Irak’ta Değişen Dengeler ve Direniş

M. Serkan Taflıoğlu, ORSAM Ortadoğu Uzmanı
Bağdat’ta yeşil hat içinde patlayan bombalar artık Irak hükümetinin jeopolitik dengeleri oturtmadan Irak’ı yönetemeyeceğini ortaya koymuştur. Son olayların ardından Irak İstihbarat Başkanı Muhammed Şehvani istihbarat faaliyetlerini önleyemediği için görevden alınmıştır. Esas sorun İran istihbaratının Irak’taki faaliyetlerinin engellenmesinde yetersiz kalınması ve Irak’lı istihbaratçılarının İran’dan destek aldığı düşünülen bazı gruplar tarafından öldürülmesidir. Patlayan bombalarının İran ve Suriye üzerinden Irak’a sokulması, Bağdat’ın komşu devletlerin faaliyetlerine karşı son derece zayıf olduğunu ortaya koymaktadır. Yetkililerin patlamalarda bazı Iraklı güvenlik güçlerinin yardımı olduğunu açıklaması durumu karmaşıklaştırmaktadır. Sünniler ve Baas’ın bazı unsurları Irak yönetiminde daha etkin olmak istemektedir. Bu istek Arap devletlerinin desteğiyle Irak içindeki dengeleri bozmaktadır. Özellikle Sünnilerin oluşturduğu silahlı Sahva (Uyanış) Meclisleri’nin ordu ve polis teşkilatına katılımındaki yetersizlikler bu durumu daha zorlaştırmaktadır. Sahva Meclisleri’nin silahlı mensubu 100 binin üzerindedir. Resmi rakamlara göre henüz bunların sadece 13 bini Irak güvenlik güçleri bünyesine katılmıştır.

Bir Iraklı milletvekili patlamaları değerlendirirken “gelecek Başbakanın Iraklı olması gerektiğini” söyleyerek, olayların bölgesel bir savaşın sonucu olduğunu ifade etmiştir. Arap devletleri Amerikan askerlerinin çekilmesinin ardından Irak’ın bir İran uydu devletine dönüşmesinden derece kaygı duymaktadır. Bu bağlamda İran silahları ile İran’a yakın olarak gördükleri hükümete saldırı önemli bir mesaj içermektedir. Bu mesaj Irak’ta bütünlüğe yönelik söylem ve faaliyetlerin artması, Sünni unsurların siyasi sistemde daha etkin olması gerektiği, aksi halde Irak’ın yönetilemeyeceğidir. Maliki ise önümüzdeki milletvekili seçimleri için özellikle Sahva Meclisi’nin desteğini almaya çalışmaktadır. Maliki’nin Şii bloğunda son günlerde ortaya çıkan bölünme bu ihtiyacı arttırmaktadır. Muktada Sadr ise dini eğitim için gittiği İran’dan dönmüştür. Muktada Sadr, Ayetullah Hai’ri desteğiyle Necef’te yürüttüğü silahlı çatışmalardan dolayı Ayetullah Sistani ve Ayetullah İshak Feyyad gibi dini merciler ile arası açılmıştı. Varılan zımni anlaşma sonucu Irak’tan ayrılmıştı. Maliki yönetimi için Sadr gibi isimlerin kendisini desteklemesinin büyük manevi ve maddi önemi vardır. Seçimler öncesi Sadr’ın Irak’a dönmesi, Maliki ile seçim için görüşmeler yaptığı söylentilerine neden olmuştur. Sadr’ın da katıldığı İstanbul konferansının ardından, kendisine bağlı silahlı milis gücü “Ceyşü’l Mehdi” komutanlarına, bundan sonra Iraklı güvenlik güçlerine saldırmamaları ve doğrudan Amerikan işgal gücünün hedef alınmasını istediği söylenmektedir. Sadr’ın esas hedefi ise İran dini havzalarından Ayetullah payesini alıp Irak’ta daha bağımsız bir şekilde dini/siyasi otorite olmaktır.

Maliki’nin başında olduğu Dava partisinin içinde olmadığı yeni bir Irak Milli Cephesinin oluştuğu ilan edildi. Bu Cephe başta; Irak İslam Yüksek Meclisi, Sadr grubu, Bedr Örgütü olmak üzere 10 partiden oluşmaktadır. Hareket içinde Sünni unsurlar da bulunmaktadır. Irak’ta güvenliğin bozulması üzerine Amerika, Maliki yönetimine, eski Baas unsurlarını da siyasi yapıya dahil etmesi için baskı yapmaktadır. Bunun temel sebebi Arap devletleri tarafından desteklenen direnişin devamı halinde işgal sonrası Irak’ı büyük bir kaosun beklediği kaygısıdır. Bu sebeple Obama yönetimi, direnişi yöneten eski Baas unsurları ile görüşüp, sisteme katılmaları yönünde çalışmaktadır. Maliki ya yeni kurulan birliğe katılacak ya da Sahva Meclisi ve seküler söyleme sahip Şii partiler ile ittifaka girecektir. Bu durum Maliki’yi zayıflatacak ve diğer Şii grupların üstünlüğü ele geçirmesine sebep olabilecektir. Esas önemli nokta artık eski Baas unsurları olsun ya da olmasın Irak’ta milli söylemin güç kazanmasıdır. Irak içinde artık en önemli sorun Irak merkezi yapısının kuvvetlendirildiği bir anayasanın yeniden yapılmasıdır. Bununla beraber 2003 yılında tamamen tasfiye edilen ordu yerine her grup ve taraf kendi mensubunu ordu içinde paylaştırmıştır. Bu sebeple acilen yeni bir yapılanma kanunu ile Irak Milli Ordusu kurulmalıdır. Ortadoğu’da dengenin devamı ve Irak’ın yönetilebilmesi için gelinen nokta, Sünni unsurların daha etkin katıldığı, merkezi yönetimi güçlü bir Irak’tır.