İsrail'in Gazze Operasyonu ve Öngörüler

Araş. Gör. Ceyhun Çiçekçi, Çanakkale 18 Mart Mart Üniversitesi, ceyhuncicekci@comu.edu.tr
Filistin Barış Görüşmeleri'nin akamete uğramasıyla birlikte bölgede tansiyon giderek yükselmekte olup hali hazırda Hamas öncelikli olmak üzere Gazze'deki gruplara yönelik bir İsrail operasyonu da icra edilmektedir. Söz konusu sürece kısaca bir göz atmak, mevcut gelişmelerin seyrine yönelik çıkarımlarda bulunmamıza yardımcı olabilir.
 
Barış Görüşmeleri
Barış görüşmeleri, ABD öncülüğünde gerçekleştirilmeye çalışılan fakat ilerleme sağlanamadan dağılan bir süreç olarak nihayete erdi. 2013 yılının yaz aylarında başlayan 9 aylık bu görüşme maratonunda, tarafların isteksizliği göze çarpmaktaydı. Önce İsrail'in mahkum tahliyesine yanaşmaması (ki tahliye planlamasının ilk 3 fazını yerine getirmişti) ve akabinde de Filistin Yönetimi'nin hamleleriyle (BM nezdinde imzalanan 15 yeni antlaşma) birlikte görüşmeler sonuçsuz bir şekilde ortada kaldı. Bir de Mahmut Abbas'ın Hamas ile ulusal birlik hükümeti kuracağını deklare etmesi, İsrail açısından yeni bir güvenlikleştirme sürecinin başlangıcını temsil etti. İsrail yönetimi, Hamas ile kurulacak bir ulusal birlik hükümetinin bölgede doğurabileceği olumsuz sonuçlardan direkt olarak Abbas'ı sorumlu tutacağını defaaten açıkladı. Hamas üzerinden geliştirilen bu güncel söylemin üzerine Yahudi gençlerin kaçırılması, Hamas'ı İsrail siyasetinin ve toplumunun gündeminde üst sıralara taşıdı.
 
Yahudi ve Arap Gençlerin Öldürülmesi
Bu süreç devam ederken, Batı Şeria'da yerleşimci olarak yaşayan 3 İsrailli Yahudi genç kaçırıldı. Yaklaşık 3 hafta süren bir operasyon (Operation Brother's Keeper) sonucunda gençlerin cenazelerine ulaşıldı. Özellikle arama operasyonu süresince İsrail toplumu ciddi anlamda kenetlendi, ülkenin çeşitli meydanlarında mitingler düzenlendi ve sosyal medyada da kaçırılan gençlerin görünürlüğüne önem verildi. Her ne kadar İsrail yönetimi bu kaçırma ve öldürme eylemlerini Hamas'a mal etmeye çalışsa da Hamas bu eylemleri sahiplenmedi. Fakat kimi temsilcilerinin yaptıkları açıklamalar, bu tarzdaki kaçırma eylemlerini yücelten ve hatta yenilerini telkin eden bir minvaldeydi. Bu açıklamalar da Hamas'ın deklare etmese dahi söz konusu kaçırma eylemlerine yönelik zan altında kalmasına yardımcı oldu. Bu aşamada, güvenlikleştirici söylem pekişmeye başladı ve Hamas, İsrail toplumu nazarında acil askeri tedbir alınması gereken bir tehdit olarak algılanmaya başlandı.
 
Söz konusu Yahudi gençlerin öldürülmesini müteakip Doğu Kudüs'te bir Arap gencin aşırı milliyetçi Yahudiler tarafından diri diri yakılarak öldürülmesi de, Arap toplumunu ayağa kaldırdı. Başta Kudüs olmak üzere İsrailli Arapların yoğunlukla yaşadıkları bölgelerde gösteriler düzenlendi. Bu gösteriler, polisiye tedbirlerin de etkisiyle birlikte, güvenlik güçleriyle hafif olarak sınıflandırılabilecek çatışmalara doğru evrildi. Bir diğer ifadeyle, sembolik "taş atma" aksiyonuyla yeni bir intifadanın provaları yapılıyordu. Arap toplumunun bu safhaya gelmesi, artık sadece bir kıvılcıma ihtiyaç olduğuna yönelik görüşü öne çıkardı.
 
Hamas'ın Füze Saldırıları
Gazze'den İsrail'e yönelik füze saldırıları yeni bir olgu değil. Düzenli olarak gerçekleştirilen ama sadece "buradayız" mesajını iletmeye yardımcı olan "zararsız" atışlar, Gazze'deki gruplar tarafından organize ediliyordu. Lakin yaklaşık son bir aylık periyotta, bu füze atışları yoğunlaşmaya başladı. Barış görüşmelerinin akamete uğraması, İsrail'in Hamas'la kurulacak ulusal birlik hükümetine sert bir reaksiyon göstermesi ve Arap bir gencin yakılarak öldürülmesi, söz konusu füze atışlarını da yoğunlaştırdı ve "zararsız" olmaktan çıkardı. "Zararsız" atışlar, daha ziyade İsrail'in güney bölgelerine yönelik gerçekleştiriliyordu ve çoğunlukla açık araziye düşen ve insani kayba sebep olmayan bir nitelikteydi. Bu yoğunlaşma sürecinde İsrail siyasal cenahının çeşitli seviyelerinden Hamas'ı uyaran açıklamalar geldi. 2012 yılında sağlanan ateşkese sadık kalınması ve yapılan füze atışlarına bir son verilmesi gerektiği dillendirildi. Hatta Hamas'a iki günlük bir mühlet de verildi. Bu süre zarfındaki İsrail "zaafiyeti", hükümet eden Benyamin Netanyahu'nun hükümet ortakları tarafından sert bir şekilde eleştirilmesine ve hatta Avigdor Lieberman'ın Likud'la yürüttüğü ortaklığı sona erdirmesine de yol açtı. Netanyahu, Hamas'a yönelik direkt ve hızlı bir operasyona cevaz vermemekle, Arap toplumunun yeni bir intifadaya ivedilikle evrilebilecek hassas sosyo-psikolojik pozisyonunu hesaba katmış olabilir. Son dönemdeki füze saldırılarının yoğunlaşmasıyla birlikte Hamas ve diğer gruplar da, Arap gencin öldürülmesiyle kıpırdanan Arap toplumunun mobilizasyonunu pekiştirmeyi ve yeni bir intifadanın olgunlaşmasını amaçlamış olabilir. Hamas açısından bir diğer sebep ise Filistinli Arap toplumu nazarında zaten popülaritesi giderek düşmekte olan Abbas yönetimine karşı zemin kazanmak olabilir.
 
İsrail'in "Meşru" Müdahalesi
Yukarıda anılan 3 ayaklı süreç, İsrail'in başarılı güvenlikleştirmesinin parçalarını oluşturuyor. Gazze'ye müdahale kararı alındığında, İsrail toplumunda bu karara itiraz edebilecek herhangi bir ses ya hiç bulunmuyordu ya da tehdidin aciliyeti karşısında oldukça cılız kalıyordu. Söz konusu müdahale, an itibariyle, İsrail toplumu nazarında acil bir şekilde gerçekleştirilmesi gereken oldukça meşru bir nitelik arz ediyordu. Zaten Yahudi gençlerin bulunmasına yönelik gerçekleştirilen operasyonda da Batı Şeria'daki olası Hamas sızmalarının bertaraf edilmesinin amaçlandığı, operasyonun bu sebeple görece uzun bir zaman dilimine yayıldığı ve yaklaşık 700 Arap'ın göz altına alınmasının altında da aynı sebebin yattığı kulislerde konuşuluyordu. Ayrıca Mart ayında Kızıldeniz'de ele geçirilen, İran üzerinden Hamas'a nakledildiği iddia edilen askeri mühimmat yüklü gemi, İsrail güvenlik çevrelerinin Hamas'a yönelik bir operasyonun gerekliliği üzerinde bir süredir hem fikir olmalarını sağlamıştı. Hamas'ın ulaştığı askeri yeteneklerin budanmasına ihtiyaç olduğu sıklıkla dile getiriliyordu. Ayrıca Abbas yönetiminin popülarite kaybı ve bu sebeple Hamas'ın elinin kamuoyu nezdinde daha da güçleneceği varsayımı, tali bir sebep olarak, İsrail yönetimini böylesi bir operasyonun gerçekleştirilmesi noktasında ikna etmiş olabilir. Abbas, en nihayetinde barış görüşmelerinin biricik temsilcisi olma niteliğini haiz.
 
Koruyucu Sınır Operasyonu ve Olasılıklar
Koruyucu Sınır Operasyonu (Operation Protective Edge), yukarıda anılan sürecin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Öncelikle İsrail Hava Kuvvetleri'nin belirlenen hedefleri vurması üzerinden icra edilen operasyon, peşi sıra bir kara harekatını da ihtiva ediyor. Fakat bu kara harekatının ulaşabileceği noktalar oldukça muğlak. Yaklaşık 40.000 yedek askerin silah altına alınmasına karar verilmesi, Gazze'de yürütülen operasyonun sınırları konusunda da kafa karışıklığına yol açmaktadır. Askeri hesaplamalar bazında, yaklaşık olarak 25 teçhizatlı askerin 1000 kişilik bir topluluğu kontrol edebileceği varsayılır. Bu rakamlar üzerinden yapılacak bir hesaplamayla birlikte 40.000 kişilik bir orduyla Gazze'nin zaptedilmesi gayet mümkün görünüyor. Bu bağlamda, İsrail'in Gazze'yi yeniden işgal edebileceğini, buradaki grupların askeri yeteneklerini ortadan kaldırıncaya dek Gazze'de kalabileceğini öngörebilmek mümkün. Hali hazırda uluslararası kamuoyunun önde gelen temsilcileri de İsrail'in "meşru müdafaa" hakkına sıklıkla referans veriyorlar. Böylesi bir operasyonu akamete uğratabilecek başat gerekçe ise umulmayan sivil kayıpları olabilir. Henüz yeni gerçekleştirilmiş bir operasyonda aynı aileden 7 kişinin ölümüne sebebiyet verilmiş ve bu vaka ciddi tepkilere neden olmuştur. Başta Arap liderleri olmak üzere uluslararası kamuoyu da bu konuda tedirgin olduklarını belirtmekteler. Lakin İsrail yönetiminin kararlılığı, bu operasyonun bir şekilde uzun süreceğini gösteriyor. Ayrıca Hamas'ın ve diğer grupların füze saldırıları da başta Tel Aviv ve Kudüs'e yönelik olmak üzere devam ediyor. Bu saldırılar devam ettiği müddetçe, İsrail siyasetinin temel beklentisi de "müdahaleye devam" minvalinde olacaktır. Netanyahu, Lieberman ve sağ sularda siyaset yapan diğer figürlerin kendi cenahından oy çalmasına müsaade etmeyecektir.