Türk Dış Politikasında Kazakistan

Aralık ayının Kazakistan için ayrı bir önemi vardır. 1 Aralık, “Kazakistan Cumhuriyeti Birinci Cumhurbaşkanı” günü olarak resmen kutlanır. 16 Aralık ise Kazakistan’ın bağımsızlık günüdür. Bu yıl Kazakistan’ın bağımsızlığının 21. yıldönümü. Kazakistan’ın bağımsızlığı 11 Aralık’da Ankara’da yeniden coşkuyla kutlandı.
 
Kazakistan, Kurucu Başkanı Nursultan Nazarbayev’in öncülüğünde geleneklerine sahip çıkarak modernleşmeyi başarmış bir dünya devletidir. Farklı din ve etnisiteleri reddetmeden bütünlüğünü korumayı bilmiştir. Böylece, dünyaya başarısı denenmiş bir ‘Kazak Modeli’ olduğunu göstermiştir. Günümüzde Kazakistan, serbest pazar ekonomisini güçlendirmeye yönelik bir politika izlemekte olup, dünya piyasalarıyla bütünleşmiştir. Nitekim, Kazakistan’ın başkenti Astana’nın EXPO 2017’ye ev sahipliği yapmasının kesinleşmesi ve bu fuarın Orta Asya ve BDT’de düzenlenecek ilk büyük fuar olması ülkenin sağladığı uluslararası saygınlığın bir göstergesidir.
 
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev, 10 Kasım 2011 tarihinde Meclis’in feshini ve 15 Ocak 2012 tarihinde erken seçime gidilmesini öngören kararnameyi imzalamış, konuya ilişkin açıklamasında, Kazakistan’ın demokratik gelişim çizgisini sürdürmesi gerektiğini ve bu bağlamda Meclis’te birden fazla partinin temsil zamanının geldiğini ifade etmiştir. Bu çerçevede, erken genel seçimler 15 Ocak 2012 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Söz konusu seçimlerin sonucunda Kazakistan’da ilk kez birden fazla siyasi partinin Meclis’te temsili mümkün olmuştur.
 
Türkiye, Kazakistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkedir. Kazakistan, Türkiye’nin Orta Asya’da başlıca siyasi ve ekonomik ortağıdır. Türk dış politikasında Kazakistan’ın yeri ve ağırlığı, Kazakistan’ın aktif, aynı zamanda yapıcı ve bütünleştirici dış politikası sayesinde giderek artmaktadır. Bu çerçeve de Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in 11-12 Ekim 2012 tarihlerinde gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sırasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin ilk toplantısı da düzenlenmiştir.
 
Ekonomik ve Kültürel İlişkiler
 
İş ve yatırım açısından en iyi imkanları sunan ülke olan Kazakistan ile Türkiye arasındaki ikili ticaret hacmi 2011 yılında yaklaşık 4 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. 2012 yılı sonunda 4 milyar sınırının aşılması beklenilmektedir.
 
Türkiye, sermaye miktarı açısından ABD, Güney Kore ve İngiltere’den sonra Kazakistan’da en büyük dördüncü yatırımcı ülke konumundadır. Ülkedeki yabancı sermayeli şirket sayısı bakımından ise ilk sıradadır. Astana’da artan inşaat faaliyetlerinde Türk müteahhitler önemli rol almıştır. Türk müteahhitlerince bugüne kadar Kazakistan’da üstlenilen projelerin toplam değeri 17 milyar Dolar civarındadır. Kazakistan’da bulunan Türk yatırımcıların gıda, petrol, ilaç-kimya sanayisi, inşaat, otelcilik, sağlık, savunma sanayisi, tekstil ve konfeksiyon alanlarında yoğunlaşan yatırımlarının toplam tutarı 1,7 milyar dolar civarındadır. 600’ü kayıt altına alınmış olan toplam 1.800 Türk firması Kazakistan’da faaliyet göstermektedir. Türkiye turizm alanında Kazakistan pazarından aldığı yüzde 50’nin üzerinde payla yurtdışına giden Kazak turistler için birinci tercih konumundadır. 2011 yılında Türkiye’ye gelen Kazak vatandaşlarının sayısı önceki yıla oranla yüzde 25 artışla 316 bin civarında gerçekleşmiştir.
 
Kazak firmalarının ise özellikle petrol ve turizm sektöründe Türkiye’de gerçekleştirdikleri yatırımların toplam değeri ise 500 milyon Dolara yaklaşmıştır.
 
Merkezi Türkistan’da bulunan Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nin dört ayrı şehirdeki yerleşkesinde, yaklaşık 31.000 öğrenci öğrenim görmektedir.  Ayrıca Kazakistan’da Kazak-Türk Eğitim Vakfı, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı, Orta Asya Medeniyet Vakfı’na bağlı çeşitli düzeylerde eğitim kurumları mevcuttur. Türkiye, 2011-2012 öğretim yılı için Kazakistan’a 125 adet yüksek öğrenim bursu tahsis etmiştir. Ayrıca, Astana Yunus Emre Türk Kültür Merkezi Mayıs 2010’da faaliyete geçmiştir. Merkez, Türkçe Kursları da sağlamaktadır.
 
Hukuksal Temelde İşbirliğine Doğru
 
Türkiye, 2005 yılında AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamıştır. Türkiye’nin AB ile, Kazakistan’ın BDT ile ilişkileri etkilenmeden de Türkiye ile Kazakistan arasında hukuksal temelde işbirliği başlatılabilir. AB içinde de İngiltere, İspanya, Fransa, İskandinav ülkeleri yakın tarihi ve kültürel ilişkileri bulunan ülkelerle hukuksal temelli işbirliği kurmuştur. Benzer işbirliği modelini BDT ülkeleri arasında da görüyoruz.
 
Kazakistan ile Türkiye arasında da AB ve BDT’ye alternatif olmayan, tamamlayıcı rolü olan hukuksal işbirliğine yönelinmelidir.
 
1- Karşılıklı olarak vatandaşlık, mal edinme, şirket kurma ve çalışma hakkının alınması koşulları kolaylaştırılmalıdır.
2- Gençlerin çalışma, okuma ve turistik seyahatleri kolaylaştırılmalıdır. Bunun için hukuksal temeller sağlanmalıdır.
3- Legal bir işte bir yıldan fazla sorunsuz olarak çalışıldığı takdirde vatandaşlık hakkı tanınmalıdır.
4- İlk aşamada 30 günlük vizesiz ikametin süresi 90 güne çıkarılmalıdır. İkinci aşamada ise pasaport yerine sadece kimlikle geçiş uygulaması başlatılmalıdır. (Türkiye-Gürcistan arasında çift taraflı, Türkiye-Yunanistan arasında tek taraflı kimlikle geçiş uygulaması bulunmaktadır)
5- İki ülke arasında ekonomik, kültürel ve siyasi yakınlaşmanın kalıcı olabilmesi için mal ve insan taşımacılığının ucuzlatılması gerekmektedir.
 
İki ülke arasında uluslararası örgütlerde mevcut olan işbirliği arttırılmalıdır
 
Kazakistan’ın dış politikası uluslararası ve bölgesel gelişmelerde etkinliğini artırmayı hedeflemektedir. Bu çerçevede Kazakistan, BDT, Ortak Güvenlik Antlaşması Örgütü, Şanghay İşbirliği Örgütü, Avrasya Ekonomik Topluluğu’nda aktif politika izlemektedir. Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’nın (CICA) fikir babasıdır. Kazakistan, Asya İşbirliği Diyalogu’nun 2008-2009, AGİT’in 2010 dönem başkanlıklarını üstlenmiştir. Türkiye, 8 Haziran 2010 tarihinde İstanbul’da düzenlenen Üçüncü Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi sonrasında 2010-2012 yılları için CICA dönem başkanlığını Kazakistan’dan devralmıştır. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gül’e bir mektup göndermek suretiyle, Türkiye’nin 2012 yılından itibaren iki yıllık bir süre için daha dönem başkanlığını yürütmesini rica etmiş, bu talep ülkemizce kabul edilmiştir.
 
2010’da AGİT’e başkanlık eden Kazakistan, İstanbul Zirvesi’nden 11 yıl sonra 1-2 Aralık 2010 tarihlerinde Astana’da AGİT Zirvesine evsahipliği yapmış, 10-12 Haziran 2010 tarihlerinde Taşkent’te gerçekleştirilen Zirve ile Şanghay İşbirliği Örgütü Dönem Başkanlığını üstlenmiştir. Şanghay İşbirliği Örgütü Dönem Başkanlığını 14-15 Haziran 2011’da Astana’da gerçekleştirilen Zirve ile Çin’e devreden Kazakistan, İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi’nin 2011 yılı dönem başkanlığını 28-30 Haziran 2011 tarihlerinde yine Astana’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısıyla üstlenmiştir.
 
Kazakistan, Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri sürecine aktif katkıda bulunmuştur. Bu çerçevede, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin ve TÜRKPA’nın kuruluşunda Türkiye ile birlikte önemli rol oynamıştır.
 
Avrupa Konseyi’ne üye olup yüzölçümlerinin bir kısmı Avrupa dışında bulunan iki ülke vardır; Türkiye ve Rusya Federasyonu. Bu iki ülkenin topraklarının yarıdan fazlası Avrupa dışındadır. Avrupa Konseyi’ne üye olan Güney Kafkasya ülkelerinin (Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan) ise topraklarının tamamı Avrupa kıtasının dışındadır. Türkiye ve Rusya Federasyonu dışında topraklarının bir kısmı Avrupa dışında bulunan üçüncü ülke ise Kazakistan’dır. Kazakistan’ın yüzde onu, Fransa’dan büyük bir yüzölçümü Avrupa kıtasındadır. Bu nedenle Kazakistan, Avrupa Konseyi başta olmak üzere Avrupa kurumlarında Kazakistan daha fazla yer almalıdır.
 
2012 yılında 20. yılını kutlayan Karadeniz Ekonomik İşbirliği teşkilatına Kazakistan’da üye olmalıdır. Böylece Karadeniz ile Hazar ve Batı ile Doğu arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkiler daha fazla gelişebilecektir.
 
Sonuç
 
Kazakistan ile Türkiye arasında ikili ilişkiler çok boyutlu olarak gelişmeye devam etmektedir. Ancak, Kazakistan ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin her hangi iki ülke arasında kurulan iyi ilişkilerden farklı bir boyutu olması gerekiyor. İki ülke arasında mevcut olan dil, din, etnik, tarihi ve kültürel bağlar iki ülkenin geleceklerini kardeşlik bağları içerisinde yakınlaştırmanın alt yapısını oluşturmaktadır. Bunun için yeni kurumlar yaratmak yerine artık hukuksal temelde işbirliğine geçilmesi gerekmektedir.
 
Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi Prof. Dr. Canseyit Tüymebayev’i ve ekibini Türkiye ve Kazakistan’ın daha da bütünleşmesindeki katkılarından dolayı kutlarım.