Libya İç Savaşı: Kaddafi Rejiminin Sonu

Doç. Dr. Veysel Ayhan, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Abant İzzet B. Ü.
Bingazi’de başlayan ve kısa sürede başkent Trablus’a sıçrayan Kaddafi karşıtı muhalefet hareketinin temelinde Batılı tarzda demokratik bir sistem kurmak yerine iktidardan dışlanan ve sistematik olarak baskı, sindirme ve öldürülme politikalarına maruz kalan kabilelerin kendi iktidarlarını kurma hedefi ve politikası yatmaktadır. Nitekim Sirte bölgesindeki Qaddafi kabilesinden gelen Muammer Kaddafi, 22 Şubat’ta yaptığı açıklama ile iktidarı bırakmayacağını ve karşı kabilelere karşı savaş açtığını deklere etmiş oldu. Dolayısıyla Libya’da son günlerde yaşanan gösteriler ve çatışmaları bir anlamda Libya’daki kabileler arası bir çatışma olarak tanımlamak gerekir. Arap kabile geleneği dikkate alındığında sorunun kan davası olarak görülmeye başlandığı, kan davasının da Kaddafi döneminde söz konusu kabilelere karşı uygulanan baskı politikalarıyla başladığı ve 17 Şubat 2011 itibariyle de bir iç savaşa dönüştüğü görülmektedir. 24 Şubat itibariyle muhalif kabilelerin ve muhalefet gruplarının  Bayda’da yaptıkları toplantıda Trasblus’dan ayrı yeni bir idari ve siyasi yapı oluşturma ve savaşı Kaddafi rejimini devirene kadar sürdürme kararı almaları Libya’da Albay Kaddafi rejiminin sona geldiğini göstermektedir.
Libya’daki İç Savaşın Anlaşılmasında Kabile Bağlarının Önemi   Libya’daki iç savaşın kıvılcımını eski Sirenayka topraklarının merkezinde yer alan ve Albay Kaddafi darbesine kadar Trablus’la birlikte başkent olan Bingazi’de avukat ve rejim karşıtı Fethi Terbil’in 15 Şubat’ta tutuklanması üzerine Bingazi polis merkezi önünde başlayan gösterilere polisin sert müdahale etmesi oluşturmuştur. Terbil’in bırakılmasını isteyen gösterilere katılımın kısa sürede 600-700 kişiye ulaşması ve polisin müdahalesi sırasında başta Zintan olmak üzere değişik kabilelere bağlı yaklaşık 40 göstericinin olaylar sırasında yaralanması üzerine protesto eylemleri kısa sürede Bingazi başta olmak üzere Doğu Libya’da bulunan Al Bayda ve Az Zintan’a da sıçramıştır. Olaylar 16 Şubat’ta da Zavayya, Tibbu, Warfalla ve Majabra kabilelerinin yoğun yaşadığı Derne, Kufra, Tabruk, Jalu gibi Doğu ve Güney Libya toprakları içinde yer alan yerleşim birimlerine sıçradı. Barışçıl kitle gösterilerine karşı güvenlik güçlerinin sert müdahalelerde bulunması ve olaylar sırasında sivil kayıpların yaşanması krizin daha da tırmanmasına yol açmıştır. İktidarın şiddet kullanması üzerine daha da tırmanan gerginlikler 17 Şubat’ta muhaliflerin çağrısıyla Öfke Günü gösterilerinin düzenlenmesiyle sonuçlanmış; ancak Kaddafi yönetiminin özel birlikler ve Afrika kökenli paralı askerleri kullanması üzerine olaylar sırasında onlarca kişi yaşamını yitirmesiyle farklı bir aşamaya taşınmıştır. Kaddafi yönetimi ordu içindeki kabile bağlarının varlığını bildiğinden olaylar sırasında ordu yerine kendisine bağlı güvenilir birlikler ve askerleri kullanma yoluna gitmiştir. Ancak Kaddafi’nin olaylara yaklaşımı yıllardır iktidardan dışlanan veya istediği ölçüde iktidarda yer alamayan kabilelerin isyanını genişletmiş, artık gösterilerin hedefinde doğrudan Kaddafi kabilesinin bir üyesi olan Albay Kaddafi iktidarını sonlandırmak yer almıştır.   Bu kapsamda Libya’daki Arap toplumunun yapısı üzerinde kısaca durmakta yarar vardır. Libya’daki Arapların yaklaşık