir kaos sürecine girmesi, Nijer’deki çatışmaların geniş ortak sınırlar üzerinden Libya’ya sirayet etmesine yol açabilir. Böyle bir senaryoda, özellikle ülkenin güneyinde aktif olan silahlı grupların kaos ortamından yararlanarak bazı illegal faaliyetlere girişmesi mümkün hâle gelebilir. Bu noktada üzerinde durulması gereken temel noktalardan birisi, kaçakçılık faaliyetlerinin ve terör gruplarının Libya’nın Fizan bölgesini bir transit bölgeye dönüştürmesidir. Bu durum, mevcut güvenlik açıklarına bir yenisini daha ekleme ihtimalini içinde barındırmaktadır. Öyle ki yönetilemeyen alanlar yaklaşımı altında Fizan bölgesi, temel kamu hizmetlerinin götürülemediği ve güvenlik kaygılarının halk nezdinde ciddi bir boyuta ulaştığı alanlar olarak tanımlanmaktadır. Bu noktada Sahel bölgesindeki görece istikrarlı ve devlet otoritesinin güçlü olduğu bir ülke olarak Nijer’deki atmosferin kontrol edilemeyen bir boyuta ulaşması, ülkedeki devlet dışı silahlı aktörlere (DDSA) aradıkları ortamı sunarak bu noktaları “sığınacak liman”a (safe haven) dönüştürebilir.

Diğer taraftan Nijer’de askerî darbenin başarılı olması ve ülkede askerî figürlerin yönetimi devralması, Libya’nın doğusundaki milis güçlerin lideri ve eski asker Halife Hafter’in motivasyon depolamasına yol açabilir. Domino etkisi şeklinde okunabilecek bu senaryonun geçmişte bölge özelinde örnekleri bulunmaktadır. Bilindiği gibi 2014 ve 2019 yılında Hafter’in batıdaki BM destekli hükûmetlere yönelik başlattığı darbe girişimleri başarısız olmuştu. Ancak gelinen noktada, yaptığı açıklamalar ve Tobruk merkezli parlamento başta olmak üzere siyasi ve askerî alandaki elitler üzerinden Libya’daki uzlaşı/diyalog sürecini baltalama çabaları, Hafter’in hâlen ileriye dönük benzer hedeflerinin olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Nijer’de yaşanacak iç karışıklıklar ve buradaki kaos ortamının Libya’ya sıçraması, Hafter’e aradığı ortamı sunabilir. Libya’nın güneyinde mevcut hükûmete bağlı güçlerle sessiz bir rekabet içinde olan Hafter için bu bölgede Nijer’deki olaylardan kaynaklı ortaya çıkacak güvensizlik ortamı, Fizan eyaleti özelinde bir askerî müdahalenin önünü açabilir. Çünkü literatürde bu bölgeler, Libya siyasetindeki güç değişkenleri açısından önemli sembolik değere sahiptir.

Üçüncü başlık, Nijer’deki olayların daha ileri bir safhaya geçmesiyle eli silah tutan genç nüfusun, Sudan ve Çad örneğinde olduğu gibi “paralı asker” hâline dönüşme potansiyelidir. Yakın geçmişte Hafter saflarında savaşmış olan Sudanlı Cancavitler -ki günümüzde Sudan’daki iç savaşın taraflarından Hızlı Destek Güçlerine (HDG) dönüşmüştür- ve Çad’da Değişim ve Uyum Cephesi (FACT) milis grupları düşünüldüğünde böyle bir durumun Libya’da daha geniş çaplı sorunlar oluşturması mümkün hâle gelebilir. Benzer şekilde, Hafter saflarında 2019 darbe girişimine katılan FACT paralı askerleri, finansal ödeneğin kesilmesiyle birlikte Çad’a geçiş yaparak burada bir darbe girişimi gerçekleştirmiş, yaşanan çatışmalar neticesinde dönemin Çad Devlet Başkanı İdris Debi hayatını kaybetmiştir. Dolayısıyla bölgede mobilite kazanan radikal terör gruplarının ve DDSA’ların etki alanlarını genişletmesi, ileriye dönük güvenlik risklerini beraberinde getirebilir.

Son olarak, Libya’nın Fizan bölgesinde “uyuyan hücre” olarak halk içine gömülme stratejisini benimseyen DAEŞ’in Nijer’deki gelişmeleri yakından takip ettiği ve buradaki gelişmelere bağlı olarak yeniden operasyonel faaliyet hazırlıklarına başlayacağı söylenebilir. DAEŞ, son olarak 2021 yılında Sebha’da bir polis kontrol noktasına intihar eylemi gerçekleştirmişti.

Sonuç
Menfi ve Dibeybe’nin açıklamaları ve yaklaşımı da dikkate alındığında tüm bu etkenlerin Libya’daki askerî bürokrasi tarafından değerlendirildiği ifade edilebilir. Nijer’deki darbe, zayıf sınır denetimleri ve güneydeki güvenlik açıkları nedeniyle silahlı grup ve milislerin Libya’ya geçişini kolaylaştırabilir ki bu durumun bir millî güvenlik meselesi olarak görüldüğünü söylemek mümkündür. Bunun yanında yaşananların Libya’da devam eden siyasi geçiş sürecini baltalayarak Hafter benzeri, siyasi alandaki rolü asgari seviyeye inen aktörlerin istikrar karşıtı adımlarına zemin hazırlayabilir. Sonuç olarak Libya’daki karar vericiler açısından Nijer’deki gelişmelerin yakından takip edildiği ve bu yönde kısa vadede ciddi sınır önlemleri alınacağı söylenebilir.