Avrasya Birliği’ne Doğru İlk Adım Atıldı

Dr. İlyas Kamalov, ORSAM Avrasya Danışmanı
1 Ocak 2012 tarihi itibariyle Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya ve Kazakistan’ın yer aldığı Gümrük Birliği, “Tek Ekonomik Bölge” olarak faaliyete geçmiştir. “Tek Ekonomik Bölge”yi gerek siyasetçiler, gerekse de uzmanlar, “Avrasya Birliği”ne doğru atılan ilk adım olarak nitelendirmektedirler.

Bilindiği gibi Gümrük Birliği 2010 yılında Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya ve Kazakistan’ın katılımıyla kurulmuştu. Gümrük Birliği ve Tek Ekonomik Bölge, üye ülkelere birbirlerinin pazarını açacak, ürün fiyatlarını düşürecek, yeni ürünlerin pazarlara girmesiyle rekabeti arttıracak, üretimin artması, taşımacılığın kolaylaşması ve gümrük vergilerinin kalkmasıyla da maaşları arttıracaktır. Dolayısıyla üye ülkelerin ekonomik açıdan büyük çıkarlar elde edeceğini tahmin etmek mümkündür. Nitekim uzmanlar bu uygulamanın 2015 yılına kadar Rusya’ya 400 milyar dolar, Kazakistan ile Beyaz Rusya’ya da 20’er milyar dolar gelir getireceği görüşündedirler. Kırgızistan ile Tacikistan’ın da Gümrük Birliği’ne 2012 yılı içerisinde aday olmaları beklenmektedir.

Gümrük Birliği’ni aslında eski Sovyet cumhuriyetleri (Baltık ülkeleri hariç) açısından yeni bir dönemin başlangıcı olarak nitelendirmek mümkündür. Gümrük Birliği’nin hayata geçmesi, bir taraftan BDT’deki kopma sürecini tamamlarken, diğer taraftan da yeni bir birliğin doğuşuna işaret etmektedir. BDT’nin kuruluşu Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in fikri iken, Avrasya Birliği’ni “Putin’in projesi” olarak adlandırabiliriz. Vladimir Putin’in bu projeye önem vermesinin ise birçok nedeni vardır. Putin, iktidara geldiğinden itibaren SSCB’nin yıkılışının büyük bir felaket olduğunu dile getirmektedir. Avrasya Birliği ile de Putin, adeta SSCB’yi yeniden canlandırmayı planlamakta ve bu proje, önümüzdeki Mart ayında gerçekleşecek Devlet Başkanlığı seçim propagandasının önemli konularından biri olacaktır. Putin’in Avrasya Birliği’nden beklentisi de çok büyüktür. Rus lider, bu birliğin, önümüzdeki yıllarda uluslar arası arenada etki sahibi olacak bir güç hâline geleceğini dile getirmektedir.

Proje ile ilgili planlar, tamamen hayata geçirildiği takdirde Avrasya Birliği’nin eski Sovyet coğrafyasındaki diğer oluşumlardan farklı olarak gerçekten de başarılı olma ihtimali vardır. Ülkeler arasında gümrüklerin ve gümrük vergilerinin kaldırılmasını, ortak gümrük alanının oluşturulmasını, ortak dış ticaret politikasının izlenmesini ve devletlerarası entegrasyonu öngören Gümrük Birliği, Avrasya Birliği’ne dönüştüğü takdirde Devlet Başkanları Şurası, Parlamento, Dışişleri Bakanları Konseyi gibi birimler kurulacak ve AB benzeri bir yapıya bürünecektir. Şimdiden taraflar ortak para biriminin oluşturulması ve askerî alanda da ortak hareket edilmesi konusunda çalışmalar yürütmektedirler. Eski Sovyet coğrafyasında SSCB’nin yıkılışından sonra kurulan Avrasya Ekonomi Topluluğu ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü gibi örgütler ise üye ülkelerin Gümrük Birliği / Avrasya Birliği çerçevesinde de siyasi, ekonomik, askerî ve kültürel alanındaki örgütlenmesini ve entegrasyonlarını kolaylaştıracaktır.

“Putin’in projesi”nin başarılı olmasının önünde ise bir takım sorunlar mevcuttur. Bu sorunlar, bundan önce Avrasya coğrafyasında kurulan örgütlerin başarısız olmalarını mahkûm eden sorunlarla aynıdır. Her ne kadar ekonomik sorunlarını birlik sayesinde çözmeyi planlayan Kırgızistan ile Tacikistan, birliğe üye olmak istediklerini açıklasalar da diğer cumhuriyetler şimdilik “bekle ve gör” siyasetini izlemektedirler. Rusya ile yakın işbirliği içerisinde olan Ukrayna ve Moldovalı yetkililer dahi Avrasya Birliği çerçevesindeki entegrasyonun bağımsızlıklarına zarar vereceğini, geliştirilen AB ile entegrasyon sürecinin kendileri için daha önemli olduğunu düşünmektedirler. Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan liderleri de Gümrük Birliği çerçevesindeki uygulamalardan yararlanmak ve kâr elde etmek istemektedirler. Ancak karşılığında hiçbir yükümlülük altına girmek istememektedirler. Dolayısıyla eski Sovyet ülkeleri, Vladimir Putin’in bu birliğe büyük önem verdiğini bilmekte ve bundan dolayı da bunların “Putin’e lazımsa o ödesin” siyasetini izleyeceklerini tahmin edebiliriz. Buna benzer siyaset yıllarca Beyaz Rusya (Rusya-Beyaz Rusya Birliği çerçevesinde) ve diğer cumhuriyetler (diğer örgütler çerçevesinde) tarafından zaten izlenmektedir ki, bu husus, birliğin başarısını olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir.  Moskova’nın Avrasya Birliği’ni Sovyetler Birliği gibi algılaması, aynen önceki örgütlerde olduğu gibi her ülkenin farklı çıkarlar gözeterek birliğe üye olmaları, örgütün devamlı Batılı örgütlerle kıyaslanması ve alternatif olarak sunulması gibi konular da Vladimir Putin’in projesinin başarısını olumsuz etkileyebilecek faktörlerdir.

Avrasya Birliği uzun süreden beri Türkiye’nin de gündemini işgal etmektedir. Özellikle AB ile sorunların yaşandığı dönemlerde Türk yetkililer ve uzmanlar Avrasya Birliği’nden bahsetmektedirler. Bununla birlikte Rus Avrasyası’nda Türkiye’ye ve diğer ülkelere (Çin, Hindistan vs.) yer yoktur. Moskova, adı geçen ülkelerin Orta Asya’ya ve genel olarak Batılı ülkelerin eski Sovyet coğrafyasına yönelik her adımını kıskançlıkla karşılamakta ve bu adımları, kendi çıkarlarına tehdit olarak algılamaktadır. Nitekim Moskova, Orta Asya’da ABD’nin etkisini kırma sürecinde işbirliği yaptığı Çin’i dahi rakip olarak görmekte ve Çin’in üye olmadığı Avrasya coğrafyasındaki örgütleri ön plana çıkarmaya çalışmaktadır. Aynı siyaseti Kremlin’in Çin ve diğer ülkelere karşı Avrasya Birliği konusunda da izleyeceğini tahmin etmek mümkündür. Rusya, eski Sovyet ülkeleri tek çatı altında toplayarak yarattığı fırsatları başkasıyla paylaşmak istemeyecektir. Uzmanların Avrasya Birliği’ni, Sovyet Birliği’ni canlandırma projesi olarak adlandırmalarının en büyük nedeni de işte bu husustur.