Mir Hüseyin Musevi İstediğini Alabilir mi?

M. Serkan Taflıoğlu
İran’da 12 Haziran’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Mir Hüseyin Musevi ve taraftarlarının seçimlere hile karıştırıldığı iddiasıyla birlikte başlayan tartışma ve olaylar devam ediyor. Şikayetler üzerine, Koruma Konseyi 30 yıldır ilk defa olarak bir cumhurbaşkanlığı seçiminde şehir ve köylere kadar tüm sandıklardaki oyların adaylara göre dağılımını ilan etti. Konsey, şikayetlerin konuşulması için Mir Huseyin Musevi’yi davet etti ancak Musevi Konsey’e sadece mektup göndermeyi tercih etti. Bu mektupta hile iddialarıyla ilgili bir kaç madde sıralayan Musevi temel olarak sandıklarda daha önceden ya da sonradan ek oylar kullanılmak suretiyle Ahmedinejad’ın hanesine fazladan oy yazıldığını ima etmektedir.   Musevi’nin taraftarlarının bir diğer şikayet konusu seçim gözlemcileri konusudur. Seçim kurulu tarafından Musevi’nin gözlemcileri için 40676, Mahmud Ahmedinejad için ise 33 bin gözlemci kartı bastırılmıştır. Musevi, gözlemci kartlarındaki birtakım karışıklıklar ve hatalar yüzünden bazı sandıklarda sorunlar yaşandığını ifade etmiştir. Fakat Koruma Konseyi’ne görüşmeye gitmediği için hangi sandıklarda ve ne şekilde bir sıkıntı olduğu tam olarak bilinmemektedir. Seçimlerde diğer adaylardan Kerrubi’nin 13 bin, Muhsin Rızai’nin de 5431 gözlemcisi görev yapmıştır. İlaveten, sandıklarda resmi görevlilerin yüzde 70’inden fazlası son 3 cumhurbaşkanlığı seçimde görev yapan aynı kişilerdir. Bu arada, Musevi’nin fazla oy çıktığını iddia ettiği 170 ilçe sandığı vardır. Resmi yetkililer ise bu tür sorunlu sandık sayısını 50 ilçe ile sınırlı olduğunu bildirmiştir. Koruma Konseyi incelemelerinde, seçim günü geçici olarak bölgede bulunan ve oyunu orada kullanmak zorunda kalan İran vatandaşlarının durumunun da göz önünde bulunduracaktır. Musevi’nin diğer bir itirazı ise saat 21.00’dan sonra oy kullanma süresinin İçişleri Bakanlığı tarafından uzatılmadığıdır. Yani Musevi 21.00 itibarıyla kullanılacak oyların büyük bölümünün kendisine geleceği varsayımı ile bu konuyu da hile iddialarına eklemiştir. Ek olarak, Musevi, Koruma Konseyi’ne hangi sandıklarda hile yapıldığına dair bir belge göndermemiştir. Sonuç olarak Musevi, Koruma Konseyi’nin bazı seçim sandıklarında usulsüzlük yapılmasının tüm seçimlerin meşruiyetini ortadan kaldırdığını kabul etmesini istemektedir. Lakin, Koruma Konseyi’nin oyların rastgele yüzde 10’un sayılabileceğine karar vermesine karşılık bu konu üzerinde durmak istememekte ve seçimlerin yenilenmesinde ısrar etmektedir.     Musevi İstediğini Alabilir mi? Musevi’nin birçok destekçisi Rehber Hamaney’in Cuma hutbesinden sonra yavaş yavaş yanından ayrılmaya başlamıştır. Musevi’nin Koruma Konseyi’ne hitaben yazdığı mektubun içeriği, İran İslam Cumhuriyeti’nin anasayal kurumlarını meşru görmediği havası yaratmaktadır. Seçimlerin güvenilir bir milli heyet tarafından yapılması isteği İran’ın anayasal sistemi açasından radikal bir değişim talebidir. Çünkü, İran’da Cumhurbaşkanlığı (Anayasa’nın 118. Maddesi), halkoylamaları (99. Madde) ve İslami Şura Meclis (Milletvekili) seçimlerini (Madde 99) yapmak Koruma Konseyi’nin yetkisi dahilindedir. Seçime girme yeterliliğinin onaylanması da nihai olarak Konsey‘in yetkisi dahilindedir. Koruma Konseyi aynı zamanda anayasal olarak yasama sürecinin bir parçasıdır (Madde 94). Musevi’nin talebi bir anlamda İran İslam Cumhuriyeti’nin anayasal yapısının tamamen ortadan kalkması gibi bir anlam içermektedir ki bunun İran hükümeti tarafından kabul edilmesi mümkün değildir. Son olarak İran Meclisi’nin Musevi’nin gösterilerini oybirliği ile kınadığı karar bu bağlamda önemlidir. Musevi ise Mazendaran şehrinde yaptığı bir açıklamada İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’na hala güçlü bir şekilde bağlı olduğunu ifade etmiştir. Besic’e, İslami Devrimi Koruma Muhafızlarına, Silahlı Kuvvetlere ve Rejim’e karşı olmadığını ilan etmiştir. Mir Hüseyin Musevi’nin Devrim öncesi ve sonrası mücadelesinde İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasındaki önemli aktörlerden biri olduğu düşünülürse bu açıklama son derece doğaldır. Bu durum aynı zamanda, İran İslam Cumhuriyeti içerisinde güç mücadelesinde Musevi’nin Rafsancani ile beraber cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir mücadele zemini olarak kullanıp kullanmadığı sorusunu akla getirmektedir. Fakat dış basında Musevi’nin İslam Cumhuriyeti’ne karşı bir mücadele verdiği şeklinde yaratılan hava her halukarda yanlıştır.    Rafsancani’nin Durumu  Rafsancani seçimlerden 2 hafta önce İran’da bir gazeteye verdiği mülakatta açıkça Rehber ile farklı görüşleri olduğunu ama kanunen ve Şer’en ona uymak zorunda olduğunu ifade etmişti. Rehber Hamaney de Cuma hutbesinde Rafsancani ile bazı konularda farklı düşündükleri fakat bunun normal olduğunu ifade etmişti. Rafsancani, devrim öncesi ve sonrası İran siyasetinin en önemli aktörlerinden biridir. Fakat son zamanlarda sistem içerisindeki gücünün azaldığı hissine kapılması kuvvetle muhtemeldir. Devrim sürecindeki çatışma döneminde Humeyni’yle bile tartışacak kadar siyasi hırsları olan biridir. İran İslam Cumhuriyeti içerisinde Rehber ve ona karşı büyük manevi bağlılığı olan Mahmud Ahmedinejad ile, siyaseten ve iktisaden gücünü korumak isteyen Rafsancani arasında örtülü bir mücadele yaşanmaktadır. Rafsancani’nin siyasiler ve ruhaniler arasında da bazı destekçileri vardır bu destek Hamaney’in sisteme hakimiyetini tartışılır kılmaktan oldukça uzaktır. Dolayısıyla İran’da yaşanan sokak çatışmalarını rejim karşıtı bir ayaklanma gibi ortaya koymak doğru bir tespit değildir. Bu arada üniversite öğrencilerinden bazı gruplar gösterileri, 1999’daki öğrenci olaylarının anma günü olan 9 Temmuz’a kadar uzatmak isteyecektir. Bir kaç gün önce gösteriler sırasında tutuklanan Rafsancani’nin akrabaları serbest bırakılmıştır. Yapılan açıklamada “gösteride zarar görmemeleri için gözaltına alındıkları” söylenmiştir. Mevcut durum şu an için Rafsancani ile Rehber’e bağlı kesim arasında henüz iplerin kopmadığını göstermektedir.