Siyasi Manevralar ve Meşruiyet Krizi Gölgesinde Libya Geçiş Dönemi

Libya’da seçimlerin ertelenmesi ve yeni bir geçiş dönemine girilmesi üzerine Akile Salih liderliğindeki Temsilciler Meclisi (TM) ve Halid Mışri liderliğindeki Devlet Yüksek Konseyi (DYK), yeni seçim tarihlerinin belirlenmesi ve anayasal altyapının oluşturulması için görüşmelere başlamıştı. Ancak kurumlar arası rekabet, parlamento içinde yapılan oylamada Başbakan Abdulhamid Dibeybe’ye yakın görülen DYK’nin yeni başbakanın seçileceği mekanizmanın dışına itilmesiyle devam etti. 10 Şubat tarihinde gerçekleşen parlamento oturumunda ise önceki içişleri bakanı ve 24 Aralık başkanlık seçimlerinde Dibeybe’nin batıdaki önemli rakiplerinden olan Fethi Başağa, geçiş döneminin yeni başbakanı seçildi. Parlamentonun bu kararı, tüm yerel ve uluslararası çabalara rağmen Libya’yı yeniden bir kutuplaşma ortamına sokabilir. Ayrıca mevcut Başbakan Dibeybe’nin görevi yalnızca halk tarafından seçilmiş bir otoriteye bırakacağı yönündeki açıklamaları dikkate alındığında Başağa’nın seçilmesi, Libya’yı yeniden iki farklı hükûmetin ve iki farklı otoritenin varlık gösterdiği bir siyasi kriz ortamına sürükleyebilir. Bu anlamda gelinen nokta uzun zamandır Libya siyasetindeki gergin atmosfere çözüm bulamayan ve aksine mevcut sorunları daha da derinleştiren kurumların sorgulanmasına yol açmaktadır. Ertelenen 24 Aralık seçimleri ve takip eden süreçte yaşanan meşruiyet krizi, bu kurumlar arasındaki rekabet ve statüko arayışının en temel çıktısı olarak gösterilebilir.

Yol Haritası Komitesinin Sunduğu Taslağın İçeriği
Libya’da seçimlerin ardından girilen kaos ortamı, Yol Haritası Komitesinin parlamentoya sunduğu taslak ile ilk sinyallerini vermişti. Parlamento tarafından 7 Şubat tarihinde kabul edilen metnin birinci maddesine göre seçimlerin anayasal düzenlemelerin yapılmasından en fazla 14 ay süre sonra yapılması öngörüldü. Bu hâliyle ilgili madde, BM Libya Destek Misyonu ve batılı aktörlerin Haziran 2022 tarihinde yapılmasını öngördüğü halk tabanlı başkanlık seçimlerini oldukça ileri bir tarihe atması bakımından da tartışmaları beraberinde getirdi. Ayrıca anayasal müzakereler adı altında seçimlerin beklenenden daha da ileri bir tarihe atılması, TM ve DYK’nin zaman kazanma çabaları olarak algılandı. Bilindiği gibi Libya’da anayasal düzenlemeleri ve değişiklikleri yapmak üzere TM ve DYK arasında müzakereler devam etmektedir. DYK tarafı, 2017 yılında hazırlanmış anayasa taslağının kabul edilmesi gerektiğini savunurken TM içinde Salih’in başını çektiği grup, anayasa taslağının o dönemin şartlarına göre batıdaki aktörlerin etkisi altında hazırlandığını ve azınlık hakları başta olmak üzere farklı alanlarda sorunlu maddeleri içerdiğini savunmaktadır.

İkinci önemli başlık, ilk maddeyle bağlantılı olarak oluşturulan anayasa taslağının DYK’ye sunulması ve belli bir süre içinde sonuca ulaşılması gerektiği hakkında oldu. Bu anlamda TM’nin 24 Aralık seçimleri öncesi Eylül ve Ekim 2021’de çıkardığı tek taraflı seçim yasalarında düştüğü hataya düşmeyerek sürecin meşruiyetini sağlamlaştırmaya gittiği görülmektedir. Her ne kadar bu durum, parlamento içinde bir ikilik yaratmış olsa da DYK’nin da anayasal mekanizmanın bir parçası yapılması, bir anlamda uluslararası baskıları azaltmaya yönelik bir hamle olarak okunabilir.

Üçüncü maddeyse geçiş dönemi başbakan adaylarıyla alakalı oldu. Bu noktada ilgili madde başbakan adaylarının belirlenmesinde DYK’nin önerilerini almayı öngörmektedir. Son olarak ise Yol Haritası Komitesinin 1 ay içinde seçimlere giden yolda atılacak adımlarla alakalı son raporunu tamamlaması gerektiği ifade edildi. Ancak komitenin büyük oranda TM ve Salih etkisinde olması, sürecin tıkanma ihtimalini artırmaktadır. 

Geçici Dönemin Yeni Başbakanı: Fethi Başağa
Bu kapsamda başbakanlık pozisyonuna adaylığını açıklayan 7 kişiden yalnızca ikisinin (Fethi Başağa ve eski Nüfus Dairesi Başkanı Halid Bibas) adaylığı TM ve DYK tarafından onaylanmış, daha önce aday olduğunu açıklayan önceki Başbakan Yardımcısı Ahmet Maytık ise seçimlerden kısa bir süre önce adaylıktan çekildiğini duyurmuştu. 10 Şubat tarihinde yapılan oylama sonucunda Fethi Başağa, yeni dönemin başbakanı seçildi. Başağa, seçimler öncesinde parlamento üyelerine yaptığı konuşmada geçici dönemin başbakanı olarak seçilmesi hâlinde başkanlık seçimlerinde adaylığını koymayacağını duyurmuştu.  

Diğer taraftan DYK’nin Başağa’nın adaylığını kabul etmesi, Mışri’nin Salih ve doğudaki milis güçlerin lideri Hafter’in başını çektiği Dibeybe karşıtı koalisyona dâhil olduğu yönündeki yaklaşımları ön plana çıkardı. Yine Mışri’nin “parlamentonun hükûmeti değiştirme kararını destekliyoruz” ve “yeni hükûmet kurulsa bile biz anayasal çalışmaları sürdüreceğiz” şeklindeki açıklamaları, bu argümanı güçlendirdi. Bununla beraber geçici dönem için düşünülen adayların her ikisinin de Trablus menşeli olması, Salih ve Hafter’in uzun zamandır Başbakan Dibeybe’ye karşı planladıkları “içten fethetme” stratejisinin hayata geçirildiği anlamına gelmektedir. Öyle ki Başbakan Dibeybe’nin ülkenin genelinde giderek artan popülaritesi, Hafter ve Salih nezdinde Dibeybe’nin dengelenmesi ve yeniden bir meşruiyet krizine sokulması gereğini ortaya çıkardı. Bu anlamda gerek uluslararası baskılar gerekse BAE ve Mısır’ın ülkenin batısına yönelik açılımı ve normalleşme girişimleri, Hafter’in öncülüğünü yapacağı bir askerî müdahaleyi rafa kaldırdı. Bu durumun Salih ve Hafter cephesini Trablus’taki milis gruplar arasındaki rekabeti ve istikrarsız atmosferi tetiklemeye ittiği söylenebilir. Hafta içinde Dibeybe’ya yönelik suikast girişimi, Trablus’ta mevcut başbakana karşı oluşan milis grup cephesini göstermesi bakımından önemlidir.  Hatta bu noktada batıdaki (Mısrata) milis gruplar üzerinde ciddi bir nüfuz alanına sahip olan Başağa’nın müttefik olarak seçilmesi tesadüf değildir. Nitekim geçiş dönemi başbakanı seçilen Başağa’nın geçmiş pragmatist yaklaşımı sebebiyle toplumsal tabanda, BM Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams’ın Dibeybe’ye olumlu yaklaşımı sebebiyle ise uluslararası alanda zemin bulması pek muhtemel görünmemektedir.

Başbakan Dibeybe’nin Tepkisi ve Uluslararası Dengeler
Öte yandan Birlik Hükûmeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, TM tarafından seçilecek başbakana görev ve yetkilerini aktarmayacağını duyurmuştu. Dibeybe, halk tarafından seçilecek bir otorite gelinceye kadar hükûmetin görevini sürdüreceğini açıklamış, herhangi bir paralel hükûmet kurularak ülkenin kaynaklarının buraya aktarılmasına izin vermeyeceğini belirtmişti. Salih, Başağa ve Hafter’i kastederek paralel yapılanma içine girmek isteyen aktörlerin pozisyon ve para peşinde olduklarını hatırlatan Başbakan Dibeybe, geçmişte kendilerinin “terörist”, “darbeci” ve Müslüman Kardeşler yanlısı olarak suçlandığını ancak şimdi tüm bu güçlerin meşruiyet kazanmak için bir araya geldiklerini ifade etti.

Uluslararası anlamda ise BM başta olmak üzere İngiltere, İtalya, ABD ve Katar gibi ülkeler, yeni hükûmetin kurulmasına karşı görüş beyan etmiş ve oluşacak yeni yapının geçmişte olduğu gibi Libya’nın siyasi kurumlarının bölünmesine yol açacağını ve ülkeyi askerî alternatife sürükleyeceği kaygısını dile getirmişlerdir. Bu bağlamda MBH’nin görevine devam etmesi ve ertelenen seçimlerin haziran ayında gerçekleşmesi gerektiğini vurgulayan BM Libya Misyonu, paralel yapılanmalardan kaçınması noktasında parlamentoyu çok defa uyarmıştı. Çok sayıda parlamento üyesi bu uyarılara tepki göstererek BM’yi Libya’nın iç işlere müdahale etmekle suçladı. Buna benzer olarak geçmişte İngiltere’nin Libya Büyükelçisi Caroline Hurndall’ın paralel yapılanmaları tanımayacakları yönündeki söylemi, Fethi Başağa’nın ciddi tepkisiyle karşılaşmıştı. Son döneme kadar Avrupa başkentlerinde yürüttüğü başkanlık seçimleri propagandasıyla ön plana çıkan Başağa’nın çıkarları gereği Batı karşıtlığına bürünmesi, kendisinin pragmatist kişiliğini yansıtmaktadır.

Yozlaşmış Yasama Organları: TM ve DYK’nin Hayatta Kalma Stratejileri
Uzun yıllardır Libya siyasetinde güç ve söz sahibi olan kurumlardan birisi olarak TM’nin bu son hamlesi, yukarıda bahsedilen iç dinamikler dışında zaman kazanarak seçimler öncesinde anayasal zeminin belirlenmesinde söz sahibi olmak üzerine kurulmaktadır. Öyle ki ülkenin iki yasama organı olan TM ve DYK sırasıyla 2014 ve 2016 yıllarından beri aynı kişilerle görev ve yetkilerini sürdürmekte, Libya’nın siyasi sahnesinde bir statükonun oluşmasına sebep olmaktadır. Bu kurumların ve başkanlarının siyasi ömürlerini doldurmaları, kendilerini farklı suni tartışmalar yaratmaya itmektedir. 24 Aralık başkanlık seçimlerinde yaşanan aday kriterleri ve yol haritası krizi de bu iki yozlaşmış kurum arasındaki kısır tartışmaların bir ürünü olarak görülebilir.

İki kurum arasında yaşanan rekabet, Seyfulislam Kaddafi’nin yarışa girmesiyle çıkar odaklı ortaklığa dönüşmüş ve tüm girişimlere rağmen Libya’nın demokrasi ve istikrar arayışı bir kez daha ikinci plana atılmıştı. Gelinen noktada özellikle Akile Salih tarafından kullanılan agresif söylemler, Libya’yı yeniden bir çıkmaza sürükleyebilir. Ancak uluslararası camianın desteğini arkasına alamayan ve toplumsal karşılık bulamayan Salih’in bu girişimlerinin ne denli sürdürülebilir olacağı tartışma konusudur. Bu bağlamda geçmişte müttefik ilişkisine sahip olduğu bölgesel aktörlerin desteğini azaltması, Salih’i başkanlık seçimlerine kadar Dibeybe hükûmetiyle bir güç paylaşımına itebilir. Bu senaryoda Başağa tarafından kurulan ve meşruiyet bakımından zayıf olan paralel hükûmetin Dibeybe’ye karşı bir koz olarak kullanılması mümkünken aynı zamanda MBH’nin görev süresinin uzaması hâlinde güçlü tavizler alınması amaçlanabilir. Ancak böyle bir senaryoya görev süresi boyunca uluslararası aktörlerle diplomatik ve ticari anlamda güçlü bağlar kuran Dibeybe’nin ne oranda cevap vereceği soru işaretlerini beraberinde getirmektedir.