Sidekan’da Yaşananlar ve Irak’ta PKK Varlığı

Irak Ordusu, Türkiye'ye ait silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) 11 Ağustos’ta Irak’ın kuzeyinde düzenlediği saldırıda iki üst düzey ordu mensubunun hayatını kaybettiğini duyurmuştur. IKBY’nin Erbil kentinin Soran ilçesine bağlı Sidekan kasabasında düzenlenen saldırıda araç içerisinde seyahat hâlinde oldukları belirtilen Irak Sınır Muhafızları 2. Sınır Tümen Komutanı Muhammed Reşid Süleyman ile 2. Sınır Tümen Komutanlığına bağlı 3. Birlik Komutanı Yarbay Zübeyir Hali Taceddin hayatını kaybederken, Yarbay Hüsameddin Abdurrahman Hasan ve bir askerin yaralandığı açıklanmıştır. 10 Ağustos’ta Sidekan ve Hacı Omeran kasabası sınırlarında yeni karakol kurduğu belirtilen Irak Sınır Muhafızları’nın terör örgütü PKK’nın taciz ateşine maruz kaldığı ve SİHA saldırısında öldürülen komutanların tansiyonu düşürmek için PKK mensuplarıyla Bêrmey Dindaran köyü yakınlarında görüşme yaptıkları esnada (veya sonra) saldırıya uğradıkları iddia edilmiştir.

Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde terör örgütü PKK’ya yönelik gerçekleştirdiği operasyona ilişkin Irak tarafından gerek devlet kademelerinden gerekse siyasi gruplardan sert açıklamalar yapılmıştır. Irak Cumhurbaşkanlığı açıklamasında “Türkiye ordusunun Irak toprakları içindeki devamlı ihlalleri, Irak egemenliğine yönelik tehlikeli bir ihlaldir ve kınıyoruz” ifadeleri kullanılırken; Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) tarafından yapılan açıklamada ise “PKK ve Türkiye’nin savaş ve çekişmelerini Kürdistan Bölgesi ve Irak sınırlarının dışına taşımaları ve halkımızı kurban etmemeleri gerektiğini bir kez daha tekrarlıyoruz” denilmiştir. Bunların yanı sıra Şii lider Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sadr Hareketi, Türkiye'nin eylemlerini durdurması yönünde Birleşmiş Milletlere çağrıda bulunmuştur. Parlamentonun en büyük gruplarından İran’a yakınlığıyla bilinen Fetih Koalisyonu, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız’ın ülkeyi terk etmesi gerektiğini savunurken; yine İran’a yakınlığıyla bilinen milis grubu Asaib-i Ehli’l-Hak saldırıyı kınayarak barışçıl yöntemlerin yetersiz kalması durumunda karşılık verilmesi gerektiği yönünde tehdit ifadeleri kullanmıştır. Ayrıca, Irak Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 13 Ağustos’ta Bağdat’a ve Erbil’e yapılması planlanan ziyaretinin iptal edildiğini duyurmuştur. Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı tarafından yazılı bir açıklama yapılmıştır. Açıklamada yıllardır Irak'ta yuvalandığı bölgelerden Türkiye'ye yönelik saldırılar düzenleyen PKK terör örgütünün; Irak'ın egemenliğine, toprak bütünlüğüne, güvenliğine ve istikrarına da meydan okuduğu vurgulanarak ülkesinde bulunan PKK unsurlarına karşı gerekli önlemleri almanın öncelikle Irak'ın sorumluluğunda olduğu ifade edilmiştir. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada “Bu hususta ülkemiz Irak ile iş birliğine hazırdır. Ancak Irak'taki PKK varlığına göz yumulmaya devam edilmesi hâlinde ülkemiz, sınırlarının güvenliği için nerede olursa olsun gerekli göreceği tedbirleri şimdiye kadar olduğu gibi almakta kararlıdır. Irak'ı bu doğrultuda gerekli adımları atmaya, bu durumu fırsat bilip ülkemize yönelik mesnetsiz iddialarda bulunan diğer bazı ülke ve bölgesel örgütleri de teröristleri cesaretlendiren ve terörle mücadelede çifte standart içeren yaklaşımlarına son vererek ilkeli bir tutum takınmaya davet ediyoruz” ifadesinde bulunarak, Irak hükûmetine PKK’nın Türkiye – Irak ilişkilerine zarar vermemesi konusunda mesaj verilmiştir.

17 Haziran’da IKBY topraklarında Pençe-Kaplan adlı operasyon başlatan Türk Silahlı Kuvvetlerine ait (TSK) savaş uçakları ve SİHA’lar bölgede PKK’ya yönelik çok sayıda hava saldırısı düzenlemiştir. Operasyonların başlangıcından bu yana ilk defa Irak ordusu mensuplarının hedef alınması, PKK’nın Irak’taki varlığını ve bunun taraflara verdiği zararı yeniden hatırlatmıştır.

PKK’nın Artan Hegemonyası
2011’de Suriye’de yaşanan olayların ardından PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde sağladığı kazanımlarla birlikte bölgedeki etkinliği artan PKK, terör örgütü IŞİD’in varlığından yararlanarak hem Suriye hem de Irak’ta etkinlik alanını genişletmiştir. Her ne kadar bölgesel gelişmeler ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik gerçekleştirdiği operasyonlar PYD’yi önemli ölçüde sınırlandırsa da PKK’nın Irak’taki varlığının oldukça etkin olduğunun altını çizmek gerekmektedir. IŞİD’in Haziran 2014’te Musul’u ele geçirmesinden sonra Irak’ta yaşanan istikrarsızlık, otorite ve güç boşluğu neticesinde etkinliğini arttırma, hareket alanı yaratma ve genişletme çabası içerisine giren PKK;ülkenin kuzey batı ucundaki Sincar’dan Bağdat’ın doğusundaki Hanekin’e kadar uzanan hat boyunca, IKBY’nin kontrol altında tuttuğu topraklarda etkinlik sağlamıştır. PKK, IŞİD’le mücadele bahanesiyle başta Sincar olmak üzere Kerkük ve çevresinin yanı sıra Tuzhurmatu ve Hanekin’de de üslenmiştir. Bununla birlikte PKK’nın Irak’taki siyasi uzantısı olan Tevgera Azadi (Kürdistan Özgür Toplum Hareketi) isimli oluşum Ocak 2016’da “1. Kerkük Bölge Konferansı” adlı bir etkinlik düzenleyerek Kerkük’te öz yönetim kurulması için bir yol haritası belirlemiştir. Kerkük için 25 kişilik bir öz yönetim meclisi daha kuran PKK, Kerkük’ün Dakuk ilçesinde de bir ofis açmıştır. PKK’nın Irak’taki bu etkinliğine rağmen, Irak hükûmeti ve resmî makamları örgüte karşı adım atmamıştır. Ayrıca Sincar üzerinden Telafer ve Kerkük’teki Türkmenler de, Sincar ve Kerkük’te açık bir biçimde Irak topraklarını hedef aldığı görülen PKK’nın doğrudan tehdit alanı içerisinde bulunmaktadır. Nitekim Tuzhurmatu’da geçtiğimiz dönemlerde yaşanan çatışmalarda PKK’nın sivil Türkmenleri hedef aldığı bilinmektedir.

Sincar, 2015 yılının Kasım ayının başlarında Peşmerge güçlerinin ABD’nin hava desteğiyle yaptığı operasyonla IŞİD’in elinden kurtarılmış, operasyonlarda PKK ve PKK’nın Yezidilerden oluşan yapılanması YBŞ de (Sincar Direniş Birlikleri) yer almıştır. 2015 yılının Ocak ayında Sincar’da kanton ilan ettiğini açıklayan PKK, Sincar İnşa Meclisi adı altında bir yapı kurarak bölgede fiilî bir yerel yönetim oluşturmuştur. Böylece Sincar ilçesinde biri PKK’nın kontrolünde diğeri KDP’nin kontrolünde olan iki başlı bir yapılanma ortaya çıkmıştır. Ekim 2017’de Irak merkezî hükûmeti ve Şii milis grupların içerisinde yer aldığı çatı örgütü Haşdi Şaabi, YBŞ ile birlikte yapılan ortak operasyonlar sonucunda Sincar’ın çevresinde kontrol sağlamıştır. Bu operasyonlarda ABD’nin 3 Ocak’ta saldırıda öldürülen İran’ın Devrim Muhafızları Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani ve bazı İranlı askerlerin de yer alması; Haşdi Şaabi, İran, PKK/YPG üçgenini tekrar gündeme taşımıştır. Haşdi Şaabi’nin operasyonlarının ardından Sincar’daki idari birimlere Irak merkezî hükûmeti tarafından yeni idareciler atanmış, KDP’nin güdümündeki eski Sincar  Kaymakamı’nın ilçeye girişi yasaklanmıştır. Buna rağmen Irak hükûmeti PKK’ya karşı bir hamle yapmak yerine YBŞ’ye lojistik, maddi ve askerî destek sağlamaktadır. YBŞ’nin, Irak Bakanlar Kurulu tarafından alınan bir kararla kurumsallaştırılan Şii milis grupların da içerisinde yer aldığı Haşdi Şaabi’ye bağlı olduğu bilinmektedir.

Musul İl Meclisi, 11 Mart 2018 tarihinde aldığı kararla PKK’nın Sincar’dan çıkmasını talep etmiştir. Ayrıca Irak merkezî hükûmeti de PKK’ya mesaj göndererek Sincar’daki kontrol alanlarını Irak güvenlik güçlerine devretmesini talep etmiştir. Mart 2018 itibariyle PKK’nın Sincar’dan çekilmeye başladığına yönelik haberler medyaya yansısa da PKK unsurlarının tam anlamıyla Sincar’dan çekildiğini söylemek gerçekçi değildir. Bir kısım PKK unsurunun hâlen Sincar’da yerleşik olduğu bilinmekle birlikte PKK bağlantılı grupların da Sincar’daki faaliyetlerini sürdürdüğü bilinmektedir. Bu noktada Bağdat hükûmetinin bu faaliyetlere göz yumduğunu ve dolaylı da olsa destek verdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bununla birlikte PKK’nın Irak’taki siyasi yapılanması Tevgara Azadi, Süleymaniye merkezli Şahsuvar Abdulvahit liderliğindeki Yeni Nesil Hareketi (Newey Nwe) ile birlikte 12 Mayıs 2018’de Irak’ta yapılan genel seçimlere girmiş ve bu oluşum içerisinde daha önce PKK’nın dağ kadrosu içerisinde yer aldığı bilinen Yusra Recep, Irak Parlamentosu milletvekili seçilmiştir. Bu durum dikkate alındığında askerî olarak varlık gösteren PKK’nın siyaseten de Irak’ta etkinlik arayışı içine girdiği görülecektir.

PKK’nın IKBY’ye Verdiği Zarar
Yaklaşık otuz yıldır Irak’ın kuzeyinde hareket alanını genişletme çabası içerisinde olan PKK, özellikle son yıllarda bölgenin birçok yerinde etkinliğini artırmaktadır. Nitekim IKBY Başkanı Neçirvan Barzani yönetimine yakınlığıyla bilinen haber kanalı Rudaw’ın 2016’da yaptığı araştırmaya göre; bölgede çoğunluğu Duhok’ta olmak üzere Erbil ve Süleymaniye’ye bağlı 658 köy PKK’nın kontrolü altında bulunmaktadır. PKK’nın Duhok başta olmak üzere bu bölgelerde yer edinmekte ısrar etmesindeki amacı, bölge siyasetinde varlığını güçlendirmenin yanı sıra Sincar’daki faaliyetlerini sürdürmek ve Suriye’ye erişimini kolaylaştırmaktır.

Ancak örgütün bölgedeki varlığının, güvenlik ve istikrarı tehdit ettiği ve ekonomik sorunların derinleşmesine neden olduğu gözlemlenmektedir. Nitekim IKBY Planlama Bakanlığının verilerine göre IKBY’nin en yoksul vilayeti Duhok’ta PKK’nın varlık göstermesi, göçlere neden olmakta ve ekonomik olarak bölgeye çok zarar vermektedir. Ayrıca, PKK’nın kontrol altında tuttuğu bazı bölgelerde “gümrük vergisi” alındığı ve köylülerin imar faaliyetlerine izin verilmediği yönünde iddialar söz konusudur. Yine PKK’nın 2015’te Kerkük-Yumurtalık Boru Hattı’na saldırısının bölgeye yaklaşık 250 milyon dolar zarar verdiğini hatırlatmak gerekmektedir. Öte yandan IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’nin dönem dönem Sincar’da yuvalanan PKK’yı işaret ederek “Silahlı grupların o bölgedeki varlığı Sincar halkının dönmesini ve oraya hizmet götürülmesini engellediği” yönündeki açıklamaları örgütün bölgeye verdiği zarara dikkat çekmektedir.

PKK’nın gerek Sincar’daki gerekse IKBY’nin diğer bölgelerindeki faaliyetlerinin yarattığı tehdit, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde PKK’ya karşı yoğun operasyonlar yürütmesine neden olmaktadır. KDP ile PKK arasında geçmişte yaşanan şiddetli çatışmalar yakın geçmişte görülmemiştir ancak Türkiye’nin, PKK’ya yönelik artan operasyonları iki taraf arasındaki gerilimi tırmandırmıştır. 17 Temmuz 2019’da Erbil’de Türkiye’nin Erbil Başkonsolosluğunda görev yapan Türk diplomat Osman Köse ile Neriman Osman ve Beşdar Ramazan isimli iki IKBY vatandaşının PKK saldırısında öldürülmesi tarafları karşı karşıya getirmiştir. Zira suikast IKBY’nin uluslararası prestijine zarar verdiği gibi Ankara ile ilişkilerine de yansımıştır. Erbil yönetimi PKK’nın askerî faaliyetlerine karşı yeterince etkin olamasa da siyasi alanda PKK’yı kontrol altına almaya çalışmaktadır. PKK’nın Irak’taki siyasi kolu olan Tevgera Azadi’nin KDP’nin etkin olduğu Erbil ve Duhok’taki faaliyetleri daha önce Erbil yönetimi tarafından yasaklanmıştır. Yine Ekim 2018’de Süleymaniye ve çevresinde Tevgera Azadi’nin ofisleri ruhsatsız oldukları ve IBKY İçişleri Bakanlığının izni olmadan faaliyet yürüttükleri gerekçesiyle için kapatılmıştır. İdeolojik veya stratejik açıdan PKK ile ilişkileri olan partilerin dahi PKK’nın faaliyetlerinden rahatsızlık duyması, bölgede istikrarın öncelendiği şeklinde yorumlanabilir. Yine geçtiğimiz nisan ayında IKBY’ye bağlı Peşmerge Bakanlığı tarafından Erbil’e bağlı Revanduz ilçesinde bulunan Zini Verde bölgesine Peşmerge güçlerinin konuşlandırılması sonrasında KDP ve KYB arasında bazı problemler yaşanmış, PKK’nın da tartışmaya katılması sonucunda durum daha da bozulmuştur.

Gelişmelerin seyrine ve Sidekan’daki saldırıya bakıldığında Irak’taki varlığının yarattığı tehdidin boyutları giderek büyüyen PKK’nın, Irak ve IKBY’ye sadece askerî açıdan değil toprak bütünlüğü ve siyasi bütünlük açısından da büyük zarar verdiği görülmektedir. Silahlı bir terör örgütü olan PKK’nın, özellikle sivil yerleşim alanlarına inerek sivil halk arasında etkinlik kazanmaya çalışması; halk üzerinde tehdit ve baskı oluşturması ülkenin egemenliğini ihlal etmektedir. Ayrıca PKK’nın, Irak sınırları içerisinde Türkiye’ye karşı terör tehdidi oluşturmasına ve artan eylemlerine rağmen Bağdat’ın, Ankara’nın kendi güvenliği için karşılıklı anlaşmalar çerçevesinde gerçekleştirdiği operasyonlara ve IŞİD’le mücadele kapsamında anlaşmalı bir biçimde yerel güçlere eğitim verdiği Başika Kampı ve diğer yerlerdeki askerî varlığını tehdit olarak algılamasının ve egemenlik ihlali olarak değerlendirmesinin izah edilir yanı bulunmamaktadır. Zira PKK’nın Sincar başta olmak üzere Irak’ın kuzeyinde artan etkinliğinden duyduğu rahatsızlığı her fırsatta dile getiren Türkiye’de “İkinci Kandil” olarak tanımlanan Sincar’a yönelik olarak birçok kez hava operasyonları düzenlenmiştir. Bu açıdan PKK’yı hala terör örgütü listesine dahi almayan Irak başta olmak üzere meseleye dâhil olan, etkileyen ve etkilenen bütün tarafların daha aklı selim davranarak  uzun vadeli ve kalıcı adımlar atmaları yerinde olacaktır. Irak’ın toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunmasını dile getiren ve terörle mücadelede Irak’ın daima yanında yer aldığını net olarak ortaya koyan Ankara ile Bağdat’ın arasında koordinasyonun ve iş birliğinin sağlanması önem arz etmektedir. Erbil her ne kadar Bağdat’a nazaran PKK konusunda daha fazla çaba sarf etse de bu bağlamda güçlü bir birlikteliğin tesis edilmesi gerekmektedir. PKK ile mücadelenin başarısına paralel olarak tüm tarafların faydasına olacak bölgesel istikrarın sağlanması kolaylaşacaktır.