Mısır Ulusal Güvenliği Açısından HAMAS Dost mu Düşman mı?

Serkan Taflıoğlu, serkantaflioglu@yahoo.com
Mısır ve Gazze arasındaki ilişki tarihsel, jeopolitik, dini ve ırki açıdan birbirine bağlı bir yapı arz etmektedir. 1948 yılında Yahudiler Filistin’de bağımsızlığını ilan ettiklerinde, Mısır yönetimi de Suriye, Lübnan ve Ürdün gibi Filistin’i korumak için İsrail’e savaş ilan etmiş ve Gazze’nin siyasi ve idari yönetimini eline almıştır. Fakat 1967 savaşı ile Gazze tekrar İsrail işgali altına girmiştir. 1973 savaşı ile de Filistin’i kurtarmak bir yana kendi toprakları da İsrail işgaline giren Mısır, İsrail’in nükleer güç olmasının da etkisi ile İsrail ile 1978 yılında işgal edilen toprakları karşılığında barış yapmayı kabul etmiştir.   Aralık 1995’te HAMAS ve Filistin yönetimi Mısır önderliğinde HAMAS’ın seçimlere katılması ya da seçimleri engellememesi üzerine ilk görüşmelerini yapmıştır. Bunun üzerine 2000 yılında İkinci İntifada’nın başlamasına kadar HAMAS ve Filistin yönetimi (El Fetih) arasında bir görüşme yapılmamıştır. Mısır yönetimi mümkün olduğunca HAMAS’ı Filistin yönetimi içerisine dahil etmeyi ve silahlı direnişi engellemeyi istemiştir. Esas itibarı ile 1995’teki ilk görüşmelerden beri HAMAS’tan istenen silahlı direnişi bırakması ve seçimlerin yapılmasını engellememesiydi. HAMAS ise Filistin’in, İsrail’in halihazırda hakim olduğu sınırlar içerisinde kalması nedeniyle İsrail şehirlerindeki silahlı eylemleri de silahlı direnişin bir parçası olarak görmektedir. Fakat dünya kamuoyunda artan baskılar sebebi ile İsrail içerisinde sivil hedeflere yönelik canlı bomba yada diğer saldırılarını askıya almıştır. HAMAS’ın artan etkisi ve gücünü gören Mısır yönetimi HAMAS’ın Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) girmesini istemiştir. Bu amaçla El Fetih ve HAMAS yetkilileri 2002 yılında Hartum’da bir görüşme gerçekleştirmişlerdir. Bunun ardından 2003 yılı Aralık ayında Mısır yönetimi tüm Filistinli hareketlerin katıldığı bir toplantı düzenlemiştir. Bu toplantılarda da Mısır’ın temel amacı İsrail ile Filistinli direnişçi gruplar arasında ateşkesin sağlanması olmuştur. Mısır tarafından vurgulanan diğer bir amaç ise Filistinli direniş hareketlerinin merkezi bir yapı altında birleştirilmesidir.   Kahire’de 15 Mart 2005 tarihinde toplanan Filistinli direniş hareketleri Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Mısır Dışişleri Bakanı ve Mısır İstihbarat Bakanı Ömer Süleyman’ın katıldığı 3 gün süren konferansa katılmışlardır. Bu toplantı sonucu 4 maddelik ortak bir bildiri yayımlanmıştır. İlk olarak Filistinlilerin direniş hakkı olduğu ve Kudüs’ün başkenti olduğu bağımsız Filistin devletinin kurulması hedefi ve Filistinli mültecilerin geri dönüş haklarının teminat altına alınması gerektiği belirtilmiştir. Filistin kurumlarında reform yapılması, demokratikleşmenin sağlanması ve seçimlere gidilmesi ve son olarak da Filistini Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) üzerinde anlaşılacağı bir şekilde geliştirilmesi olarak ifade edilmiştir. Mısır İstihbarat Bakanı Ömer Süleyman tüm Filistinli direniş grupları ile görüşerek ateşkesi kabul etmelerini sağlamaya çalışmıştır.  Filistin’de seçimlerin yapılması, tek ve ortak bir ses çıkmasını sağlamaya çalıştıklarını ifade etmiştir. İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’den çekilmesi durumunda yasalar çerçevesinde ortak bir yönetim oluşturulması gerektiğini ifade etmiştir. Esas itibarı ile Mısır yönetiminin temel hedefi Gazze’de artan HAMAS gücünü dengelemek ve bu grubu diplomatik görüşmelerin içerisine çekebilmektir. Mısır Dışişleri Bakanı bu isteklerini “Filistin içerisinde ortak bir cephe oluşturulup ateşkes sağlanması ve İsrail ile barış görüşmelerine katılmaları” şeklinde ifade etmiştir. Mısır yönetimin diğer bir önemli amacı da HAMAS’ı Filistini Kurtuluş Örgütü (FKÖ) içerisine katmaktır.   HAMAS Siyasi Sorumlusu Halid Meşal, Mısır yönetiminin bir şekilde ateşkes sağlamak için direniş hareketlerine baskı yaptığını o dönemki bir açıklamasında dile getirmiştir. HAMAS’ın Ocak 2006’da yapılan seçimlere aniden katılma kararı alması ve ardından Meclis’te çoğunluğu ele geçirmesi ise Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi Filistin meselesini İsrail ile silahlı direniş yerine diplomasi yoluyla ele almak isteyen  rejimler için ayrı bir mesele ortaya çıkarmıştır. HAMAS kendi bünyesinde aldığı karar ile İsmail Haniye’yi hükümet kurması için görevlendirmiştir. Mısır yönetimi için HAMAS’ın seçim zaferi 2005 yılında Mısır’da yapılan genel seçimlerde Müslüman Kardeşlerin Mısır Meclisi’nde 88 milletvekili ile yüzde 20 temsil hakkı elde etmesi ise adeta ikinci bir darbe olmuştur. HAMAS, Müslüman Kardeşlerin silahlı direniş faaliyeti gösteren tek askeri koludur. Bu zafer aynı zamanda Müslüman Kardeşlerin kurulduğundan beri savunduğu silahlı direniş ve cihad yoluyla Filistin devleti kurulması söyleminin, Mısır’ın barış yolu ile Filistin devletinin kurulması söylemine karşı üstünlük kazanması anlamına gelmekteydi.   Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek HAMAS’ın seçim zaferinden istifade ederek hükümet kurmak istemesi halinde İsrail’i tanıması gerektiğini ifade etmiştir. Çünkü, HAMAS’ın İsrail’i tanıması halinde Mısır rejiminin tüm korkuları bitecek, HAMAS bu tanıma kararıyla birlikte sisteme eklemlenmiş olacaktı. Ayrıca, HAMAS hükümetinin, daha önce Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve İsrail Hükümeti arasında imzalanan Oslo Anlaşması’nı tanıması şartıyla İsrail ile barış görüşmelerine katılabileceği söyleniyordu. Kısaca HAMAS İsrail ile barış görüşmelerine katılır, silahlı direnişden vazgeçer ise terör örgütü nitelemesinden kurtulacaktı. İçinde örgütün Halid Meşal, İsmail Haniye, Mahmud Zehar ve Musa Ebu Marzuk gibi üst düzey isimlerinin bulunduğu üst düzey HAMAS heyeti, Mısır yönetiminin kendisi hakkındaki net görüşünü öğrenmek ve bazı önemli konuları konuşmak için hemen seçim sonrası 6 Şubat 2006 tarihinde Kahire’ye gitti. Bu görüşmenin ardından Mısır Cumhurbaşkanı Hüsni Mübarek’in siyasi danışmanı Usama El Baz Filistin halkını kendi parçaları olarak gördüklerini ve Filistin halkının iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Aynı açıklamada Baz, HAMAS’a hiç bir dayatma ya da özel bir istekde bulunmadıklarını, karşılıklı görüş alışverişinde bulunduklarını belirtmiştir. Fakat Mısır Başbakanı Ahmed Nazif o dönem yaptığı açıklamada HAMAS’ın Oslo Anlaşması’na ve yanyana yaşayan iki devletin barış içinde yaşaması için oluşturulan yol haritasına bağlı kalması gerektiğini ifade etmiştir. Bu ifade HAMAS’ın El Fetih ve Mısır yönetiminin kabul ettiği yoldan çıkılmaması gerektiği anlamına gelmekteydi.   2 Şubat 2006 tarihinde Mısır İstihbarat Bakanı Ömer Süleyman bir gazeteye verdiği demeçte HAMAS’ın hükümet kurubilmesi için İsrail’i tanıması gerektiğini ifade ediyordu. Mısır yönetiminin çelişkili açıklamalar yapmasının sebebi Filistin halkının oyları ile seçilen etkisi ve gücü güngeçtikçe artan HAMAS’ı doğrudan engelliyor, yönlendiriyor görüntüsü vermek istememesiydi. Aynı açıklamada Ömer Süleyman HAMAS’ın şiddeti bırakması gerektiğini belirtiyordu. Halbuki Mart 2005 tarihinde Mısır yönetiminin desteğiyle Kahire’de Filistinli grupların ilan ettiği ortak bildiride direniş hakkı önemle vurgulanıyordu. Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Ebu’l Gayd, HAMAS hükümet kurunca siyasi faaliyetleri başlayınca gerçeklerden kaçmadan yol haritası üzerinden ilerleyeceğini umduğunu ifade etmekteydi. Burada kastedilen gerçekler İsrail ile görüşmelerin silahlı direniş olmadan, birbirini tanıyan iki devlet kurmak için barış görüşmelerine devam edilmesiydi. Mısır Müslüman Kardeşler hareketinin lideri Muhammed Mehdi Akif ise Filistin halkının HAMAS’ı seçerek İslami yöntem ve söylemler ile çözüm yolunu seçtiğini ilan etmekteydi. Bu çözüm, silahlı direniş ve cihad yoluyla, işgal edilmiş Filistin toprakları ve Kudüs’ün kurtarılmasıydı.   Diğer taraftan, Amerikan ve İsrail yönetimleri HAMAS’ı tanımadıklarını açıklamışlar, El Fetih ise HAMAS öncülüğünde bir hükümete katılmayacağını açıklaması üzerine Mart 2006 tarihinde HAMAS İsmail Haniye başbakanlığında yeni Filistin hükümetini  kurmuştur. Filistin’de faaliyet gösteren diğer silahlı direniş grupları gibi HAMAS’ta Batı Şeria ve Gazze’de İsrail askerlerine karşı her türlü direniş ve karşı saldırı haklarının olduğunu ve bunu Kudüs işgalden kurtulana kadar devam edilmesi gerektiğine inanmaktadır. Buna bağlı olarak 25 Haziran 2006 tarihinde aralarında HAMAS’ın askeri kanadı Kassam Tugaylarının da bulunduğu üç Filistinli direniş grubuyla beraber yapılan bir askeri operasyonla Gazze’nin güneyindeki Kerim Ebu Salim geçinde bir İsrail askeri rehin alınmıştır. Bu esir almanın ardından üç hareketin ortak yayınladığı bildiride 1000 Müslüman ve Arap esirinin, 18 yaş altı tutuklu bulunanların serbest bırakılması ve Filistin halkına karşı saldırı ve ablukanın kaldırılması istenmiştir.     Mısır arabulucuğunda yapılan görüşmelerde Ağustos 2007 tarihinde HAMAS İsrail hapishanelerinde bulunan kadın ve çocukların, Filistinli milletvekillerinin ve HAMAS’ın hazırladığı listede bulunan 450, Mısır ve İsrail’in üzerinde anlaştığı 550 esirin de dahil olduğu yaklaşık 1400 kişi karşılığında İsrailli esir asker Calit Şalit’in serbest bırakılacağını açıklamıştır. (15 Ocak 2009 tarihinde İsrail saldırılarında öldürülen) Filistin Hükümeti İçişleri Bakanı Said Sayyam esir değişimlerinde İsrail ile görüşmelerinde tek gözetimcinin Mısır olduğunu ilan etmiştir. Bu açıklamada ki amaç Mısır’ın konum ve önemini vurgulamaktır. Daha sonra HAMAS yöneticilerinden Mahmud Zehhar her devletin özellikle esirlerin serbest bırakılması konusunda Filistin halkına hizmet hakkı olduğunu ifade etmiştir. Bush yönetiminin Annapolis Barış Konferansı’na katkısı olacağı düşüncesi ile İsrail esir değişimini hızlandırması için baskı yapsa da İsrail yönetimi HAMAS’ın verdiği listeden ancak 71 tanesini serbest bırakacağını söylemesi ile görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bunun üzerine HAMAS Temmuz 2006’da İsrail’in Lübnan saldırılarında esir alınan bazı Hizbullah mensublarını da listeye dahil etmiştir. Mısır İsrail’de daha radikal bir hükümet gelme ihtimaline karşı esir değişimi görüşmelerini bir an önce bitirmek istemiştir.   Mısır yönetimi, Gazze ve Mısır arasındaki tek geçiş kapısı olan Refah sınır kapısını kapalı tutarak HAMAS’ı baskı altına alıp esir görüşmeleri de dahil olmak üzere bir çok konuda kendi isteklerini kabul ettirmek için bir araç olarak kullanmaktadır. HAMAS’ın önemli ismi Musa Ebu Marzuk’un Mısır arabuluculuktan ziyade baskı yaptığı ifadeleri üzerine Mısır yönetimi özellikle Ağustos 2008 tarihinden sonra Gazze ve Mısır arasındaki gizli tünelleri ortaya çıkarıp yok etmek için daha fazla gayret sarf etmeye başlamıştır. Gazze için bu tüneller yaşam damarları olarak kabul edilmektedir. Gazze halkının İsrail’in ablukası sebebiyle canlı hayvanlar dahil benzin ve gıda dahil bir çok ihtiyacı bu yeraltı tünelleri ile karşılanmaktadır. Mısır’ın yeraltı tünellerine artan baskı ve imhalarına karşı Gazze’de İçişleri Bakanlığı Sözcüsü 11 Ağustos 2008 tarihinde yaptığı açıklamada Amerikan ve İsrail yönetimlerinin Mısır’a yaptığı baskılar sonucu neticesinde imha edilen tünellerde ölen Filistinli sayısında artış olduğunu açıklamıştır. Gazze ve Mısır arasındaki yeraltı tünelleri Gazze için olduğu kadar Mısır yönetimi içinde bir nefes alma aracıdır. Mısır halkı Gazze halkına yardım etmek istediği zaman bu yeraltı tünelleri kullanılmaktadır. Mısır yönetiminin Amerikan ve İsrail baskısı ve HAMAS’a karşı kendi bilinen tutumu nedeniyle, Refah sınır kapısı tam anlamıyla geçişlere açık değildir. Bu durum Mısır kamuoyunda büyük rahatsızlık yaratmaktadır. İşte bu noktada, Gazze halkına tüm İslam ülkelerinden ulaştırılmak istenen yardımlara imkan sağlayan tünellerin durumu, Kahire yönetimi tarafından zaman zaman görmezden gelerek halkın Mısır rejimine yönelik artan tepkisi azaltılmaya çalışılmaktadır.   Mısır aynı zamanda Filistin ve İsrail arasında arabuluculuk görüşmelerine diğer devletlerin katılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Mısır yönetimi bu durumu kendi başarısızlığı ve bölgedeki gücünü küçümseyen bir durum olarak kabul etmektedir. HAMAS Hükümeti Mısır ve Ürdün rejimlerinden kabul görmediği için El Fetih ve HAMAS’a yapılan baskılar sonucu Şubat 2007’de Mekkede imzalanan bir anlaşma ile milli birlik hükümeti kurulması kararlaştırılmıştır. Bu anlaşma ile El Fetih ve HAMAS arasındaki silahlı çatışma ve anlaşmazlıkların bitirilmesi öngörülüyordu. Fakat esas itibarı ile Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan rejimleri HAMAS’ı zaman içerisinde silahlı direnişten vazgeçirmeyi ve etkisiz hale getirmeyi umuyorlardı. Bu anlaşma ile daha önceki anlaşmalarda vurgulandığı gibi Filistini Kurtuluş Örgütü’nün de yeniden yapılanması vurgulanmakta idi. Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek bu anlaşma sonrası tarafların çatışmalardan kaçınarak Filistin davasında birleşmeleri ve  İsrail tarafından uygulanın ablukanın kalkması için gayret göstermelerini istiyordu. Fakat Mısır Hükümeti tamamen kendi nüfuz alanında olan Gazze sınırındaki Refah kapısını açmayarak bu ablukaya en büyük desteği veriyordu.   Mısır yönetimi El Fetih ve HAMAS’ın kurduğu ortak hükümetin İsrail ile barış görüşmelerine yeniden başlamak için iç sıkıntıları bitereceğini umuyordu. Esas amaç HAMAS’ın hükümet içerisinde etkisinin azaltılıp dış siyaset üzerindeki etkisinin en aza indirilmesini sağlamaktı. HAMAS kendisine karşı eylem içerisinde olduğunu farkederek 14 Haziran 2007 günü güvenlik gerekçesi ile Kassam Tugayları yardımı ile Gazze’nin denetimini doğrudan eline aldı. Bunun üzerine Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas İsmail Haniye başkanlığındaki hükümeti fesh ettiğini ve Selam Feyyad başkanlığında Ramallah’da olağanüstü hükümet kurduğunu ilan etmiştir. Mısır 2007 yılının ilk aylarında başlayan  El Fetih ve HAMAS arasındaki çatışmaları Gazze’de askeri sorumlusu Burhan Hammad aracılığı ile durdurmayı başarmıştır. Fakat Mısır yönetimi askeri ve istihbarat gücünü, Mahmud Abbas ve ona bağlı olan El Fetih örgütünden yana kullanmıştır. Hatta Mısır yönetimi bu süreçte, Mahmud Dahlan komutasındaki binlerce El Fetih mensubuna askeri eğitim vermiştir. Mısır yönetimi ise bu kuvvetlerin Abbas’a bağlı ve onu korumakla görevli olduğunu, bu eğitimlerin amacının Filistin’i askeri açıdan güçlendirmek olduğunu ifade etmiştir. Fakat süreç göstermiştir ki bu Mısır tarafından eğitilen El Fetih kuvvetleri İsrail ile savaş ve çatışmaktan ziyade HAMAS’a karşı mücadelede kullanılmaktadır.   Mısır HAMAS’ın Gazze’deki askeri hakimiyetini sağlamasının ardından Gazze’den askeri sorumlusunu çekerek bürosunu kapatmıştır. Hemen ardından Gazze’deki durumu meşru kabül etmediğini ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın yeni atadığı Selam Feyyad hükümetini tanıdığını ilan etmiştir. HAMAS Siyasi Sorumlusu Halid Meşal yaptığı açıklamada kendilerinin Mısır’ın ulusal güvenliğine zarar vermeyeceklerini ve iç işlerine karışmayacaklarını sadece İsrail işgaline odaklarını ifade etmiştir. Önce ABD andından Arap basınında, Amerikan hükümetinin HAMAS hükümetini, Dahlan ile beraber devirme planları yapıldığı yönünde haberler çıkması, HAMAS’ın Gazze’ye hakim olmak istemesinin temel sebeplerindendir. HAMAS kendi mensuplarına gerçekleştirilen suikastler ve emniyetin sağlanması için Gazze’nin tüm denetimini ele almak zorunda kaldıklarını açıklamıştır. Mısır, Gazze’de hakimiyetin tekrar sağlanması için Gazze’ye bir Arap askeri birliği gönderilmesini istemiş, HAMAS yönetimi ise Gazze’de halkın seçtiği bir hükümet bulunduğunu söyleyerek buna şiddetle karşı çıkmıştır.   HAMAS Mısır’ın bu isteğinin Gazze’de kendi hakimiyetine son vermek amacı ile yapıldığını düşünmekte idi. Filistin Başbakanı İsmail Haniye Arap askeri uzmanlarının İsrail işgaline karşı kendilerine yardım için geleceklerse bunu memnuniyetle karşılayacaklarını, buna engel olmayacaklarını ilan etmekteydi. Mısır yönetiminin temel korkusu ise kendi rejimine iç ve dış siyasette alternatif bir söylem oluşturan Müslüman Kardeşlerin yanı başında hükümet etmesi idi. Mısır Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Mustafa Fıkhi, 12 Aralık 2008 tarihinde yaptığı bir açıklamada Mısır’ın doğu sınırında İslami bir emirliği ve dini bir yapılanmayı kabul etmelerinin mümkün olmadığını ifade etmekteydi. Mısır Cumhurbaşkanı, HAMAS’ın Gazze’deki hakimiyetinin Mısır’ın ulusal güvenliğine bir tehdit oluşturmadığını açıklamaktaydı. Fakat aynı zamanda Mahmud Abbas’ın yeni atadığı hükümetin Filistin’in resmi ve meşru hükümeti olduğunu belirtmekte ve diğer Arap devletlerini de bu hükümeti tanımaları için teşvik etmekteydi. Aynı zamanda Mısır’ın Gazze’de bulunan büyükelçi ve diplomatları Ramallah’a gönderiliyordu. Bu durum Mısır yönetiminin HAMAS ve El Fetih çatışmasında desteklediği tarafı göstermesi açısından da önemli idi.   Zaman içerisinde İsrail Knesset’inde 2007 Eylül ayında alınan bir karar ile Gazze düşman varlık olarak niteleniyor ve abluka şiddetli bir şekilde uygulanmaya başlıyordu. Mısır rejimi ise Refah sınır kapısını kapalı tutarak İsrail’in bu ablukasına doğrudan destek vermiş oluyordu. Mısır yönetimi yaptığı tüm açıklamalarda Gazze’nin işgal altında topraklar olduğunu belirterek kendi tutumlarına yasal zemin hazırlamaya çalışıyordu. İsrail ablukasının artan etkisi ile 23 Ocak 2008 tarihinde binlerce Filistinli Mısır Gazze sınırındaki çitleri yıkarak Mısır topraklarına giriyordu. Mısır’ın bu duruma kısa bir an müsade etmesinin sebebi ise, Mısır kamuoyunda Gazze’ye uygulanan ablukadan dolayı artan rahatsızlıktı. Mısır yönetimi, Refah kapısının açılması için taraflar arasında bir anlaşmaya varılması gerektiğini öne sürerek mümkün olduğunca ablukanın devamını sağlamaktaydı. Mısır Müslüman Kardeşleri partisi Refah kapısının Mısır ve Filistin arasında bir konu olduğunu ve Mısır yönetiminin Refah sınır kapısını açmayarak İsrail ablukasına yardım ettiğini ilan ediyordu. İsrail Savunma Bakanı Barak’ın Gazze’den Mısır’a gerçekleştirilen sınır ihlallerinden sonra Mısır yönetimini imzalanan ikili anlaşmalara uyması gerektiği yönünde ikazda bulunuyordu. Bu tehdit içerikli açıklama ve ikaz Mısır rejimi kendi kamuoyunda ve Müslüman kamuoyunda zor durumda bırakmıştır. Burada kastedilen ikili anlaşmanın hangisi olduğu ve içeriği tam olarak ifade edilmemiştir.   Mısır, Refah sınır kapısının kapanması konusunda, Gazze’yi kendi başına askeri yöntemlerle denetim altına aldığı gerekçesiyle HAMAS’ı sorumlu tutmaktadır.  Mısırlı yetkililer, kendilerinin Mahmud Abbas’ın yeni atadığı hükümeti tanıdıklarını fakat Mısır-Gazze sınırında Filistin yönetimi temsilcilerinin olmadığı ifade etmişlerdir. Kısaca HAMAS hükümetinden Gazze’yi El Fetih’e teslim etmesi istenmiştir. Mısır hükümeti artık Gazze’deki durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit etmeye başladığını ve Filistinlilerin bir an önce kendi aralarında anlaşmaları gerektiğini vurgulamaktadır. Esas itibarı ile Mısır yönetiminin güvenliğini tehdit eden husus, bir zamanlar Mısır toprağı olan Gazze’ye İsrail ablukası altında ilaç bile sokulmadığı bir dönemde Mısır halkının kendi rejimlerine karşı itirazlarını artırması olmuştur. Çünkü Gazze ve Mısır arasındaki yeraltı geçitleri, Gazze’nin yaşamasını sağlayan hayat damarlarıydı. Bu yeraltı tünellerinin çapı yarım metre ile iki metre, uzunluğu 200 metreden bir kilometreye kadar değişiyordu. Amerikan ve İsrail yönetimleri hazırladıkları istihbarat raporlarında HAMAS’ın askeri lojistik ikmalini bu yer altı tünelleri ile sağladığına yer vererek, Mısır yönetimini bu tünellerin açılmasını engellemek için yeterince çaba sarf etmemekle suçlamaktaydı. İşte böyle bir dönemde Mısır yönetiminin tünelleri imha çalışmalarını hızlandırmıştır. Hatta bu tünelleri ortaya çıkarmak için Mısırlı sınır muhafızları eğitim almak için Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderilmiştir. Neticede birçok Filistinli bu tünellerde hayatını kaybetmiştir.   Mısır yönetimi bu süreçte HAMAS’ın askeri kanadının İsrail işgali altındaki topraklara roket atılmasına, Batı Şeria ve Gazze’ye yapılan saldırılara gerekçe ürettiği için itiraz etmekteydi. Mısır, Filistinli hareketler arasında ateşkes sağlamaya çalıştığı gibi Filistin ve İsrail arasında da ateşkes sağlamaya çalışıyordu. Fakat geçmişten beri temel sorun İsrail’in ateşkesi Filistinli direniş hareketlerinin İsrail’e karşı her türlü askeri faaliyet ve saldırılarını durdurması olarak algılaması; buna karşılık kendisini askeri faaliyet ve saldırıları durdurmak zorunda kabul etmemesiydi. Başta HAMAS olmak üzere tüm Filistinli direniş grupları ise İsrail’in de karşılıklı olarak tüm saldırı ve askeri faaliyetlerini durdurmasını istemişlerdir. Mısır bu sebeple sık sık İsrail ile Filistinli gruplar arasında arabuluculuk yapmak zorunda kalmıştır çünkü İsrail yönetimi aracı olmadan doğrudan bu grupları muhatap almak istememiştir. Nitekim gerek Mısır gerek HAMAS, birçok defa İsrail’in ateşkes şartlarına uymadığını açıklamıştır. Amerikan ve İsrail yönetimleri HAMAS’ın İsrail’e roket saldırılarını durdurması için Mısır hükümetine baskı yaparken İsrail askeri operasyon, suikast ve tutuklamalara devam etmiştir. Aynı şekilde ateşkes şartları uyarınca başta Refah sınır kapısı olmak üzere tüm geçiş kapıları açılmak zorunda olduğu halde İsrail yönetimi bu şarta da uymamıştır. Mısır yönetimi kendi egemenliğinde olan Gazze-Mısır Refah sınır kapısını İsrail saldırılarının en şiddetli anında bile açmazken İran’ı suçlaması kendi konumunu bölge kamuoyu karşısında daha zor bir duruma sokmuştur.   Mısır yönetimi Müslüman Kardeşlerin Filistin’deki kolu HAMAS’ın İsrail ile savaşması ve işgale direnmesi nedeniyle, kendi kamuoyunun diğen İslam ülkelerinin kamouylarıın baskı altında kalmaktadır. Mısır-İsrail barış anlaşmasından sonra Mısır yönetiminin benimsediği “Filistin halkının haklarının diplomatik yöntemler ile alınabileceği” yolundaki söylemi zamanla iflas etmiştir. Özellikle İran’ın İsrail’e karşı savaşan İslami direniş hareketlerine sağladığı lojistik imkan ve eğitim, Hizbullah ve HAMAS’ın gün geçtikçe güçlenmesine sebep olmuştur. Bu durum Amerikan ve İsrail yönetimleri ile barış yapan ya da dolaylı ilişkide olan Arap rejimleri üzerinde büyük bir baskı yaratmaktadır. Mısır, Ürdün ve hatta Suudi Arabistan rejimleri HAMAS tipi hükümet ve söylemin Filistin topraklarında başarılı olmasından çekinmektedirler. Gazze için Mısır ne derece hayati öneme sahip ise Filistin toprakları da o derece Mısır’ın ulusal güvenliği açısından hayati öneme sahiptir. Amerikan ve İsrail hükümetleri ile birlikte Filistin halkına karşı savaşan bir Mısır görüntüsünün ortaya çıkması, Mısır rejimi için gelecekteki en önemli tehlikedir.