Çin’in Yemen Diplomasisi: Jeopolitik Hedefler ve Stratejik Adımlar

İran ile Suudi Arabistan arasında 10 Mart 2023’te Pekin’de imzalanan normalleşme anlaşması Yemen'de barış için büyük bir umut doğurmuştu. Suudi Arabistan ile Husiler arasında barış görüşmeleri devam ediyor olsa da şu ana kadar Yemen'in gidişatının anlaşmanın bir sonucu olarak belirgin bir şekilde iyileştiğini söylemek mümkün değildir. Bu görüşmelerde Çin'in bir çözüme ulaşılmasında öncü bir rol üstlenmeyi planladığına dair herhangi bir işaret bulunmamakla birlikte, Çin’in yardımcı olma ve kolaylaştırma rolü vurgulanmaktadır. Özellikle nisan ayından bu yana Pekin’in Yemen’de diplomatik çabalarını arttırdığı gözlemlenmektedir. Zira Yemen'in stratejik konumu, Çin'in bu bölgedeki angajmanı için hayati önem taşımaktadır. Özellikle Aden Körfezi ve Kızıldeniz ile Hint Okyanusu'nu birbirine bağlayan Bab’ül Mendeb Boğazı gibi uluslararası deniz taşımacılığı yollarının kesişim noktasında bulunması, Yemen'i jeostratejik açıdan değerli kılmaktadır. Bu stratejik erişim, Çin'in askerî ve ekonomik çıkarları açısından kritiktir. Avrupa, Çin’in en önemli ticari ortaklarından biri olup ithalat ve ihracatının büyük bir çoğunluğu Aden Körfezi, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşmektedir. Ayrıca Çin, Ortadoğu ve Afrika'dan ithal ettiği petrolü de Bab’ül Mendeb Boğazı ve Hürmüz Boğazı üzerinden geçirerek temin etmektedir.  

Çin'in Yemen'deki temel çıkarları, Çin'in diğer Ortadoğu ülkelerine benzer bir yaklaşımla ikili ticareti, altyapı yatırımlarını ve petrol kaynaklarına erişimi teşvik etmek olmuştur. Yemen, Çin için ekonomik açıdan Suudi Arabistan ve İran gibi ülkelerin gölgesinde kalmış olsa da Pekin yönetimi, Yemen'in sahip olduğu doğal kaynaklar ve stratejik konumunun farkında olarak bu ülkeyle olan ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır. Pekin, buradaki ekonomik imkânları canlandırmak için yapılan Çin yatırımlarını desteklemiştir. Ancak Yemen'deki iç savaş, Ortadoğu'daki güvenlik ve istikrarı tehdit eden bir durum oluşturarak Çin'in daha geniş ulusal çıkarlarını, özellikle ekonomik, stratejik ve güvenlik alanlarını etkileyebilecek son derece gergin bir duruma yol açmıştır.

2011 yılından bu yana Çin'in Yemen çatışmasına ilişkin politikaları, Suudi Arabistan ile güçlü stratejik ilişkiler geliştirme arzusundan etkilenmiştir. Pekin yönetiminin, Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk Arap ülkeleri arasında yer alan Kuzey Yemen ve Güney Yemen ile tarihî dostluğuna rağmen, Riyad ile ikili ilişkiler Çin'in hesaplamalarında daha fazla ön plana çıkmıştır. Çin açısından Suudi Arabistan, Ortadoğu ve Afrika'daki Sünni Arap dünyasına açılan önemli bir kapı teşkil etmektedir. Suudi Arabistan aynı zamanda önemli bir petrol tedarikçisi ve Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'nin bölgesel odak noktasıdır. Çinli ve Suudi yetkililer birbirlerinin temel çıkarlarına saygı duyduklarını açıkça vurgulamışlardır. Örneğin Riyad, Çin'in Tayvan, Sincan ve Güney Çin Denizi'ne ilişkin tutumunu desteklemektedir. Pekin ise Suudi Arabistan'ın Yemen'deki güvenlik çıkarlarını desteklemekte ve Yemen'in meşru yönetimi olarak nitelendirdiği Aden’deki hükûmeti desteklediğini ifade etmektedir.

Çin’in, Yemen ile ilgili uluslararası diplomatik çabalarda daha ikincil bir rol üstlendiği söylenebilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK), Çin, krizin yatıştırılması için tüm taraflara barışçıl siyasi diyalog çağrısında bulunan ve iktidarın el değiştirmesini öngören 2014 sayılı BM kararını desteklemiştir. Çin aynı zamanda, Körfez İşbirliği Konseyinin (KİK) Yemen'de üstlenmeye çalıştığı arabuluculuk rolünü memnuniyetle karşılamıştır. Ancak Husilerin 2015 yılında Sana’a’yı ele geçirmesinden sonra durum değişiklik göstermiştir. Bu süre zarfında, Çin, Husilerin eylemlerinden rahatsızlık duyan 2201 sayılı BM kararını desteklemiştir. Ayrıca, KİK'in askerî müdahalesi konusunda sessiz kalmıştır, bu da Körfez'in, özellikle de Suudi Arabistan'ın Pekin'in stratejik hesaplarında artan önemini göstermiştir. Çin daha sonra Husilerle iletişim kanalları kurmaya başlamış ve eski Yemen Büyükelçisi Tian Qi, BM destekli Yemen barış görüşmelerinin iki turunda yer almıştır. Çin'in Ortadoğu özel temsilcisi Gong Xiaosheng'in çabalarıyla birlikte arabuluculuk, Çin'in Yemen'de istikrar sağlama ve aynı zamanda tüm taraflarla iyi ilişkiler sürdürme politikasının ana hedefi hâline gelmiştir.

Yemen’deki ihtilafa siyasi bir çözüm bulunması için BM gözetiminde Yemenli taraflar arasında 2015 yılında İsviçre’nin, 2016 yılında ise Kuveyt’in ev sahipliğinde düzenlenen görüşmeler sonuçsuz kalmıştır. 2016 Ekim ayında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin o dönemki Yemen Özel Temsilcisi Moritanyalı İsmail Ould Şeyh Ahmed’in taraflara sunduğu yol haritasından da sonuç alınamamıştır. BM müzakerelerinin üç turu başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra Çin, Husiler ile BM arasındaki güven eksikliğini gidermeye yönelik adımlar atmıştır. Pekin, BM Özel Temsilcisi Şeyh Ahmed ile Husiler arasındaki görüşmelerin Husilerin kontrolünde olan Hudeyde Limanı sebebiyle kesilmesinin ardından bu görüşmelerin yeniden başlaması için çaba göstermiştir. Şeyh Ahmed, Husiler’in ülkeye uluslararası yardımların büyük kısmının ulaştığı Hudeyde'den çekilmesini ve limanı BM gözetiminde tarafsız bir üçüncü tarafa devretmesini önermiştir. Ancak Husiler, Şeyh Ahmed'i ve BM'yi Suudi Arabistan tarafında olmakla suçlamıştır. Çin, diyalogu kolaylaştırmak amacıyla Yemen Büyükelçisi Tian Qi aracılığıyla Şey Ahmed ile Husiler arasında bir görüşme ayarlamaya çalışmış ancak Husiler bu teklifi kabul etmeyerek Şeyh Ahmed ile görüşmeyi reddetmiştir. Çin'in arabuluculuk çabaları başarılı olmamış olsa da Husi liderleri Yemen krizi konusunda objektif ve tarafsız bir tutum sergileyen Çin'e teşekkür etmiş ve Pekin ile yakın iletişimi sürdürmeye istekli olduklarını belirtmişlerdir.

2017 yılında Çin'in başarısız diplomatik girişimi sonrası Pekin yönetimi, Cumhurbaşkanı Mansur Hadi liderliğindeki Aden merkezli Yemen hükûmetine insani yardım ulaştırmaya başlamıştır. Çin'in Yemen özel temsilcisi Tian Qi, hükûmete desteğini tekrarlamıştır. Çin, tüm taraflarla görüşmelere devam ederek, Yemen'de istikrarı sağlamak için arabuluculuk çabalarıyla birlikte yardım desteğini ana stratejisi olarak benimsemiştir. Çin'in Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Zhang Jun, Kasım 2019'daki BM Güvenlik Konseyi brifinginde, uluslararası topluma Yemen'e özel yardım biçimleri sağlama çağrısında bulunmuştur. Zhang Jun, Çin'in Riyad anlaşmasına desteğini ifade etmiş ve Çin'in ikili kanallarını başarılı bir şekilde yardım sağlamanın bir yolu olarak vurgulamıştır. Bu retorik, Çin'in kısmi istikrarın ekonomik istikrar ve yeniden yapılanma yoluyla sağlanabileceğine inandığını ve bu konuda rol oynayabileceğini ima etmektedir. Bu bağlamda, Çin'in Yemen'deki yaklaşımı, stratejik ve ekonomik çıkarlarına odaklı bir diplomatik tutum olarak değerlendirilmektedir.

Çin, bir yandan Yemen konusunda Suudileri, diğer yandan da nükleer anlaşma konusunda İranlıları destekleyerek iki rakip güç arasında bir denge kurmayı başarmıştır.  Zira bu iki bölgesel rakip arasında 10 Mart 2023’te Pekin’de imzalanan “normalleşme” anlaşması Çin için diplomatik bir zafer olduğu gibi Çin’in Körfez'in iki yakasını (İran ve Suudi Arabistan) birbirine bağlamasının uzun vadede savunulamaz olduğu ve eninde sonunda Pekin'in diğer ülkeler gibi davranıp Tahran ile Riyad arasında bir taraf seçmek zorunda kalacağı varsayımını boşa çıkarmıştır. Bu, çıkara dayalı ve üçüncü bir tarafa karşı dengeleme yerine ikili ilişkileri geliştirmeye odaklanan stratejik ortaklık diplomasisinin başarılı olduğunu göstermektedir. Pekin, diğer bölge dışı güçlerin yapamayacağı bir şekilde diplomatik sermaye inşa ederken, Körfez'in her iki yakasındaki ilişkileri yoğunlaştırmayı başarmıştır. Tahran ile Riyad arasında imzalanan anlaşma sonrası Çin, Yemen’deki diplomatik çabalarını da arttırmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki Çin, BAE destekli Güney Geçiş Konseyiyle de iyi ilişkilere sahiptir. Cibuti'deki askerî üssünü tamamlayıcı bir konumda bulunan Aden önemli bir alternatif olarak değerlendirilirken, Çin, Kızıldeniz'in güney bölgelerinde etkin olan Güney Geçiş Konseyi ile ilişkilerine önem vermektedir.

Çin'in Yemen maslahatgüzarı Shao Zheng, Yemen Başkanlık Konseyi üyeleriyle Nisan 2023’te beş ayrı toplantı gerçekleştirmiştir. İstikrar yaklaşımları doğrultusunda Çin, Yemen Başkanlık Konseyi, Güney Geçiş Konseyi ve Husiler arasında ilk üçlü ateşkes görüşmelerini kolaylaştırarak olumlu bir atmosfer yaratmıştır. Yemen’de tüm taraflarla ilişkileri geliştirme stratejisi takip eden Pekin yönetimi son dönemde Husilerle de ilişkilerini geliştirmektedir. Mayıs 2023’te Husiler, Çin'in Anton Petrol Sahası Hizmetleri Grubu ve Çin hükûmeti ile ülkede petrol arama çalışmalarına yatırım yapmak üzere bir mutabakat zaptı imzalamıştır. Husilere bağlı medya, anlaşmanın ülkenin az gelişmiş petrol sektörüne yatırım yapmaya ikna etmek için çok sayıda yabancı şirketle yapılan müzakereler ve koordinasyonun ardından geldiğini bildirmiştir. Anton Oilfield Services Group daha sonra anlaşmayı feshetmiş olsa da Husiler ile yapılan potansiyel petrol arama anlaşması, Pekin'in şimdiye kadar sadece İran ve Suriye ile resmî diplomatik ilişkileri olan Husileri Yemen'de bir yönetim organı olarak zımnen tanıdığını göstermektedir. Ayrıca dikkat çekici bir şekilde, petrol arama anlaşması ve Husiler ile Çin arasında gelişen ilişkiler Suudi Arabistan'dan tepki almamıştır. Riyad'ın tepkisizliği en azından anlaşmayı ve Pekin'in Husilerle ilişkilerini hoş gördüğünü göstermektedir.

Çin'in Yemen Maslahatgüzarı Shao Zheng, Çin'in 2015 savaşından önce Yemen'deki dev projelerinin sayısının yaklaşık 100'e ulaştığını ve bu şirketlerin savaşın ardından geri çekilmek zorunda kaldıklarını yakın bir zamanda açıklamıştır. Bu bağlamda Zheng, Çinli şirketlerin ülkenin yeniden inşasına katılma arzusunda olduğunu ifade etmiştir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi şu anda 3 milyar dolar seviyesindedir. Ayrıca Çin'de yaşayan ve çoğu tüccar olan yaklaşık 30.000 Yemenli bulunmaktadır.  Sonuç olarak Çin, bölgesel diplomatik etkisini genişletiyor gibi görünmektedir. Pekin, Çin diplomasisinin etkinliğini göstererek Tahran ile Riyad arasında bir normalleşme anlaşması imzalanmasını sağlamıştır. Anlaşma bölgesel gerilimleri azaltmayı başarırsa, özellikle Yemen’de bir çözüm üretebilirse, Çin etkisi için daha fazla fırsat yaratacaktır.