ABD’nin Haşdi Şaabi Liderlerine Yaptırım Kararlarının Anlamı

ABD Hazine Bakanlığı 8 Ocak 2020’de işlenen insan hakları ihlalleriyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle Irak’taki milis güçlerin çatı oluşumu Haşdi Şaabi Heyeti Başkanı Falih Feyyad’a Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası kapsamında yaptırım uygulama kararı almıştır. Bu karardan yalnızca beş gün sonra ise yine ABD Hazine Bakanlığı, 3 Ocak 2020’de ABD’nin hava saldırısında İran Devrim Muhafızları Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani ile birlikte öldürülen Ebu Mehdi el-Mühendis’in halefi Haşdi Şaabi Genelkurmay Başkanı Ebu Fedek’i Özel Küresel Terörist listesine eklemiştir. Uzun süredir Haşdi Şaabi bünyesindeki İran yanlısı Iraklı Şii milislere yönelik yaptırım kararları alan ve Haşdi Şaabi’nin kontrol altına alınması konusunda Bağdat hükûmetine baskı yapan Washington’un son kararları, Donald Trump’ın İran’a, başkanlık koltuğunu Joe Biden’a devretmeden önceki son darbeleri olacağı gibi Biden yönetimine Irak’ta yüzleşmesi gereken ağır bir miras bırakmaya çalıştığı şeklinde de değerlendirilebilir. Daha da önemlisi ABD bu kararlarla Irak’ı, İran destekli gruplara dair daha açık bir tutum almaya zorlamaktadır.

Kararların Detayları
ABD Hazine Bakanlığının açıklamasında Irak’ta Ekim 2019’da başlayan ve altı yüzü aşkın protestocunun öldürüldüğü gösterilerde Haşdi Şaabi bünyesindeki İran destekli grupların, ülkedeki sosyoekonomik ve siyasi atmosferi protesto eden sivillere karşı şiddet eylemlerine başvurduğu ve Falih Feyyad’ın protestoları bastırmak için kurulan kriz masasının bir parçası olarak İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü ile beraber hareket ettiği belirtilmiştir. Nitekim ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin de barışçıl protestoculara karşı işlenen cinayetleri koordine eden bir siyasi ve milis figür olarak nitelendirdiği Feyyad’ın İran’la bağlantılı olduğunu ifade ederek Haşdi Şaabi’nin İran destekli unsurlarının hâlen Irak demokrasisine ve sivil toplumuna karşı şiddet kampanyası yürüttüğünü savunmuştur. 

Öte yandan, ABD Dışişleri Bakanlığının karara ilişkin yayınladığı açıklamada tıpkı Feyyad gibi Ebu Fedek’in de İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü ile iltisakı vurgulanmıştır. Açıklamada Irak’taki en etkili İran destekli milis güçlerinden 2009’da ABD tarafından terör örgütü listesine alınan Ketaib Hizbullah’ın eski genel sekreteri olduğunun altı çizilen Ebu Fedek’in Irak’ta İran’ın çıkarlarını gözettiği, ilişkili olduğu grupların paravan isimler kullanarak Irak hükûmeti ve yabancı misyon tesislerine saldırılar düzenlediği ve Iraklı sivil toplum liderlerine ve aktivistlere karşı işlenen suikast, kaçırma ve işkence olaylarında rol oynadığı ifade edilmiştir. Bu doğrultuda ABD, beş gün içerisinde Haşdi Şaabi’nin biri sivil diğeri askerî olmak üzere en etkili iki liderini sırasıyla yaptırım ve terör listesine eklemiştir.

ABD, Irak’ı Tercihte Bulunmaya İtiyor
ABD daha önce Irak’ta Haşdi Şaabi bünyesindeki İran’a yakınlığıyla bilinen Asaib-i Ehl’il-Hak ve Hareketü’n-Nüceba gibi milis grupların liderlerini yaptırım ve terörizm listesine alsa da son kararlar bugüne dek Irak’ta alınan en büyük çaplı kararlar olması açısından önem arz etmektedir. Özellikle Irak’taki güvenlik mekanizmasının legal bir parçası olan Haşdi Şaabi’nin Heyeti Başkanı Feyyad, Magnitsky yaptırımına dâhil edilen hükûmet seviyesindeki ilk isim olmuştur. 

Öte yandan İran’la ilişkili grupları doğrudan hedefleyen önceki yaptırımların aksine Haşdi Şaabi’nin üst kademesini hedef alan yaptırımlar, ABD’nin Irak’a yönelik tutumu hakkında net mesajlar taşımaktadır. Zira bu kararlarla ABD gerek Feyyad gerekse Ebu Fedek gibi kimi zaman siyasi/diplomatik kimi zamansa milis kimliğini kullanabilen ve Irak devlet mekanizması içinde rol oynayan İran’a yakın kişilerin resmî yapıdan bir an önce ayıklanması gerektiğini vurgulamıştır. Yani ABD, Ekim 2019’dan beri sokaklarda olan eylemcilere yönelik şiddet olaylarına karışan güvenlik mensuplarını yargıya teslim etme vaadini hükûmet programında belirten Başbakan Mustafa el-Kazımi’ye bu kişilerin kim olduğunu işaret etmektedir. Dolayısıyla ABD’nin son hamleleriyle İran’la ilişkili kişilerin resmî yapıda oynadığı rol hakkında Irak hükûmetini ivedilikle bir tercih yapmaya ittiği anlaşılmaktadır. 

Washington ile Tahran arasında gerek iç gerekse dış politikada denge arayışında olan Bağdat hükûmetinin ABD’nin yaptırım kararlarına kayıtsız kalması, Washington nezdinde Bağdat’ın reform vaatlerinin samimiyetine yönelik tartışmayı da beraberinde getirecektir. Bu nedenle yaptırım uygulanan İran’la ilişkili kişilerin, Irak devlet mekanizmasının bir parçası olarak kalması uzun vadede ABD ve Irak ilişkilerindeki güven krizini derinleştirecek ve Irak hükûmetini uluslararası izolasyon tehlikesiyle baş başa bırakabilecektir. 

Bilhassa ABD başkanlık koltuğunun devir teslim töreni bu kadar yakınken Irak özelinde bahsi geçen kararların alınması, iç siyaset açısından çalkantılı günlerde bile ABD bürokrasisinin Irak’taki durumu ve İran aktivitesini izlemeye devam edeceğine yönelik kendi içinde bir okuma barındırmaktadır. Ancak ABD’nin Irak hükûmetiyle istişare etmeden veya Irak hükûmetini önceden uyarmadan aldığı bu kararlar bir fırsat niteliği de taşımaktadır, nitekim yaptırım kararlarının Irak hükûmetine devlet mekanizması içerisinde hareket eden İran’la ilintili kişilerin ayıklanabilmesi için meşru bir zemin sağladığı öne sürülebilir. Zira ABD’ye yakınlığıyla bilinen Başbakan Kazımi, Mayıs 2020’de göreve geldiğinden bu yana bürokrasi ve güvenlik mekanizması içerisindeki İran yanlısı kişi ve grupların gücünü kırmaya çalışmıştır. Bu doğrultuda Kazımi, Feyyad’ın Haşdi Şaabi’deki görevinin dışında uzun süredir yürüttüğü Ulusal Güvenlik Servisi Başkanlığına General Abdulgani Esedi, Ulusal Güvenlik Müsteşarlığına da eski İçişleri Bakanı Kasım Araci'yi atamıştır. Bu anlamda Kazımi’nin ABD’nin yaptırım kararını öne sürerek Feyyad’ı görevden alması muhtemel görünmektedir. 

Haşdi Şaabi’de Dönüşüm Muhtemel
Her ne kadar içerideki İran etkinliği nedeniyle Ebu Fedek’i direkt görevden alması kısa vadede zor görünse de göreve geldiğinden beri Haşdi Şaabi’de revizyona gideceği yönünde taahhütlerde bulunan Kazımi’nin örgüte yönelik baskılarını arttırabileceği düşünülmektedir. Özellikle ülkedeki en büyük Şii dinî otorite Ayetullah Ali es-Sistani’ye yakın milislerin Haşdi Şaabi’den ayrılmak istediği bir süreçte örgüt içerisindeki çatlakların daha da artması muhtemelken ABD’nin kararlarıyla birlikte Kazımi’nin revizyona gitme konusunda eli güçlenebilir. Ancak siyaseten oldukça zayıf bir konumda olan Kazımi’nin ülkenin seçime hazırlandığı bir süreçte böyle radikal bir adım atmasının sandıkta karşılığı olacaktır. Bu minvalde Kazımi’nin örgütün dönüşümü konusunda Sistani’nin ve yine örgüt ve siyasette etkili olan Mukteda es-Sadr gibi figürlerin desteğini almadan sonuç elde etmesi oldukça zor gözükmektedir.

Özellikle Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasasınca Feyyad’a uygulanan yaptırımlar; Feyyad’ın ABD topraklarındaki mal varlığını dondurma, ABD vatandaşlarının Feyyad’la herhangi bir finansal işlemde bulunmasını yasaklama ve Feyyad’ın ABD topraklarına girişini yasaklamaktadır. Bu nedenle Feyyad’a yönelik yaptırım kararının Irak’ta hukuki bir süreç tetiklemekten ziyade siyasal bir değişim yaratma amacıyla alındığı söylenebilir. Bununla birlikte, Ebu Fedek’in Özel Küresel Terörist listesine eklenmesi, selefi Ebu Mehdi el-Mühendis gibi Fedek’i de ABD terörle mücadele operasyonlarının olası hedefi hâline getirme tehdidiyle karşı karşıya bırakmaktadır.

Biden’a İran Mirası
Süleymani ve Mühendis’in intikamını alacağını her fırsatta vurgulayan İran’ın, suikastların birinci yıl dönümünde beklenenin aksine bir eyleme girişmemesi, İran’ın Biden yönetimiyle iyi bir başlangıç yapmak istemesi şeklinde değerlendirilirken; Trump’ın giderayak Tahran’a uyguladığı baskıyı arttırması, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğinde muhtemel yükler bırakmaktadır. İran’a maksimum baskı uygulama stratejisi benimseyen Trump ABD’si tıpkı Yemen’de İran destekli Husileri terör örgütü ilan etme kararında olduğu gibi Irak’ta da söz konusu hamlelere girişerek Biden’ın İran ile olası normalleşme arayışlarını geciktirme çabasına girişmektedir. Her ne kadar Biden’ın, Trump’ın çekildiği İran’la nükleer anlaşmaya geri dönmesi beklense de bu durum Biden’ın Irak’taki İran yanlısı milis gruplara karşı daha müsamahakâr olacağı ya da Biden’ın ABD güçlerinin Irak’tan çekilmesine olumlu bakacağı anlamına gelmemektedir. Özellikle milis grupların son iki yıldır devam ettikleri ABD üslerine ve misyonlarına yönelik tacizlerine Biden yönetiminin de sert yanıt vermesi kaçınılmaz görünmektedir. Nitekim Trump, İran destekli milis kaynaklı tehditlerin sahada olduğu kadar Feyyad örneğinde olduğu gibi bakanlık düzeyindeki resmî pozisyonlardan da geleceği uyarısında bulunmaktadır. 

Bu anlamda Biden dönemi Bağdat-Washington hattının ilk gündemlerinden biri Haşdi Şaabi ve İran destekli milisler meselesi olabilir. Özellikle Irak Dışişleri Bakanlığı, Feyyad’a yönelik yaptırım kararlarını kabul edilemez bir sürpriz olarak nitelendirirken Başbakanlık makamından karara yönelik herhangi bir yorum yapılmaması Kazımi’nin her iki ülkeyle köprüleri atmak istemediğini göstermektedir. Zira Feyyad’a yönelik yaptırım kararlarının açıklanmasından dört gün sonra Bakanlar Kurulu, Kazımi önderliğinde olağan toplantısını gerçekleştirmiş ancak konuya ilişkin görüş veya açıklama paylaşılmamıştır. 

Buna karşın, Kazımi’nin 14 Ocak’ta Haşdi Şaabi Genel Merkezini ziyaret ederek Feyyad ve Ebu Fedek ile görüşmesi, Kazımi’nin örtülü bir biçimde hem Feyyad’a hem de Ebu Fedek’a destek verdiği şeklinde yorumlanmıştır. Ancak iç işlerinde bağımsız bir yapıya sahip olsa da Irak güvenlik güçlerinin resmî parçası olan Haşdi Şaabi’nin, Irak Anayasası’nın 76. maddesi uyarınca Başkomutan unvanını taşıyan Başbakan’a karşı sorumlu olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Her ne kadar İran yanlısı gruplardan rahatsızlığı bilinse de İran’ın Irak’taki etkinliğinin de bilincinde olan Kazımi, mevcut denklemde bir etki unsuru olarak kalmaya çalışmaktadır. Bu nedenle Kazımi’nin konuya ilişkin temkinli tavrını devam ettireceği ve ABD ile İran arasındaki denge siyasetini ani ve radikal bir adımla zedelemeyeceği görülmektedir.